8 Mayıs 2024 Çarşamba

Tahtakurusundan pantolona Saray diktatörlüğü

İsmail?in ölümünün ardından ?Ben ölürsem bu çocuk ne yer ne içer?? diye düşünmemiş. Demek ki pantolon bahane, muhalefet şahane? diye yazan Engin Ardıç?ın ruh sağlığı çok mu yerinde? Belli ki, kapıkulluğu şirazeyi kaybettirmiş.
Diktatör Erdoğan, geçtiğimiz günlerde burnu kafdağında ekonomik kriz ile ilgili açıklama yaptı: Kriz miriz yok.
 
Bu açıklamasıyla kimi inandırdı?
 
Hiç kimseyi. Belki Saray soytarıları inanmış ya da inanıyor gibi yapmış olabilir.
 
Ama o kadar.
 
Çünkü Erdoğan, “Yok” deyince, ekonomik kriz ortadan yok olmuyor.
 
İşin kötüsü, Erdoğan’ın bu konuşmasının üzerinden çok geçmeden damadı olan Hazine ve Maliye Bakanı Berat Albayrak’ın açıkladığı “yeni ekonomik program” krizin itirafı niteliğindeydi.
 
Programda neler vardı?
 
Örneğin enflasyon beklentisi artırıldı; yüzde 20.8. AKP’nin en büyük vaadi enflasyon ile işsizliği düşürmek değil miydi? Hükümetin artık yüzde 20’nin üzerinde bir enflasyon beklentisi var.
 
Madem ekonomik kriz yoktu, enflasyon beklentisi oranı neden artırıldı?
 
Aynı zamanda ekonomik büyüme hedefi de düşürüldü. 2019 yılı için yüzde 5 olarak öngörülmüştü, bu oran yüzde 2,3 düzeyine çekildi.
 
Soru aynı: Madem ekonomik kriz yoktu da, neden büyüme hedefi değiştirildi?
 
Elbette, derin bir ekonomik kriz yaşanıyor ve bunun sonucu yoksulluk, işsizlik ve açlığın daha da derinleşmesi ve yaygınlaşması. Ekonomistlere göre, yeni büyüme oranı en az 1 milyon kişinin işsiz kalmasına yol açabilir. Bu durum, işçilerin kıdem tazminatı gibi haklarının ortadan kaldırılması sonucunu da doğrulabilir.
 
Rakamların dışında, ekonomik kriz, emekçilerin yaşamında daha başka biçimlerde de etkisini gösteriyor, üstelik acı biçimde.
 
Geçtiğimiz günlerde Kocaeli’nin Körfez ilçesinde bir baba, yoksulluk nedeniyle yaşamına son verdi. İsmail Devrim, liseye giden oğlunun ihtiyacı olan pantolonu alamadığı için yaşamaktan vazgeçti. Eşi bir sabah kalktığında, banyoda İsmail’in cansız bedenini buldu. İsmail’in ölümünün ardından Saray’ın kalemşörleri, yargısı, kurumları harekete geçti. O’nu hedef aldılar, Valilik “Psikolojik sorunları var” açıklamasını yaptı.
 
Bilindik Saray entrikaları.
 
Gerçekten de İsmail’in ruh sağlığı bozulmuş olabilir. Bu bir ihtimal.
 
Ama neden?
 
Sadece bireylerin değil koca bir toplumun ruh sağlığının bozulmasında AKP/Saray iktidarının politikalarının etkisi yok mu?
 
İsmail’in ölümünün ardından “Ben ölürsem bu çocuk ne yer ne içer?’ diye düşünmemiş. Demek ki pantolon bahane, muhalefet şahane” diye yazan Engin Ardıç’ın ruh sağlığı çok mu yerinde? Belli ki, kapıkulluğu şirazeyi kaybettirmiş.
 
Bir tek İsmail’in ölümü değil ki… Urfa’da bir hafta önce bir genç, milletvekilinden iş istedi. Olumsuz yanıt alınca üzerine benzin dökerek kendini yaktı.
 
Saray’a göre yanıtı kolay; psikolojik sorunları var.
 
Hükümetin ekonomi ve savaş politikaları, maalesef bu trajik olayları daha da artıracak.
 
Emekçiler, çaresizlikten ve çıkışsızlıktan kendi yaşamlarına son vermeye devam edecekler.
 
Ancak bir arada olmayı öğrendiklerinde, kendi güçlerinin farkına vardıklarında isyan da ediyorlar.
 
İstanbul 3. Havalimanı şantiyesindeki isyan buna somut bir örnek değil mi?
 
O inşaat sahasında da bir yandan Saray diktatörlüğünün yoksullara dayattığı yaşamı gördük, bir yandan da direnişin gücünü.
 
Hatırlayalım bir kez daha; şantiyedeki işçiler, kaldıkları koğuşların tahtakurularından arındırılması, ücretlerinin zamanında ödenmesi, servislerin ihtiyaca göre düzenlenmesi, iş cinayetlerinin önlenmesi için eylem yaptı. Saray iktidarının yanıtı, 24 işçiyi hapsetmek oldu.
 
Kocaeli’nde ise bir işçi, krizin yükünü omuzlayamadığı için bu dünyadan göçüp gitti. İktidarın yanıtı, direnişçi işçilere verdiğinden pek de farklı değil. Sıraladıkları yalanlar ortada.
 
Ancak ne sarıldıkları yalanlar ne de uyguladıkları şiddet, ekonomik krizin emekçilerin yaşamında yarattığı yıkımı ve bu yıkıma karşı mayalanan, zaman zaman açığa çıkan öfkeyi ortadan kaldıramıyor. Başka bir ifadeyle gerçeği karartamıyor.