12 Mayıs 2024 Pazar

Rojava'da kadın adaleti

Uluslararası mahkeme talebi gündemdeki yerini korurken, "yerli" DAİŞ çetelerinin yargılamaları da sürüyor. Bu yargılama sırasında da "kadın adaleti" devreye giriyor. YPJ'nin görevini bu kez, kadın hakimler, avukatlar devralıyor.

 

Rojava devrimini "kadın devrimi" yapan, devrimin savunulmasında sadece kadınların varlığının belirleyici olması değildir. Bu devrime "kadın" karakterini kazandıran, kadından yana yeni bir yaşamın inşaasında aldıkları roldür. Bir başka bir ifade ile kadınların kazanımlarını koruyacak ve güçlendirecek silahlı/silahsız örgütlerinin varlığıdır. Devrimi canları pahasına savunarak "varlık hakkı"nı kazanan kadınların, bir devrimden alacakları ne varsa almasını sağlayacak mekanizmaların kurulmasıdır. Kadınların, devrimin kurumlarının içinde eşit temsiliyet ilkesine göre varlığının yanı sıra ekonomiden politikaya kadar hayatın her alanında kendi özgün örgütlülüklerini de inşa etmesidir.
 
Rojavada "kadın adaleti"nin sağlanması yönünde bir çok deneyim oluşturularak kadın özgürlük mücadelesinin hanesine yazıldı. Bu deneyimlerin başında da mala jin'ler, yani kadın evleri geliyor. Mala jin'ler, toplum içinde yaşanan sorunların çözümü için kadınların başvurduğu merkezlerdir. Bu örgütler, kadınların birey olarak güçlenmesini hedeflerken, diğer yandan erkek şiddetine maruz kalan kadınların her yerde savunmasını üstlenir.
 
Kadın asayişi de kadın adaleti için önemli bir araçtır. "Asayiş" denilen kurum, toplumsal alanda yaşanan sorunların muhatabı. Bu sorunların çözümünde kadınların bulunması, kadının rolünü "ev" ile sınırlı tutan erkek egemen bakışın değişimine katkı sunarken, kadın asayişi, erkek şiddeti karşısında kadınların yanında taraf oluyor.
 
Kadın meclislerinden kadın akademilerine, kadın kooperatiflerine kadar başkaca kadın örgütlerini de saymak mümkün. Elbette, Kadın Savunma Birliği (YPJ) çok özel bir yerde duruyor. YPJ, "vatan savunması"nda kadınların rol aldıkları bir araç değildir sadece. Sadece erkeklerin eline "silah" aldığı bir dünyada kadınların "silahlanması", toplumsal cinsiyet rollerini altüst eden bir gelişmedir. YPJ ayrıca erkeklerin kurallarına göre işleyen savaş ortamında, kadın savaşçıları, erkek savaşçıların cinsel saldırılarından koruyan kurallardan kadın savaşçıların kendi kararlarını almalarına dönük düzenlemelere kadar bir dizi etik kuralın inşa edilmesi için büyük ve önemli bir adımdır.
 
YPJ, kadın düşmanı DAİŞ çetelerine karşı yürürülen savaşta, "kadın adaleti" için büyük rol üstlendi. 2014 yılının 3 Ağustos günü DAİŞ çeteleri, Ezidi halkının yurdu Şengal'e soykırım saldırısını başlattığında ilk hedefleri kadınlar oldu. Hala rakamlar kesinleşmiş olmasa da binlerce kadın, bu çeteler tarafından ya öldürüldü ya da kaçırıldı. "Başkent" ilan ettikleri Rakka, kadınlara karşı en büyük suçları işledikleri yerdi. Bu nedenle Rakka'nın 19 Ekim 2017 tarihinde özgürleştirilmesi dünyanın tüm kadınlarına armağan oldu. YPJ savaşçıları, o gün kent merkezine dünyanın tüm kadınları adına girdiler.
 
Deyr el Zor'un özgürleştirilmesi ile birlikte, DAİŞ çetelerinin bölgedeki alan hakimiyeti sona erdi. Elbette hala bir potansiyel tehdit ancak şimdi Rojava halklarının DAİŞ ile ilgili gündemi, çetelerin yargılanması. DAİŞ üyeleri arasında sadece Suriyeli, Iraklı ya da Türkiyeliler yok. Sayıları iki bin ile ifade edilen Avrupa vatandaşları da var. Kuzey ve Doğu Suriye Özerk Yönetimi, bu çetelerin, Rojava'da kurulacak uluslararası bir mahkemede yargılanması gerektiği görüşünde. Ancak Avrupa devletleri bu konuda henüz somut bir adım atmış değil. Sadece İsveç'in uluslararası mahkemenin Irak'ta kurulması yönünde diplomatik görüşmelerde bulunduğu biliniyor. Uluslararası mahkeme talebi gündemdeki yerini korurken, "yerli" DAİŞ çetelerinin yargılamaları da sürüyor. Bu yargılama sırasında da "kadın adaleti" devreye giriyor. YPJ'nin görevini bu kez, kadın hakimler, avukatlar devralıyor.
 
Gazeteci Jane Arraf'ın geçtiğimiz günlerde NPR'de yayınlanan yazısı bu yargılamaya ilişkin oldukça önemli bir deneyimi aktarıyor. Mezopotamya Haber Ajansı'nın çevirdiği yazının bir DAİŞ çetesinin yargılandığı duruşmaya ilişkin bölümü şöyle: "Bazı IŞİD'liler, bir kadın tarafından mahkum edilmesine şaşırıyor. Onların ilan ettiği halifelikte kadınların çok kısıtlı bir rolü vardı ve yakın bir erkek akraba eşlik etmedikçe evde kalmaları gerekiyordu. IŞİD'in ideolojisine göre; erkeklerin doğrudan akraba olmayan kadınlara bakmalarına izin verilmiyor. Amina -mahkeme başkanı- ‘Bazıları bir kadının sesini duyduklarında yere bakıyor. Ben de onlara; seninle konuşuyorum, başını kaldır komiteye bak diyorum' diyor. Amina, bir kadın meslektaşının, IŞİD savaşçılarının Kuran'ın inançlı erkeklere vaat ettiği gibi, onlara eşlik edecek düzinelerce güzel kadınla cennete gireceğini düşündüklerini söyledi. Amina gülerek; ‘Ama bunun yerine bizi görürler' diyor."
 
Kadına yönelik şiddet uygulayan erkeklerin kadın mahkemeleri tarafından yargılandığı Rojava'da "kadın adaleti" bu kez de DAİŞ çetelerini yargılıyor. Böylece kadın özgürlük mücadelesinin tarihine yeni bir deneyim daha eklenirken, kadından yana bir dünya için bir adım daha atılıyor.