Polen Ekoloji: Bu fuar onların vitrini, bizim direniş gerekçemiz

İzmir Büyükşehir Belediyesi'nin ev sahipliğiyle, "kalkınma" ve "ilerleme" söylemleriyle pazarlanan MINEX Madencilik Teknolojileri Fuarını protesto eden Polen Ekoloji, fuarın doğayı, yaşam alanlarını ve geleceği yok eden politikaların parlatılmış bir vitrini olduğunu kaydetti. Belediyenin de halkın değil sermayenin yanında saf tuttuğuna dikkat çeken Polen Ekoloji, "Herkesi çevre ve yaşam mücadelesini büyütmeye, talana karşı mücadele yan yana gelmeye çağırıyoruz" dedi.
Polen Ekoloji Kolektifi, İzmir'de düzenlenen "kalkınma" ve "ilerleme" söylemleriyle süslenmiş MINEX Madencilik Teknolojileri Fuarına ilişkin açıklama yaptı. Fuar ana kapısı önünde yapılan eylemde, "II. Uluslararası Madencilik, Kaynak Hırsızlığı ve Ekokırım Fuarı MINEX. Suyumuza dokunma, fuara katılma" pankartı açıldı. Eylemde sık sık, "Cemil şaşırma sabrımızı taşırma", "MINEX deol bu topraklar bizim", "Havama, suyuma, toprağıma dokunma" sloganları atıldı.
'GELECEK NESİLLERE DÜŞEN YALNIZCA YIKIM OLMAKTADIR'
Ezilenlerin Sosyalist Partisi (ESP) ve Halkevleri'nin de katıldığı eylemde basın metnini Kaan Gencel okudu. Madencilik fuarının esasen doğayı, yaşam alanlarını ve geleceği yok eden politikaların parlatılmış vitrini olduğunun altını çizen Gencer, "Fuarda sergilenecek makineler, kimyasallar ve 'yeni teknolojiler' halkın refahı için değil, yalnızca şirketlerin maliyetlerini düşürüp karlarını artırması için pazarlanacaktır. Bugün yağmacı madencilik; köylüyü toprağından koparıp zorunlu göçe ya da maden işçiliğine mahkum etmekte, işçiyi makinanın bir parçasına indirgemekte, doğayı ise atıklarla, kuruyan derelerle ve yok edilen ormanlarla geri dönüşsüz biçimde tahrip etmektedir. Madencilik aynı zamanda hayvanların ve tüm canlıların yaşam alanlarını yok ederek büyük bir yıkıma yol açmaktadır. Torba yasalarla hızlandırılan ÇED süreçleri ve MAPEG'in açtığı ihalelerle şirketler ve iktidar büyük karlar elde ederken, halka ve gelecek nesillere düşen yalnızca yıkım olmaktadır" dedi.
'BİR AVUÇ ŞİRKETİN KARI İÇİN HALKIN VE DOĞANIN GELECEĞİ FEDA EDİLMEKTEDİR'
Türkiye'de halen 112 altın madeni projesinin siyanürlü ayrıştırma ve açık ocak yöntemleriyle doğayı ve yaşamı tehdit ettiğine dikkat çeken Gencel, "İliç'te siyanür havuzlarının çökmesiyle yaşanan facia, Soma'da iş cinayetleriyle yüzlerce canın yitirilmesi, Kazdağları'ndan Fatsa'ya, Bergama'dan Cerattepe'ye kadar ülkenin dört bir yanında halkın iradesine rağmen açılan madenler hafızalarımızda tazeliğini korumaktadır. İzmir'de yapılan bu fuar ise, yeni felaketlerin şimdiden habercisi konumundadır. Madencilik şirketleri istihdam yaratma iddiasıyla kendilerini aklamaya çalışsa da, gerçek tablo ortadadır: köylüler topraksız kalmakta, işçiler iş cinayetlerinde yaşamlarını yitirmekte, sularımız zehirlenmekte ve iklim krizini derinleştiren yıkım politikaları daha da hız kazanmaktadır. Bir avuç şirketin karı için halkın ve doğanın geleceği göz göre göre feda edilmektedir" ifadelerini kullandı.
'EŞİT VE ÖZGÜR BİR YAŞAM MÜMKÜNDÜR'
Bu tablonun bir kader olmadığının altını çizen Gencel, doğasını savunan köylülerin, sömürüye karşı çıkan işçilerin yaşam alanlarını korumak için mücadele edenlerin, kadınların, gençlerin ve tüm toplumsal muhalefet bir araya geldiğinde bu talan düzeninin durdurulabileceğini vurguladı. Gencel, doğayla uyumlu, tüm canlıların sömürülmediği, eşit ve özgür bir yaşamın mümkün ve ancak kolektif bir mücadeleyle inşa edileceğini de ekledi.
'KENTİN BELEDİYESİ SERMAYENİN YANINDA SAF TUTMAKTADIR'
İzmir Büyükşehir Belediyesi'nin bu fuara ev sahipliği yapmasının emeğin ve doğanın sömürüsüne ortak olduğunun kanıtı olduğunun altını çizen Gencel, şöyle devam etti: "Kentin belediyesi halkın yanında değil, doğa ve emek düşmanı sermayenin yanında saf tutmaktadır. Kentte her gün tasarruf adı altında su kesintileri yaşanırken, kentin sularını yok etmek isteyenlere alan açılıyor, izin veriliyor. Bugün ihtiyacımız olan şey yılgınlık değil, harekettir. Doğa yağmalandıkça suskun kalmak değil, dayanışmayı büyütmek zorundayız. İzmir'deki bu fuar, şirketlerin ve iktidarın yıkıcı planlarını teşhir etmemiz için bir vesiledir. Hopa Cankurtaran'da 'Burada bir ağaç kesildiği gün benim selamın okuyacağı' gündür diyen Cankurtaran'ı ŞİRKETLERE teslim etmemek için direnirken öldürülen Reşit Kibar'ın ölüm yıldönümünde bu memleketin suyunu, toprağını, zeytin ağaçlarını maden şirketlerine teslim etmeyeceğimizi yineliyoruz. Herkesi çevre ve yaşam mücadelesini büyütmeye, talana karşı mücadele yan yana gelmeye çağırıyoruz. Doğanın, emeğin ve yaşamın yanında saf tutan herkese sesleniyoruz. Bu fuar onların vitrinidir, bizimse direniş gerekçemizdir."