18 Nisan 2024 Perşembe

Gümüştaş: HDP'yi savunmak savaş ve işgale karşı sokağı örgütlemekten geçiyor

HDP'ye yönelik uzun yıllardır sürdürülen son dönemde kapatmaya odaklı bir şekilde yeniden yoğunlaştırılan saldırıları ESP Eş Genel Başkanı Özlem Gümüştaş ETHA'ya değerlendirdi. Gümüştaş, HDP'yi kapatmaya yönelik saldırıları durdurmanın yolunun, emekçi sol-sosyalist hareket, direnen işçiler, yoksulluğa karşı sokağa çıkan halk, özgürlük mücadelesi veren kadınlar, yaşam alanlarını savunan köylülerin yan yana gelmesinden geçtiğini vurguladı. Gümüştaş, HDP'yi savunmak için savaş ve işgale karşı sokak ayağının örgütlenmesi gerektiğine dikkat çekti.

Halkların Demokratik Partisi'nin Genel Merkez binası önünde İçişleri Bakanlığı ve saray tarafından organize edilen saldırıları, öncesinde yaşanan ikinci Kobanê gözaltı ve tutuklama saldırısında, işgalci savaştan bağımsız değil.

Türkiye halklarının en birleşik mücadele zemini olan HDP'yi kapatmaya odaklı bu saldırılar karşısında HDP'yi savunmak önemli bir görev olarak tanımlanıyor. ETHA'ya değerlendirmelerde bulunan Ezilenlerin Sosyalist Partisi (ESP) Eş Genel Başkanı Özlem Gümüştaş, HDP'yi savunmanın işgal ve savaş politikalarına karşı çıkmaktan, Gezi ve Kobanê davasında verilen karar ve gidişatı durdurmaktan geçtiğine işaret etti.

Yaşanan saldırıya ilişkin değerlendirmelerde bulunan Gümüştaş, HDP ile ittifak halindeki güçlerin tutumunu ve kurucu bileşen olarak ESP'nin "HDP'yi savunma" pozisyonuna ilişkin şunları söyledi:

İÇİŞLERİ BAKANLIĞI, SARAY TALİMATLI PROVOKASYON

HDP Genel Merkezi'ne yönelik saldırıyı nasıl değerlendiriyorsunuz?
HDP Genel Merkezi önünde son yaşanan saldırı iktidarın HDP'yle mücadele stratejisinin hamlelerinden bir tanesi. HDP'ye, HDP'nin siyaset zeminine, HDP'de cisimleşen kadın iradesine ve bütün ezilenlerin siyasal ve toplumsal taleplerinin siyasi mevzisi olma iradesine karşı tahammülsüzlük. Bunu bir kez daha görmüş olduk. Adına 'aile' dedikleri bir grupla HDP önünde bir provokasyona kalkıştılar. İçişleri Bakanlığının, sarayın talimatıyla yapıldığından kuşkumuz olmayan bu saldırıyı HDP'yi kriminalize etme, toplum önünde HDP'nin siyasi itibarını kırma hamlesi olarak okumak gerekiyor.

FAŞİST REJİM DİRENİŞ ODAKLARINI TASFİYE EDEMİYOR
AKP-MHP faşist rejimi bugünlerde bir kez daha Kürt hareketini tasfiye ve HDP'yi kapatmada somutlaşan bir siyaset stratejisi izlemeye devam ediyor. Bir kez daha savaş ve işgal politikasına, davalar, siyasi operasyonlar, tutuklamalar yoluyla siyasi soykırım operasyonlarına yöneliyor. Güney Kürdistan, Rojava ve Şengal'e dönük işgal saldırıları yanı sıra ikinci Kobanê gözaltı ve tutuklama saldırısını böyle okumak mümkün. Çünkü AKP-MHP faşist rejimi politik islamcı restorasyon programına başarı kazandıramıyor, bütün direniş odaklarını tasfiye ederek ülkede bir mezarlık sessizliği yaratma, bunun üzerine beka sorununu çözme planını da başarıya ulaştıramıyor. Bu başarısızlığın derinleştirdiği yönetememe krizi içerisinde bir kez daha direniş odaklarına, başta da Kürt özgürlük hareketine,ezilenlerin siyasi mevzisi olan Halkların Demokratik Partisi'ne keskin bir saldırı planını devreye koymuş oluyor. Genel merkez önünde yaşadığımız provokasyon girişimini bundan bağımsız görmüyoruz.

POLİTİK ÖZGÜRLÜĞÜN KAZANILMASI İÇİN HDP'Yİ SAVUNMALIYIZ

HDP'yi savunma mevzisi nasıl kurulmalı?
HDP bu topraklarda Kürt özgürlük hareketiyle emekçi sol sosyalist hareketin, programatik düzeyde iç içe geçtiği bir siyasi varlık zemini. Bu siyasi varlık zemini AKP-MHP faşist rejiminin çöktürme stratejisini başarıya ulaştıramamasındaki en belirgin direniş odağı olarak 6-7 yıldır kesintisiz bir siyasi savaşım yürütüyor. Bütün özgürlükler ve direniş odakları adına HDP faşist saray rejiminin saldırganlığına karşı birleşik bir siyasi mevzi, odak olarak direnmeyi sürdürüyor. Doğal olarak iktidarın bütün direniş damarlarını, kesimlerini susturma, bastırma, tasfiye etme ve beka sorununu bu yolla çözme stratejisinin odağında HDP duruyor. Herhangi bir siyasi partiye, fikre dönük saldırı değil rejimin kendini tümden yatırdığı bir siyasi stratejiyle karşı karşıyayız. Bu nedenle demokrasi ve politik özgürlüğün kazanılması bakımından HDP'nin savunulması hepimiz için temel bir görev, ihtiyaç.

Bu topraklarda ittifakın da birleşik siyasetin de iki temel konusu var. Birincisi Kürt özgürlük hareketiyle yan yana gelmek ve Türkiye işçi sınıfı ve emekçilerini sürekli bir Kürt düşmanlığı, şovenizm, savaş ve işgal politikalarıyla zehirleyen faşist iktidar karşısında birleşik bir direnişin örgütlenmesini başarmak.

İkinci konu ise ezilenlerin bütün siyasi ve toplumsal talepleri karşısında sokakta ve eylemli bir politik bir hat ve politik bir programı ortaya koymak. Eğer Türkiye emekçi sol hareketi, sosyalist kuvvetleri, Türkiye'deki direniş damarları ve politik odaklar bir ittifak ve birleşik siyaset ihtiyacından halklarımızın özellikle bugünkü güncel gerçeğinde buna duyulan ihtiyaçtan bahsediyorlarsa, HDP etrafında yan yana gelmek bugün en önemli kanallarından birisi. 

'7'Lİ MASA' ORTAK SÖZ SÖYLEMENİN ÖTESİNE GEÇMELİ

HDP ile ittifak halindeki 6 parti ve örgütün 'HDP'yi savunma' duruşunu nasıl görüyorsunuz?
İttifak politikalarını ve birleşik siyaset görüş açılarını HDP'yle yan yana gelme düzleminde oluşturan altı siyasi parti var. Adına '7'li masa' dediğimiz bir bileşim var. Bu bileşim değişik konularda halklarımızın taleplerini sokakta savunucusu olmak ve bu konularda yan yana duruşu örgütlemek için biraraya gelmiş durumda. Bu bileşimin gerçek bir siyaset zeminine dönüşmesi, halkların derdine derman olacak bir siyaset düzlemi üretebilmesi için sokakta politika yapmaya, halkı örgütlemeye ve bu birleşik siyaset düzlemi içerisinde yan yana getirmesine ihtiyaç var. Fakat birleşimin bugüne kadar ki görünümünün en genel düzlemlerde ortak sözleri söylemekten öteye geçemediğini ve geçmesine acilen ihtiyaç olduğunu ifade edebiliriz.

SEÇİM İTTİFAKIYLA SALDIRGANLIĞI DURDURMAK MÜMKÜN DEĞİL
Bugün emekçi sol hareketimiz AKP-MHP'ye karşı halklarımızın bağrında biriken saflaşmayı görüyor, analiz ediyor ve bunun içerisinde ve her biri örgütleyici birer öbek olarak duruyor. Halklarımız insanca yaşam talepleri, ekonomik kriz ve yoksulluk karşısındaki güvenceli yaşam talepleriyle AKP-MHP rejimine karşı derin bir saflaşma içerisindeler, rejimin savaş işgal politikaları bu saflaşmayı kitleleri kendine doğru konsolide etmesine henüz yaramıyor. Emekçi sol hareketimiz bu saflaşma içerisinde giderek işçi ve emekçilerle ve talepleriyle birleşen, onların taleplerinin bir siyasi mevzisine dönüşen birleşik siyaseti daha fazla dillendiriyor. Eğer ittifak görüş açısı sadece cumhurbaşkanlığı seçimi, milletvekilliği seçimleriyle yani bir faşist saray iktidarının seçim yoluyla değişmesi görüş açısıyla sınırlı olacaksa bugünkü saldırganlık, rejimin ortaya koyduğu siyasi çözüm stratejisi karşısında yol alması mümkün değil.

Yani AKP-MHP'ye karşı saflaşmayı derinleştireceğiz, peki bunu burjuva restorasyon temelindeki bir geçiş sürecine mi dönüştüreceğiz. Acil reformlar etrafında ve parlamentonun demokratikleştirilmesi etrafında bir dönüşüm öngörerek 2023'ü bekleyen, değişik anlarda sokaktan imtina ederek, "ilk seçimde gidecekler zaten" çağrısı etrafında toplaşan bir duruş mu örgütleyeceğiz. Esasında bütün ittifak politikalarının zayıf karnı burayı oluşturuyor. Rejim, hiçbir an ve durumda 2023'ü bekleyen, 2023'e güç biriktiren bir siyasi tarzda hareket etmiyor. Gezi yargılamasında verilen karar, Kobanê davasında süren gidişat, ikinci Kobanê operasyonu vd...

SOKAKLARI TUTMA KARARLILIĞI VE ISRARI
Saldırganlık bu düzeyde iken halklarımızın en asgari talepleri bile sokaklar, alanlar, grevler, sendikal haklar yasal baskı zor altındayken ve halklarımızın insanca yaşam talebi bu kadar acilken, emek-sermaye çelişkisi, devlet-halk çelişkisi bu kadar derinleşmişken 2023'ü ve seçimleri beklemeyi vaat etmek ve süren bütün siyasi çarpışma sahalarında sokaktan imtina etmek ya da sokakta büyük bir güç ortaya koymaktan imtina etmek yanlış bir görüş açısı olur.

Canlandığı gözlemlenen 8 Mart'ta 1 Mayıs'ta sokaklarda daha fazla yer almaya başladığı pandeminin kısıtlayıcı etkilerini, faşist saldırganlık sürecinin, siyasi savaşımın değişik ve tasfiyeci etkilerini kırmaya başladığı gözlemlenen, devrimci hareketimizin ve emekçi sol hareketin bu konuda daha özgüvenli ve daha ısrarlı olması sokakları bir siyaset, sözün, birleşik hareketin mevzisi olarak tutmakta daha kararlı ve ısrarlı olması gerekiyor.

HDP DEMOKRATİK DİRENİŞ ODAKLARIYLA İTTİFAK İÇİN ÇABALIYOR

Yoksulluğa karşı sokağa çıkan halk, insanca yaşam ve hakları için direnen işçiler, yaşam alanları için mücadele eden köylüler ve özgürlük mücadele yürüten kesimler HDP etrafında nasıl saflaştırılabilir?
Halkların Demokratik Partisi (HDP), insanca yaşam, demokratik hak ve özgürlüklerin kazanılması ve siyasal kurtuluş için bir demokrasi ittifakı çağrısı yapıyor. Çok uzun zamandır bu çağrıyı emekçi, sol-sosyalist hareket içerisinde de büyütmeye, yanı sıra kadın hareketinden ekoloji hareketine, gençlik hareketinden Alevi hareketine, işçi sendikalarından değişik tipte demokratik kitle örgütlerine kadar bütün demokratik direniş odaklarıyla ve politik öznelerle bu tartışmayı yürütmeye çalışıyor. Bugün aslında ihtiyaç olunan şey bu genişlikte bir birleşik siyaset zeminini örgütleyebilmek. HDP'yi savunmak ancak bu birleşik siyaset zemininin özgün, kristalize bir davranışı, asgari demokratik bir tutarlılık ifadesi olabilir. Esas olan HDP'nin de merkezinde durduğu, HDP'nin ve Halkların Demokratik Kongresi'nin (HDK) içinde bulunduğu bu saflaşmayı ve birleşik yan yana duruşu büyütmekle ilgili.

HDP bu konuda değişik tipte adımlar atıyor; emekçi sol hareketle görüşüyor, bileşenleri bu konuda farklı tartışmalar yürütüyor. Ve 8 Mart'ta, Newroz'da ve 1 Mayıs tablosunda gördüğümüz üzere HDP ve bileşimi olan politik özneler süren işçi direnişleri ve öncü sendikalarla buluşmak, Bodrum'dan Doğubayazıt'a zamlara karşı yükselen yoksul hareketinin sokakta bir harekete dönüştürmek konusunda adımlar atıyor. Tabi ki bu adımların karşılıklı atılmasından ve karşılıklı hareketi yakınlaştıracak mücadele programları ortaya konmasına ihtiyaç var. İşte 21 Mart ve Kürt halkımızın Newroz alanlarında söylediği en güçlü ittifak sözü ortada duruyor. "Türkiye halklarının birleşik savaşımı ve birleşik mücadelesi için buradayız" diyor. Kadın hareketi militan duruşuyla söz söylüyor, rejim karşısında dikilmekte ısrarlı, kararlı ve geri adım atmayan duruşuyla bir şey söylüyor. 

İŞÇİ DİRENİŞLERİ VE YOKSUL HAREKETİYLE BULUŞMALIYIZ
Nihayetinde değişik tipte politik öznelerin sokağa çıktığı kitlesel, yaygın, birleşik 1 Mayıs geçirdik. Fakat Ocak'tan bu yana fiili grev, işgal ve direnişlerle adeta bir bahar havası estiren işçilerin alanlarda politik öznelerle buluşması, mücadelenin siyasi talepleriyle ve özneleriyle buluşması bakımından zayıf bir 1 Mayıs geçirdiğimizi söyleyebiliriz. Bu noktanın hem politik özneler, siyasi parti ve örgütler tarafından hem de öncü sendikal kuvvetler bakımından çözülmesi ve çözümlenmesi gerekiyor. HDP bu noktada önemli bir adım attı, bileşenleriyle birlikte 1 Mayıs'ı hem Türkiye'den hem Kürdistan'dan sahiplenen güçlü pratikler örgütledi. Bu durumu bir siyasi çizgi tutarlılığı, sözün eyleme işleyen yanı olarak ifade etmek mümkün. Fakat aynı şeyin sendikalar, işçi hareketi cephesinden geliştirmeye ihtiyaç var. İşte bu nokta belki HDP etrafında kurulan 'altılı masa'nın da üzerine çok düşüneceği, Birleşik Mücadele Güçleri'nin (BMG) de kendine vazife edeceği HDP bileşeni olarak aynı zamanda işçi direnişleri içerisinde organik olarak yer alan kuvvetler olarak bizim de üzerine düşüneceğimiz bir şey.

Önümüzdeki dönem işçi direnişleriyle, hareketleriyle, Bodrum'dan Doğubayazıt'a kadar yani Türkiye ve Kuzey Kürdistan'da ekonomik krizin etkileriyle belirleyici hale gelen yoksul hareketiyle buluşmak en esaslı politik mücadele hattımız olmalı, olacak. Bu noktada hem bir halk isyanı olarak Gezi'nin yıldönümünü görmek ve hazırlanmak hem daha özgün biçimde 1 Mayıs'ın, işçi direnişlerinin ortaya koyduğu tablodan 15-16 Haziran'a hazırlanmak önemli iki politik görev olarak önümüzde duruyor.

EMEKÇİ SOL HAREKET HDP'Yİ SAVUNMAK İÇİN SAVAŞ VE İŞGALE KARŞI DURMALI

Tekrar HDP'yi savunma konusunu dönersek ne söylersiniz?
HDP'yi savunmanın iki özgün noktası var. Bunlardan birisi HDP'ye dönük kapatma davası ve süren Kobanê kumpas davasında bir siyasi kararlılığın ortaya çıkarılması. Bu konularda hem partimiz hem de HDP'nin birleşeni olan bütün kuvvetler net bir irade birliği içerisinde. Bu davalarda yargılanan arkadaşlarımızın sahip çıktığı siyasi çizgimizi büyütmek ve sahiplenme çizgisini geliştirmek önemli noktalar. Ve bunlar konusunda çalışmaya devam ediyoruz.

HDP'yi kapatmanın bütünleştiği esas konu ise hükümetin savaş ve işgal politikasına karşı geliştirilecek mücadele çizgisi. Biz aslında esas olarak bu noktada HDP dışında kalan tüm kuvvetlere, emekçi sol-sosyalist harekete güçlü bir çağrı yapıyoruz. Eğer Türkiye'den bu saldırı ve işgal politikasına güçlü bir yanıt, tutum gelişmez ise en özel mücadele alanlarında, sahalarında savaşa karşı ses çekinik ve ikircimli biçimde ifade edilirse bu saldırganlığın önünü almak mümkün olmayacak. 
HDP süren davalara karşı aldığı tutumla buna karşı bir barikat oluyor. Binalarını savunarak, seçilmişleriyle, örgütüyle buna karşı duruyor. Esas yapılması gereken bu savaş ve işgale birlikte hayır diyebilmek, birlikte karşı koyuşu örgütleyebilmek. Esas olarak bunun çağrısını yapıyoruz. 

BÜYÜK KONGREMİZLE GÜÇLÜ BİR YANIT OLACAĞIZ
Bugünlerde HDP'nin de çağrıcısı olduğu merkezinde durduğu halk buluşmaları örgütleniyor. Sayısız kentte ve HDP'yle yan yana gelen siyasi partilerin de içinde olacağı buluşmalar bunlar. Demokrasiyle, özgürlüğün kazanılması bakımından ortak tartışmanın, ortak yol arayışının maddileşmesini beklediğimiz tartışmalar. Buralarda emekçi halkımızla ve tekil tekil kendi talepleri etrafında direnen bütün kesimlerle buluşmayı ve ortak bir mücadele programı çıkarmayı önümüze koymuş durumdayız. Böyle bir çalışmayla hem birleşik siyaset konularını maddileştirmeye hem de sokakta politikanın konularını somutlamaya çalışıyoruz ve aynı zamanda HDP'nin konferanslarına ve rejim karşısında çok güçlü bir yanıt olacağını inandığımız büyük kongresine hazırlanıyoruz.