3 Mayıs 2024 Cuma

Senem Nur Pektaş yazdı | 'Simli kağıtlara sarılı' kadın işçi düşmanlığı: Patiswiss

"Kadınlara istihdam alanı açıyoruz" safsatalarıyla "kadınların özgürleşmesine katkı sunuyoruz" maskesi sömürüyü güzellemenin aracına dönüşüyor. Patiswiss patronu Elif Aslı Yıldız'a verilen "Kadın istihdamını en çok artıran şirket ödülü" ile de bu durum tescillenmiş. Patiswiss işçisi kadınlar işçi ve kadın düşmanlığına, emek sömürüsüne direniyor. Marketlerde, mağazalarda "Patiswiss işçi düşmanıdır, kadın düşmanıdır" diyerek teşhir edelim. "Elif Aslı Yıldız kadın düşmanıdır" sesini yükselterek, 8 Mart'a giderken bizi sömürenlerin bizden nemalanmasına geçit vermeyelim.

Patiswiss Çikolata fabrikasında işçiler direniş başlattı. Şubat başında şirketin Ankara'daki Temelli fabrikasında Öz Gıda-İş üyesi bir işçi sendikal örgütlenme yürüttüğü, bir işçi ise performans düşüklüğü bahanesiyle işten atıldı. İşçiler sendikaya üye olup olmadıklarının kontrolü için e-devlet şifrelerinin zorla istendiğini söylüyor. OSTİM fabrikasında işten atılan işçinin iadesi ve sendikal haklar için süren kapı önü direnişi nedeniyle de mola çıkışları kaldırıldı. İşçiler fabrikada telefonların toplandığını, yan yana gelmelerinin ve konuşmalarının engellediğini anlatıyor.

Patiswiss, daha çok kendini "gurme" olarak niteleyen marketlerde, düşük gramajlarla, şık paketlerde satılan bir çikolata markası. Son iki yılda görünür olması ve bu kadar çok reyonda yer almasının nedeni klasik çikolataların üretim biçimi olan fabrikasyon üretim yerine "el emeği" üretim çikolataları piyasaya sürüyor olması ve bu yanı ile kendini pazarlaması.

Patiswiss Çikolata 2004 yılında Ankara'da, şu an mevcut CEO'su olan Elif Aslı Yıldız tarafından kuruluyor. Geldiği noktada ise dört ayrı fabrikada 700 işçi ile 10 bin ton üretim yapıyor; işçilerin yüzde 70'i ise kadın. "El emeği" denilerek pazarlanan ve ince işçilik gereken bir malzemenin üretiminde az sayıda kadın işçinin çalışmasını beklemek şaşırtıcı olurdu elbet. Kadın işçiler 'daha özenli ve dikkatli', ellerinin erkeklere göre küçük olduğu için daha küçük ve niş boyutlarda elle üretim işlerinde daha çok tercih ediliyor. Aynı zamanda kadın işçilerin daha az ücretle çalıştırılması, patron bakımından daha büyük bir emek sömürüsü ve artıdeğer ortaya çıkarıyor. "Kadınlara istihdam alanı açıyoruz" safsatalarıyla "kadınların özgürleşmesine katkı sunuyoruz" maskesi sömürüyü güzellemenin aracına dönüşüyor.

Patiswiss patronu Elif Aslı Yıldız'a verilen "Kadın istihdamını en çok artıran şirket ödülü" ile de bu durum tescillenmiş. Yıldız, bu ödüle dayanarak Patiswiss'i "kadın dostu" olarak tanımlıyor ve reklamının ana eksenine de bunu oturtuyor. Bu şirket, Equality (Eşitlik) isimli bir projeye dahil olarak "yoksul kadınlara destek oluyoruz" denilerek, kadın işçilerin ürettiği çikolata kaplı portakal kabuklarından gelen gelirin tamamını Mor Çatı Vakfı'na bağışlıyor. Aynı zamanda Fairtrade (Adil Ticaret) belgeli çikolata üretiyorlar. Fairtrade ürünler, "Dünya ticaretinde dezavantajlı durumda olan üreticilere kalkınma olanağı sağlanması ve bunlara ek olarak kadınların daha aktif ve eşit şartlarda çalışması ve çocuk işçi çalıştırılmaması" şeklinde özetledikleri ilkelere hizmet eden ürünlere verilen bir isim. Bizler de bu ilkeleri "Burjuvazinin sömürüyü simli kağıtlara sardığı bir başka araç" olarak tekrar tanımlayabiliriz.

Elif Aslı Yıldız'ın Patiswiss'inin bugün ismi Fairtrade olarak karşımıza çıkan bu aracını pek çok işçi direnişinin yansıttıklarıyla gerçek yüzüyle daha önce de gördük. Geçtiğimiz yıl kadın işçilerin aynı işi yaptıkları erkek işçilerle aynı ücreti almadığı Farplas'ta şirketin başındaki Ahu Büyükkuşoğlu Serter, "kadının iş dünyasında güçlenmesine destek verdiği" için "Yılın İş Meleği" seçilmişti. Agrobay'da sendikal hakları için direnen kadın işçilere jandarma ile saldırtan patron Arzu Şentürk'ün ürünleri ise EUREPGAP sertifikası ile ürünlerinin kalitesini ortaya koyuyordu.

Elif Aslı Yıldız'ın bu çikolata girişimini büyütme hikayesi ise kadınlara bir ilham kaynağı olarak sunularak röportajlar yapılıyor, sırrı soruluyor, genç kadınlara hayallerinin peşinden koşarlarsa geleceğin "Elif Aslı"ları olabilecekleri anlatılıyor. Bu işletmenin tahayyülünü basında okuduğumuzda ve ardından şu an direnen işçilerin gerçeğine baktığımızda bu hayal şiarı daha çok şöyle düzenlenebilir: Her kız çocuğu hayallerinin peşinden gidebilir, eğer ki annesi Patiswiss işçisi değilse!

Bu sömürü çarkını döndüren değirmenin suyuna baktığımızda ise CEO'nun iktidarla yakınlığını buluyoruz. Öyle ki kendisi kadınları temsil için Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı'nın Aile Şurası'na davet ile katılmış. Ardından yaptığı paylaşım her şeyi özetler nitelikte: "Bu çalışmada anladım ki aile her şey. Aile kadın-erkek eşitliğinin öğretilebileceği yegane yer. Patiswiss demek Elif demek, Elif demek eşitlik demek." Yani kadın emeğini ucuz iş gücü olarak sömürmek ve haklarını gasp etmekle kalmıyor, aynı zamanda kadınları aileye ve evlere hapseden iktidarın aile politikasının bizatihi sözcülüğünü de üstleniyor. Kadınları evlere ve aileye mecbur ederek yoksullaştırıyor, bu yolla kendi gelirini elde etmek için evden dışarı adım attığında her gasp, her mobbinge tamah eder hale getirmiş oluyor. Hiç paran olmadan şiddet dolu ailede 'reis' diye tanımlanan erkeğin eline bakmak mı yoksa haklarını teslim etmese de, mobbing uygulasa da biraz gelir elde edilebilen bir iş mi? İşte kadınlar bu soru içine hapsediliyor.

Deprem bölgesinde kurdukları yeni projeleri de kadınları hem ev içine hapsetme hem de iş piyasası içinde tutmaya dayalı, evden parça üretim modelinin net bir örneği. Yetmezmiş gibi Elif Aslı Yıldız, kadınların evleri yıkıldığı için büyük evlerle artık uğraşmak zorunda kalmayacaklarını, küçük alanlarda (yani çadır ve konteynırlar) Patiswiss üretimi yapabileceklerini müjdeliyor! Depremin ardından verdiği bir demeçte kadınlar için "Eskiden depremzede kadınlarımız çalışmasalar dahi çok büyük metrekarelerdeki evlerinde birçok ev işi yapıyorlardı. Oysa şimdilerde çok daha küçük alanlarda çok az vakitte işlerini tamamlayabiliyorlar" diyor. Bu cümleler bize, 6 Şubat depreminin birinci yılında "Deprem bölgesinde yaptığımız şimdiki evlerin standardı eskisinden çok yüksek... Gidip köy evlerini teslim ettiğim ve misafir olduğum ev sahipleri, 'Allah razı olsun. Bak evimiz yıkıldı (eğer ölüler de yoksa) yıkıldığı iyi olmuş, bize mis gibi villa verdiniz' diyor" sözlerini sarf eden Çevre Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanı Mehmet Özhaseki'yi hatırlatıyor.

Elif Aslı Yıldız tüm bu sömürünün meşruiyetini bizatihi işçi kadınların yazdığı direniş tarihinden kendine birkaç cümle cımbızlayıp kullanarak, işçi ve emekçi kadınları kendine reklam yüzü yaparak sağlıyor.

O zaman marketlerde, mağazalarda "Patiswiss işçi düşmanıdır, kadın düşmanıdır" diyerek teşhir edelim. "Elif Aslı Yıldız kadın düşmanıdır" sesini yükseltelim, 8 Mart'a giderken bizi sömürenlerin bizden nemalanmasına geçit vermeyelim.