3 Mayıs 2024 Cuma

Buldan'dan Leyla Güven uyarısı: Yarın çok geç olabilir

Partisinin grup toplantısında konuşan HDP Eş Genel Başkanı Buldan Buldan, 62 gündür açlık grevinde olan Leyla Güven'in vücudunun sıvı alımını kabul etmediğini belirterek, "kritik aşamada" olduğu söyledi. Buldan, Güven'in eylemi için de "Bu sese ses vermek vicdani ve ahlaki bir duruştur. Yarın çok geç olabilir"diye ekledi.
Halkların Demokratik Partisi (HDP) Eş Genel Başkanı Pervin Buldan, partisinin grup toplantısında 9 Ocak 2013 tarihinde katledilen üç Kürt kadın siyasetçi, cezaevlerinde devam eden açlık grevleri, tecrit ile yerel seçimlere ilişkin konuştu.
 
Mamak TOKİ işçilerinin de katıldığı yeni yılın ilk grup toplantısını yaptıklarını belirten Buldan, 2018 yılının mücadele ve direniş yılı olduğunu ifade etti. Buldan, "Yılmadık, diz çökmedik, boyun eğmedik, susmadık. Direndik, mücadele ettik. Demokrasi, özgürlük, barış, eşitlik ve adalete olan umutların sönmesine izin vermedik. 2019 yılının da yoğun bir mücadele sürecine sahne olacağını belirtmek isterim. Zalimin zulmü olduğu sürece, mazlumun da direnişi bitmeyecektir. Faşizm bu topraklardan gidinceye kadar mücadele ve direnişimiz güçlü bir biçimde sürecektir. Asla yılmak yok, korkmak yok, geri adım atmak yok. Dönen dönsün biz dönmeyiz yolumuzdan" diye belirtti. 
 
'HDP VARSA CESARET VAR'
 
Buldan, şöyle devam etti: "Hiç kimse bu karanlık günlere bakarak karamsarlığa kapılmamalıdır. Her gecenin sonu aydınlıktır. Her kışın sonu bahardır. HDP varsa umut var, HDP varsa cesaret var, HDP varsa özgürlük türküleri ve halayları var. HDP varsa başarı ve zafer var! Hep birlikte başaracağız, hep birlikte kazanacağız! Özgürlüğün faşizm, adaletin hukuksuzluk, aydınlığın karanlık, barışın savaş, alınterinin sömürü karşısında galip geleceği o güzel günleri hep birlikte karşılayacağımız günler yakındır."
 
9 Ocak tarihinde Paris'te katledilen üç Kürt kadın siyasetçi; Sakine Cansız, Leyla Şaylemez ve Fidan Doğan'ı anan Buldan, "Sakine Cansız ve arkadaşları İmralı görüşmelerinin kamuoyuna duyurulduğu, barışa dair umutların yeşerdiği günlerde katledildi. Bu saldırıyı düzenleyen zihniyet barışı ve çözüm sürecini, mücadelenin öznesi Kürt kadınlarını hedeflemişti. Çünkü kadınlar savaşın en büyük mağdurları olarak barışın en güçlü savunucusu olmuşlardır hep. Zaten bu yüzden 5 Ocak 2016'da Silopi'de yine kadın özgürlük mücadelesinin simgeleri olan bir başka üç kadın, Sêvê Demir, Pakîze Nayır ve Fatma Uyar katledildi. Buradan Sakineleri ve Seveleri bir kez daha saygıyla ve minnetle anıyoruz" dedi.
 
LEYLA GÜVEN 62 GÜNDÜR EYLEMDE
 
PKK Lideri Abdullah Öcalan üzerindeki tecridin kaldırılması talebiyle 62 gündür açlık grevinde olan DTK Eşbaşkanı ve Hakkari Milletvekili Leyla Güven'in açlık grevi eylemine dikkat çeken Buldan, "Paris katliamının emrini verenlerin o günkü amacı neydi? Leyla vekilimizin bugün sonlandırılmasını istediği tecridi o süreçte başlatmaktı. Süreci bitirmekti. Nitekim 5 Nisan 2015 tarihi itibariyle tecridi devreye sokarak süreci bitirdiler. Bu nedenle Paris Katliamıyla tecrit politikası arasında doğrudan bir bağlantı ve işbirliği bulunmaktadır. O gün katliam emrini verenler, bugün tecridi sürdürenlerdir! Bu kadar net söylüyorum! İşte Leyla Güven, Sakine'nin canıyla uğruna bedel ödediği barış umutlarının sönmemesi için, tecrit karanlığının sona erdirilmesi için tam 62 gündür açlık grevinde" diye konuştu.
 
Buldan, sözlerini şöyle sürdürdü: "Leyla Güven direnişin adıdır. Leyla Güven, barışa giden yolu açmaya çalışan bir barış kadınıdır! Bir barış güvercinidir! Leyla Güven cesarettir, umuttur! Kararlılıktır! Bugüne değin barış ve demokrasi mücadelesinin hep ön saflarında yer aldı. Bu yüzden de cezaevi ikinci evi oldu. Babasını kaybettiğinde de cezaevindeydi. Geçtiğimiz Cuma annesini kaybetti ve yine cezaevinde, üstelik açlık grevinde ve açlık grevinin 62'nci gününde. Bir kez daha değerli annesine Allah'tan rahmet, Leyla vekilimize başsağlığı diliyorum."
 
Leyla'nın sağlık durumuna ilişkin de bilgi veren Buldan, şuana kadar en az 14 kilo kaybının olduğunu kaydederek şu bilgileri verdi: "Tansiyonu sürekli düşüyor. Mide bulantısı ve en hayati sağlık sorunu ise bünyesinin sıvı tüketimini kabul etmiyor olmasıdır. Leyla Güven, artık kritik sürece girdi. Dile bile kolay değil artık, 62 gün. Leyla hukuksuzca tutulduğu cezaevinde bedenini açlığa yatırarak bu ülkenin geleceği için, barışı için güçlü bir mesaj veriyor. Elinde olan tek aracı kullanarak sesini duyurmaya çalışıyor. Peki, yeterince duyuluyor mu bu ses? Bu sese güçlü bir şekilde ses veriliyor mu? Ülkedeki sefaletin kaynağı olan, savaş politikalarının sonlanması için değil mi Leyla'nın direnişi. İmralı'yla birlikte tüm ülkeyi esaret altına alan tecridin bitirilmesi için değil mi bu direniş. Adaletsizlik, talan, riya hayatın her alanına hakim olmuşken, sıradan vatandaşa dahi nefes aldırmayan bu baskı ortamının bitirilmesi için değil mi Leyla'nın direnişi. Bu sesi duymak bu sesi duyurmak işte bu yüzden önemlidir. Bu sese ses vermek vicdani ve ahlaki bir duruştur." 
 
'LEYLA'NIN ÇIĞLIĞI BİZİM ÇIĞLIĞIMIZDIR'
 
Aynı taleplerle cezaevlerinde açlık grevlerine giren 150'yi aşkın tutsağın olduğunu hatırlatan Buldan, şunları dile getirdi: "Buradan tüm demokrasi güçlerine, bu ülkenin bugününden memnun olmayan, geleceğinden endişe duyan herkese sesleniyorum: Leyla sizler için bu açlık grevinde, tecrit bitsin bu ülkeye barış umudu yine gelsin diye açlık grevinde. Bu ülke bir grup Saray eşrafının elinde tükenmesin, talan edilmesin, paramparça olmasın diye açlık grevinde. 16 Aralık'tan bu yana giderek artan katılımlarla devam eden açlık grevleri, demir parmaklıkları aşan, duvarları yıkan ve dayatılan esarete karşı özgür bir iradeyi kendi yaşamları pahasına sahiplenen bu büyük direnişin başta iktidar olmak üzere herkes tarafından doğru okunması gerekmektedir. Yoksa yarın çok geç olabilir. Leyla'nın sesi, çığlığı bizim sesimiz ve çığlığımızdır. Tecrit kalkana kadar haykırmaya devam edeceğiz. Bu karanlık tecrit ya bitecek, ya bitecek."
 
Buldan'in, gündeminde yerel seçimler de vardı. 31 Mart yerel seçimlerinin demokrasi ve faşizm arasında ki bir referandum olduğunu dile getiren Buldan, "AKP'nin 16 yıllık iktidarının ülkeyi ve toplumu getirdiği nokta budur, çöküştür. Krizle, istikrarsızlık ve bölünme tehdidiyle, korkutmayla toplumu ve ülkeyi yönetmeye çalışan, yönetemeyen bu iktidara dur demek için 31 Mart seçimleri tarihi bir fırsat yaratmaktadır. Demokrasiden, özgürlüklerden, emekten, barıştan ve adaletten yana olan, bir arada yaşama iradesine sahip herkesin, tüm kesimlerin yaşanan bu karanlık tablo karşısında ortak bir duruş göstermesi, demokratik tutum alması gerekir. Yan yana gelmez, güç birliği yapmaz isek, bu ülkeyi ve toplumun geleceğini faşizmin karanlığına teslim etmiş oluruz. O yüzden bu seçimlerde demokratik güç birliği yapılması herkesin ortak görev ve sorumluluğudur. 24 Haziran'da gösterdiğimiz başarıyı 31 Mart günü ikiye katlayacağız. Son derece kararlı ve iradeliyiz" dedi.
 
'KAYYUMLAR VALİZLERİNİZİ HAZIRLAYIN'
 
Buldan, 30 il ve ilçe merkezlerinde iktidarın baskılarına rağmen halk oylamasını gerçekleştirdiklerini söyleyerek, yakında adayları kamuoyuyla paylaşacaklarını belirtti. Halk oylamalarının 31 Mart'ın provası olduğunu sözlerine ekleyen Buldan, "Analar, kadınlar, gençler, STK temsilcileri, parti üyelerimiz büyük bir coşku içinde oy kullandılar, iradelerini belirlediler. Şimdi halkımız sabırsızlıkla 31 Mart seçimlerini beklemektedir. Belirlenen adaylar halkımızın adaylarıdır. Alın size demokrasi, alın size halk iradesi. İşte sandık, işte halk iradesi! Kayyumlara diyeceğim tek bir şey var: Şimdiden valizlerinizi hazırlayın. Çünkü birer birer gideceksiniz" diye konuştu.
 
HDP'nin bölgede gerçekleştirdiği ittifaka değinen Buldan, şunları ifade etti: "Halkımız müsterih olsun. Sizin onay vermeyeceğiniz, hiçbir adımı atmadık, atmayız. Bizim partimiz AKP-MHP ittifakını bitirecek kilit partidir. Kürtlerin bu seçim ittifakı önemli, anlamlı ve değerli bir aşamadır. İttifak içerisinde bulunan siyasi partilerin değerli temsilcilerine göstermiş oldukları bu duyarlılık ve işbirliği anlayışından dolayı huzurlarınızda teşekkür ediyorum. Kürtlerin iradesini yok sayan gaspçı kayyum zihniyeti kurduğumuz bu ittifak karşısında şimdiden kaybetmiştir, kaybedecektir. Bu kesindir. AKP-MHP ittifakı bölgede sandığa mutlaka gömülecektir. Bundan kimsenin şüphesi olmasın." 
 
Ekonomik krize de değinen Buldan, "Barışın maliyeti siyasal sorumluluktur ve sonucu refahtır. Ama savaşın maliyeti toplumsal yıkım ve ekonomik krizlerdir. İşte bugün yaşanan krizin nedeni barış sürecinin iktidar eliyle yıkılmasıdır. Barış süreci yıkılınca ekonomi de buna dayanamadı ve dibe vurdu. Demokrasi ve adalette baş aşağı giden bir ülke, ekonomide de uçurumdan aşağı yuvarlanmaktadır. Memur aldığı maaş ile alım gücü zayıfladı ama geliri o oranda artmadı; taksici benzini, mazotu daha pahalıya aldı ama geliri artmadı; küçük esnaf aldığı her ürünü daha pahalı aldı ama bu oranda satış yapamadı, üstelik bir de yüksek faizli kredilere mahkûm edildi. Grev yasak, insanca yaşam ve ücret talep etmek yasak! Ülkede satmadıkları bir yer kalmadı. Şimdi Sur'da yerle bir ettikleri yerlerdeki taşınmazları satılığa çıkartıyorlar. Gaspçı kayyum, giderayak Sur'u satmaya kalkıyor. Bu zihniyetin sahipleri satılık olabilir. Ama Sur satılık değildir. Bunu böyle bilin" dedi.
 
'KADIN ERKEK EŞİTLİĞİNE İNANMAYAN SİYASİ ZİHNİYET VAR'
 
Akademisyen Ceren Damar'ın katledilmesi ile ilgili üniversite özerkliği ile akademik özgürlüklerin büyük bir saldırıyla karşı karşıya olduğunu belirten Buldan, yaşanan bu olayın Türkiye'de akademinin vardığı vahim noktayı gösterdiğini söyledi. Buldan, Ceren Damar'ın katledilmesinin kadına yönelik şiddetin boyutunu da gösterdiğini belirterek, "Bu cinayetin sorumlusu üniversiteleri siyasetin, paranın, rantın ve tarikatların vesayeti altına alan iktidardır. Öğrenciyi müşteri, akademisyenleri ise onlara hizmet sunan çalışanlara indirgeyen zihniyettir. Bu cinayetin sorumlusu üniversitelerin etik kurallarını hiçe sayan, pankartların, özgür düşüncenin giremediği üniversitelere bıçak, tabanca, sopa sokan siyaseten yandaş öğrenciye göz yumanlardır. Hep söyledik, söylemeye devam edeceğiz. Kadın cinayetleri politiktir. Katledilen her bir kadın cinayetinin arkasında erkek devlet, erkek yargı gerçeği vardır. Kadın erkek eşitliğine inanmayan siyasi zihniyet vardır" dedi.
 
Buldan, Türkiye'nin Suriye'ye dönük operasyon açıklamalarını eleştirerek sözlerini şöyle sürdürdü: "Ankara'nın göbeğinde öğretim üyesi bir kadının can güvenliğini sağlayamayan iktidar, Menbiç'e girecekmiş! Türkiye'nin güvenliğini sağlayacakmış! Türkiye'nin kamusal güvenliğini ancak barış politikalarıyla sağlayabilirsiniz, müdahale planlarıyla, tankla, topla değil! Türkiye'nin güvenliğini Kuzey Suriye değil, AKP'nin izlediği hegemonik politikaları tehlikeye sokuyor. Cihatçı çetelere verdiğiniz destek, ülkenin güvenliğini tehlikeye atıyor. AKP iktidarının Kuzey Suriye'ye müdahale planlarının amacı, Suriye'de istikrarsızlığı, savaşı ve krizi tırmandırmaktır. Türkiye, Suriye'de çözüm istemiyor. Suriye'de halkların, kendi demokratik yönetimlerini inşa etmesini istemiyor. İstikrara kavuşmuş Demokratik Suriye istemiyorlar. Suriye'de kriz ve çatışma sürsün ki, iktidar da bu krizden, çatışmadan nemalansın, oy devşirsin." 
 
'BU YÜZDEN Mİ EFRİN'İ TALAN ETTİNİZ'
 
AKP'nin yerel seçimler öncesi Kuzey Suriye'ye dönük planlar yaptığını belirten Buldan, şu ifadeleri kullandı: "Rojava'yı, Kuzey Suriye'ye girmek için, Kürt, Arap, Türkmen ve diğer halkların yarattığı ortak yaşamı yıkmak için hazırlık yapılıyor. Suriye'de geriletilen IŞİD'i ve diğer çetelere yeniden alan açmaktır amaçları. İktidar sözcüleri çıkmış, IŞİD'le mücadeleden söz ediyor! Siz mi IŞİD'le mücadele ediyorsunuz? Kim inanır ki buna? IŞİD'le petrol ticaretinizi tüm dünya biliyor! Kimi kandırıyorsunuz? IŞİD'i bitiren Suriye Demokratik Güçleri'dir. Bunu tüm dünya biliyor! Erdoğan'ın sözcüsü çıkmış, 'Suriyeli kardeşlerimiz arasında asla ayrımcılık yapmıyoruz'  diyor.  'Kürt kardeşlerimiz' ifadesini kullanıyor. Bu yüzden mi Efrin'e girip, Kürtleri kendi topraklarından sürüp, oraya çeteleri yerleştirdiniz, zeytinlikleri talan ettirdiniz? Ayrımcılık yapmadığımız için mi Efrin'de Kürtçe tabelaları çetelere söktürüp attırdınız? Bütün yerleşim yerlerinin adını Türkçeleştirdiniz?"
 
Buldan, sözlerini şöyle tamamladı: "Bu karanlık dönemi mutlaka aşacağız! Bu gemi bu limana mutlaka ulaştırılacaktır! Umutla, kararlılıkla, inatla hep birlikte bu yolda yürümeye devam edeceğiz! Gece gündüz çalışacağız! Gitmediğimiz yer, çalmadığımız kapı, sıkmadığımız el bırakmayacağız. Umudu ve cesareti her yere yayacağız ve göreceksiniz ki, bu sürecin sonunda kazanan bizler olacağız, halklarımız olacak! Barış olacak! Demokrasi olacak."