Toplumsal cinsiyet, cinsel yönelim kavramlarının kullanılması yasaklanıyor

Adalet Bakanlığı'nın yasa taslağından sonra şimdi de Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı, LGBTİ+ ve kadın özgürlük mücadelesinin toplumsal cinsiyet, cinsel yönelim gibi kavramlarının kullanılmasını hedef aldı. Bakanlık gönderdiği yazıda, bu kavramların kullanılmaması talimatını verdi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın, 2025 yılını "aile yılı" ilan etmesinin ardından "toplumsal cinsiyet", "cinsel yönelim" ve LGBTİ+ kavramlarının kullanılmasına da yasak getiriliyor.
Adalet Bakanlığı tarafından hazırlanan ve 23 Ocak'ta Cumhurbaşkanı Erdoğan tarafından açıklanan 4. Yargı Reformu Strateji Belgesi esas alınarak kanun teklifi taslağı oluşturulmuştu. Oluşturulan taslakta Medeni Kanun ve Ceza Kanunu'nda LGBTİ+'ları açıkça hedef alan değişiklikler yapılması öngörülürken, "biyolojik cinsiyet" ifadesinin Ceza Kanunu'na eklenmesi ve LGBTİ+ ifade biçimlerinin ve LGBTİ+ ifade biçimlerinin yasaklanması planlanmıştı.
Henüz yasa taslağı Meclis Genel Kuruluna gelmedi, yasalaşamadı, ama AKP taslağın içeriğini adım adım uygulamaya koyuyor. Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı 2 Mayıs'ta bakanlık bünyesindeki müdürlük ve daire başkanlıklarına genelge göndererek, "toplumsal cinsiyet" gibi kadın özgürlük mücadelesinin ve LGBTİ+'ları tarif eden kavramlarının kullanılmamasını istedi.
LGBTİ+ KAVRAMLARI YASAKLANIYOR
Bakanlığa bağlı 81 il müdürlüğü, Kadının Statüsü Genel Müdürlüğü, Engelli ve Yaşlı Hizmetleri, Çocuk Hizmetleri gibi birimlerin yanı sıra Avrupa Birliği ve Dış İlişkiler Dairesi Başkanlığı'na da gönderilen yazıda, "toplumsal cinsiyet", "cinsel yönelim", "LGBTİ+" kavramlarını, "aile kurumuna ve nesillere zarar veren" olarak tanımladı. Bakanlık, "bazı kavram ve politikaların evlilik ve aile müesseselerini tahrip eden, kadınlara, çocuklara ve toplum yapısına zarar veren nitelikler taşıdığı"nı iddia etti. Yazıda, ulusal ve uluslararası toplantılarda, hizmet içi eğitimlerde ve kamuoyuna yönelik farkındalık çalışmalarında da bu kavramların kullanılmaması talimatı verildi.
Gönderilen genelgede, "Kadın ve erkeği ifade eden cinsiyet (sex) ifadesinin yerini son yıllarda artan ölçüde toplumsal cinsiyet/toplumsal cinsiyet kimliği (gender ve gender identity) almaya başlamıştır. Söz konusu kavramın, uluslararası düzeyde biyolojik cinsiyetin ötesinde farklı anlamlarda toplumsal hayata menfi etkisi olabilecek gündemleri barındıracak şekilde kullanıldığı görülmektedir. Bu kavramlar, cinsiyetin 'sosyal inşa'dan ibaret olduğunu, kişilerin beyanı ile belirlenebildiğini ve iki cinsiyet dışında değişken cinsiyet kimliklerinin mevcut olduğunu öne süren taraflarca, iki cinsiyete özel biyolojik nitelikler ile ihtiyaçları değersizleştirecek yahut yok sayacak şekilde kullanılmaya başlanmıştır" denildi.
ULUSLARARASI SÖZLEŞMELERE SALDIRI MESAJI
Uluslararası kuruluşlarca hazırlanan temel politika dokümanlarının da "ülkemizin politika öncelikleriyle uyumluluğu bakımından" incelenmekte olduğu kaydedilen yazı, İstanbul Sözleşmesi'nin ardından Türkiye'nin imzacısı olduğu diğer sözleşmelere de saldırı olacağını gösteriyor.
AKP kadın özgürlük mücadelesinin ve LGBTİ+'ların kavramlarına savaş açsa da Türkiye'nin halen taraf olduğu Kadına Karşı Her Türlü Ayrımcılığın Önlenmesi Sözleşmesi (CEDAW), toplumsal cinsiyet eşitliğini hem anayasal hem de siyasi alanda temel bir yükümlülük olarak tanımlıyor.