Kadın devriminin ışığında sosyalist erkeklerin görevleri
Kadın özgürlük mücadelesi politik görevleri, kadın devrimi programının pratik zeminidir. İşte bu pratik zemin içerisinde sosyalist erkeklerin pratiğine bakılacaktır. Devrimci olma iddiasını gösterecektir. Kadın devrimi programına, onun çıkardığı politik ve örgütsel görevlere bilgisizlik ve ilgisizlik sosyalist saflarda devrimciliği aşındıracak bir unsurdur. Devrimci olmanın ve kalmanın en önemli ölçülerinden biri kadın devrimi programının kadrosu olmaktır. Kadın devrimi programına hakim olmayan, kadın özgürlük mücadelesi gündemleriyle ilişki kurmayan bir sosyalistin devrimciliği sorgulanmak zorundadır.
Bir süredir Özgür Kadın köşesinde sosyalist kadınlar olarak kolektif içerisindeki erkek egemenliğini tartışıyor, gerçekleştirdiğimiz toplumsal erkeklikle yüzleşme atölyelerinden çıkardığımız kimi sonuçları ve yaptığımız değerlendirmeleri sistematik biçimde yazınsal olarak ele alıyoruz. Sosyalist saflarda, kaynağını erkek egemenliğinden alan her türlü davranış ve yaklaşım biçimini açıkça tartışmayı, erkek egemenliği ile mücadelenin bir parçası olarak görüyoruz. Bu tartışmaları yaparken kadın birikimimize ve irademize yaslanıyoruz. Sosyalist erkekleri tüm zayıflıklarıyla birlikte ele alıyor, tartışıyor ve sorunsallaştırıyoruz.
Kadın devrimi programımız erkeği sorunsallaştırır çünkü erkek egemenliğinin ortadan kaldırılmasını hedefler. Erkek egemenliğinin maddi dayanakları, özel mülkiyetin de maddi dayanaklarını oluşturur, bu nedenle kadının özgürleşmesinin yolu sosyalizmle kesişmek zorundadır. Tersinden, özel mülkiyeti ortadan kaldırma mücadelesi veren her özne de kadın devrimini kendisine program edinmek zorundadır.
Sosyalist kadın hareketi, ataerki ile sermaye arasındaki tarihsel ittifaka karşı kadın cinsi ile proletarya arasındaki tarihsel ittifakın evrensel zorunluluğunu öngörür ve bunu kadın devriminin gerçekleşmesinin ön koşulları arasında kabul eder. Bu programatik görüş açısı tüm kolektif için bağlayıcıdır. Dolayısıyla kadın devrimi programı ile kurulan ilişki her sosyalist bakımından oldukça önemli ve belirleyici bir hale gelir.
Bu yazıda, kadın devrimi programı ile kurulan ilişkinin düzeyini ele alacağız. Sosyalist erkeklerin kadın özgürlük mücadelesinin politik, örgütsel, ideolojik görevleriyle kurduğu ilişki somut ve denetlenebilirdir. Kolektif iradenin yarısını oluşturan kadın iradesidir, bu kapsamda kadın örgütü ile kurulan ilişki temel bir noktayı oluşturmaktadır. Kadın örgütünün aldığı kararlarla kurulan ilişkinin düzeyini, bu kararları uygulama gücünü değerlendirdiğimizde sosyalist erkeklerin beklenilenin altında olduğunu söylememiz gerekir. Cins eşitsizliği derinleşirken, kadın cinayetleri bir cins kırımı düzeyine varmışken sosyalist erkekler kendilerine verilen görevleri ne düzeyde yerine getirmektedir? Sosyalist erkekler bu sorunun yanıtını siyasi çalışmanın içerisinde kendilerine her gün sormalıdır ve yanıt üretmelidir. Sosyalist kadınlar olarak sosyalist erkeklerin kadın özgürlük mücadelesi ile kurmaları gereken ilişkiyi kendiliğindenciliğe bırakmadık, toplantıların sabit bir gündeminin kadın özgürlük mücadelesi olması gerekliliğini temel bir ilke olarak ortaya koyduk. Bu ilkenin amacı, kadın özgürlük mücadelesi ile siyasi ilişkinin en güçlü biçimde kurulması ve kolektifin bu kapsamda önüne somut görevler çıkarmasıdır.
Kadın özgürlük mücadelesi kapsamında politik ve örgütsel her türlü konuda ilk ve son söz hakkını kadın örgütüne bıraktık. Burada amacımız kadın özgürlük mücadelesi kapsamında kolektifi bağlayan politikaların, örgütsel görevlendirmelerin öncelikli olarak kadınların fikirleri temelinde tartışmaya açılması ve kolektif bir tartışmanın ardından en son sözü, kararı kadınların vermesidir. Belirlemiş olduğumuz yöntem, kolektif üzerinde kadın iradesinin, otoritesinin yansımasıdır, yetkiden ziyade kadın özgürlükçü kültürün saflarda şekillenmesi ilkesidir. Peki bunun ne anlama geldiğini sosyalist erkekler ne kadar özümsedi? Politik ve örgütsel her konuda ilk sözü de son sözü de kadınların söylemesi demek; kendi gücünü yöneten bir kadın iradesi demektir, kolektif iradeyi kadın özgürlükçü ilkelerle yönetmek demektir. Örneğin çalışma yürütülen bir alanda kadın bir yoldaşın nereye görevlendirileceğine, görev kapsamının belirlenmesine bağlı bulunduğu kadın kolektifi karar verir. Bu kararı tartışılabilir bulmak, kararı zayıflatıcı tartışmalar yapmak şu veya bu nedenle kadın iradesini zayıflatmaya çalışmak demektir.
Erkek egemen sistemin kadın cinsini yok saymasına karşı pozitif ayrımcı ilkeler oluşturduk. Bu ilkeler kadın yoldaşlara verilen görevler, kolektif toplantılarda alınan sözler yoluyla tüm işleyişimizde somutlandı. Bu somutluğa rağmen sosyalist erkekler bulundukları organlarda kadın yoldaşlarıyla kurdukları ilişkide buna ne kadar dikkat ediyor? Diyelim ki kadın yoldaşın bir panele, toplantıya hazırlanması gerekiyor ya da bir konuya ilişkin çalışma yapmak istiyor. Bu hazırlığın en iyi şekilde yapılması için hayatını kolaylaştırma, daha fazla emekçilik yaparak yoldaşın iş yükünü hafifletme pratikleri erkek yoldaşlar tarafından oldukça zayıf sergileniyor. Oysa ki kadın yoldaşların iş yükünün farkında olmak ve yükünü her bakımdan hafifletmeye çalışmak sosyalist erkeklerin önemli bir sorumluluğudur.
Eşit temsiliyet ilkesinin uygulanmasını sağlamak kolektif organlarda tüm sosyalistlerin görevidir. Bu düzeyin sağlanması için herkesin seferber olması gerekir. Bunu sağlamak sadece kadın yoldaşların görevi değildir. Sosyalist saflara kadınların kazanılması, görev almasını sağlamak sosyalist erkeklerin de temel görevleri arasında yer almaktadır. Bu çizgiye karşın, gördüğümüz pratikler eşit temsiliyetin ya da kotanın sağlanamaması sorununu kendi dışında ele almaya çalışan erkek yaklaşımları oluyor. Oysa bunun sağlanması tek başına sosyalist kadınların görevi değildir, bu kolektifin çözmesi gereken bir sorun olarak ele alınmalıdır.
Bir diğer konu ise sosyalist erkeklerin kadın özgürlük mücadelesinin politik gelişimine olan ilgisizliğidir. Kadın özgürlükçü program benimseyen kadın örgütlenmeleri ne tartışıyor, neler üretiyor, ne tipte kampanyalar örgütlüyor, bunlara karşı ciddi bir ilgisizlik olduğunu söylemek gerekir. Hem sosyalist kadınlar olarak çıkardığımız yayınların takip edilmesinde bu sorunu görüyoruz hem de kendi dışımızda kadın özgürlük mücadelesi eksenli teorik tartışmalara dönük ilgi zayıflığında bunu görüyoruz. Kurulan ilişkide üstenci bir tarzla sosyalist kadın hareketini ya da feminizmi en bilindik, ölçüsüz biçimlerde eleştiriyi ise hiçbir zaman kabul etmedik, saflarımızda bu yaklaşımla her zaman mücadele ettik.
Kadın mücadelesinin politik görevlerini, yalnızca kadın örgütünün değil, partinin de görevi olarak gördük. Erkek yoldaşların kadın örgütünün belirlediği görevleri yerine getirmesini bu kapsamda ele aldık. Kadın özgürlük mücadelesi politik görevleri, kadın devrimi programının pratik zeminidir. İşte bu pratik zemin içerisinde sosyalist erkeklerin pratiğine bakılacaktır. Devrimci olma iddiasını gösterecektir.
Kolektif kadın irademiz erkek egemenliği ile mücadelede bir dizi deneyim biriktirmiş ve yeni yollar açmıştır. Cins raporlarının alınarak erkeklerin erkek egemen davranışlarını tespit etmeye çalışmaktan eleştiri özeleştiri toplantılarının temel başlıklarından birisi haline getirmeye; atölye çalışmaları ile toplumsal erkeklikle yüzleşmeyi bir dönemin temel bir gündemi haline getirmeye çalışmaktan meseleye kendini yatırarak teorik üretimin de bir ekseni haline getirmeye değin çok yönlü biçimde ele almıştır.
Kadın devrimi programına, onun çıkardığı politik ve örgütsel görevlere bilgisizlik ve ilgisizlik sosyalist saflarda devrimciliği aşındıracak bir unsurdur. Devrimci olmanın ve kalmanın en önemli ölçülerinden biri kadın devrimi programının kadrosu olmaktır. Bu tüm sosyalistlerin görevidir. Kadın devrimi programına hakim olmayan, kadın özgürlük mücadelesi gündemleriyle ilişki kurmayan bir sosyalistin devrimciliği sorgulanmak zorundadır.
*İşçi Sınıfı ve Ezilenlerin Sesi ATILIM gazetesinin 24 Ekim tarihli 241. sayısında yayımlanan Özgür Kadın yazısı.