26 Nisan 2024 Cuma

Gözaltında kaybedilenlerin akıbeti soruldu

Diyarbakır, İstanbul ve Batman'da bir kez daha gözaltında kaybedilenlerin akıbeti soruldu ve faillerin yargılanması istendi. Cumartesi Anneleri'ne yasaklanan Galatasaray'dan vazgeçilmeyeceğinin altı çizilen açıklamalarda, "Kayıplardan vazgeçmeyeceğiz" denildi. 

Gözaltında kaybedilenlerin akıbetini sormak ve sorumluların yargılanması için yürütülen adalet mücadelesi sürüyor. Kayıp yakınları ve İnsan Hakları Derneği (İHD), "Kayıplar bulunsun, failler yargılansın" eylemlerinin 703. haftasında İbrahim Kartay'ın akıbetini sorarken, Cumartesi Anneleri ise 907. haftasında  Erdoğan Şakar dosyası kamuoyuyla paylaşıldı, Batman'da ise  Hacı Ahmet Er'in faillerinin yargılanması istendi.

DİYARBAKIR
Bağlar'da bulunan Koşuyolu Parkındaki Yaşam Hakkı Anıtı önünde yapılan açıklamada, gözaltında kaybedilenlerin fotoğrafları taşındı. Söz alan İHD Yönetim Kurulu üyesi Jiyan Ormanlı, 15 Ağustos 1994'te Hani ilçesinin Huni köyünde gözaltına alındıktan sonra haber alınamayan İbrahim Kartay'ın akıbetini sordu.

Askerlerin 15 Ağustos 1994'te Huni köyüne baskın yaptığını dile getiren Ormanlı, "Askerler, köylüleri meydanda toplayıp onlardan köyü boşaltmalarını ister. Köylülerin eşyalarını almalarına izin verilmeden evler yakılmaya başlanır. Köylülerin geçim kaynağı olan hayvanlar da silahlarla taranarak öldürülür. İbrahim Kartay, diğer köylüler gibi köyü terk etmeye hazırlanırken, askerler tarafından gözaltına alınır. Köy çıkışında eşini bekleyen Salime Çakır'a, İbrahim Kartay'ın gözaltına alındığı bilgisini köylüler verir" dedi.

Salime Çakır'ın çocuklarıyla birlikte komşu köye sığındığını, eşinden 10 gün boyunca haber alamaması üzerine Hani Cumhuriyet Başsavcılığı'na başvurduğunu aktaran Ormanlı, "Savcılıktan haber alamayan aile Hani Jandarma Karakolu'na gider. Karakoldaki yetkililer aileye 'İbrahim Kartay'ın gözaltına alınmadığı' cevabını verir. Bir süre sonra baba Kadri Kartay tekrardan karakola gider, fakat karakoldaki kişiler tarafından kendisine ateş edilir ve oğluyla ilgili girişimde bulunmaması için tehdit edilir. Tüm bu nedenlerle ailenin girişimleri ve başvuruları sonuçsuz bırakılır. Gözaltına alındığı birçok kişi tarafından teyit edilen İbrahim Kartay'dan bir daha haber alınmaz" dedi.

28 yıldır haber alınamayan İbrahim Kartay'ın faillerinin açığa çıkarılmasını isteyen Ormanlı, "İbrahim Kartay dosyasında hakikati açığa çıkartacak, suçun tüm sorumlularını tespit ederek cezalandırılmalarını sağlayacak etkin bir soruşturma başlatılmasını istiyoruz. İbrahim Kartay için ve tüm kayıplarımız için adaletin sağlanmasını istiyoruz" ifadelerini kullandı.

Açıklamanın ardından kayıp yakınları oturma eylemi gerçekleştirdi.

İSTANBUL
Cumartesi Anneleri 907. haftasında Erdoğan Şakar dosyasını kamuoyuyla paylaştı. Basın metnini gözaltında kaybedilen Fehmi Tosun'un kızı Jiyan Tosun okudu. Tosun, "29 yaşındaki Erdoğan Şakar 10 aylık oğlu, 4 yaşındaki kızı ve eşi ile birlikte İstanbul'da yaşıyordu. 13 Ağustos 1993 sabahı evinden arkadaşı Nebi Akyürek'in işyerine gitmek üzere ayrıldı. Şakar'ın gideceği yer Okmeydanı'ndaki Perpa İş Merkezi'nin 11. katında bulunan Beyaz Saray Cafe idi. Aynı gün Beyaz Saray Cafe'ye İstanbul Terörle Mücadele Şubesi'ne bağlı polislerce kanlı bir baskın düzenlendi. Aralarında işyeri sahibi, garson ve kasiyerin de olduğu beş kişi öldürüldü. Baskın öncesi Perpa'da görülen Erdoğan Şakar'dan ise bir daha haber alınamadı" dedi.

Resmi açıklamada Cafe'den polislere ateş açıldığı ve çıkan çatışma sonucunda beş kişinin öldüğü şeklinde olduğu ancak bütün mermi girişleri ve yönleri bir çatışmayı değil Cafe'ye tek yönlü ateş açıldığını gösterdiğini belirten Tosun, "Eski özel harekat polisi Ayhan Çarkın, olaydan 18 yıl sonra  Perpa Katliamının Özel Harekat Dairesi'nin işi olduğunu ifşa etti. Çarkın, kendisinin de tetikçi olarak katıldığı Perpa katliamı için ‘…yargısız infaz yaptık. Oradakiler bizimle çatışmaya girmedi. Çatışma süsü verildi. Garson kızı da tanık kalmasın diye öldürdük' dedi" ifadelerini kullandı.

Perpa baskınına katılan özel harekatçıların "kasten öldürme" suçlamasıyla yargılandığını hatırlatan Tosu, şöyle devam etti: "İstanbul 7. Ağır Ceza Mahkemesi'nde, 21 Aralık 1999 tarihinde sonuçlanan davada, 5 polis idam cezasına çarptırıldı. İdam cezası önce 8'er yıla, ardından da 3 yıl 10 ay 20'şer gün hapis cezasına indirildi. Temyiz aşamasında da Yargıtay 1.Ceza Dairesi polisler hakkında verilen hapis cezasını, ‘beraat etmeleri gerekir' diyerek bozdu. Güvenlik güçlerinin vatandaşa karşı işlediği yaşam hakkı ihlallerinde öldürenin değil, ölenin suçlanması geleneği devam etti, suçun failleri yargı eliyle aklandı. Hanım Şakar eşinin Beyaz Saray Cafe'ye gelmek üzere yola çıktığını ve Perpa'ya ulaştığına dair tanıklar olduğunu belirterek onun ‘Perpa Operasyonu' sırasında gözaltına alındığını  kamuoyuna açıkladı. Resmi kurumlara yaptığı tüm başvurularına verilen cevap ‘Bu isimde bir şahıs gözaltına alınmamıştır' oldu. Hanım Şakar, yaptığı girişimlerinin sonuçsuz kaldığını, eşinin gözaltında işkence ile öldürülmesinden endişe duyduğunu belirterek açlık grevi dahil pek çok yola başvurdu. Eşinin gözaltında kaybedilmesi ile ilgili kamuoyu yaratmaya çalıştı. Dönemin TBMM İnsan Hakları Komisyonu Başkanı Sabri Yavuz'la görüştü. Ancak gözaltına alındığı kabul edilmeyen Erdoğan Şakar'dan  bir daha haber alınamadı. Bu güne kadar Erdoğan Şakar'ın gözaltında kaybedilmesi ile ilgili etkin bir soruşturma yürütülmedi. Bu insanlığa karşı suçun failleri 29 yıldır cezasızlık zırhıyla korundu.

907. haftamızda bir kez daha talep ediyoruz: Erdoğan Şakar'ın akıbetini açığa çıkartmayı, fail ve sorumluları cezalandırmayı hedefleyen etkin bir soruşturma ve kovuşturma faaliyeti yürütülsün. Maddi gerçek açığa çıkartılsın, adalet sağlansın. Kaç yıl geçerse geçsin; Erdoğan Şakar için, tüm kayıplarımız için adalet istemekten, devletin evrensel hukuk normları içinde hareket etmek zorunda olduğunu hatırlatmaktan, 208 haftadır bize yasaklanan kayıplarımızla buluşma mekânımız Galatasaray'dan vazgeçmeyeceğiz."

BATMAN
Batman'da da Gülistan Caddesi üzerinde bulunan İnsan Hakları Anıtı önünde buluşan İHD Batman Şubesi üyeleri ve kayıp yakınları, gözaltında kaybedilenlerin fotoğrafının yer aldığı pankartı taşıdı. 

Basın metnini okuyan M. Akif Akın, 15 Ağustos 1995 yılında Hakkâri/Çukurca'da kaçırılan Hacı Ahmet Er'in akıbetini sordu. Akın, şu ifadeleri kullandı: "Kayıp Ahmet Er'in ailesinin anlatım ve beyanlarına göre; Hacı Ahmet Er, Kurudere köyünde ikamet ediyormuş. 15 Ağustos 1995 tarihinde köyde operasyon başlatan askerler ile PKK militanları arasında çatışma çıkar. Operasyonu yöneten askeri komutan, köylülerin köyü bir önce boşaltmalarını, aksi takdirde askerlere vur emrini vereceğini söyleyerek tehdit eder. Bir süre sonra da köy askerlerin baskınına uğrar.

Hacı Ahmet Er'in oğlu Adnan, ev eşyalarını taşımak için komşu köy Kavşak'a (Blêcan) katır bulmak için gider. Adnan'ın gittiği sırada, iki köy arasında silah sesleri duyulur. Silah seslerinin gelmesi üzerine ailesi Adnan için kaygılanmaya başlar. Hacı Ahmet Er ve kardeşi Hacı Mirap Er, Adnan'ın peşinden Kavşak köyüne gider. Operasyona çıkan askerler, Er kardeşleri gözaltına alır ve Işıklı (Serêsêvê) Köyü karakoluna götürürler.

Olaydan bir kaç gün sonra ağır işkencelere maruz kalan Hacı Mirap Er, köyü terk etmesi şartıyla askerler tarafından serbest bırakılır. Aile Hacı Mirap Er ile birlikte gözaltına alınan kardeşi Hacı Ahmet Er'in de serbest bırakılacağını düşünürler. Ancak Hacı Ahmet Er'den bir daha haber alınmaz. Birkaç yıl sonra aile Hacı Ahmet Er'in akıbetinin ortaya çıkarılması için davacı olur, ancak bu girişimden her hangi bir sonuç alınamaz. Hacı Ahmet Er 27 yıldır kayıp ve akıbeti hala meçhul."