19 Mayıs 2024 Pazar

IŞİD'i yenen kadınlar Erdoğan'ın sonunu getirecek! - Barîn Işık

Kadınların araç kullanma ehliyeti alarak sürücü olma, futbol maçını stadyumda izleme hakkını henüz yeni kazandığı Suudi Arabistan, dört kadınla evlenmenin caiz olduğu, kadının yaşamda cinsel köle muamelesi gördüğü pek çok Ortadoğu ülkesi karşısında, ilerici bir kadın hareketi olarak Rojava kadın devrimi, dimdik ayakta duran kadın iradesini temsil ediyor.
Rojava Kürdistanı halkı ve kadınları, yıllardır yürüttüğü politik özgürlük mücadelesinde bir yandan Kürdistan'ın diğer bölgelerindeki devrimci savaşa gerilla olarak katılırken diğer yandan da kent kent, mahalle mahalle kendini örgütleyerek 20 Temmuz 2012 devrimini hazırladı.
 
Sömürgeciliğe, faşizme karşı yurtsever bir mücadelenin öznesi olan kadınlar, bu uğurda binlerce şehit verdi. Kadın özgürlük mücadelesinin zengin deneyimi, Suriye'nin Kuzey ve Doğu bölgesine doğru genişleyen Rojava devriminin temel pusulası olurken gerici, erkek egemenliğine karşı, önemli kadın kazanımlarıyla sonuçlandı. Kadın Toplumsal Sözleşmesi onaylandı ve böylece devrim ezilen kadınlar lehine örgütlenmeye devam etti. Halk, devrimin doğasında olarak bir alt üst yaşarken Kürt kadınları devrime öncülük eden duruşları ile sürükleyici rol oynadı. Arap kadınları, IŞİD'in esaretinde ev ve erkek kölesi pozisyonundan çıkmaya başladı, kadın savunma birliklerinde elde silah savaştı ve siyasi alanda bölge yönetimlerinde eşbaşkan oldu. Süryani kadınları ise başlı başına ilk kez Rojava devrimi sonrası kendi kadın örgütlerini ve silahlı kadın birliklerini kurdu, özneleşmeye başladı. Kürt, Arap, Süryani, Aşuri, Ezidi, Ermeni, Türkmen halktan kadınlar, bugün Kuzey ve Doğu Suriye Özerk Yönetim Birliği'nde kadın mücadelesini büyütüyor.
 
Rojava kadın devrimi, karakteri nedeniyle, erkek egemen kapitalist ve emperyalist sistemin işbirlikçisi tüm devletlerin, kadın devrimine yönelik düşmanca saldırılarına hedef oluyor. Suriye'de ve Ortadoğu'da, başta Amerika emperyalizmi olmak üzere Rusya, Almanya, Fransa, İngiltere gibi ülkeler ekonomik, siyasi krizlerini yönetmek, sermayenin dolaşım özgürlüğünün önünü açmak için büyük bir iştahla askeri ve ekonomik pozisyon alıyorlar. Ne Suriye'de ne de Ortadoğu'da yaşanan erkeğin kadın üzerindeki vahşi egemenliği, ulusal, mezhepsel çatışmalardan beslenen gerici saflaşmaların, halklar üzerindeki yıkıcı, kırıcı etkisi, onların umurunda değildir. Ortadoğu'da belirledikleri ülkelerde sırasıyla, kendi hâkimiyet alanlarını genişletmek, pazar yeri olarak gördükleri Mezopotamya ve Ortadoğu topraklarını kar alanına çevirmek, sömürgeciliği sürdürmek biricik temel tutkularıdır. Bugün Suriye, bu kapışmanın alanıyken, yarın İran olacaktır.
 
Üçüncü çizgi denilen ezilen halklara dayalı bağımsız iradesiyle gelişen Rojava kadın devrimi emperyalist devletleri, Kürdistan'ı sömürgeleştiren Türkiye, İran, Suriye, Irak devletlerini şaşkına uğratacak bir girişkenlik ve beceriyle başarılı bir çıkış yaptı. Taktik ustalıkla ve fedai bir direnişle örülen Rojava kadın devrimimiz, küçük bir toprak parçasındaki dev zaferiyle, Amerika, Rusya gibi büyük emperyalist devletlerin, Türkiye gibi kapitalist ülkelerin kadın düşmanlığına meydan okudu. Kadınların araç kullanma ehliyeti alarak sürücü olma, futbol maçını stadyumda izleme hakkını henüz yeni kazandığı Suudi Arabistan, dört kadınla evlenmenin caiz olduğu ve kadının yaşamda cinsel köle muamelesi gördüğü pek çok Ortadoğu ülkesi karşısında, ilerici bir kadın hareketi olarak Rojava kadın devrimi, dimdik ayakta duran kadın iradesini temsil ediyor. Bu gerici anlayışın en rezil, kanlı örgütü IŞİD, El Nusra çeteleri aynı kadın iradesi, özgür ve onurlu kadın duruşuyla, mevzi mevzi, göğüs göğüse bir savaşla yenilgiye uğratıldı.
 
Direnişin gücü karşısında yenilen çeteler gerçeği, egemenlere başka korku verdi: Ya bu kavga gücü ve örgütlenme iradesi dünya kadınlarını etkisi altına alırsa? Başta bu devrimi hayranlıkla izleyen Kürdistanlılar olmak üzere, Türkiyeli, Avrupalı kadınlar da kadın özgürlük mücadelesinde bir yol arayışı içindeler. Bölgesel ve dünya devriminin güncel olduğu bu zaman diliminde, kadınların özgürlük, eşitlik özlemleri, birlikte mücadele yoldaşlığı, Rojava devriminin de mayasıydı. 20. yüzyılda dalga dalga yayılan, halkçı ve sosyalist devrimlerin birbirinden güç alarak neredeyse dünyanın yarısında bir kamp oluşturdu.
 
Bugün 21. yüzyılda, Rojava kadın devrimi de Suriye'de devrimci demokratik sistemi genişleten, Rojhilat'da, Bakur Kürdistan kadın devrimlerine etkide bulunan yönüyle, Ortadoğu kadınları tarafından ilgiyle karşılanmaktadır. 1999 yılında Kürt halk önderi Abdullah Öcalan'ın siyasi komployla esir alınması ve Kürt hareketine yönelik tasfiye hareketinin geliştirilmesi benzeri bir uluslararası komplo olan 2018 Ocak ayında Efrin'in saldırısında ortaklaşılması biçiminde devam ediyor. 1999 yılı Bakur Kürdistan devriminin zafere yürümesinin önünü kesmek adına yürütülen politikalar 20 yıl sonra bugün de Rojava Kürdistanı'nın ve devrimci demokratik Suriye'nin siyasi statü ve yeni kazanımlar elde etmesine engellemeye yönelik devreye sokuluyor. Özel savaş ve askeri kuşatmayla ehlileştirilemeyen devrimimiz üzerinde imha siyaseti geliştirilmeye çalışılıyor.
 
Ortadoğu'da halkların baharı olarak gelişen süreçte emperyalistlerin, bölge devletlerinin müdahaleleri başta, Tunus, Libya, Mısırı etkilerken, Suriye, tüm dengeleri değiştiren bir yerde durdu. Daha önce, Irak'ta, Afganistan işgalinde rol verilen Türkiye, gerek işgalci askeri güç olarak, gerekte bölge çeteleriyle ilişkilenme temelinde rol almaya devam etti. Suriye Esad Rejiminin diktatörlükte ısrar eden, halkların özgürlüğü karşısında duran politikası karşısında, örgütlü olduğu bölgelerde iktidarı ele alan Suriye devrimci demokratik güçleri,  El Nusra, IŞİD çetelerini de yenilgiye uğratınca, planlar hepten değişti. Osmanlıcılık hayali ile misak-ı milliyi geliştirme hevesindeki Türkiye, ekonomik ve siyasi temelde yaşadığı krizlerini bu biçimde aşmayı hayal ediyor. İttifak kurduğu çetelerinin kaybettiği her toprak parçasını kendi kaybı gibi gördü ve imkânlarını bulabildiği koşullarda Suriye'ye saldırarak çetelerinin yardımına koştu. Minbiç' in özgürleştirilmesinin ardından sıranın Fırat ve Efrin kantonlarının birleştirilmesine geldiğini anlayan AKP, hızla Cerablus, Azez, Bab hattını işgal etti. Dengeler değişince, 2012'den beri askeri kuşatma altındaki Efrîn'e saldırdı. AKP'nin Bakur Suriye işgaliyle neler yapabileceklerini anlamak için Bakur Kürdistanda uyguladığı politikalara ve Efrîn'de yaptıklarına bakmak yeterlidir. Jenoseid politikasını geliştirerek öldürme, kaçırma, fidye, tecavüz siyaseti uyguladı, kadınlar erkeğin kölesi olarak yeniden evlere kapatıldı. Süryani halkının Erdoğanın saldırı tehtidleri karşısında yaptığı açıklama önemliydi. Türk ordusu ve çeteleri başta Hristiyan ve Kürt halkını özel olarak da kadınları hedeflemektedir.
 
"Rojava kadın devriminin olmadığı bir dünya dışardan nasıl görünüyor?" sorusunu bugünden sormak ve cevabın yakıcı ağırlığında devrimi neden savunmak gerektiğine dair net bir cevap açığa çıkarılmaslıdır. Rojava'da kadınlar özerk yönetimin çağrısı üzerine halk direniş komiteleri, savunma birlikleri kurarak, tüm toplumu örgütlemeye koyuldu bile. Bir yandan askeri noktalara sevkiyat ve hazırlıklar, bir yandan da militan halk ve kadın hareketiyle eylem canlılığını koruyan kitle gücü ile süreç yönetilmektedir. Özerk yönetimin kanton, kent ve mahalle meclisleri ve ona bağlı her komüngah, faşizme ve işgale karşı direnecektir. Kobane, Gri Spi, Serêkaniyê'de sınırda süren canlı kalkan nöbet eylemleri, kent yürüyüşleri ve kitlesel halk toplantıları ile ivmesi yükselen mücadele devam ediyor.
 
Kadınlar ise gerek kitleselliği, gerek de öncülüğüyle en temel dinamik güç olduğunu gerçekleştirdiği eylem ve etkinliklerle somut olarak gösteriyor. Bu devrimi kendi devrimi olarak görme sorumluluğuyla cesaretle öne atılmak, eylemin özgürleştiriciliğinde başta Bakur Kürdistan ve Türkiye'de olmak üzere tüm dünyada kadınların direnişini yükseltmek, işgalcilere hakettikleri dersi vermek gerekiyor. Bu temelde ciddiyetle ve sorumlulukla sürece yaklaşacak olan devrimci demokratik güçlerin, halklarımızın ve kadınların gerçekleştireceği büyük direnişle, Kuzey ve Doğu Suriye toprakları, diktatör Erdoğan'a bataklık olacaktır. Bu devrimin Kürdistan'ın diğer parçaları ve Türkiye devrimi şeklinde yayılacağı, kabusları gerçeğe dönüşecektir.