29 Nisan 2024 Pazartesi

Nehir Doğan yazdı | Yanlış tartılar yanlış taraf/tarafsızlıklar

Hamas, direniş başlatan 14 Filistinli örgütün içinde en güçlü örgüt olsa bile direnişe yön veren tek örgüt değildir. Direniş 14 örgütün ortak koordinasyonu ile kurulan Operasyon Odası tarafından yönetilirken KCK'nin sadece Hamas'ı direnişin öznesi olarak görmesi, diğer direniş örgütlerinin varlığının ihmal edilir bulması açık öznel tercihlerden kaynaklanan hatalı bir yaklaşımdır. Savaşan kuvvetlerden her iki tarafa da "silah bırakma" çağrısı yapmak nihayetinde ezilene "direnişi bitir" demenin diplomatik dilidir.

Filistinli 14 örgütün başlattığı ortak direniş hamlesi siyonist İsrail'i, işgal ettiği Filistin topraklarından atma amacı taşıyor. İşgal ve sömürgeciliğe karşı ulusal başkaldırı olan bu büyük direniş, Ortadoğu'da emperyalist dengeleri sarstığı gibi bölgesel devrim dinamiklerini de hareketlendiriyor. Türkiye ve Kuzey Kürdistan'da mücadele eden birçok devrimci, sosyalist örgütün yanında uluslararası devrimci hareket İsrail'e işgali sonlandırma çağrısı yaparken Filistin direnişini selamladı. Dünyada ve bölgede tüm politik özneler saflaştı. Eylemli ve politik tutum aldı. Aynı konjoktürde Türkiye ve Kuzey Kürdistan emekçi sol hareketinde farklı saflaşmalar göze çarptı. Bölgenin iki ezilen ulusu şahsında Rojava ve Filistin iki siyasi indikatör olarak emekçi solu ayrıştırdı. Emekçi solun bir bölüğü tok ve yüksek perdeden siyonist İsrail'e deklarasyon yayınlama ve eylemli tavır alırken Rojava konusunda ise tam bir suskunluk ve eylemsizlik tavrı sergiledi. Tüm bu saflaşmalar tablosunda bölgesel devrimci güç ve ağırlık merkezi teşkil eden Kürt özgürlük hareketinin (KÖH) Filistin davası konusunda güncel olarak nasıl bir tutum  alacağı oldukça önemliydi.

Ortadoğu'da ulusal özgürlük mücadelesinin temel öznelerinden biri olan Koma Civakên Kurdistanê (KCK) Yürütme Konseyi Eşbaşkanları 13 Ekim 2023 tarihli açıklamasında Filistin direnişini, "Hamas-İsrail savaşı" olarak görmeyi ve ezen ulus ile ezilen ulusu eşitlemenin yanında Filistinli 14 örgütün ortak başkaldırısını görmeyip birleşik ulusal direnişin içindeki tek bir örgütün "savaşı" olarak tanımlamayı tercih etti. Bu savaş eşitler arasında değildi. Örneğin iki devlet, iki düzenli ordu vb. Filistin'de böyle eşitler arası bir durum olmadığı son derece açıktır. İsrail'in 75 yıldır Filistin topraklarında işgalci, sömürgeci olduğu gerçeği su götürmez bir gerçektir. KCK Yürütme Konseyi'nin bu gerçeği görmezden gelmeyi tercih etmesinin sebeplerine girmesek bile yüzyıllara dayanan ve son yüzyılda özel olarak Türkiye burjuva devleti tarafından işgal edilen ve sömürgeleştirilen Kuzey Kürdistan gerçeği ile kıyaslandığında Filistin'deki İsrail işgali net bir tablo sunar. İsrail'in NATO ve ABD destekli düzenli ordusunun karşısında yıllardır intifada ile direnen Filistinliler, bugün ulusal birlik ile serhıldana durunca durum "eşitler arası savaş"a dönüşmüyor. Tıpkı özyönetim direnişleri ile devrimci halk savaşına kalkışan Kürt özgürlük mücadelesinin cüretinin T.C'nin kirli savaşı devam ettirme iradesi ile kıyaslanamayacağı/eşitlenemeyeceği gibi Filistin başkaldırısı da soykırımcı İsrail katliamları ile benzeştirilemez.

Ortadoğu'da ulus devlet süreci tamamlanmayan ve ulusal varlık hakkı yok sayılan iki ulusun, Kürtler ve Filistinliler, birbirinin sömürgeci saldırılar ve işgal karşıtı mücadele deneyimi birbirinden farklı olsa da ulusal mücadelenin içinde ulusa ait birçok örgütlü ve örgütsüz eğilimi, irili ufaklı dini, dar ulusalcı, burjuva ideolojiyi içinde barındırdığını kendi tarihsel deneyimlerinden bildiği açıktır. Özellikle yıllarca Kürt özgürlük mücadelesi ile yan yana gelmekten kaçınmanın temel argümanına dönüşen ‘"sınıfsal yapı" eleştirisine muhatap olan PKK-KCK'nin Filistin ulusal kurtuluş savaşını Hamas gibi dini örgütlenmelerin varlığı nedeniyle ikircikli yaklaşması anlaşılması güç bir durumdur. Kürt ulusal birliğinin kurulması PKK'nin yıllardır stratejik amaçlarından biridir. Çünkü 4 parçada bölge gerici devletleri tarafından sömürgeleştirilen ve ulusal hakları yok sayılan Kürtlerin özgürlük mücadelesi için önemlidir. Ulusal birlik tartışmalarına katılan örgütlerin arasında KDP gibi işbirlikçi örgütlerden dar ulusalcı örgütlere kadar bir dizi Kürt ulusal mücadelesi veren örgüt var. Sosyalist yurtseverlerin bu örgütlerin varlığı ile ilgili yaklaşımı iç ideolojik mücadelenin konusudur kuşkusuz ancak bu örgütlerin varlığı ulusal birliği tesis etmenin önemini gölgede bırakmaz. Ancak burada anlaşılması güç olan Kürtler için hak olanın neden Filistinliler için hak olmadığıdır.

Hamas, direniş başlatan 14 Filistinli örgütün içinde en güçlü örgüt olsa bile direnişe yön veren tek örgüt değildir. Direniş 14 örgütün ortak koordinasyonu ile kurulan Operasyon Odası tarafından yönetilirken KCK'nin  sadece Hamas'ı direnişin öznesi olarak görmesi, diğer direniş örgütlerinin varlığının ihmal edilir bulması açık öznel tercihlerden kaynaklanan hatalı bir yaklaşımdır.

Savaşan kuvvetlerden her iki tarafa da "silah bırakma" çağrısı yapmak nihayetinde ezilene "direnişi bitir" demenin diplomatik dilidir. Yıllarca barış ve özgürlük koşullarının sağlanmadığı durumda PKK'ye silah bırakma çağrısı yapmanın "direnişi bırakma" çağrısı olduğunu dile getiren ve bunun olmayacağını ifade eden KCK, bugün işgalci, sömürgeci, siyonist İsrail devleti ile direnen ezilen Filistin Arap ulusunu eşitleyip "İsrail ve Filistin'de binlerce kişinin yaşamını kaybetmesiyle sonuçlanan saldırıların bir an önce durması gerektiği"ne yer verdi. İsrail'in katliamlarına dair tek söz etmemişken "savaşta siviller ölüyor" argümanına sığınan ve 30 küsür yıllık işgalci, inkarcı sömürgeci Türk burjuva devletine karşı verdiği mücadelede zaman zaman yaşanan sivil ölümleri ve sivillerin zarar görmesini "savaşın gerçeği" kabul eden ve bundan da sömürgeciliği sorumlu tutan anlayış elbette gerçektir, doğrudur. Ancak aynı gerçek Filistin direnişinde ve siyonist İsrail'in yürüttüğü kirli savaştaki insanlık suçları için de geçerlidir. Sol-sosyalist hareketlerin halkın savaşta en az zarar görmesini gözeten kurallı, ilkeli  ve etik tutumu ile politik islamcı hareketlerin halkı da hedef alan anlayış ve politikası özenle ayrıştırılıp vurgulanmalıdır. Söz konusu Filistindeki islamcı hareketler olduğunda bir genelleme ve yargıdan da uzak durmak gerekiyor. Filistin davasına zarar verir kaygısıyla Filistindeki politik islamcı örgütler sivilleri pervasızca hedeflemiyor. Politik islamcı Hamas ile siyonist İsrail'i eşit kefeye koyan yaklaşım gerçek durumu bu açıdan da ifade etmiyor. Yalnızca ırkçı İsrail devletinin suçlarını hafifletiyor.

Filistin direnişinin İsrail siyonizmine karşı son ileri hamlesine ilişkin KCK açıklamasında üçüncü yol arayışı dikkat çekiyor. Bu imkansız arayış ve yönelim ne yazık ki KÖH'ü çok iyi bildiği Filistin ulusal kurtuluş davasında dengeci bir politik konuma, maalesef işgalci İsrail'e karşı ve mazlum Filistin halkının direnişi yanında saf tutamama pozisyonuna sürükleniyor.

KCK Yürütme Konseyi'nin, "Hamas'ın gerçekleştirdiği saldırılar ve akabinde İsrail devletinin başta Gazze Şeridi olmak üzere Filistinlilere yönelik başlattığı saldırılarda hem İsrail hem de Filistin halkından binlerce insan yaşamını yitirmiştir. Karşılıklı olarak gerçekleşen saldırılar tam bir katliamla sonuçlanmıştır. Bu durum bizi son derece üzmüş, yaralamıştır. Kürt özgürlük hareketi olarak hem Filistin Arap halkına hem İsrail Yahudi halkına başsağlığı" dileyen açıklaması İsrail işgal ve sömürgeciliği ve keza Filistin Arap halkının direnişi hakikatini görmüyor. Filistin davası ve direnişini Hamas'a indirgemek tarihsel ve güncel gerçeklere aykırıdır, böyle bir tutum alışı da doğrulamaz, haklı çıkartmaz. Eleştiriyi hak eden öznel bir tercihtir.