8 Mayıs 2024 Çarşamba

Suruç'ta yitirdiklerimizin türküleri yarım kalmayacak!!! - Berjin Heval

Yepyeni bir yaşam kurmaya sevdalı gençlerdi onlar. Şimdi onların yerini bizler almalıyız. Onlar gittiler. Korkuyu dipsiz kuyulara iterek gittiler. Umudu ve direnci bıraktılar bizlere. Bu yüzden çaresizlik yasak bizlere. Bocalamak yasak, umutsuzluk yasak.
Suruç katliamından sonra konuşan yetkililer, AKP liderliğinden medyasına, Bahçeli'den, Perinçek'e tüm milliyetçiler "Psikolojik savaş" talimatnameleriyle hareket etmişlerdi. Nasıl ki; 1990'larda öldürülen Kürt gazeteciler için "Bunlar gazeteci kılığında militanlar, birbirlerini vuruyorlar" demişlerdi. Aydınların, yazarların katledilmesini "faili meçhul" cinayetler olarak nitelendiriyorlardı. Türk-İslamı Cenahının, kontrgerilla devletinin 1990'lardaki gibi bir tutumu Suruç katliamında da karşımıza çıkıyor.
 
Erdoğan'ın 2011'de Roboski katliamı üzerine verdiği beyanda, "Roboski'yi zorla gündemde tutanlar terör örgütü ve uzantılarıdır. Samimi olmadığı ortadadır. İstismara dönüştürmenin gayreti içinde olanlar vardır" demişti.
 
1990'larda OHAL uygulayıcıları Kürt aktivistlerin karşısına Hizbullah'ı (Hizbul Kontra'yı) çıkarmıştı. "Faili meçhul" cinayetler Hizbullah'a yüklenerek perdelenmeye çalışıldı. Hizbullah olduğu için "faili meçhul" cinayetler oluyor algısı yaratmaya çalışılıyordu. Hizbullah olsun olmasın, gündüz gözüyle, polis dahil pek çok tanığın gözü önünde ardı ardına gerçekleşen cinayetler "Faili meçhul" kalıyordu.
 
Suruç katliamı da egemenlerin kendilerini hem Suriye'de, hemde Türkiye'de Kürtlerle savaş içinde hissettiği bir haleti ruhiye içindeyken Erdoğan "Şu anda Kobani de düştü düşüyor" demişti.
 
Suruç, Diyarbakır, Ankara katliamlarının "kanun ve nizam" usulleri yoluyla aydınlığa kavuşamayacaktır. Benzer katliamın tekrarlanması tehdidine karşı aciliyet taşıdığı kadar katliamda yitirdiğimiz canlarımıza ve ailelerine karşı bir görev olarak daha güçlü sahiplenmeli ve hesap sorma bilinciyle hareket etmeliyiz. Unutmayalım ki gidenlerimiz kendilerini anlamamızı ve yanlarında olmamızı istiyorlardı. Onları anlamak hiçte zor değil. Şöyle bir durup anımsamak yeterlidir anlamaya ve güzelliklerini görmeye.
 
Onlar, Kobanê'de savaş vahşetini yaşayan çocukların yaşama ve yaşamaya karşı duydukları açlığı bir nebze de olsa doyurmaya çalışmak için düştüler yola. Görülecek ne varsa görmek ve görülmesini sağlamak, duyulacak ne varsa duyurmak, bilinecek ne varsa hepsini öğrenmek, orada olunabilecek ne varsa olmak isteğiyle düştüler yollara. Soylu insanlığın türküsünü haykırarak çıktılar yola. İnsanlık adına ve insanlık için kalkışmalar ölümlerle durdurulmak isteniyor. Suruç, Ankara, Diyarbakır...v.b. Topluma korkuyu hakim kılarak insan zihnini insan zihni olmaktan çıkarıp onları vahşileştirmek ve halkı ölümleri doğal karşılamaya alıştırmak istiyorlar. Toplum terörize edilmek isteniyor.
 
Yepyeni bir yaşam kurmaya sevdalı gençlerdi onlar. Şimdi onların yerini bizler almalıyız. Onlar gittiler. Korkuyu dipsiz kuyulara iterek gittiler. Umudu ve direnci bıraktılar bizlere. Bu yüzden çaresizlik yasak bizlere. Bocalamak yasak, umutsuzluk yasak.
 
Yitirdiğimiz anlar adına, yarım kalmış sevdalar adına bugün yeniden başlayacağız her şeye. Suçsa suç, sorguysa sorgu, hapisse hapis. Ömrümüzün karanfil sabahı gidenlerimizi düşünüyoruz. Biz inatçıyız. Direngen ateşler yanıyor içimizde.
 
Şiirler susmayacak, türküler yarım kalmayacak. Tam zamanı doğan günle birlikte işe başlamanın. Daha güçlü söyleyeceğiz türkülerimizi, Daha yüksek sesle haykıracağız şiirlerimizi. Bir adım da gidenlerimizin yerine atacağız, bir slogan da onlar için patlayacak karanlığa karşı. Biraz da onlar için hazırlıklı olacağız gelen saldırılara karşı.
 
Onlar yaşamın umutlarıydı. Türküleri yarım kalmayacak, işleri tamamlanmamış olmayacak. Söyleyemedikleri sözleri bizler söyleyeceğiz onların yerine. Ve sevinçler yeşerteceğiz yattıkları yerlere. Bizler acılardan inançlar ve dirençler öreceğiz. Ve hep geleceğin türküsünü söyleyeceğiz. Asla vazgeçmeyeceğiz.
 
Bilmeliyiz ki, karanlığın bekçileri her zaman pusudadırlar. Bunu bilerek yitirdiklerimiz gibi hayatın güzelliklerini anlatmaya ve yaşanılır kılmaya devam edeceğiz. Sevinçlerimizden vazgeçmeyeceğiz. Zamana dokunabilmeyi sürdüreceğiz. Hayatın şiirlerini okumayı ve yitirdiklerimizin sesini yükseltmeye çağırıyoruz siz gençleri. Aynı coşkuyla, isyan türküleri haykıralım hep birlikte...