26 Nisan 2024 Cuma

Serhat Rojavalı yazdı | Ankara-Moskova-Şam üçlüsünün planlarını direniş bozuyor

Türk devleti, sömürgeci egemenliği için bir tehlike olarak gördüğü devrim yönetimi ve askeri gücü olan DSG’yi ezmek istiyor. Fakat Faşist Türk devleti, işgal saldırılarıyla esas amacına ulaşamadı. Bir bölümü işgal edilmiş olmasına rağmen, Rojava devrimi ayakta ve direnişi sürdürüyor. Rojava devrimine sahip çıkan Arap, Kürt, Süryani, Asuri ve Ermeni uluslarından milyonlar, bu saldırılara direnerek, yeni işgallere asla izin vermeyeceklerini gösterdi.


Sömürgeci faşist Türk devletinin Rojava’nın Efrîn kentini işgal etmesi üç yılı geride bıraktı. Sêre Kaniyê ve Girê Spî kentlerinin işgali üzerinden bir buçuk yıla yakın zaman geçti. Bu bölgelerde yaşayan yüz binlerce kişi göç etmek zorunda bırakıldı. Yaşam alanlarını terk etmeyenlere yönelik saldırılar, gasp, hırsızlık, işkence, tecavüz saldırıları artarak devam ediyor.

İşgalci Türk devleti ve DAİŞ artığı çeteleri, şimdi işgal alanlarını genişletmek için Rojava devrim topraklarını hedef alıyor. Saldırıların yoğunlaştığı alanlar Eyn Îsa başta olmak üzere Til Temir, Zirgan ve Şehba bölgeleri.

İşgal güçleri, son iki ayda Fırat Bölgesi’nin stratejik öneme sahip ilçesi olan Eyn Îsa ve yakın köylerine ağır silahlarla saldırıyor. Obüs ve tank atışları neredeyse her gün onlarca defa gerçekleştiriliyor. İşgalciler, insansız hava araçları kullanarak üstünlük kurmaya çalışıyor. Bölgede zaman zaman şiddetli çatışmalar yaşanıyor.

Eyn Îsa’ya yakın işgal alanlarında yeni askeri üsler inşa edildi. Tüm bunlara rağmen direnişi kıramayan çeteler, takviye edilip tekrar tekrar saldırıya gönderiliyor. Bu bölgeye İdlib ve Efrîn bölgelerinden çok sayıda çete kaydırıldığı biliniyor.

Cizir ve Fırat bölgesinin birleşme noktası konumundaki Eyn Îsa, stratejik bir öneme sahip. Rakka ve Derazor bölgesi içinde önemli bir geçiş güzergahı durumda. İşgalci devlet; bu önemli yeri ele geçirerek iki bölge arasındaki bağlantıyı koparmak ya da ana yolları denetim altında tutmak, böylece Minbic ve Kobanê’yi çembere almak istiyor.

Bölgeler arasında iletişim koparsa devrim topraklarını kuşatmanın ve işgal etmenin daha kolaylaşacağını hesap ediyor. Halklar arasındaki dayanışmayı da engellemek istiyor. 

İşgal saldırıları ağırlıklı olarak Eyn Îsa ilçe merkezi ve çevresi ile M4 yolu üzerindeki köylerde yoğunlaşmış durumda. Bu alanlarda yeni askeri üsler ve işgal noktaları kuruluyor. Zaman zaman Demokratik Suriye Güçleri’nin (DSG) denetimindeki köylere sızma girişimleri gerçekleştiriliyor. Halkın topraklarını terk etmesini sağlamak için bugüne kadar binlerce top atışı gerçekleştirildi.

DSG güçleri, haftalardır süren işgal saldırılarına kararlıca direniyor. Mevziler bırakılmadığı gibi, işgalcilere ağır darbeler de vuruldu. Bu direniş kararlılığı, bölgede yaşayan halklara güven verdi. Halk, dayanışma nöbetleri gerçekleştirirken, kadınlar ve gençler gönüllü olarak mevzilerde görev aldı. Eyn Îsa ve çevresinden binlerce kişi topraklarını asla bırakmayacaklarını pratikleriyle gösterdi.

İşgalci Türk devleti neden ve şimdi Eyn Îsa’yı hedef alıyor? Bu soruya verilen farklı yanıtlar var: 

-ABD’de seçimler oldu. 20 Ocak’a kadar sürecek bir siyasal boşluk var. Bu zaman aralığını fırsata çevirmek ve hükümet kuruluncaya kadar bu bölgeleri ele geçirmek istiyor.

-İdlib bölgesinde giderek zora düşen Türk devleti, Ruslarla anlaştı. Ve İdlib yerine Eyn Îsa’yı işgal etmesine onay verildi.

-Bölgede emperyalist bir güç olarak nüfuz alanlarını genişletmeye çalışan Rusya, Türk devletinin saldırılarını tehdit amacıyla kullanıp, devrim yönetimini sıkıştırmak, Eyn Îsa bölgesinin rejim kontrolüne geçmesini sağlamak istiyor.

Bunlar ve benzeri daha pek çok siyasi yorum bu dönemde sıkça gündeme getiriliyor.

Sömürgeci faşist Türk devleti, Suriye ve Rojava toprakları içerisinde işgal ettiği alanlara güç tahkimatı yapmayı sürdürüyor. Eyn Îsa’ya yönelik işgal saldırıları gerçekleştiriyor. Til Temir ve Zirgan hattında bombardıman gerçekleştiriyor. İdlib çevresine sürekli güç takviyesinde bulunuyor.

Türk devletinin attığı askeri-siyasi adımlar ve bölgesel stratejinin temelinde tek bir yanıt var. Rojava’da var olan halkçı demokratik devrimi boğmaya çalışmak, Kürt halkının statü kazanmasını engellemek, sürekli istikrarsızlık yaratmak. Osmanlıcı hayallerle bölgesel bir güç olmaya çalışan Türk devleti, sömürgeci egemenliği için bir tehlike olarak gördüğü devrim yönetimini ve askeri gücü olan DSG’yi ezmek istiyor. Esas olan budur.

Bir süredir, Moskova, Ankara ve Şam üçlüsü gündemlerine, Rojava-Kuzey ve Doğu Suriye özerk yönetimi üzerine kirli bir savaş planını aldı. İşgalci Türk devleti saldırıyor. Ateşkes anlaşmasının garantörü olarak konumlanan Rusya, yaşananlara seyirci kalıyor. Hatta yer yer saldırıların önünü açıyor. Elindeki “Türk işgali” sopasını göstererek, Şam’ın Kuzey ve Doğu Suriye bölgesine adım adım yerleşmesini sağlamak istiyor.

Türk devletinin saldırılarının yoğunlaştığı dönemin ilk zamanlarında Rusya; “DSG, Eyn Îsa’dan 5 km geriye çekilsin. Resmi binalara Suriye bayrağı asılsın, şehri tamamen Suriye rejimine devretsin” dayatmasında bulundu. Devrim yönetimi, Rusya’nın bu şantajı karşısında geri adım atmadı. Rusya, istediklerinin olmadığı durumda işgalci çetelerin saldırılarına seyirci kaldı. Hatta kendi askeri üslerinin bulunduğu alanlara yönelik saldırılara dahi sessiz kaldı. DSG’nin teslimiyeti kabul etmediği bu görüşme sonrasında, Rusya ve Türkiye arasında yapılan görüşmeden sonra işgal saldırılarında belirgin bir artış yaşandı.

Rusya, Efrîn işgali öncesinde ve sonrasında da “Türkleri durduramıyoruz. Bölgeyi Şam hükümetine devredin” dayatmasında sıkça bulundu. Şimdi de aynı senaryo devrede.

Faşist Türk devleti, işgal saldırılarıyla esas amacına ulaşamadı. Bir bölümü işgal edilmiş olmasına rağmen, Rojava devrimi ayakta ve direnişi sürdürüyor. Halkçı sistemini her alanda işletiyor. Sömürgecilerin uykularını kaçırıyor. Devrimi tamamen yok etmek isteyen işgalciler, bu nedenle sürekli olarak saldırıyor.

İşgalcilerin bu kirli planları bölge halkları ve devrim yönetimi tarafından çok uzun süre önce görüldü. Efrîn, Sêre Kaniyê ve Girê Spî’de yaşananları bilen, Rojava devrimine sahip çıkan Arap, Kürt, Süryani, Asuri ve Ermeni uluslarından milyonlar, bu saldırılara direnerek, yeni işgallere asla izin vermeyeceklerini gösterdi.