1 Haziran 2025 Pazar

Konukçu: Kürt sorunu düzen içinde çözülür ama nihai çözüm sosyalizmdir

SODAP Sözcüsü ve DEM Parti İstanbul Milletvekili Kezban Konukçu, bugün Meclis'te Adalet Komisyonu'nda görüşülen infaz yasasına ilişkin, "Tüm siyasi tutsakların serbest bırakılmasını kapsamalıdır" diyerek tepki gösterdi. Konukçu, önümüzdeki süreçte bir takım kazanımlar elde edilse de bu kazanımları kalıcılaştırmak için faşizmin kurumsallaşmasının engellenmesi gerektiğini kaydetti. Kürt sorununun düzen içi çözümünün mümkün olduğunu belirten Konukçu, Kürt işçi ve emekçilerin sorunlarının asıl sosyalizmle çözüleceğini ekledi.

PKK lideri Abdullah Öcalan'ın çağrısının ardından PKK'nin silah bırakması ve Meclis'e gelen infaz yasası taslağına ilişkin Sosyalist Dayanışma Platformu (SODAP) Sözcüsü ve Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (DEM Parti) İstanbul Milletvekili Kezban Konukçu, Özgür TV'de yayımlanan Özgür Tartışma programında Arzu Demir'in sorularını yanıtladı.

Konukçu'nun verdiği cevaplar şöyle:

FETÖ, KADIN VE ÇOCUĞA KARŞI SUÇ İŞLEYENLERİ BAHANE ETTİLER

Meclis'e gelen infaz yasasının içeriğiyle ilgili beklenti neydi, açıklanan yasa taslağı beklentiyi ne kadar karşıladı?
Henüz kanun teklifi Meclis'e gelmedi, komisyona geldi. Taslak cumartesi günü komisyonda görüşülecek, ardından Meclis Genel Kurulu'na gelecek. Taslak metin, beklentileri karşılamadı. Son geldiğimiz aşamada Covid-19 zamanı erken bırakılmaları kapsaman bir madde, bunun 'terör suçlularını' da kapsaması sonucu bin 700 tutsağın serbest bırakılması bekleniyordu. Ancak bu gerçekleşmedi. Bunun gerçekleşmeyeceğinin işaretleri birkaç gündür veriliyordu zaten. Gerekçe olarak da "FETÖ soruşturmasından tutuklu olanlar da bırakılır ve bunlar toplumda hoş karşılanmaz" gibi bir argüman öne sürüyorlardı. Kadına ve çocuğa karşı suç işleyenlerde serbest bırakılır gibi gerekçelerle, başka bir taslağın geleceğini anlamıştık.

Gelen taslakta sadece hasta tutsakların serbest bırakılmasına dair madde var. Fakat, burada da kısıtlamalar var. Örneğin ağırlaştırılmış müebbet cezası alanların dışındakileri ve "toplum için tehlike oluşturmayanları" kapsayacağı yönünde bir ibare konulmuş. Bunların üzerine komisyonda ve Meclis'te görüşülecek. Ama işleyiş olarak iktidarın oylarıyla taslağın bu haliyle Meclis'ten geçeceğini söyleyebiliriz.

TÜM SİYASİ TUTSAKLARIN SERBEST BIRAKILMASI BEKLENTİSİ VARDI

Peki tam olarak beklenti neydi?
Tüm siyasi tutsakların serbest bırakılması ölçümüz vardı örneğin. Çünkü bir tarafın daha büyük adımlar atarken, diğer tarafın daha kısıtlı adımlar atması bir dengesizlik yaratıyor. Bu yüzden tüm tutsaklar serbest bırakılmalıydı. Daha teknik olarak Covid-19 yasasında düzenlemeler yapılırsa, hasta tutsaklar bırakılırsa, infaz sürelerinde düzenleme yapılırsa büyük oranda siyasi tutsaklar serbest bırakılmış olacaktı. Bunlar atılması gereken adımlardı. Bunun Covid-19 ile ilgili kısmının bayramdan önce düzenlenmesi ve bunun karşı taraf bakımından iyi niyet göstergesi olarak görülmesi gibi bir fikir vardı. Ama bunun da gerisinde kalan bir taslağın gelmesi, elbette toplumda bir hayal kırıklığı yarattı.

Bunun, sürecin ilerletilmesi için olumsuz bir adım olduğunun bilinmesi gerekiyor. Partimiz komisyonda, Meclis'te gereken mücadeleyi verecektir. Sonraki dönem için neler konuşulacağını hep birlikte göreceğiz. Bayramdan önce bu taslak bu haliyle geçirilecek, sonbaharda ise daha kapsamlı bir infaz yasası hazırlığı olabilir. Muhtemelen bu sürede karşılıklı birtakım adımların atılması beklenecek.

DÜNYADA SİLAH BIRAKAN DİĞER ÖRGÜTLERLE FARKLI BİR SÜREÇ

Emekçi sol güçler, devrimciler, sosyalistler bu sürece hangi ilkelerle yaklaşmalı? Batıda hangi araçlarla, taleplerle mücadele yürütülmeli?
Bu süreç özellikle de yakın dönemdeki Kolombiya örneğiyle, kıyaslanıyor. Ama çok ciddi farklar var. Örneğin Kolombiya'da kurulan masada, yapılan törenler, atılan imzalar vb. daha şeffaf bir süreç vardı. Ama burada daha farklı bir durum söz konusu. Dolmabahçe süreciyle de farklılıkları var. Çünkü o dönemin ardından Gezi, Kobanê süreci geldi. Kürt halkının mücadelesiyle, batıda işçi ve emekçilerin mücadelesini birleştiren bir süreçti ve bu iktidarı çok korkuttu. Buradan öğrendikleriyle birlikte iktidar farklı bir süreç izliyor. Bunda bölgedeki dengeler son derece belirleyici.

İktidarın meclis açılış konuşmasından Bahçeli'nin el sıkmasına kadar gelen bu süreçte yaşananların izlerini görebiliyoruz. İktidar, Kürtlerle 'barışalım', ama Türkiye'de demokrasi olmasın istiyor. Barışın olabileceği, ama demokratikleşmenin olmayacağı gerçeği, kafaların karışmasına neden oluyor. Rojava'da statü elde edebilir, bu kalıcılaştırılabilir, ama bu da Türkiye'de demokratikleşme olacağı anlamına gelmez. Zaten bugün yaşananlara baktığımızda, faşizmin derinleştirilmesinin adımlarını görüyoruz.

BARIŞ DA EKMEK DE İSTİYORUZ
O zaman şu soru karşımıza çıkıyor: Kürtlerle barış, emekçilerle savaş olabilir mi? SODAP olarak bunun olamayacağını söylüyoruz. Enternasyonalist bir sosyalist olarak, Kürt halkının barış talebini, ulusların kaderini tayin hakkından bakarak sahipleniyoruz. Ancak demokratikleşmenin en önemli ilkesinin, şuanda yerel seçimle açığa çıkan ve bütün muhalefet güçlerinin enerjilerini birleştirdiği zeminin korunması gerektiğini düşünüyoruz. Bu zemin korunmadan, iktidarı değişime ve değiştirmeye zorlayan bir enerji korunmadan yol alınamaz. Bu bir çelişki gibi görülebilir, ama ilk kez karşı karşıya kaldığımız bir çelişki değil bu. Bizim görevimiz demokrasinin güçlenmesi için emekçileri daha fazla örgütlemek, şovenizmin duvarlarının yıkılması için Kürt halkıyla dost bir emek hareketi yaratmak, "barış da istiyoruz ekmek de" diyen mücadele ortaklığını her yerde anlatmaktır.

KÜRT SORUNU DÜZEN İÇİNDE ÇÖZÜLÜR AMA ASIL ÇÖZÜM SOSYALİZMDİR
Bazı noktalara açıklık getirerek kafa karışıklığını ortadan kaldırmak gerekiyor. Bizce ulusal bir sorun düzen içinde çözülebilir. Ama o ulusun içindeki emekçilerin, yani Kürt işçi ve emekçilerin sorunlarının çözümü sosyalizmden geçer.

Bu süreç bize bazı imkanlar sunuyor. Bizi geliştirici polemikler ve bunlara hazırlıklı yaklaşmak gerekiyor. Örneğin Alper Taş'ın "3 tek adam" diyerek Öcalan'ı, Erdoğan ve Bahçeli'yi aynı zeminde sayması... Enternasyonalist sosyalistlerin burada ideolojik savaşını güçlü bir vermeli, Kürt halkının onurlu mücadelesinin, tarihsel birikiminin ne anlama geldiğini anlatmalı. Bu tarih 1980 sonrası ölüm sessizliği olduğu bir dönemde yapılan çıkışın devrimci hareketi kendine getirişini, Kobanê direnişinin IŞİD barbarlarından nasıl Türkiye'deki emekçileri de koruduğunu unutmadan hatırlatmak gerekiyor. Lozan tartışması yapıldı. Kendine sol, sosyalist diyenler de yaptı bu tartışmayı. Devletin resmi ideolojisini anlatabilmek, Kürt sorunu nasıl açığa çıktı bunları anlatmak. Biz buna yüzleşme diyoruz. Bu yüzleşme yapılmadan sorunun kökten çözümü mümkün değil. Sol, sosyalist güçler arasında ideolojik bir tartışma olacak.

SOSYALİZMİ TARTIŞMA İMKANI SUNUYOR
Öcalan, demokratik toplum sosyalizmi kavramsallaştırması yaptı. Bu kavramın içinin ne kadar dolacağını göreceğiz. Bu kapsamda yakın zamanda Öcalan tarafından bu kavrama ilişkin bir metin gönderileceği söylendi. Bu da bize yeni bir tartışma olanağı açacak. Örneğin, ideolojik anlamda Kürt hareketinin devlet ve iktidar anlayışına ilişkin çok ciddi farklılıklarımız var. 21. yüzyıl sosyalizmi kavramlaştırması yapıyoruz. Tüm bunlar bize zenginleştirici, derinleştirici, nasıl bir sosyalizm tartışmaları için imkan sunacak. Sosyalist hareketin en çok eksikliğini duyduğu bu ideolojik tartışmaların önünü açar. 

DEMOKRATİK BİR ANAYASA İSTİYORUZ
PKK bir tasfiyeden değil bir dönüşümden bahsediyor. Bu dönüşümün nasıl gelişeceği ve demokratikleşme bakımından nasıl ilerleyeceği batıdaki güçlerle yürüme, geliştirme bakımından nasıl bir değişim olacak? Bunları göreceğiz. Bize düşen en önemli görev, bu dönüşümün bizi etkileyeceğini görerek hazırlık yapmaktır. Örneğin, PKK silah bırakınca şovenizm duvarları yıkılacak, işçi sınıfını örgütlemenin önü açılacak gibi düz bir mantık var, ama bu doğru değil. Elbette bu bir olasılık, ama bu olasılığın hayata geçmesi bize, hazırlığımıza bağlı. Bu tartışmaların içinde hazırlıklı olmamız, faşizmin kendini derinleştirme, iktidarını, kendi bekasını koruma adımlarına karşı muhalefet güçlerinin yan yana durmasını nasıl sağlayacağımızı konuşmamız gerekiyor. Örneğin, Anayasa tartışmasına DEM Parti yekten tartışmayız diyemez, demokratik Anayasa şöyle olur tartışması yapacak gibi görünüyor. Bizim buna hazırlıklı olmamız gerekiyor.

KAZANIMLARI KALICILAŞTIRMAK İÇİN FAŞİZMİN KURUMSALLAŞMASINI ENGELLEMELİYİZ

Son olarak eklemek istediğin bir şey var mı?
Bu süreç ciddi altüstlere gebe. İktidar bir taraftan Kürt halkına el uzatıyor, diğer taraftan da Türkiye halkına sopa sallıyor. Bunu doğru kavramak gerekiyor. Dikkatli, nerede durduğunu bilerek yaklaşmak gerekiyor. Böyle süreçlerde ideolojik aidiyetler ve oradaki sağlamlık son derece belirleyici oluyor. Örneğin Kürt sorununa enternasyonalist bakış akışı taşımayanlar "biz biliyorduk, bunlar anlaştı" gibi söylemler olabiliyor. Oysa Kürtler ne zaman anlaştı ki? CHP, bizim eşbaşkanlarımızın dokunulmazlığını kaldırmak için el kaldırdı. O yüzden tarih bilinci önemli oluyor.

İdeolojik aidiyeti güçlü olanların sağlam bir şekilde durması ve bu tartışmalarda ön alması gerekiyor. Bizim açımızdan şu tartışma çok önemli. Önümüzdeki süreçte faşizmin inşasına karşı demokrasi mücadelesi, gerek emeğin hakkını savunma anlamında, açlık sınırının altında dayatılan asgari ücrete, yoksulluğa karşı mücadeleyle Kürt halkının barış mücadelesini ortaklaştırdığımızda kalıcı sonuçlar elde edebiliriz. Ayrıca faşizmin derinleşmesini engelleyemezsek o statüler, kazanımlar da kalıcı olmaz. Bunu Kürt halkı da Kürt hareketi de görüyor.

Kendileri de bu kader ortaklığı konusundaki kararlılıklarını ifade ediyorlar. Biz de bu kader ortaklığına uygun şekilde mücadeleyi yükselteceğiz. Bunun sözünü vermiş olalım buradan.