7 Mayıs 2024 Salı

Necdet İnce yazdı | Never say die*

Bu ülkede bir daha Gezi’nin aynısı ve Gezi olmayacak, bu doğru. Ama yanlış olan bir şey var, o da şu; kesintiye uğrayan ve Dünya’nın dört bir yanında başka taleplerle açığa çıkan hareketlere bakılırsa, birbirini etkileyen ve besleyen bu dinamiklerin Gezi’yi de aşmayacağını kim iddia edebilir?

Bir şeyin bitip bitmediğine, gelişme gösterip göstermeyeceğine bir taraf veyahut bir kişi karar veremez. Maddi yaşam koşullarının bir süreklilik halinde olduğuna bakarsak, gözle görülür değişkenlik gösterdiğini bilince çıkarırsak, egemenlerin sürekli 'bitti' dedikleri şeylerin -toplumsal olayların- farklı biçimlerle açığa çıktığını görürüz. Hiçbiri, birbirinin aynısı veya taklidi olmaz. Farklı yöntemlerle, talep ve içeriklerle kendisini gösterir, yenilenmiş bir halde açığa çıkar.

Luis Bonapart 1848 devrimini boğup, demokratik kurumları ortadan kaldırıp, cumhuriyeti yıkıp imparatorluğu ilan ettiğinde¹ Fransa proletaryası için her şeyin bittiğini sandılar. 1857-67 arasında mücadelenin azmi yükselir, 1870'de III. Napolyon İmparatorluğunu sürdürebilir kılmak için Prusya ile savaşa girer, esir düşer.² Bir darbeyi savaşta yerken, bir darbeyi de işçi sınıfının yükselen mücadelesiyle başlayan Paris Komünü ile yer.

Bu durum 1. Rus devrimi için de geçerlidir. 1905 birinci Rus devrimini kazanan Rusya proletaryasına karşı, Çar da devrimi boğarak, Duma'yı dağıtarak, işçi sınıfı ve partisi üzerinde zulmünü sürdürerek mücadeleyi geriletti. Bolşeviklerin Çar'a cevabı sabırlı ve kararlı bir şekilde sürdürdükleri mücadele oldu.

Birinci Dünya Paylaşım Savaşında yürütülen politikanın doğruluğu, işçi sınıfı içindeki huzursuzluk devrime itilim kazandırdı. Sarsılmaz olduğunu düşünen Çar, 1917 devrimiyle bir daha ayağa kalkamayacak yenilgi aldı.

Bu kronolojik sıralamaya birçok ülke eklenebilir ve tartışma yürütülebilir. Bunlardan biri de Hitlerdir. O da öncellerinden farklı bir şey yapmadı. İkinci Dünya Paylaşım Savaşıyla ezilenlere kan kusturan yayılmacı politikalar izleyerek, Moskova önlerine kadar gelerek, "Sosyalist Blok'un ruhuna Fatiha okuduğunu" ilan etti. Hitler ortadan kalktığında arkasında tek "dua" edeni kalmamıştı. Her gelen iktidar, kendi egemenlik alanını genişletmeye ve hegemonyasını en keskin şekilde kitleler üzerinde kurmaya çalıştı.

Dünden bugüne kronolojik olarak baktığımızda egemenler cephesindeki söylemlerin hiç değişmediğini tarihin tozlu raflarında duran belgelerle görürüz.

Türkiye ve Kürdistan mücadele tarihi de defaatle bu cümlelere tanıklık etmiştir, hala da etmektedir. Özellikle bugün, Boğaziçi etrafında birleşen ve gelişen öğrenci gençlik hareketinin taleplerine de geçmişe atıf yapılarak, orası referans alınarak ezme girişimi gösterilmektedir.

Demokratik özerk üniversite talepli başlayan ve toplumsallaşan harekete karşı faşist rejimin gösterdiği refleks "bitti" sanılanın tekrar "hortlamasıdır". Açığa çıkan bu mücadele, onlara hegemonyalarının sarsıldığı günleri hatırlatıyor. "Yeni bir Gezi'ye izin verilmeyeceği" ve "Bu ülkede bir daha asla Gezi'nin aynısının olmayacağı" söylemini dile getirerek saldırmaları yaklaşmakta olan fırtınayı görmelerinden kaynaklanıyor.

Bir konuda katılıyoruz: Bu ülkede bir daha Gezi'nin aynısı ve Gezi olmayacak, bu doğru. Ama yanlış olan bir şey var, o da şu; kesintiye uğrayan ve Dünya'nın dört bir yanında başka taleplerle açığa çıkan hareketlere bakılırsa, birbirini etkileyen ve besleyen bu dinamiklerin Gezi'yi de aşmayacağını kim iddia edebilir?

Ülkenin tüm toplumsal sorunları birleşince, bunlar bir bilince dönüşünce -bugünden de görüleceği üzere- kitlelerin harekete geçmelerinin önünü kimse alamaz.

Ne hamaset siyaseti, ne ev hapsi ile direnişi kırma çabası toplumsal sorunların gün yüzüne çıkmasını engelleyemez. Elbet bu demokratik meşru direnişe ve mücadeleye burun kıvıranlar, geri düzeye çekmek isteyenler de olacaktır. Franco, Mussolini, Orban ve Bolsonaro gibi saldıranlar da.

Onlara da son sözümüzü devrimci yazar Çernişevski söylesin: "Tozlanmaktan ve ayakkabılarının kirlenmesinden korkanlar toplumsal eylemlere katılmamalıdırlar."

*Asla her şey bitti deme

1) Luis Bonapart'ın 18. Brumaire'i
2) Komün Dersleri Lenin