Devrim ciddiyet ister
Örgütlü bilinç ve disiplin, devrimci iradenin en güçlü zırhıdır. Bugün her yoldaşın görevi; konuşmada ölçüyü, ilişkilerde disiplini ve davranışta gizliliği esas almaktır. Ulu orta konuşmalar, gevşeklik, "nasıl olsa bir şey olmaz" rehaveti yalnızca güvenliği değil, devrimci kültürün özünü de aşındırır. Parti hukukunu işletmemek anlayışı ise tüm değerleri zayıflatır ve örgütsel disiplinin çözülmesine yol açar.
Son yıllarda devrimci hareket ve partimiz, itirafçıların verdikleri ifadeler sonrasında yaşanan gözaltı ve tutuklama saldırılarıyla karşı karşıya. Ancak sorun yalnızca bu ifadelerle sınırlı değildir. Ulu orta konuşmalar, dedikodular ve "duydum"lar aracılığıyla örgütsel alanlara sızan bilgiler, polis laboratuvarlarında dosyalar haline getirilmekte; böylece düşman, devrimci iradeyi zayıflatmayı ve yoldaşlık güvenini çözmeyi hedefleyen ideolojik bir saldırı yürütmektedir.
Bu ideolojik saldırının somut yansımaları, günlük örgütsel yaşamın hemen her alanında kendini açıkça gösteriyor. Bir yoldaş gözaltına alındığında, "Acaba ne anlatacaklar" merakıyla polislerin anlattıklarını dinliyor ve konuşulan her şeyi doğru olarak kabul ediyor. "Polis her şeyi biliyor" söylemi parti ortamlarında güçleniyor.
Sonuç olarak, düşmanın sorguda anlattığı uydurma söylentiler, en yakınımızdakilere, bir kahve masasında sohbette, bir toplantı sırasında veya telefon görüşmesinde rahatlıkla aktarılıyor. Toplantılarda konular ölçüsüz bir biçimde, güvenlik sınırları gevşetilerek tartışılıyor; ya da telefonda parti meseleleri rahatça konuşuluyor, eleştiriler sunuluyor. Yoldaşların arasındaki mesajlaşmaların dili sıradanlaşıyor.
Bu tablo, itirafçının ifadesinden çok daha yıkıcı biçimde devrimci profesyonellik ilkesini aşındırıyor ve partideki ideolojik disiplin çözülmeye başlıyor.
Parti kültüründe profesyonellik düzeyinin düşmesi, giderek daha belirgin bir zayıflama biçimi olarak karşımıza çıkıyor. Parti toplantılarında yan yan gelindiğinde rahatlıkla konuşulan konular, faaliyet alanı dışındaki sohbetlerde ya da yakın yoldaşlarla parti içi meselelerin tartışılmasında kendini gösteriyor. "Zaten biliyorlar" diyerek mahkeme dosyalarının, gözaltı süreçlerinin ya da örgütsel bilgilerin parti örgütlerinde değil eşe-dosta ulu orta anlatılması, devrimci gizlilik bilincinin yerini "gevşek, dostluk ilişkilerine" bırakıyor. Bu ortamlara itiraz eden ve ölçüyü hatırlatan yoldaşlar "sevimsiz", anlayışla karşılayan ise "iyi yoldaş" sayılıyor.
Ortak politik tartışmanın yerini kişisel dertleşmeler, örgütsel çözüm arayışlarının yerini dostane sohbetler alıyor. Lenin'in Ne Yapmalı'da belirttiği gibi: "Devrimci mücadele, amatörlerin değil, bütün yaşamını devrime adayan profesyonellerin işidir."
Bu amatörlük, örgüt içi ilişkilerde de kendini gösteriyor. Örneğin bir grup yoldaş, gözaltı sonrasında bir araya geldiğinde, yaşananlar tek tek anlatılıyor; tartışmalar kişisel duygulara kayıyor, örgütsel güvenlik ve planlama bilinci geri plana itiliyor. Üstelik bu gevşeklik yalnızca ev sohbetleriyle sınırlı kalmıyor; otobüslerde, arabalarda, kafelerde ve diğer toplu alanlarda yapılan dikkatsiz, özensiz konuşmalar, düşmanın eline bilgi geçmesini kolaylaştırıyor. Küçükburjuva bireyciliğin ve duygusal reflekslerin kadro yaşamına sızması, devrimci görevlere yaklaşımda ideolojik bir bulanıklık yaratıyor. Görev bilincinin kişisel dostluk ve güven ilişkilerine indirgenmesi, devrimci çalışmadaki çözülmenin açık bir göstergesi haline geliyor.
Günümüzde bu zafiyet yalnızca fiziksel alanlarla sınırlı kalmayıp dijital dünyada da kendini gösteriyor. Dijital ortam, kapitalist bireycilik eğilimlerini daha da derinleştiriyor. Sosyal medyada "Bugün mutluyum" diyen bir fotoğraf ya da bir yoldaşın paylaştığı "Bu şarkıyı dinliyorum" mesajı, farkında olmadan çevresini, yoldaşlarını, etkinlik alanlarını açığa vurabiliyor. Partiyle ilgili konularda telefonda kurulan gruplara rahatça yazmak, kişisel sosyal medya hesaplarında parti görüşü dışında fikir beyan etmek ya da parti adına konuşma eğilimi, bireyselleşmeyi ve sıradanlaşmayı güçlendiriyor. Günümüzde düşman, sorguya bile gerek duymadan bir kadronun ruh halini, çevresini ve eğilimlerini sadece birkaç tıklamayla öğrenebiliyor.
Bu durum yalnızca örgütsel bir zaaf değil, aynı zamanda ideolojik bir sorundur. Dijital bireyciliğin etkisiyle devrimci kadro, kendisini kolektifin bir parçası olarak değil, bireysel duygularını sergileyen bir özne olarak tanımlamaya başlıyor. Oysa parti disiplini ve gizlilik, yalnızca bir güvenlik önlemi değil; aynı zamanda politik bilinç ve devrimci bir yaşam tarzının temel taşıdır. Amatörlük, gevşeklik, ulu orta konuşmalar ve dijital bireyciliğin birbirini besleyen yansımaları, örgütsel disiplini çözmekte, partiye karşı güven duygusunu zedelemekte ve profesyonellik ve görev bilincini aşındırmaktadır. Örgüt içinde dayanıklılığı ve kolektif iradeyi korumak için tartışmaların ortak hedefler çerçevesinde yürütülmesi, dijital paylaşımlarda parti ölçüsü ve disiplininin gözetilmesi, örgütsel güvenlik ilkelerinin titizlikle uygulanması zorunluluk haline gelmiştir.
"İç legalite" kavramı, devrimci bilincin kurumsallaşmış halidir; partinin kendi hukukunu ifade eder. Bu hukuk bütün kadroları bağlar, parti içi ilişkileri belirler ve alınan kararları uygulamayı zorunlu kılar. Bir yoldaş ulu orta bilgileri paylaştığında yalnızca disiplinsizlik yapmakla kalmaz; aynı zamanda partinin hukukuna karşı da suç işlemiş olur. Lenin'in devrimci örgüt tanımıyla, "demirden disiplinle örülmüş bir orkestra"da bir notanın eksikliği bütün melodiyi bozacak kadar etkilidir.
Profesyonellik yalnızca bir örgütsel işi iyi yapmak değildir; bütün yaşamın politik sorumluluk bilinciyle örülmesidir. Parti işleri, yoldaşlarla ilişkiler, sohbetlerin konusu, çalışma disiplini ve düşünce biçimi -her eylem, her söz, her düşünce, her an- devrimci mücadele ile doğrudan bağlantılıdır. Bu bilinçten uzak davranışlar, bir yoldaşın kolektif iradeye ve örgütsel güvenliğe zarar vermesine yol açar. Her bir yoldaş yaşamının her anını bu bilinçle kurmalı, görev ve kolektif disiplinin parçası haline getirmeli; her davranışı, her paylaşımı ve her kararını devrimci ölçülerle sınamalıdır. Her devrimcinin disiplini, kolektif iradenin güçlenmesini ve devrimci mücadelede kararlılığı sağlar. Marksist leninist örgüt anlayışında disiplin, dışsal bir zorunluluk değil; kadronun gönüllü iradesinin kolektif güç ve mücadele kararlılığıyla buluşmasıdır.
Mücadelede belirleyici olan, düşmanın imkanları ve gücü değil, bizim örgütlü disiplinimizdir. Düşmanın, parti ortamlarında, sosyal medyada topladığı bilgiyi kendi trolleriyle ortalığa yayması, disiplinin ne kadar hayati olduğunu gösteriyor. Partideki her gevşeme bir mevzi kaybıdır; her disiplin ise yeni bir mevzi kazanımıdır.
Örgütlü bilinç ve disiplin, devrimci iradenin en güçlü zırhıdır. Bugün her yoldaşın görevi; konuşmada ölçüyü, ilişkilerde disiplini ve davranışta gizliliği esas almaktır. Ulu orta konuşmalar, gevşeklik, "nasıl olsa bir şey olmaz" rehaveti yalnızca güvenliği değil, devrimci kültürün özünü de aşındırır. Parti hukukunu işletmemek anlayışı ise tüm değerleri zayıflatır ve örgütsel disiplinin çözülmesine yol açar.
Devrimci, sıradanlığı değil ciddiyeti; amatörlüğü değil profesyonelliği; bireysel yakınlıkları değil örgütsel bilinci esas almalıdır. Her yoldaş, her koşulda partinin hukukunu, gizliliğini ve görev bilincini kendi yaşamının temeline yerleştirmelidir.
*İşçi Sınıfı ve Ezilenlerin Sesi ATILIM gazetesinin 21 Kasım tarihli 245. sayısında yayımlanan Yapıdan köşe yazısı.