1 Mayıs 2024 Çarşamba

Efrîn?de kaçırılan kadınlar üzerine

Suriye Kadın Meclisi, dün çok önemli bir açıklama yaptı. Efrîn?de en az 119 kadın kaçırıldı. Bunun anlamı şu; en az 119 kadın cinsel saldırıya, tecavüze maruz kaldı.
Yeryüzünün her yerinde savaşların ve işgallerin en büyük mağduru kadınlar ve çocuklar. Bu, dün de böyleydi. Yaşlı dünyamız ve insanlık savaşlardan ve işgallerden çok çekti, ancak en çoğunu da kadınlar ve çocuklar çekti. Çünkü her ikisinin bedenleri işgalciler, ordular, çeteler, özetle erkek iktidarlar tarafından birer ganimet olarak görüldü, görülüyor. 
 
Bosna-Hersek'te 1992-1995 yılları arasında yaşanan savaşta binlerce Boşnak, Hırvat ve Sırp kadın tecavüze uğradı. Gerici iç savaşın tarafları, düşmanına kendi gücünü göstermek için kadınları hedef aldı. Kadınlar, 2003 yılında Tecavüze Uğramış Savaş Mağduru Kadınlar Derneği'ni kurup, yaşadıklarını anlatmaya başladığında vahşetin boyutu gözler önüne serildi. Elbette, ortaya çıkarılan toplu mezarlar, kayıplar anısına dikilen mezar taşları, coğrafyanın bir uçtan diğerine ölüm tarlasına çevrildiğini gösteriyordu. Ancak çok açık ki, “kadın hakikati” savaşta da görünmeyendir. Kadınların yaşadığı şiddet toplam içinde “ihmal edilebilir” kabul edilir. Dernek Başkanı Bakira Haseçiç, 2010 yılında verdiği bir röportajda, “25 bin kadının ifadesini Lahey’deki mahkemeye ulaştırdık” diyordu. Bunun anlamı şu: 25 bin Hırvat, Sırp ve Boşnak kadın tecavüze uğradı. Bu korkunç bir rakam. 
 
Fransız sömürgeciliğinin, Cezayir halkına yaptıklarını hatırlayalım. 45 bin insan katledildi, binlerce kadın tecavüze uğradı. Fransız askerlerinin tecavüz ettikleri Cezayirli bir kadınla çektirdiği fotoğraf, insanlığın utanç belgesi olarak kaldı. 
 
 
2013 yılının Eylül ayıydı. Devrimden önce Esad ve ailesinin Efrîn’de zaman zaman tatil için geldiği bir bölge, kamp haline getirilmişti. Demokratik özerk yönetim, cihatçı El Nusra çetelerinin işgal ettiği köylerden kaçan Kürtleri ve Arapları, bu kampa yerleştirmişti. Aynı yılın Ağustos ayında çeteler, Til Eran köyünde katliam gerçekleştirmişti. Köyden kaçmayı başarabilen birkaç aile ile bu kampta karşılaştım. İki kadın tanık oldukları vahşeti anlatmıştı. Başları kesilen, canlı canlı yakılan insanlar. Anlattıklarını dinlemek bile büyük bir azaptı. Dinlediklerim arasında aklımdan çıkaramadığım kadınlardan birinin anlattığı tecavüzdü. Kendi kendine konuşur gibi anlatmaya başlamıştı. Komşusunun çetelerin tecavüzüne uğradığını anlatıyordu. Konuşması bittikten sonra bir süre daha başını yerden kaldırmamıştı. Sonra bir şey demeden yanımızdan kalkıp gitmişti. Daha önce de tecavüze uğrayan kadınları dinlemiştim ve yaşadıkları işkenceyi, başkalarının başına gelmiş gibi anlattıklarına tanık olmuştum. Hala eminim ki, o genç kadın anlattığı kendisiydi. 
 
2018 yılına geldik. Bu beş yıl içerisinde Efrîn, başta kadınlar ve çocuklar olmak üzere zulümden kaçanların sığındıkları bir vatandı. Ama bugün Türk devleti ile çetelerinin işgali altında ve kadınlar yine kaçırılıyor, tecavüze maruz kalıyor. Suriye Kadın Meclisi, dün çok önemli bir açıklama yaptı. Efrîn’de en az 119 kadın kaçırıldı. Bunun anlamı şu; en az 119 kadın cinsel saldırıya, tecavüze maruz kaldı. 
 
Bir dönem kadınların korunmak için sığındığı Efrîn'de şimdi kadınların can güvenliği yok. Bunun baş sorumlusu da “halkı zulümden kurtarma ve özgürleştirme” iddiasıyla Efrîn'e giren AKP/Saray diktatörlüğü. 
 
İşgalcilerin ve çetelerinin yöntemleri ne kadar da birbirinin aynı. Amerikan emperyalizmi de özgürleştirmek için Irak’ı işgal ettiğinde, kadınların tutuldukları Ebu Gureyb Cezaevi'nde tecavüze maruz kaldıkları ortaya çıkmıştı. Faşist dinci DAİŞ çeteleri, 3 Ağustos 2014'de Şengal'i işgal ettiğinde Êzidî kadınların payına da kaçırılmak, tecavüze uğramak düşmüştü. Sonradan öğrendik ki, işgal altında tuttukları Rakka’da “kadın pazarları” kurmuşlar. 3 bin Êzidî kadından hala haber yok. 
 
 
Şimdi aynı trajediyi kadınlar Efrîn’de yaşıyor. Komünü, akademisi, asayişi, kültür merkezi, kadın evi ve kooperatifi ile kadından yana bir yaşamın inşa edildiği Efrîn, Türk devletinin ve çetelerinin işgali ile kadınlar için bir mezar haline geldi. Bir kez daha yazıyorum ki; bunun sorumlusu da Erdoğan ve Saray iktidarıdır.
 
Erdoğan, 2006 yılının Mart ayında ayaklanan Diyarbakır halkına, "Kadın da olsa çocuk da gereği yapılacaktır" demişti. O gün orada “gereğini” yaptılar. Daha önce öldürülen 14 gerillanın yanına 14 de sivil insanın cenazesi eklendi. Aralarında çocuklar da vardı. 
 
Şimdi Efrîn'de "gereğini" yapıyorlar. İşgalin başladığı 20 Ocak'tan bu yana 259 sivil öldürüldü; bunların 56'sı kadın ve 46'sı çocuk. 707 sivil yaralandı; bunların da 104'ü kadın ve 155'i çocuk. 
 
İşgal son bulmadığı sürece Efrîn’de kadınların ve çocukların yaşam güvencesi yok. İşgalin son bulması da Erdoğan diktatörlüğünün durdurulmasına bağlı. Başka bir ifadeyle; 24 Haziran’da bu kez başta kadınlar olmak üzere halklar gereğini yaparsa, Erdoğan faşizmi durdurulabilir ve kadından yana bir yaşam için büyük bir nefes alınabilir. Bu tarihsel eylemin adresini söylemeye gerek var mı? Ama söylemeden de geçmeyeyim; elbette HDP.