3 Kasım 2024 Pazar

Gider: Taksim ısrarı sınıfımızın diliyle konuşmak demektir

1 Mayıs'a giderken inşaat işçilerinin çalışma koşullarını ETHA'ya değerlendiren İnşaat-İş Örgütlenme Uzmanı Deniz Gider, "Konjonktür geri çekilmeyi değil, ileri hamleler yapmayı dayatıyor. Taksim 1 Mayıs'ı bunun önemli bir kaldıracı durumdadır" diyerek, tüm işçileri 1 Mayıs'ta Taksim'e çağırdı.

1 Mayıs Uluslararası Birlik, Mücadele ve Dayanışma Günü'ne giderken, mücadeleci sendikalar da Taksim Meydanı çağrılarını sürdürüyor. Bu sendikalardan biri de İnşaat İşçileri Sendikası. İnşaat-İş Örgütlenme Uzmanı Deniz Gider, inşaat işçilerinin çalışma koşullarını, taleplerini ve 2024 1 Mayıs'ında Taksim'de olmanın önemini ETHA'ya değerlendirdi.

İSİG ÖNLEMLERİ AÇISINDAN DURUM VAHİM

İnşaat işçileri ne gibi sorunlar ve hak gasplarıyla karşı karşıya, nasıl çalışma ve yaşam koşullarında hayatlarını sürdürüyor?
İnşaat işçilerinin ezici bir kısmı gurbetçidir. Kürt illeri ve Karadeniz'den gelen işçi ağırlığı söz konusudur. Yaşadıkları yerlerde iş bulma olanakları olmadığı için büyük kentlere, inşaat projelerinin bulunduğu alanlara gelirler, iş bittiğinde ya kısa süreliğine, dinlenmek için memleketlerine dönerler ya da borçları vs. kabarıksa başka bir ilde ya da yerde buldukları işe koyulurlar. Kaldıkları yerler berbattır. Hijyen yoktur, yemekler sağlıksızdır, tahtakuruları eksik olmaz. İşçi sağlığı ve iş güvenliği önlemleri açısından da durum vahimdir. 

PATRONLAR SON DERECE KEYFİ
Bu işkolunda patronlar son derece keyfidir. Ücretleri ödemezler mesela. İşçi genellikle ücretini alamadan döner evine ya da sonradan parça parça ödenir. Asgari ücret üzerinden yatırılır sigortalar. Gerçek ücretin kalanı elden ödenir. Hem vergi kaçırılmış olur hem de işçinin geleceğinden yani sigorta ve emeklilik hakkından çalınır. Denetim varmış gibi görünür, ama tüm bunlar aslında devletin gözetimi altında olup biter. Kısacası inşaatlarda kurtlar kanunu vardır. Örgütlülük düzeyinin düşük olmasıyla bu geçmişten bugüne böyle süregelmiştir. 

Örgütlendiğimiz yerlerde en başta yasal olarak zaten olması gereken ama işkolunda olması olağanüstüleşen bu kuralları oturtmaya, işçilerde böyle bir bilinç oluşturmaya çalışıyoruz. 

DÜZENLİ ÜCRET ÖDEMESİNİN BİLE SAĞLANAMADIĞI BİR İŞKOLU İNŞAAT

İnşaat işçilerinin en öne çıkan talepleri neler?
İnşaat işçilerinin öne çıkan talepleri en başta ücretlerin düzenli ödenmesidir. Bunun bile sağlanamadığı kuralsız bir işkolu inşaat. Bununla birlikte güvenceli çalışma, gerçek ücretlerin hesaba yatırılması ve sigorta primlerinin gerçek ücretler üzerinden ödenmesi, insanca barınma-beslenme koşullarının sağlanması, kıdem-ihbar tazminatlarının gasbına son verilmesi, çay-dinlenme saatlerindeki kuralsızlığın ortadan kaldırılması, işçi sağlığı ve iş güvenliği önlemlerinin alınması ve bunların işçilerin-sendikalarının da olduğu bir kurul tarafından denetlenmesidir. İlk elden bu talepleri dile getirebiliriz. Elbette hayat pahalılığı karşısında ücretlerin yükseltilmesi tüm işçiler gibi inşaat işçilerinin de temel taleplerinden biridir.

DEVLET KRİZİ BİZE FATURA EDEREK SÜRECİ YÖNETME DERDİNDE

Sendika olarak 2024 1 Mayıs'ında Taksim'de olma çağrısı yaptınız. İnşaat işçileri ve tüm işçiler bakımından Taksim'de olmanın önemi nedir, neden böyle bir çağrı yaptınız?
Önceki yıllarda da durum farklı değildi bizce ama bu yıl Taksim mevcut konjonktürün daha ileri taşınması, yeni bir kırılmaya uğramaması için çok daha önem kazanmış durumda. Biliyorsunuz işçi ve emekçiler hayat pahalılığı ve eriyen ücretler altında adeta eziliyor. Bunun daha da ağırlaştırılması isteniyor. İşçiye, emekliye bir kuruşluk artış yapılmazken patronlara sayısız teşvik ve hibe yağıyor ve bunun daha da ağırlaşacağı açıkça ilan ediliyor. Orta Vadeli Program dedikleri ve fiilen uyguladıkları, esasında IMF programı, yani toplumsal ihtiyaçların daha fazla paralı hale gelmesi, ücretlerin daha fazla düşürülmesi, devletin elinde avucunda ne varsa, dağın, taşın, doğanın tüm zenginliklerinin satışa çıkarılması... Kısacası patronlar ve devlet her açıdan yaşanan krizi bize fatura ederek süreci yönetme derdinde. Bizim cephemizdeyse birleşip güçlü bir toplumsal harekete dönüşmese de örgütlenme çabasına yönelik saldırılara, kıyımlara karşı ya da ödenmeyen-artış yapılmayan ücretler için orada burada gerçekleşen direnişler var. 

KONJONKTÜR GERİ ÇEKİLMEYİ DEĞİL, İLERİ HAMLELER YAPMAYI DAYATIYOR
İşçi ve emekçilerin olup biten karşısındaki hoşnutsuzluğu, 31 Mart yerel seçimlerinde sandığa yansıdı. Mevcut saldırıların daha da ağırlaşacağı sezgisi bu yansımada belirleyiciydi. Ama son yıllardaki direnişlerin yarattığı bir hafıza, birikim de önemli bir etkendi. Sınıfa öncülük ettiği iddiası taşıyan konfederasyonların, sendikaların, ilerici-demokratik güçlerin yıllardır yaşadıkları geriye doğru kırılmayla işçi kitlelerindeki bu birikim arasındaki tezatlık giderek belirginleşiyordu. Saldırıların daha da şiddetleneceği bilinci ve oluşan birikimin kırılmaması, daha ileri bir hamle yapmayı gerektiriyor. Bu hamle işçi sınıfının sınıf olarak kanının döküldüğü ve kendisi açısından manevi moral anlamlar kazanan Taksim ısrarında somutlaşıyor. Konjonktür geri çekilmeyi değil, ileri hamleler yapmayı dayatıyor. Taksim 1 Mayıs'ı bunun önemli bir kaldıracı dudumdadır.

BİZİM TAKSİM DEMEMİZLE DİSK'İN DEMESİ FARKLI ŞEYLER
DİSK de dahil tüm devrimci, demokrat, ilerici güçlerin Taksim demesinde bu gerçeklerin payı var. Daha fazla gerileyecek yer kalmadı! Artık sınıfa karşı sınıf demenin somutlaşacağı odak Taksim'dir, sınıf hasmımıza verilecek mesaj buradaki ısrarda simgeleşiyor. 

Ama Taksim diyen herkes aynı yerde durmuyor. Bizim Taksim dememizle mesela DİSK'in demesi farklı şeyler. DİSK asıl olarak mevcut geriye çekilmenin artık kabul edilemez olduğunu görüp durumu kurtarma babında ve CHP'yle birlikte Taksim diyor. Emek ve demokrasi güçlerini dışında bırakan bir Taksim diyor. Kısacası dostlar alışverişte görsün...

Bizim Taksim deyişimizse yukarıda belirttiğimiz nedenlere dayanıyor. Ayrıca 8 Mart, Newroz, 31 Mart seçimleri, Van'daki mazbata gasbına karşı gelişen halk direnişinin de kitlelerde yarattığı bir ruh hali var. Bu ruh halinin kırılmaması bir sorumluluk. Bu da geri adım atmadan haneye yeni kazanımlar eklemeyi gerektiriyor. 1 Mayıs ve Taksim tam da burada anlam kazanıyor. 

DİRENİŞ BİRİKİMİMİZİ İLERİ TAŞIMAK ZORUNDAYIZ

Son olarak eklemek istedikleriniz, yapmak istediğiniz bir çağrı var mı?
Üzerimizden bir silindir gibi geçilmesini istemiyorsak bugüne kadarki direniş birikimimizi daha ileri taşımak zorundayız. Bizi biz yapan sınıf kimliğimizle hasmımızın karşısına çıktığımız gün olan 1 Mayıs'ta Taksim ısrarı sınıfımızın diliyle konuşmak demektir, gelinen noktada bu bir zorunluluktur. Tüm sınıf kardeşlerimizi bu anlayışla 1 Mayıs'ta Taksim'e çağırıyoruz.