30 Haziran 2025 Pazartesi

PSAKD Genel Başkanı Cuma Erçe: Sivas için adalet herkes için adalet

PSAKD Genel Başkanı Cuma Erçe, "Sivas için adalet" talebinin bu topraklardaki tüm katliamlarla yüzleşmek anlamına geldiğini dile getirdi. ETHA'ya konuşan Erçe, yakın zamanda Suriye'de HTŞ çetesinin Arap Alevilerine dönük saldırılarına değindi. Alevilerin "Gelin canlar bir olalım" sözünü hatırlatan Erçe, bunun ezilen halkların, kadınların, mazlumların özgürleşmesiyle olacağını vurguladı.

Sivas'ta 2 Temmuz 1993 tarihinde 33 aydın, sanatçı, şair yakılarak katledildi. Televizyonların canlı yayınladığı katliamda katiller, cuma namazından çıkarak tekbirlerle saldırdı otele. Katliamın ardından dönemin Başbakanı Tansu Çiller, "Çok şükür, otel dışındaki halkımız bir zarar görmemiştir" diyerek, katliamı sahiplendi. Dönemin Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel de olayın münferit olduğunu ve "Alevi-Sünni çatışmasına dönüşmemiş olmasını" vurguladı. O dönem Sivas Belediye Başkanı olan Temel Karamollaoğlu da "Gazanız mübarek olsun" diye seslenerek katilleri cesaretlendirdi, katliamın örgütleyicileri arasında yer aldığını ortaya koydu.

Aradan 33 yıl geçti, göstermelik yargılamalar yapıldı, ama asıl sorumlular ortaya çıkarılmadı. Ne devlet yöneticileri ne de katliamı azmettirenler yargı önüne çıkmadı ve sonunda zamanaşımıyla davanın üstü kapatılmak istendi.

Sivas Madımak katliamının 33. yıldönümüne giderken Pir Sultan Abdal Kültür Derneği (PSAKD) Genel Başkanı Cuma Erçe ile yüzleşme ve adalet talebini konuştuk. Erçe'nin ETHA'nın sorularına verdiği cevaplar şöyle:

KATLİAMLARIN NEDENİ GEÇMİŞLE YÜZLEŞMEMEK

Bu yıl Madımak katliamının yıldönümüne giderken toplumsal adalet ve yüzleşme konuları çokça konuşuluyor. Toplumsal adalet ve yüzleşme bakımından Sivas katliamı nerede duruyor?
Yıllardır sadece Sivas katliamı değil; Osmanlı ve Cumhuriyet döneminde yaşanmış tüm katliamlarda benzer bir durumla karşı karşıyayız. Bu katliamlarla ne toplumun ne de devletin yüzleşme yapmadığı bir tarihimiz var. Geçmişiyle, hatalarıyla, katliamlarla, suçlarıyla yüzleşmeyen toplumların çürümeye başladığı ve dış müdahalelere açık hale geldiği ortada. İç barışını sağlayamayan toplumların Suriye'de, İran'da, Irak'ta, Afganistan'da neler yaşadığını görüyoruz. 32 yıldır Sivas katliamıyla ilgili "Sivas için adalet, herkes için adalet" dedik. Bugün anlaşılmış olmalı ki, Sivas için adalet sağlanmadığı durumda kimse için adalet sağlanmıyor. Bugün yaşadığımız tüm kötülüklerin bir sebebi de geçmişte yaşadığımız katliamlarla yüzleşememiş olmaktır.

KATİLLERİ KORUYANLAR DA KATİL
AKP-MHP iktidarının yol taşları Sivas'ta döşendi. Çünkü Sivas'ta, "Cumhuriyet burada kuruldu, burada yıkılacak", "Kahrolsun laiklik", "Yaşasın şeriat", "İslam'ın ordusu kafirleri yenecek" sloganları durup dururken atılmadı. Bunların benzerini bugün Suriye'de hala görüyoruz. Suriye'de yoğun bir Alevi katliamı yaşanıyor.

Bizim dışımızda kalan kesimlere ve dostlarımıza şunu söylemek isterim; biz eğitimdeki gericileşmeye karşı çıkarken, Sivas katliamına ilişkin adalet talebini ya da eşit yurttaşlık talebini yükseltirken, sadece kendimiz için istemiyoruz. Aleviler ne istiyorsa herkes için istiyor. Eşit yurttaşlık ve yüzleşme talebimiz de tam olarak herkes içindir. Bu nedenle Sivas katliamında katili kuyruğundan yakalayan Aleviler, bu katilin peşini bırakmak istemiyor. Ama bu tek başına bizim yapabileceğimiz bir şey değil. Toplumun tamamı katillerin, katilleri koruyanların, katillerin avukatlarını Meclise gönderenlerin, katilleri serbest bırakanların, katliamı zamanaşımına uğratıp kapatanların, katliamı planlayanların zihniyetlerinin aynı olduğunu görmesi gerekiyor.

Temennimiz eşit yurttaşlık talebimizin kabul edilmesi, Sivas katliamı başta olmak üzere Dersim, Koşgiri, Gezi, Gazi, Roboskî ve Suruç katliamıyla da yüzleşilmesi. Aksi takdirde bu katliamların sonlanması da bu ülkeye adalet gelmesi de mümkün değil.

ORTADOĞU HEM GEÇMİŞİMİZİ HEM DE GELECEĞİMİZİ GÖSTERİYOR

Yakın zamanda Suriye'de Alevilere yönelik katliam saldırıları yaşandı. Katliam tehdidi hale geçmiş değil. 3. dünya savaşına yönelik emarelerin arttığı bu dönemde halklara nasıl bir çağrı yapmak istersiniz?
Suriye'yi bir laboratuvar gibi kullandılar. IŞİD ve cihatçı çeteleri kullandılar yıllarca. Şimdi de HTŞ gibi selefi çeteleri kullanıyorlar. Suriye'ye baktığımızda iki şeyi görüyoruz. Birincisi Türkiye'nin geçmişini görüyoruz. Koçgiri'nin, Dersim'in, Maraş'ın nasıl yaşandığını görüyoruz. Alevilerin evlerinde nasıl katledildiğini, sokak ortasında nasıl işkenceye maruz kaldığını, nasıl sürgün edildiğini görüyoruz. Yani Madımak'ta 8 saat canlı yayında nasıl katliam yaptıklarını görüyoruz. Suriye'de, İran'a yağan bombalarda, Gazze'deki katliamda. Suriye ve Ortadoğu bizim geçmişimizi gösteriyor.

İkinci olarak da Suriye geleceğimize dair ipuçları veriyor. Eğer laik, demokratik bir cumhuriyet kuramazsanız, eşit yurttaşlığa dayalı barışı kuramazsanız, iş barışınızı sağlayamazsanız; nasıl HTŞ çeteleri motorlarla birkaç gün içinde Şam'a dayanıp rejimi yıktıysa, Türkiye'de de cemaatlerin, tarikatların ve gerici unsurların hepsinin aynısını yapma ihtimali var. Bizim şansımız şu ki; Türkiye halkları çok deneyimli. Geçmişte bu tür acılar çok yaşandı ve Türkiye halkları zaman zaman bu acılara ortak oldular. Ermeniler, Kürtler, Romenler, Çerkesler, Aleviler katledilirken, Türkiye halkları bir biçimde bu acıların yaşanmasında rol oynadı. Bu nedenle Türkiye'nin geleceği açısından halklarının barış, eşit yurttaşlık talebine daha sıkı sarılması gerekiyor.

GELİN CANLAR BİR OLALIM
Tam da bu nedenle "Gelin canlar bir olalım" diyoruz, ama "Gelin Aleviler bir olalım" demiyoruz farkındaysanız. O nedenle kurtuluşumuz sadece ne Alevilerin ne Kürtlerin ne de kadınların özgürlüğüyle olmayacak. Bir bütün olarak ezilen halkların, kadınların, mazlumların özgürleşmesiyle hepimizin özgürlüğü mümkün olur. Biz de bu nedenle Sivas katliamıyla birlikte ısrarla bunu anlatıyoruz.