30 Nisan 2024 Salı

Meriç Aşkın yazdı | Türkiye için Almanya'dan ders almak

Peki, o zaman şunu soralım: "Faşizmin kurumsallaşması" CHP eliyle engellenecekse, siz niye varsınız? Sizin varlık nedeniniz nedir? Siz niye kuruldunuz ve şimdiye kadar faşizmin gelişmesini engellemek için neler yaptınız? Peki, "faşizme ve ırkçılığa karşı 'aşağıdan'" nasıl bir hamle yapacaksınız? Bir sonraki seçimde "faşizmin kurumsallaşması"nın tamamen engellenmesi için CHP'yi desteklemek dışında tabii.

Ertuğrul Kürkçü, Almanya'da "trafik lambası" koalisyonunun kurulmasının hemen ardından şunları yazıyordu: "Doğru, Almanya'da hiçbir şey değişmedi aslında: Kapitalizm, kapitalizm olarak kalmaya devam ediyor. Ama eskisi gibi var olamıyor da… Kapitalizmin genel krizinin ortasında Almanya'nın emek ve demokrasi güçleri için 'yukarıdan' bir müdahale kapısı açıldı. Aynı kriz, Türkiye ve Kürdistan'ın demokratik ve toplumsal muhalefet güçlerine de her iki ülkede faşizme ve ırkçılığa karşı 'aşağıdan' bir yeni uluslararası hamle fırsatı sunuyor. Demiri tavında dövmek gerekir."¹

Bu yazı burada bitebilir aslında, Kürkçü'nün yazısını okumak ve "Trafik Lambası" iktidarı altında Almanya'daki gelişmeleri aklımıza getirmek yeterli. Okuru birazcık fazla mesaiye zorlamak pahasına, yine de "durum" hakkında birkaç şey söylemek gerek.

Kürkçü'yü, emperyalist Almanya'daki seçim sonuçları ve SDP ile Yeşiller Partisi hakkında bu kadar iyimser -iyimser az kalır, ultraiyimser- düşünmeye sevk eden saikler ne olabilir? Bu partideki iyi dostları "takiye" yaparak onun yanılmasına mı neden oldu? Yoksa Kürkçü, biyografisini çevirdiği, belki birkaç kez de okuduğu Marx'ın sermaye, sınıf, devlet hakkında söylediklerini mi unuttu? Ya da "Lenin olsaydı ne yapardı" diye fikir jimnastiği yaptığı Lenin'in veya Lenin'in karşısına çıkarılmasına bayıldıkları Rosa Luxemburg'un Alman "sosyal demokratları" hakkındaki analizlerini?

Kürkçü'nün ultraiyimserliğini, "toplumsal muhalefetin" üzerinde dolaşan hayalet olması nedeniyle ciddiye almak zorundayız. Trump, Bolsonaro, Modi, Tayyip, Orban, Duterte, onlardan daha önce gelmiş Putin gibi iktidara oturmuş ya da Le Pen, Wilders, Farage, AfD liderleri gibi henüz istediğini alamamış isimlerle ilişkilendirilen küresel "neoliberal otoriterlik" karşısında "ilerici solcu" Sanders'ın yerine başkan adayı yapılan Biden'ın seçilmesi ile "demokrasi" rüzgarı eseceği tespitleri yapanları, Şili'de, Brezilya'da "eski solcular"ın seçimlerden birinci çıkmaları üzerine "sol rüzgar" güzellemeleri yapanları düşününce Kürkçü gibi düşünenlerin oldukça fazla olduğunu görürüz. Kürkçü'nün de kurucularından olduğu "İlerici Enternasyonal"deki isimlere bakınca bu küresel aklı görebilirsiniz. Her ülkede karşılığını bulabileceğiniz bu akıl basit bir analize dayanıyor: Dünya küresel bir faşizme doğru gidiyor, bunu engellemek için olabildiğince geniş bir koalisyon kurmak gerekir.

Bu basit analizi paylaşmak işten bile değil. Evet, NATO 2030 Konsepti, yüzyılın başından beri çok yönlü krizlerle sarsılan dünya kapitalist sisteminin reorganizasyonu için Rusya ve Çin pazarlarının yeniden paylaşılması için savaş planı olarak açıklandı. Nitekim Ukrayna'da da ilk adım atıldı.

Fakat bu savaşın yürütücüleri, "İlerici Enternasyonal"in "demokrasi rüzgarı" estireceğini beklediği Biden, Trafik Lambası Koalisyonu. Kürkçü'nün "emek ve demokrasi güçleri için 'yukarıdan' bir müdahale" umduğu Trafik Lambası Koalisyonu, NATO'nun 2030 Konsepti'ni kabul etti ve Koalisyon hükümetinin ortağı Yeşiller, militarizm de sağcıları bile solladı. Almanya, ikinci dünya savaşından beri tarihinin en büyük savaş bütçesini ilan etti. Ülkedeki neonazi hareketi AfD'nin oyundaki artış sürüyor, İsrail'in Gazze'deki soykırımcı saldırılarını protesto edenlere yapılan uygulamaları ise Tayyip'ten bir gömlek az kalmıştır herhalde.

Salgın ve hemen ardından bu savaş ve büyük savaş hazırlıkları ile birlikte 2008 krizinden sonra meşruluk kaybına uğrayan burjuva "merkez" partilerin "faşizm tehdidine" karşı yönlerini militarizme, milliyetçiliğe, korumacı politikalara dönerek esasında devlet aygıtlarını yeniden düzenlediklerini görebiliriz. Burada tekelci sermayenin çıkarlarını temsil eden bu burjuva partilerin şu ana kadar yeni faşist hareketlerle açıktan bir ittifakı söz konusu olmasa da -hatta şu an için onlarla mesafeli olmayı "makul" sayılmak için gerekçe olarak kullansalar da- faşist ideolojik basıncını içerme ve gelecekteki ortaklıkların adımlarını attıklarını görebiliyoruz.

Kürkçü, Almanya konusunda yanılmış olabilir kuşkusuz. Bu gayet normal bir şey, herkesin başına gelebilir. Bazen arzularımız aklımızın önüne geçebilir ve analizde faka basmamıza neden olur. Fakat Kürkçü, bu konuda hiçbir revizyon yapmadı, yanıldım ya da yanılttım demedi. Bilakis aynı fikirleri savunmaya devam ediyor. Ne diyor, CHP sayesinde "Kapitalizmin genel krizinin ortasında Türkiye'nin emek ve demokrasi güçleri için 'yukarıdan' bir müdahale kapısı" açılacak. Kürkçü'nün Türkiye için böyle bir cümlesi yok tabii, ama bu minvalde bir çizgiyi savunuyor.

Hani derler ya, sütten ağzı yanan yoğurdu üfleyerek yer, diye. CHP'nin desteklenmesini "faşizmin kurumsallaşması"nın engellenmesi için elzem görenler, "üflemiyor"lar bile. Bilakis, CHP'nin zaferini kutluyorlar, sevinç naraları atıyorlar.

AKP-MHP'nin gerilemesi ile "toplumsal muhalefet"teki sinizmin kırılarak olumlu bir havanın oluşması beklentisi gayet normal. CHP'nin büyümesi ile "kemalist laiklik"in yaşam tarzının korunması, 22 yıllık "AKP yandaşları" yerine "CHP yandaşları"nın iktidardan yararlanması gibi bazı "fırsatlar"ın doğması da beklenebilir. Bu sayede kültürel hayatımız da canlanabilir. 1 Mayıs'ı Taksim'de de kutlayabiliriz elbette. Bunlar gayet cezbedici şeyler.

Peki "faşizmin kurumsallaşması"nın engelleneceğini beklemek? ABD ve AB emperyalistlerinin işbirlikçisi Türk burjuvazisinin hangi kanatları NATO 2030 Konsepti'ne karşı? Kürt sorununun demokratik zeminde çözülmesini savunanlar kimler? MGK'yı lağvedeceğini, "Kırmızı Kitabı" yürürlükten kaldıracağını, DİB'i dağıtacağını, demokratik bir anayasa yapacağını savunanlar kimler? Kimler Suriye ve Irak sınırının 40 km genişletilmesine, Efrîn'in İdlib'in işgaline son verilmesini savunuyor? Küresel sermayenin tedarikçisi "küçük Çin" olma planına "hayır" diyenler kimler? İşçi sınıfına örgütlenme ve eylem özgürlüğünü tanıyacağını, "ucuz işgücü" olmaktan kurtaracağını, gelire göre vergi verilmesi gerektiğini savunan bu "demokrat burjuvalar" kimler, iktidar bloku içindeki güçleri nedir?

CHP eliyle "faşizmin kurumsallaşması"nın engelleneceğini savunanlar, kendilerini bu soruların muhatabı saymayacaklardır muhtemelen.

Peki, o zaman şunu soralım: "Faşizmin kurumsallaşması" CHP eliyle engellenecekse, siz niye varsınız? Sizin varlık nedeniniz nedir? Siz niye kuruldunuz ve şimdiye kadar faşizmin gelişmesini engellemek için neler yaptınız? Peki, "faşizme ve ırkçılığa karşı 'aşağıdan'" nasıl bir hamle yapacaksınız? Bir sonraki seçimde "faşizmin kurumsallaşması"nın tamamen engellenmesi için CHP'yi desteklemek dışında tabii. Hele ki ABD, Almanya ve diğer ülkelerdeki "sol rüzgar" sağ fırtınaya döndüğü koşullarda?

Hazır CHP birinci parti olmuşken, etekler tutuşmuşken bunun bir muhasebesini yapsanız?

Türk burjuvazisi, "Kapitalizmin genel krizinin ortasında", kendilerinin adlandırmasıyla, "yüzyılın krizini" bu sefer de askeri darbeye gerek olmadan aştı. Ve bunu solu kendisine yedekleyerek yaptı. Düşmanımızın bu zaferi karşısında şapka çıkarıyoruz. "Seçimli faşizm" oyununa yenildik. 1990'ların ortasında, Avrupa Birliği'nin "yukarıdan" müdahalesi ile açtığı "fırsatlar"dan yararlanarak "1960'lı yıllardaki TİP gibi bir partiye ihtiyacımız var" arayışı ile başlayan "yasal partileşme ile kitleselleşme" stratejisi, "CHPlileşmek"le bitti.

CHP eliyle Türkiye'de "faşizmin kurumsallaşması"nın engellenmesi beklentilerine karşılık küresel savaş ve küresel faşizmin "kurumsallaşma"sı hızlanıyor. Keza küresel kapitalist işbölümündeki reorganizasyon süreci ile de Türk sermaye sınıfının bölgesel ve küresel güç olma libidoları tavan yapmış durumda. Finans sermaye, ucuz emek gücü ve ucuz doğa sayesinde yüzde 200 karlar elde ettiği Türkiye ve Kürdistan'ı, "küresel süper bölgeler" olarak işaretlemiş durumda. Asıl felaket şimdi başlıyor ve ezilenler ideolojik, politik vb. bakımdan her zamankinden daha fazla silahsızlandırılmış durumda. İşte bu da bizim muhasebesini yapmamız gereken durum. "Demiri tavında dövmek gerekir."

1) Yeni Yaşam, 9 Aralık 2021