H.Deniz Aktaş yazdı | İftiranın yükünü taşımayın

İmamoğlu, altına imza atılan yalanlarla dolu metinlerle başka çocukların ana-babalarının tutuklanacağını önemsemiyor mu bilinmez; ama itirafçı olanların kişiliksiz, iradesiz, onursuz bir yaşam sürecek olmasını önemsemediği kesin. Bugün itirafçılaştırma saldırılarına topyekun tutum almaktan başka çare yoktur. Çürüyen, çürüten bu toplumsal düzende iftiraların yükünü kimsenin taşımaması için herkesi onuruna, insani değerlere sahip çıkmaya çağırıyorum. Sizi "etkin pişmanlık" adı altında itirafçılaştırmaya çalıştıkları masaları devirin, önünüze getirilen yalanlarla dolu kağıtları yırtıp atın. Bu saldırıları teşhir edin, suç duyurusunda bulunun, açıklamalar yapın. Size dayatılan onursuz yaşamı reddedin.
Geçtiğimiz günlerde İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu, sosyal medya hesabından yaptığı açıklamada yol arkadaşlarına, selam verdiği insanlara "Gerekirse önünüze konulan iftiranameleri düzmece olduğunu bilerek imzalayın. Hiçbirinizin çocuğu benim özgürlüğümden daha kıymetsiz değil. Ben o imzaların yükünü tek başıma taşırım" diyerek onları onursuz bir yaşama davet etti. "Hayatında adliye koridorlarına uğramamış tertemiz insanlar" dediği çalışma arkadaşlarını kirliliğin parçası olmaya çağırdı. İmamoğlu'nun açıklamasını "kendini feda eden başkan" edasıyla sunanlar oldu.
Öncelikle kirli yöntemlerle oluşturulan kumpas davalarının, iftira, tehdit, şantaj yöntemlerinin İBB davasıyla uygulanmaya başlanmadığını belirtelim. Tarih boyunca egemenler servetlerini büyütmek, sömürü düzenini sürdürmek için yalana, demagojiye başvurdu. Bu düzene karşı çıkanları iftira, tehdit, şantaj, işkence yöntemleriyle yok etmeye çalıştı. İtirafçı saldırılarıyla onlarca aydın, sanatçı, demokrat, yurtsever tutuklamalarla karşı karşıya kaldı.
Ocak ayından bu yana tutsak edildiğimiz dosyada da bu saldırıların türlü yöntemleriyle karşı karşıya kaldık. Gözaltına alındığımız 41 yoldaşımızla Vatan emniyette tutulduğumuzda, "babanla görüştüreceğiz", "ped vereceğiz", "parmak izine götüreceğiz" denilerek sohbet adı altında yasadışı yöntemlerle itirafçılaştırılmaya, ajanlaştırılmaya çalışıldı. "Bize gözaltındakilerle ilgili bir şeyler söyle, dediklerimizi imzala seni çıkaralım" sözleriyle baskı kuruldu. Boş dosyamız yalan beyanlarla, iftiralarla doldurulmaya çalışıldı. Yoldaşlarımız bu saldırılara görüşmeyi reddederek, götürüldükleri odayı terk ederek yanıt verdi. Vatan emniyetin hücrelerinde "Kahrolsun faşizm, yaşasın mücadelemiz" sloganları yankılandı. Görüşmek istedikleri masalar devrildi, "bizden itirafçı yaratamazsınız" sözleri haykırıldı. Bu saldırılar adliye koridorlarında, hapishane hücrelerinde de devam etti. Ve her seferinde aynı devrimci kararlılıkla yanıtlandı.
Adliye koridorlarında, mahkeme salonlarında siyasi iktidarın saldırılarını teşhir etmeye devam ettik. Güvenliğimizden sorumlu olması gerekirken polisle işbirliği içinde kirli yöntemlerin parçası olan Silivri Hapishanesinde bir yoldaşımız "revire götüreceğiz" denilerek hücreden çıkarılarak polisle görüştürülmeye çalışıldı. Yoldaşımız görüşmeyi reddetti, bu saldırıyı teşhir etti. Hapishane üç gün boyunca "Devrimci irade teslim alınamaz", "Kahrolsun idare-polis işbirliği" sloganlarımızla yankılandı. Ayrıca suç duyurusunda bulunduk. Bu itirafçılaştırma girişimi de boşa düştü.
Aynı dosya kapsamında tutuklandığımız 34 yoldaşımızla Silivri Hapishanesinde yeni tutsaklara yer açılması için sürgün sevk edildik. Hatta itirafçılaştırma saldırılarını daha rahat yapabilmek için bizi Marmara Kapalı Hapishanesinden (Silivri eski 9 Nolu) uzaklaştırdıklarını söylemek mümkün. Sürgün sevk edilen yoldaşlarımızın bir kısmı kuyu tipi hapishanelere götürüldü. Yoldaşlarımız tecridi en yoğun yaşamalarına rağmen bir adım bile geri atmadı. Saldırılar bununla da bitmedi.
Dosyası açılan her yoldaşımız mahkeme salonlarında katıldıkları eylem ve etkinlikleri savunarak başları dik, alınları açık, onurlarıyla yaşamlarına, mücadelelerine devam ediyor. Dün siyasi iktidarın uyguladığı faşist teröre; baskı, şiddet, itirafçılaştırma politikalarına ses çıkarmayanlar bugün konunun muhatabı haline geliyor. "Susma sustukça sıra sana gelecek" sloganının anlamı da burada açığa çıkıyor. İmamoğlu, açıklamasıyla devrimcilerin, sosyalistlerin, yurtseverlerin bugüne kadar canları pahasına teslim olmayarak, direnerek boşa düşürdükleri yöntemleri "kendini kahraman" ilan etme, "ne kadar fedakar bir başkan" övgüleri alma adına meşrulaştırıyor. Devrimcilerin canfeda yarattığı değerleri ayaklar altına almaya çalışıyor. İftiraların yükünü kendi taşıma 'kahramanlığı' adı altında arkadaşlarına ve çocuklarına onursuz bir yaşam vadediyor. İmamoğlu, altına imza atılan yalanlarla dolu metinlerle başka çocukların ana-babalarının tutuklanacağını önemsemiyor mu bilinmez; ama itirafçı olanların kişiliksiz, iradesiz, onursuz bir yaşam sürecek olmasını önemsemediği kesin. İmamoğlu çocukların geleceğinden bahsederken, çocukların ihtiyacı olan en temel değerlerin onurlu, insanca bir yaşam olduğunu hiçe sayıyor. Mahkeme salonlarında, idam sehpalarında, işkencehanelerde bu değerlere sahip çıkanlar, bu değerler uğruna bedel ödeyenler tüm topluma yürünecek tertemiz yolu gösteriyor. Bu duruşun sahipleri tarihte, onurlu devrimciler, İmamoğlu gibiler ise onuru ayaklar altına alanlar olarak anılacak.
Yakın tarihte gözaltında, hapishanelerde büyük vahşetler, işkenceler yaşandı. 1980 askeri faşist darbesinden sonra Amed zindanında ser verip sır vermeyen devrimciler, yurtseverler bu uğurda şehit düştü. 1990'larda gözaltında taciz, tecavüz saldırıları, -partimizin kurucularının çalışmalarında yer aldığı- Gözaltında Cinsel Taciz ve Tecavüze Hayır Kurultayı'nda yaşanılanlar teşhir edilerek, açıklamalar yapılarak büyük mücadeleler sayesinde püskürtüldü.
Bugün itirafçılaştırma saldırılarına topyekun tutum almaktan başka çare yoktur. Tutuklu olduğum Gebze Kadın Kapalı Hapishanesinden çağrımdır: Çürüyen, çürüten bu toplumsal düzende iftiraların yükünü kimsenin taşımaması için herkesi onuruna, insani değerlere sahip çıkmaya çağırıyorum. Bu saldırıları boşa düşürmenin sorumluluğu hepimizin omuzlarındadır. Sizi "etkin pişmanlık" adı altında itirafçılaştırmaya çalıştıkları masaları devirin, önünüze getirilen yalanlarla dolu kağıtları yırtıp atın. Bu saldırıları teşhir edin, suç duyurusunda bulunun, açıklamalar yapın. Çocuklarınızın yüzüne bakabilmek, onlara onurlu bir gelecek bırakmak için size dayatılan onursuz yaşamı reddedin.
*ESP Eş Genel Başkanı (Gebze Kadın Kapalı Hapishanesi)