3 Kasım 2024 Pazar

'29 yıl evvelki dayanışma bugün umudumuz ve kılavuzumuz'

Özgür Ülke'nin bombalanmasının 29. yılında Ersin Yıldız şahsında katledilen basın emekçileri için düzenlenen anmada, 29 yıl evvel gerçekleşen dayanışmanın bugüne meşale olduğunu ve devrimci politikaya yön verdiği kaydedildi. Bu topraklarda özgür ülke, özgür yaşamın ancak ve ancak dayanışmayla, mücadeleyle gerçekleşeceğinin altı çizilen anmada, "Özgür basın geleneğinin sürdürücüleri olarak hakikat mücadelesi yürütmeye devam edeceğiz" sözü yinelendi.

3 Aralık 1994 yılında Özgür Ülke gazetesine yönelik bombalı saldırının 29. yılında bir araya gelen  çok sayıda kişi, özgür basın geleneğinin sürdürüleceğinin sözünü yineledi. Yeni Yaşam Gazetesi, Mezopotamya Kadın Gazeteciler Derneği (MKG) ve Dicle Fırat Gazeteciler Derneği (DFG), çağrısıyla Kadırga'da bulunan gazetenin eski binası önünde anma programı düzenlendi.

"Özgür basın susturulamaz" pankartının taşındığı anmaya birçok gazetecinin yanı sıra, Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (HEDEP) İstanbul Milletvekili Cengiz Çiçek, İstanbul İl Eşbaşkanı Gonca Yangöz, İnsan Hakları Derneği (İHD), Kamu Emekçileri Sendikaları Konfederasyonu (KESK), Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonu'ndan (DİSK) çok sayıda isim de katıldı.

Açıklamada sık sık, "Şehid namırın", "Özgür basın susturulamaz" sloganları atıldı.

ERSİN YILDIZ ŞAHSINDA BASIN ŞEHİTLERİ ANILDI
Özgür Ülke'nin bombalanmasında şehit düşen Ersin Yıldız başta olmak üzere özgür basın şehitleri için saygı duruşuyla anma başladı.

HACIOĞLU: CUMHURİYET TARİHİNİN HER GÜNÜ ZULMÜN YANI SIRA DİRENİŞİN TARİHİDİR
Ardından Reyhan Hacıoğlu basın metnini okudu. Yüzüncü yılında gururlanılan cumhuriyetin bu ülkenin halklarına, muhaliflerine, devrimcilerine ve ille de basın emekçilerine zulmüyle şöhret yaptığının altını çizen Hacıoğlu, "Çoğumuz basında çalıştığımız için biliriz. Önümüzdeki bilgisayarlarda her zaman kronoloji dosyaları vardır. Hiçbirini unutmayalım, unutup da saygısızlık etmeyelim diye, yüreğimiz titrer. Ta Sansaryan Handan başlayıp Amed 5 Nolu zindanından, Sinop kalesine kadar cumhuriyet tarihinin neredeyse her günü mutlaka bize yaşatılan kötülüğün, aynı zamanda ortaya koyduğumuz direnişin yıldönümüdür" dedi.

Geçtiğimiz günlerde katledilen Amed Baro Başkanı Tahir Elçi'nin anıldığını, önümüzdeki haftalarda ise Roboskî'de bedenleri katırlarla taşınan katledilen çocukların anılacağına dikkat çeken Hacıoğlu, "3 Aralık 1994 tarihinde bu yıldönümleri arasında en trajik günlerden. Buradaki arkadaşların bazıları o sabahı hatırlayacaktır. Kadırga'daki güzeller güzeli binamız başta olmak üzere, üç yere aynı anda saldırmışlardı. O geceyi yaşayan herkes tanıklık edecektir. Yaptıkları şey öyle basit bir göz korkutma, ağır hasar verdirip yayınını engelleme falan değildir. Bu tam bir katliam planıydı. Planın tutmamasının nedeni de biraz binanın sağlamlığı biraz da şanstır" ifadelerini kullandı.

'KORKUTMAK DEĞİL BERTARAF ETMEK İSTİYORLARDI'
Ersin Yıldız'ın o gün katledildiğini, onlarca kişinin yaralandığını hatırlatan Hacıoğlu, şöyle devam etti: "Korkutmak değil, bertaraf etmek istiyorlardı. Açıkça da söylediler bunu. Resmi belgelerle söylediler hem de. Ama bakın şimdi tam 29 yıl sonra durun ve bir bakın. Özgür basın nerede sizin o paçavralarınız nerede? Siz duvarın öte yanında yalan, dolan ve rant devşirmekte olan iliştiriliş gazetecilik yaparken beri yandan bazıları '94 doğumlu çocuklarımız büyüdü; Apê Musa'nın Gurbetelli Ersöz'ün mirasının sahipleri o günlerden bugüne bedeller ödeyerek, gerekirse zindanlardan geçerek gazeteciliği yeniden ve yeniden öğrendiler ve hepimize öğrettiler. Bugün de onlarca arkadaşlarımızdan Abdurrahman'dan Dicle'ye Sedat'a başları dimdik girdiği hapishanelerde ne kalemlerini satıyor ne de gerçeğin hizmetkarı olmaktan bir milim uzaklaşıyorlar. Haktan ve hakikatten beslenenler asla yok olmaz çünkü. Bunu şimdiye kadar kanımızla, canımızla yüzlerce kez kanıtladık. Ve daha bu gördükleriniz bir şey değil, bizden kurtulmak kolay değil. Bin kere hapse atsanız, bin kere de vursanız biz yine acımasız bir ayna suretinde her köşe başında karşınıza dikilecek ve makyajınız altındaki irin dolu cerahı en küçük ayrıntılarına kadar göstereceğiz."

'KIRILACAĞIZ BELKİ AMA EĞİLMEYECEĞİZ'
Katledilen Ersin Yıldız'a o gün bir söz verdiklerini vurgulayan Hacıoğlu, "Kırılacağız belki ama eğilmeyeceğiz. Kanıt mı istiyorsunuz. Geçen günlerde bir röportaj vesilesiyle Evin kardeşimizin bir sürprizi oldu. Gazetenin bombalandığı günün sabahında bir video görüntüsü ve küçücük bir ayrıntı gibi görünen, kalabalık içinde öfkeli gencecik bir kadın, Gültan Kışanak. Biz buyuz işte, duymadıysanız duyun. Kobanê davasının yargıçları da duysun. Gazetenin bombalandığının ertesi gün o kadın ve yoldaşları bir çay demleyip yine işe başlar. Arkadaşlarımız tutuklanır, kalemini alır yine yazar ve bu böyle bir zincir olur sürer gider. Göreceksiniz, öğreneksiniz. Ayağınıza dolanacak zincir tam da budur. Durmayacağız, yorulmayacağız, susmayacağız" dedi.

AYKOL: O GÜN ÇOCUK OLANLAR BUGÜN MÜCADELEYİ SÜRDÜRÜYOR
O günün tanıklarından özgür basın emektarlarından Hüseyin Aykol, eyleme katılanlara teşekkür ederek söze başladı. Bombalanan binayı işaret eden Aykol, bombalanmadan önce binayı kiraladıklarını hatırlattı. Üç katlı binanın daha önce de matbaa ve günlük gazete için kullanıldığını belirten Aykol, üç katın hepsini kiralamak istediklerini ancak kendilerine verilmediğini söyledi. Kendi denetimlerinde olmadığı için bombanın binaya çok kolay konulduğuna dikkat çeken Aykol, o gün yaşananları hatırlattı. Aykol, ertesi sabah binayı gördüğünde "artık devam edemeyeceğiz, etsek de ne zaman edeceğiz" duygusuna kapıldığını belirterek özeleştiri verdi. Başka bir dergide daha çalıştığını hatırlatan Aykol, kapağı değiştirerek "Özgür Ülke bombalandı" başlığıyla yenilediğini söyledi. Bu sırada Gültan Kışanak'ın kendisini aradığını ve gazeteye çalışmaya çağırdığını ifade eden Aykol, ertesi gün bayilerde Özgür Ülke'nin yerini aldığını ve bu duyguyu tarif edemeyeceğini söyledi. Özgür Ülke'nin birçok yolla engellenmek istediğini anımsatan Aykol, ifadeye çağrılan gazetecilerin tutsak edildiğini vurguladı. Ancak özgür basın emekçilerinin yılmadığının altını çizen Aykol, o gün çocuk olanların bugün mücadeleyi sürdürdüğünü kaydetti, "Yaşadıkça devam edeceğiz, yaşasın özgür basın" dedi.

EREN: GAZETECİLİĞİ ÖLDÜRMEYE ÇALIŞIYORLAR
DİSK Basın-İş Genel Başkanı Faruk Eren de bu topraklarda gazetecilerin hep baskı altında olduğunu; katledildiğini, tutsak edildiğini belirtti. Katledilen gazetecileri anan Eren, "Şu anda da belki gazete binalarını bombalamıyorlar ama gazeteciliği öldürmeye kalkıyorlar. Çok sayıda medya organını kapattılar, çok sayıda meslektaşımız hapishanelerde. Önümüzdeki hafta birçok arkadaşımız yargılanacak, mahkeme önüne çıkacak. Tutuklu arkadaşlarımız onlar. Buradan Abdurrahman, Dicle, Sedat ve arkadaşlarımıza sevgilerimizi iletiyoruz" dedi. Her türlü baskıya rağmen gazetecilerin haber yapmaya, gerçekleri kamuoyuna duyurmaya devam ettiğini vurgulayan Eren, "Bu da bizim umudumuzdur. Şair'in sözleri doğru çıkar umarım, 'boşuna çekilmedi bunca acılar' deriz. Bir gün gerçekten barış ve demokrasi dolu bir ülkede yaşamak dileğiyle. Özgür basın durdurulamaz."

TANAY: O DAYANIŞMA UMUDUMUZ, KILAVUZUMUZ OLMALI
TGS Genel Sekreteri Banu Tanay '94 yılında atılan "Bu ateş sizi de yakar" manşetinin bir kehanet olduğunu ve 29 yıldır bu ateşin yakmaya devam ettiğini kaydetti. Özgür basının en büyük bedellerini ödediğini ve gazetecilere yönelik saldırıların sürdüğünü söyleyen Tanay, özgür basın susmasın ve susturulmasın diye bombalamanın hemen ardından örülen dayanışmanın herkese örnek olması gerektiğinin altını çizdi. Tanay, "29 yıl evvel gösterilen dayanışma bugün de umudumuz, kılavuzumuz olmalı" çağrısı yaptı.

YURTSEVER: HAKİKAT MÜCADELESİNİ YÜRÜTMEYE DEVAM EDECEĞİZ.
MKG adına söz alan Diren Yurtsever de 29 yıl önce yeniden doğup büyüdüklerini, bugüne geldiklerini belirtti. Yurtsever, "Hem burada anmayı yaparken, hem de burada bu sözümüzü tekrardan söylemeyi bir borç biliyoruz. Özgür basın geleneğinin sürdürücüleri olarak 29 yıl önce vurulduğumuz yerden şunu söylemek istiyoruz. Bombalansak da katledilsek de hapsedilsek de asla gerçeklerden taviz vermeyeceğiz" dedi. Hakikat mücadelesi verdiklerinin altını çizen Yurtsever, "Gurbet Elli Ersöz'ün, Nagihan Akarsel'in, Deniz Fırat'ın, Ayfer Serçe'nin ardılları olarak hakikat mücadelesini yürütmeye devam edeceğiz" sözünü yineledi.

ÇİÇEK: ÖZGÜR BASIN EMEKÇİLERİ O GÜNLERDE DE HAKİKATİ ORTAYA ÇIKARDI
Gazetenin imtiyaz sahibi ve HEDEP İstanbul Milletvekili Cengiz Çiçek, Ersin Yıldız şahsında katledilen özgür basın emekçilerinin anılarını ve mücadelesini yaşatacaklarının altını çizdi. Bombalamanın hemen ardından "bu gazete bertaraf edilmeli" belgesinin bulunduğunu hatırlatan Çiçek, "Tam da arkadaşlarımızın röportajlarında söylediği gibi bu katliamı aydınlatması gerekenler olduğu yerde dururken, katliamın talimatını verirken; özgür basın o günün koşullarında bir kez daha hakikati, gerçeği aydınlatmak için bu belgeye ulaştı" dedi.

'HAKİKATLE YÜRÜMEK DEMOKRAT OLMANIN OLMAZSA OLMAZI'
Talimatın imzasının dönemin başbakanı Tansu Çiller'e ait olduğunu hatırlatan Çiçek, Çiller'in bugün iktidarla kol kola olduğunu belirtti. İktidar karşısında sözde demokrasiyi savunan resmi muhalefetin '90'lı yılların karanlığına, gazete bombalamalarına karşı bir hakikat mücadelesi yürütmediğini belirtti ve şöyle seslendi: "İktidarından resmi muhalefetine bu ülkede katliamlar tarihi aydınlatılmadığı sürece, bu ülkede geçmişin izi sürülmediği sürece, failler açığa çıkarılmadığı sürece bu sistem demokratikleştirilmeyecek. Geçmiş aynı zamanda günümüzü, aynı zamanda geleceğimizi demokratikleştirecek temel arayışlardan biri. O yüzden hakikat bizler için devrimci olmanın olmazsa olmazı, hakikatle yürümek bizler için demokrat olmanın olmazsa olmazı."

'29 YIL ÖNCEKİ DAYANIŞMA DEVRİMCİ POLİTİKAYA YÖN VERİYOR'
29 yıldır bu ateşin yalnızca Kürtleri, Ermenileri, sosyalistler, kadınları, işçi ve emekçileri, yoksulları yakmadığını söyleyen Çiçek, "Aslında bu ateş sizi de yakar demek; o günden bugünlere şu mesajdı. Bu toprakları Kürdün inkarı üzerinden kirletiyorsunuz, çoraklaştırıyorsunuz, yozlaştırıyorsunuz. Bugün günümüz iktidarı şahsında ortaya çıkan yalın gerçek odur. O yüzden diyoruz ki, o gün bu ateşi yakanlar, bu katliamı yapanlar bugünkü iktidar ve resmi muhalefet tarafından aslında bir şekilde onların yoldaşlığı, dostluğu bugünün egemenleri tarafından devam etmektedir. Bu ülkede demokrasi ve özgürlük mücadelesi yürütüyoruz. Anmanın olduğu her gün bizim için direniş sözünün de güçlendiği, verildiği günlerdir. Biz sadece gözyaşı dökmeye, arkadaşlarımızı anmaya gelmedik aynı zamanda bu topraklarda demokrasi ve özgürlük mücadelesi sözünü büyütmenin sözünü verdik. Akla gelen ilk şey bu katliam yapıldığında dönemin özgür basını, sosyalist basını dönemin devrimci basını Özgür Ülke'yle dayanışma içindeydi. Aslında o günkü dayanışmanın anlamı, içeriği bugün siyasete de yön veriyor, devrimci politikaya da yön veriyor. Başta Emek ve Özgürlük İttifakı olmak üzere, bu topraklarda devrimci mücadele yürüten bütün dost kurumlara, bütün mücadele öznelerine o günkü özgür basın dayanışması meşale tutuyor. Bu meşaleyi bugün ete kemiğe büründürme, daha yükseklere çıkarma dönemidir. Bugün bu vesileyle bir kez daha bu sözü yeniliyorum; özgür yaşam, özgür ülke dayanışmayla, mücadeleyle gelecek."

Anmanın ardından bombalanan gazete binasının önüne, "Özgür basın susturulamaz" pankartı serildi ve Ersin Yıldız başta olmak üzere özgür basın şehitleri anısına karanfil bırakıldı. Anmanın ardından Ersin Yıldız'ın mezarı başına geçildi.