20 Nisan 2024 Cumartesi

Yıkarsa barikatı kadınlar yıkar

Özgürlüğün sokakta olduğunu her kentte, sloganda, dövizde, eylem alanında dile getiren kadınların direnişi elbette polisin hoşuna gitmedi. Yine barikatlar ve barikata yüklenen, engelleri aşan kadın isyanı ve direngenliği vardı eylemlerde. İzmir'de, Amed'de, Mersin'de, Çanakkale'de, Ankara'da, İstanbul'da engellenen kadın ve LGBTİ+'lar ya barikatları açtırdılar ya da barikatı yıkıp geçtiler. Direnen kadının güzelliğinin, birlikte direnmenin yarattığı gücün ve öfkenin isyana dönüşmesinin somut örneklerini ortaya çıkardılar.

25 Kasım'da sokağa çıkan kadınlar, havanın soğuğunu öfke ve isyanın ateşi ile ısıttı. İstanbul'dan Amed'e, İzmir'den Ankara'ya yaygın ve kitlesel eylemlerle direnişi büyüten binlerce kadın ve LGBTİ+, AKP-MHP faşizminin kadın düşmanı politikalarına, yoksulluğa, erkek-devlet işbirliğine, yargının kadın katillerine yönelik cezasızlık politikasına ve özsavunma hakkını kullanan kadınların tutuklanmasına karşı biriktirdiği öfkeyi alanlara, barikata ve sokağa taşıdı.

Bu yıl yerel kadın platformları, siyasi partiler ve kadın örgütlerinin yanı sıra KESK ve DİSK'li kadınlar birçok kentte yaygın eylem yaptı. Geçmiş yıllara oranla belirgin bir biçimde LGBTİ+ görünürlülüğünün yanında devletin nefret cinayetlerini meşrulaştırmasına karşı "Buradayız" denildi.

25 Kasım öncesi başlayan yoksulluk ve açlık karşıtı eylemlerin enerjisi, ekonomik krize öfke, doların yükselişi, kapitalizmin emek sömürüsü ve geleceksizliği dayatması kadınların sloganı ve dövizlerinde yeni bir düzen kurma bilincine dönüştü. Erkek egemen düzeni yıkma ve yeni bir düzen kurma vurgusu öne çıkarken kadınların isyanı kurulacak düzenin rengini açığa çıkartıyordu. "Hükümet istifa", "Katil devlet hesap verecek", "Kadınlar yürüyor, mücadele büyüyor", "Transfobik-homofobik devlet yıkacağız elbet", "Polis defol bu sokaklar bizim" sloganları sokakları çınlattı.

Halkın açlık ve yoksulluğuna çare olarak porsiyon küçültmeyi, öğün azaltmayı, kemer sıkmayı, az et yemeyi öğütleyen saray faşizmine öfke büyüktü. "Vejetaryen bir yaşam derken ekmek-soğanı kastetmedik" diyenler, "Boş tencereden taşan şiddete karşı isyandayız" diye haykırdı.

Katledilen kadınlar için hesap sorma kararlılığının yanı sıra, özsavunma hakkını kullandığı için uzun yıllara varan hapis cezaları verilen Çilem ve Nevin, kadınların sloganları ile yanıbaşımızdaydı. "Ocağı söndür kocanı öldür" diyen özsavunma hakkının meşruluğu ve zorunluluğu her bir kadının elinde döviz, dilinde slogan ve yaşamak için sarıldığı silah olarak bilince kazınmıştı. Kadın dayanışmasının gücü ve İstanbul Sözleşmesi'nde ısrar dile gelirken kadın özgürlük mücadelesinin tutsak direngen kadınları da unutulmadı elbette. Figen Yüksekdağ'dan Gültan Kışanak'a kadar dört duvar arasında direnişi büyüten kadınlara selam gönderildi.

Geleneksel rolleri reddeden, cins bilincini kuşanan kadınların renkliliği ve yaratıcılığı yine göz doldurdu. Kadın cinsine güven, erkeklere korku veren "Kimsenin kadını değiliz, direnişin kendisiyiz", "Çarp kapıyı sokağa çık", "Aradığınız makbul kadına ulaşılamıyor, şu an Taksim'de direnişte", "Anne, eş, sevgili değiliz direnişin kendisiyiz", "Saçımızı süpürge, emeğimizi sömürge etmeyeceğiz" diyen kadınların itirazı en öndeydi.

Özgürlüğün sokakta olduğunu her kentte, sloganda, dövizde, eylem alanında dile getiren kadınların direnişi elbette polisin hoşuna gitmedi. Yine barikatlar ve barikata yüklenen, engelleri aşan kadın isyanı ve direngenliği vardı eylemlerde. İzmir'de, Amed'de, Mersin'de, Çanakkale'de, Ankara'da, İstanbul'da engellenen kadın ve LGBTİ+'lar ya barikatları açtırdılar ya da barikatı yıkıp geçtiler. Direnen kadının güzelliğinin, birlikte direnmenin yarattığı gücün ve öfkenin isyana dönüşmesinin somut örneklerini ortaya çıkardılar.

"Yıkarsa barikatı kadınlar yıkar" sözü bu 25 Kasım'da somut bir gerçeğe dönüştü. İstanbul Taksim'de kadın polisin dağılın anonsuna karşı safını ve tavrını belli eden, özgürlüğün erkeğe işbirlikçilikte değil kadın dayanışmasında ve direnişinde olduğunu gösteren kadınların gücüydü alana hakim olan. 1 Temmuz'da polis barikatını yıkan iradenin 25 Kasım'a taşınmasının özgüveni ve gücüydü yaşananlar.

"Bitmedi o kavga, sürüyor, sürecek" diyen dizeler gibi dağılmayan, erkek-devlet şiddetine karşı mücadele kararlılığını ortaya koyan, mağdur değil direnmenin mağrurluğunu kuşanan ve birbirinden güç alan kadın ve LGBTİ+ gerçekliği bu 25 Kasım'a damga vurdu. Deniz Poyraz, Nadira Kadirova, Gülistan Doku gibi katledilen/kaybedilen kadınların ismi dilimizde, öfkesi yüreğimizdeydi.

*İşçi Sınıfı ve Ezilenlerin Sesi ATILIM gazetesinin 26 Kasım tarihli 38. sayı Özgür Kadın köşesi.