16 Mayıs 2024 Perşembe

GÖÇİZ-DER'den sokağa çıkma yasakları ve zorunlu göç sürecinde kadınlar raporu

GÖÇİZ-DER, "Sokağa Çıkma Yasakları ve Zorunlu Göç Sürecinde Kadınların Yaşadıkları Hak İhlalleri ve Deneyimleri" raporu ile yasaklı bölgelerde yapılan tespitler ile saha deneyimlerini kamuoyu ile paylaştı.
Göç İzleme Derneği (GÖÇİZ-DER) tarafından hazırlanan "Sokağa Çıkma Yasakları ve Zorunlu Göç Sürecinde Kadınların Yaşadıkları Hak İhlalleri ve Deneyimleri Raporu"na ilişkin İHD Diyarbakır Şubesi'nde basın toplantısı düzenlendi.
 
Toplantıda konuşan GÖÇİZ-DER Eşbaşkanı Songül Köse, yasaklar esnasında özellikle kadın ve çocukların yaşadığı sıkıntıları dile getirdi. Songül, rapora ilişkin çalışmalarının 2015-2016 yılları arasında ilan edilen sokağa çıkma yasakları ve göç döneminde kadınların yaşamış olduğu hak ihlallerini ortaya çıkarmayı amaçladıklarını söyledi. Köse, "Raporumuzun saha çalışması 2018'in Ağustos ayında sokağa çıkma yasaklarının uygulandığı Diyarbakır, Mardin'in Nusaybin İlçesi, Hakkâri'nin Yüksekova ilçesi, Şırnak merkez, Cizre, Silopi ve İdil ilçeleri ile en çok göç alan Van, Mersin ve İstanbul'da eş zamanlı olarak yapıldı. 10 kentte 480 kadın ile hem anket hem görüşmeler gerçekleştirildi. Türkiye'de 2015-2016 yılları arasında ilan edilen sokağa çıkma yasakları sürecinde yaklaşık 500 bin insan yerinden edilip 1 milyon 809 bin kişi de dolaylı olarak etkilendi. 16 Ağustos 2015'te Muş'un Varto ilçesinde ilan edilen sokağa çıkma yasağından başlayarak 1 Mart 2018 tarihine kadar geçen süre içerisinde toplam 11 il ve en az 49 ilçede resmi olarak tespit edilebilen en az 299 sokağa çıkma yasağı ilanı yapıldı. Bu süreçte tahmini rakamlara göre en az 3 bin 638 kişi yaşanan çatışmalar nedeniyle yaşamını yitirdi" diye konuştu.
 
'SAVAŞTAN EN ÇOK ETKİLENEN KADINLARDIR'
 
Sokağa çıkma yasaklarının ilan edildiği ilçelerde özgürlük ve güvenlik hakkından mahrum edildiğine dikkat çeken Köse, özel ve aile hayatına saygı, toplanma özgürlüğü, örgütlenme özgürlüğü, din özgürlüğü, bilgi alma ve verme özgürlüğü, mülkiyetin korunması hakkı, eğitim hakkı, işkence ve insanlık dışı ya da aşağılayıcı muamele yasağı, yaşam hakkı ve vücut bütünlüğü hakkı olmak üzere en temel hakları ihlal edilerek kişiler bu haklardan mahrum bırakıldığını belirtti. Köse, "Savaş ve silahlı çatışmalar kayıpların, eşitsizliğin, yoksullaşmanın, yerinden edilmenin sıklıkla yaşanmasına neden olduğu travmatik bir süreci ifade etmektedir. Böyle bir ortamda savaşın yıkıcı etkilerini derinden yaşayan ve savaştan en çok etkilenen kadınlardır. Özellikle savaş sırasında ve sonrasında artan yoksulluk, ev içi şiddet, cinsel saldırı gibi kadınların karşı karşıya kaldığı sorunlar, yükselen militarist söylem ve pratikler nedeniyle perdelenmektedir. Artan şiddet ve savaşın eril dili kadınların yaşadıkları bu sorunları ya önemsizleştirmekte ya da ikincil olarak değerlendirilmesine sebep olmaktadır" ifadelerine yer verdi.
 
Köse, yerinden edilme ve göç süreçlerinin tüm aşamalarında, bu süreçleri düzenleyen hukuki kurallar ve idari pratikler görünüşte cinsiyetsiz olmakla birlikte, esasen belirli toplumsal cinsiyet kalıpları üzerine kurulu ve bunları tahkim etmek ve yeniden üretmekte olduğunu kaydetti.
 
Köse, "Yasal mevzuatların toplumsal cinsiyet perspektifinden ele alınarak yeniden düzenlemesini ve kadınların yaşamış olduğu ihlalleri onarıcı adalet mekanizması ile tanzim edilmesi yönünde aşağıdaki katkıları sağlamayı amaçlamaktadır" dedi. 
 
Köse, raporda yasaklı bölgelerde yaşananlara dair yapılması gerekenleri şöyle sıraladı:
 
-Yerinden edilme ve yeniden yurtlanma sürecinin kadın odaklı toplumsal cinsiyet perspektifi ile kadınların kendi talepleri doğrultusundaki istemlerinin ortaya çıkarılması,
 
-Çatışma-çatışma sonrası süreçte kadınların yaşadıkları zorlukların, maruz kaldıkları şiddet türlerinin ve savaş deneyimlerinin ortaya çıkarılması,
 
-Zorla yerinden edilen kadınların sosyal haklarına erişimi ve bu haklarını kullanmaları konularında politika yapıcılara önerilerde ve tavsiyelerde bulunulması,
 
-Kadınların göç sürecinde yaşadığı sorunların görünür hale gelmesi ve toplumsal cinsiyet rollerine bağlı olarak farklı deneyimleri olabileceği düşüncesinin geliştirilmesi,
 
-Kadınların toplumdaki ikincilliğini ortadan kaldıracak, toplumsal cinsiyet eşitliğini temel alan bir bakış açısı, politika ve uygulamalara yerleştirilebilmesi bağlamında, kadınların toplum içindeki konumlarının güçlendirilmesi,
 
-Kadınların üretim ilişkileri içinde yer almakla konumu ve özerkliği artabileceğinden kadın istihdamını arttırıcı düzenlemelere öncelik verilmesi,
 
-İç göç sürecinde kadınların yaşadığı sorunların görünür kılınması için, hükümet, sivil toplum örgütleri, toplum ve uygulamacıların birlikte oluşturacakları ortak çalışmalara katkı sağlanması amacıyla hazırlandı.
 
Toplantı, yasaklı bölgelere ilişkin yapılan tespitlerin okunması ve saha deneyimlerinin paylaşılmasıyla sona erdi.