19 Nisan 2024 Cuma

İşgal kırılacak onur ve özgürlük direnişi kazanacak

Sömürgeci faşist Türk devleti 9 Ekim 2019'da özgürlükler coğrafyasına ÖSO denilen (Milli Suriye Ordusu) El Nusra, IŞİD artıklarından oluşan çeteci guruplarla birlikte işgal, istila ve ilhak saldırısı başlattı. Faşist işgalci Türk devletinin amacı bellidir: İşgali kalıcılaştırmak, Rojava devriminin bütün kazanımlarını yok etmek.
 

Bu işgalle birlikte Rojava devrimi en kritik dönemeçlerinden birisine girmiş bulunuyor. Sömürgeci işgalci faşist Türk devleti, Rojava devrimi özgülünde Kürt ulusunun ulusal demokratik kazanımlarını boğmak için emperyalist ABD ve Rusya ile birlikte bir anlaşmaya vardı. Bu anlaşmanın temelleri Rusya, Türkiye ve İran'ın Ankara’da 16 Eylül 2019'da yaptıkları toplantıda atıldı. Toplantıdan sonra Rojava devrimi teslim alınmak için yoğun bir süreç işletildi.

Şu çok açık bilinmelidir: Sömürgeci işgalci Türk devletinin Kürt-Kürdistan düşmanlığı devlet politikasıdır. Kürt ulusunun önderliğinde Rojava ve Kuzey Suriye'de Arap, Süryani, Ermeni, Çerkes, Türkmen halkları özgürlükçü, demokratik, hakların eşitliğinden yana ve kadın yanlı bir devrim gerçekleştirdiler. Bütün bu olgular faşist Türk devletinin ideolojik ve devletsel yapısını dinamitleyecek niteliktedir. Faşist şef Erdoğan bu durumun önüne geçmek istemekte; bundan dolayı Rojava devrimini boğmak için işgal saldırısı başlattı.

İşgalci faşist Türk devleti ve onun şefi Erdoğan Rojava ve Kuzey Suriye'yi işgal planını ABD ve Rusya'yla birlikte uygulamaya soktu. Emperyalist ABD işgalci Türk devletinin emperyalist Rusya'yla daha fazla yakınlaşmaması için Rojava'yı işgalci Türk devletine peşkeş çekmiş. Rusya ise başından itibaren Esad rejimin yanında yer almış, Kürtlere süslü sözlerin ötesinde bir pratiği olmamıştır. Türkiye'nin Rusya'yla S-400 antlaşma yapması boşuna değildir. Bu antlaşmayla Türkiye'ye Rojava devrimin ezilmesi bileti verilmiştir. Sömürgeci faşist işgalci Türk devletinin Serêkaniyê ve Girê Spî'yi işgal etmesinde bu iki emperyalist devlet baş rolü oynamıştır.

EMPERYALİSTLER ROJAVA DEVRİMİYLE TAKTİK İTTİFAKTAN NEDEN VAZGEÇTİ?
ABD ve Rusya’nın Kürdistan'a (özelde de Rojava'ya) yaslanarak Ortadoğu'da emperyalist politikalarını gerçekleştiremeyecekleri çok açıktır. Tam aksine, Rojava devriminin emperyalistler için ne kadar tehlikeli oluğunu bilmemek politik saflık olur. Trump'ın, "PKK DAİŞ'ten daha tehlikelidir" ifadesi bu gerçeği bütün yalınlığıyla açıklamaktadır.

Ortadoğu'nun yeniden paylaşım süreci aynı zamanda halk isyanları ile birlikte iç içe geçerek ilerlemektedir. Ortadoğu'daki halk ayaklanmalarının en ileri mevzisi olan Rojava devrimi, emperyalistler ve bölgesel gerici devletler için paylaşım savaşlarının önünde engel haline gelmiştir. ABD'nin politik İslamcı faşist IŞİD örgütünün yenilmesi için DSG-DSM-YPG ile taktik ittifaklara girmesi kaçınılmazdı. ABD, Suriye ve Rojava'da politik İslamcı çetelere karşı en güçlü askeri güce sahip olan ve savaşan Kürtlerden başka ittifak kuracağı seçenek kalmadığı için Kürtlerin ayağına gitti ve süreç öyle başladı. Bu süreç geride kaldı. Emperyalist, faşist, gerici diktatörlükler Rojava devrimine karşı birleşti. Kendi aralarındaki çelişkiler devam etmekle birlikte Rojava devrimine karşı askeri, ideolojik ve politik olarak çarpışma sürecine girmişlerdir. Bu anlamıyla dün "gölgede" kalan bu durum güncel politik zemine oturmuştur. Emperyalistlerin ve bölge gerici faşist devletlerin Rojava devrimine karşı geliştirmeye çalıştıkları güvenli bölge ve benzeri planlarda ortaklaşmaları bundandır.

GÜVENLİ BÖLGE YALANI
ABD ile Türkiye'nin yaptığı antlaşma işgali meşrulaştırma antlaşmasıdır. Bu antlaşmaya Rusya da onay vermiştir. İşgalci faşist Türk devletinin Girê Spî ve Serêkaniyê'yi işgal etmesi emperyalistlerin ortaklaştığı bir plandır. Rojava devriminin özerk, askeri, demografik, kültürel, örgütsel, yapısını ve kazanımlarını hedeflemektedir. Devrime teslimiyeti dayatmaya çalışmaktadırlar. İşgalci faşist Türk devletinin hedefinde Rojava devriminin tümden tasfiyesi vardır. Güvenli bölge planı bu plana giden adımlardan bir tanesidir. Amaç, Minbic'ten Derîk'e kadar bütün Rojava ve Kuzey Suriye'yi işgal etmek ve bunu kalıcı hale getirmektir. Böylece Rojava Kürdistanının iradesi kırılmış, kazanımları elinden alınmış olarak Suriye'ye teslim edilecektir. Bu plan aynı zamanda emperyalistlerin planıdır.

Güvenli bölge kimin için?

İşgal ettiğiniz bölgelerde güvende kalacağınızı mı sanıyorsunuz?

Serêkaniyê direnişi bunun öyle olmayacağını tüm dünyaya gösterdi. Hafif ve ferdi silahlarla NATO'nun ikinci büyük işgalci, faşist, soykırımcı, katliamcı ordusuna karşı destansı bir direniş yürütüldü, yürütülüyor. Düşman her türlü silahı -kimyasal silah da dahil- kullanmasına rağmen direnişçilerin iradesini kırmayı başaramadı. Serêkaniyê direnişi, Kürt halkı ve ezilenler adına tarihe şimdiden nakşoldu bile.

YENİ SÜREÇ VE YENİ SÜREÇLE DOĞRU İLİŞKİLENMEK
Sömürgeci soykırımcı Türk devletinin 9 Ekim'de başlattığı işgalle birlikte yeni bir sürece girilmiştir. Rojava devrimi bu yeni sürecin ihtiyaçları doğrultusunda kendini yeniden örgütlemek, ittifaklarını yeniden oluşturmak, yeni bir savaş stratejisi ve taktiği oluşturmak zorundadır.

Bütün saflar netleşti. Emperyalistler, diktatörler, sömürgecilikten yana olanlar, işgalden beslenenler; oportünistler, liberaller, gevezeler, sosyal şovenler... bir yana; işgale, faşizme sömürgeciliğe karşı çıkanlar devrimciler, komünistler, yurtseverler bir yana. İkisinin ortası yok. Direnişin yanında olmayanlar, özgür toprakların işgaline işgal diyemeyen politik, ideolojik korkaklar ya da üç maymunu oynayanlar nesnel olarak işgalcinin, faşist Türk devletinin yanında yer almış oldular. Tıpkı 1. Emperyalist Paylaşım Savaşı'nda kendi burjuvalarının arkasında saf tutanlar gibi.

ABD ve Rusya'nın Rojava devrimini ezme, ezemiyorsa en geri mevzisine itme stratejisi bir eşiğe geldi. Bu eşik Rojava topraklarının işgali olarak somutlandı. Bu iki emperyalist devletin işgaldeki payı su götürmez bir gerçeklik olarak açığa çıktı. İşgal altında olan Rojava topraklarının yeniden özgürleştirilmesi bu yeni duruma uygun olarak örgütlenmelidir.

Sürecin diğer önemli ayırt edici özelliği uluslararası diplomasinin, buna dayalı taktik ittifakların zeminin en geri sınırlarına çekildiği, emperyalistlerle, bölgesel gerici, faşist, despotik diktatörlüklerle her alanda daha fazla karşı karşıya gelineceği, ezilen bütün kesimlerle ve ayaklanmalarla ittifakın geliştirileceği, kendi öz gücüne ve devrimin dostlarına çok daha fazla güvenilmesi gerektiği, uzun süreli devrimci halk savaşının ve savunmasının yapılacağı, toplumsal yaşamın, üretimin, örgütlülüğün kendi imkan ve olanaklarıyla gerçekleştirileceği, savaş gerçekliğiyle yaşanılması gerektiği bilincinin inşa edileceği, işgal altındaki toprakların özgürleştirilme mücadelesinin uzun zamanlar alabileceği ve bunun mücadelesinin verileceği bir süreç.

Faşist işgalci Türk devletinin emperyalistlerle birlikte devrim topraklarını işgal etmesinin yeni sürecin önemli olgularından birisi olduğunu ifade ettik. Bu işgal karşısında devrimin askeri kuvvetleri geri çekilmiştir. Bu bir taktik geri çekilmedir. Kuşkusuz kayıpların olduğu bir geri çekilmedir. Yeni süreç emperyalizme, faşizme, kapitalizme, işgale ve sömürgeciliğe karşı uzun süreli devrimci bir halk savaşının örgütlenmesi ve yürütülmesi sürecidir. Vakit kaybedilmeden bu sürece hazırlanılacaktır. İşgalciler güvenli bölgede asla güvende olamayacaklardır. Güvenli bölge ancak işgalcilerden kurtarıldıktan sonra güvende olabilir, dün olduğu gibi.

Komünistler, devrimciler, yurtseverler emperyalistlerin ve işgalcilerin antlaşmalarını boşa düşürmek; kendilerini, halkı, devrimin dostlarını yeniden, yeni bir düzeyde ve biçimde işgal edilmiş toprakları yeniden özgürleştirmek için mücadele edeceklerdir.

Devrimimiz, işgalci faşist Türk devleti ve emperyalist devletler karşısında geri adım atmak zorunda kalmıştır. Yeni süreci yeniden örgütlerken ideolojik, politik, askeri, toplumsal olarak kendisini yeniden örgütlemelidir, örgütleyecektir. Devrim toprakları özgürleştirilene kadar işgalcilere huzur yok.

Halkımızın deyimiyle felaket tellalları böylesi anlarda çok olur. İşgal sürecinde sesini çıkarmayan-çıkaramayan, işgal diyemeyen, eylemden vazgeçtik söz söyleyemeyenler taktik geri çekilme üzerine bolca laf ederlerse şaşırmayacağız. Yaşam ve mücadele bu politik tasfiyecileri ve sosyal şovenleri utandıracak tarzda yanıt verecektir buna en ufak bir kuşkumuz yok. İşgal kırılana direniş zaferle taçlanana kadar direnişe devam. Bu son sözümüzdür.