18 Mayıs 2024 Cumartesi

Irak'ta yoksulların öfkesi

Irak halkının ayaklanması bir kez daha gösterdi ki, kapitalist sistemin keskinleştirdiği zengin yoksul çelişkisi ve hükümetlerin burjuvazilerin gözü dönük ve çürümüş temsilcileri olarak yoksul düşmanlığının yarattığı çelişki, er veya geç yoksul halkın sınıfsal ayaklanmalarını üretiyor. Emperyalist merkezlerde de, mali-ekonomik sömürgelerde de!?
Güney Kürdistan halkının geçen yılki ayaklanmasından sonra, Irak'ın Güney'inden benzer bir ayaklanma Temmuz ayının başlarında Basra'da patlak verdi. Ve ayaklanma yayılıyor.
 
Genelleşme eğilimindeki bu ayaklanma, elbette iktidar alacak örgütlülükte değil ve iktidarı almak için silahlanmış bir ayaklanma da değil.
 
Fakat ağırlıklı olarak Şii inancından kentlerdeki halkın katıldığı ama daha çok mezhep ve inançlar üstü bir ayaklanma.
 
Bağdat ve Musul'da Sünni Arap halkından ve diğer inançsal etnik kimliklerden yoksul kent halkının da ayaklanmaya kısmen katıldığı anlaşılıyor.
 
Ayaklanmaya katılanların başlıca talepleri kamu hizmetleri (elektrik ve su vb) yetersizliği ile yolsuzluğu protesto.
 
Bu iki sorunun gelir kaynağı olan özellikle Basra petrollerini simgesel kurum olarak gören ve buralara el koymayı hedefleyen ayaklanmacı halk bu kurumlara yöneldi. Gelir kaynağının halka hizmete daha fazla sunulmasını talep etti. İlk şehitlerinden bir kısmını halk bu binalardan kurşun yağdıran polislerin saldırısı altında verdi.
 
Halkın yöneldiği ikinci adres hükümetin yerel binaları oldu. Büyük çoğunluğu Şii inancından olan halk, en azından uzun süredir oy vererek hükümete getirdiği Şii partilerin hükümetine karşı ayaklanmaya cesaret edebildi. Böylece isyancı politikleşme inisiyatifi gösterdi.
 
Yine halk, İbadi'nin ve diğer Şii partilerin, Şii-Sünni çelişkisinden yararlanarak IŞİD'i yenilgiye uğrattığı, Şii halkı üzerinde etkisini güçlendirdiği momentte, Kürt federe bölgesinde referandum meydan okumasını tanklar ve Heşdi Şabi'yle ezdiği şovenist atmosferde ayaklanma girişkenliği gösterebildi.
 
Demek ki, şovenizmi ve politik mezhepçiliği, burjuva kliklerin kullanabilmesinin, halkı bu etki altında yedeklemesinin bir sınırı vardır. Emek-sermaye, yoksul-zengin sınıflar arasındaki çelişkiler bu etkiyi mutlaka aşacak mücadeleler ortaya çıkarırlar. Veya bu çelişkilerden işçi sınıfı ve kent yoksulları önünde sonunda harekete geçirilebilir.
 
Ayaklanan halk, kitle militanlığının da girişken örneklerini sergiledi.
 
Hükümet ve hükümete izin verme etkisi olan Sistani gibi, Sadr gibi Şii liderler, "halkın haklı olduğu"nu beyan eden yumuşak, İbadi Hükümeti'nin özel savaş birliklerini seferber eden en sert, her iki silahı da Hükümet'in kullanmasına rağmen, halk gösterileri sürdürdü. 22 Temmuz'a değin 12 şehit verdi, yüzlerce yaralı var. Bu sayı artabilir.
 
Elektrik tedarikçisi İran'ın, muhtemelen yeni ve kendisine mesafeli hükümet kurulmaması için baskı aracı olarak da kullanmak amacıyla Basra'ya elektriği kesmesi nedeniyle Mollalara karşı da sloganların yükselmesi, Şii halkın mezhepçiliğin etkisini aşarak harekete geçtiğini gösteriyor.
 
Her burjuva hükümetin yaptığı gibi göstericileri "IŞİD'in etkisi"yle suçlama veya başka güçlere bağlama demagojisi tutmuyor. Çıplak gerçek, Şii halkın yaşadığı kentlerin yoksul halkının, yolsuzluğa ve hizmetsizliğe karşı, Şii burjuva partilerin yönetimine karşı ayağa kalktığıdır. Halk bu ayaklanmayı sürdürebilmek için eylem içinde örgütlenmeye çalışıyor. Bu Şii burjuva partilerden bağımsız örgütlenme çabasıdır aynı zamanda.
 
Irak Şii halkının ayaklanması, iktidarı alacak örgütlü silahlı bir ayaklanma olmadığı için, Sünni Arap, Kürt ve Êzîdî, Hıristiyan halklara ne derece yayılabileceği elbette bilinemeyeceği için bir noktadan sonra, Sünni burjuva hükümet güçleri ve paramiliter tetikçileri tarafından bastırılacaktır. Fakat arkasında birçok ders ve deney bırakarak sonraki daha geniş çaplı ayaklanmalara katkıda bulunacaktır.
 
Diğer ayaklanmalardan sonra Irak halkının ayaklanması bir kez daha gösterdi ki, kapitalist sistemin keskinleştirdiği zengin yoksul çelişkisi ve hükümetlerin burjuvazilerin gözü dönük ve çürümüş temsilcileri olarak yoksul düşmanlığının yarattığı çelişki, er veya geç yoksul halkın sınıfsal ayaklanmalarını üretiyor. Emperyalist merkezlerde de, mali-ekonomik sömürgelerde de!…
 
Emperyalist işgaller, burjuva şovenist bölgesel savaşlar, dini ve ulusal savaşlar, yoksullaştırılan halkların ayaklanmalarını engelleyemiyor. Emperyalist ve bölge devletlerinin kirli savaşlarla ve mezhepsel-etnik çatışmalarla kan denizine dönüştürdüğü ama Rojava Devrimi'nin öncülüğünde umudun yaşatıldığı bölgede emekçi halk devrimlerinin ırmağı oluşmaya başlıyor.
 
Diktatör Erdoğan'ın politik İslamcılık, ekonomik yardımlar ve Kürt düşmanı şovenist atmosferle yarattığı geniş kitlesel etki de, er veya geç yoksul Sünni Türk halkının dahil olacağı yoksulların öfkesinin seferber edilebildiği sınıfsal ayaklanmalarla aşılacaktır. Çünkü Erdoğan faşizminin de gözü dönük kapitalist saldırganlığı, yolsuzluğa batmış çürümesi, işçi sınıfının haklarına da sınırsız saldırganlığı bu olası ayaklanmaların maddi koşullarını oluşturuyor.
 
Şimdi onur ve şan, mezhepçi ve şovenist etkiyi yıkarak, kopmakta oldukları Şii burjuva hükümete karşı sınıfsal tavırla ayağa kalkan Şii yoksullarınındır.