29 Mart 2024 Cuma

Otlu: Yeni toplumsal patlamalara hazırlıklı olalım

Gezi ayaklanmasının üzerinden 8 yıl geçti. Fakat Gezi hala devletin korkulu rüyası. Bugün ezilen milyonlarda oluşan hoşnutsuzluk, yöneteme kriziyle birleşince yeni patlamalar olasılığını yükseltiyor. ESP eski Genel Başkanı Çiçek Otlu, Gezi direnişinin ortaya çıkardığı deneyimlerden yola çıkarak, bugün kitlelerle buluşma ve devrimi örgütleme hazırlığı yapmanın önemine işaret etti.

Gezi ayaklanmasının 8. yılında direnişin içinde olan ve sonrasında Ezilenlerin Sosyalist Partisi'ne (ESP) yapılan operasyonda tutuklanan ESP eski Genel Başkanı Çiçek Otlu ile konuştuk.

Gezi ayaklanmasının faşist iktidara karşı onur ve özgürlük isyanı olduğunu hatırlatan Otlu, bugün benzer isyanların yaşanabileceğine işaret etti, devrimcilerin buna hazırlıklı olması gerektiğini söyledi.

FAŞİST İKTİDAR TÜRK HALKININ DEVLET İDEOLOJİSİNDEN KOPMASINDAN KORKTU

Neydi Gezi Direnişi? Neden 8 yıl geçmesine rağmen hala iktidarın korkulu rüyası?
AKP'yi, faşist iktidarı en çok korkutan şey Türk halkının devlet ideolojisinden ve onun kurduğu hegemonyadan kopacak olmasıdır. Emekçi sol hareketinden kadın hareketine, ekolojist harekete, oradan LGBTİ+ hareketine, gençlere kadar her kesimin, AKP faşist iktidarına itiraz eden herkesin onur ve özgürlük için buluştuğu ve kopuş örgütlediği bir süreçti.

Gezi dönemi aynı bu dönem gibiydi. 2015 Suruç katliamı sonrası başlayan, 2016 15 Temmuz'undan sonraki gibi bütün yaptığımız sokak eylemleri yasaklanmış durumdaydı. Yine aynı bu dönemdeki gibi kadınlara inkar ve imha saldırısı vardı. O dönem kürtaj hakkı kadınların elinden alınmaya çalışılıyordu. Emekçi sol hareketin örgütlemeye çalıştığı 1 Mayıs'ın Taksim'de kutlanması yasaktı. 6 Mayıs Deniz, 18 Mayıs İbrahim Kaypakkaya anmaları, LGBTİ+'ların Onur Yürüyüşü yasaktı.

2002'den beri kurulmuş olan AKP'nin "demokratik" anlayışının ortadan kalktığını görenler, bu faşist düzende, yasaklar altında yaşamak istemediğini, gerici-muhafazakar yaşam tarzını kabul etmediğini söyledi. Ve Türkiye tarihinin en büyük ayaklanması yaşandı. Bugüne kadar genelde isyanlar bölgesel ve parçalı olmuştur. Ama bu 80 ile yayılmış, bütün ezilenleri, emekçileri, kadınları, LGBTİ+'ları ve gençleri kapsayan bir isyandı. Herkes "Bu daha başlangıç" diye haykırıyordu. Gerçekten devrim göz kırpmıştı.

SINIFSAL, ULUSAL, CİNSEL BİLİNÇ SIÇRAMASI

Nasıl bir değişim örgütledi peki Gezi ayaklanması?
Birincisi devletin ne olduğunu gördüğü kitleler. Devletin, emekçileri, ezilenleri kendi egemenliği altına almak için her türlü şiddet aracını kullanacağını gördü. Sadece gaz atmakla kalmayan, katletmeye gelen bir devlet olduğunu gördüler. Çok sayıda insan yaralandı, katledildi bu süreçte.

Direnişin onu yaşatacağını gördü insanlar. Aynı zamanda Taksim Meydanı'nda kurulan komünü gördü. Sosyalist toplumun nasıl olabileceğini, küfürsüz ve cinsiyetsiz bir toplum yaratma hayalimizin nasıl bir şey olduğunu gördü. İnsanların eşit yaşayabileceğini ya da kurduğumuz meclislerde söz-yetki-karar hakkının kitlelere ait olduğunu gördü. Kapitalizmi yıkarak kurmak istediğin sistemin ne olduğunu gördü. Bu bir bilinç yarattı.

AKP iktidarının şu an en büyük korkusu kitlelerde yaratılan bu bilinç, onuru ve özgürlüğü için ayağa kalkma potansiyelidir. Bir bunu değiştirdi. İkinci olarak biz bütün kesimlerle yan yana gelebiliriz fikrini oluşturdu. Antikapitalist Müslümanlarla da yan yanaydık. Onların kıldıkları namazda nöbet tuttuk. LGBTİ+'lar oradaydı. Onlar 'alışın, buradayız' diyorlardı. Gerçekten toplum alıştı. Gezi'deki kadın figürleri, mesela kırmızılı kadın, sapanlı teyze ya da en önde duran kadınların görüntüsü, kadın özgürlük mücadelesinde de sıçrama yarattı. Birleşik ve yaygın bir mücadelenin çok büyük bir kitleyi yan yana getirebileceğini de görmüş oldu. Yani, sınıfsal, ulusal ve cinsel bilinç oluşumunda sıçrama olduğunu gördük.

KADINLAR VE GENÇLER AKP'DEN KOPTU

O günden bugüne baktığımızda gelişen kitle hareketi, önümüzdeki süreç bakımından ne anlam ifade ediyor?
2015 sonrasında en büyük kitlenin buluştuğu nokta HDP'ydi. HDP halkların, ezilenlerin, kadınların birleştiği aslında tam bir birleşik mücadeleydi. AKP bugün HDP'yi tasfiye etme saldırısının nedeni 7 Haziran seçimlerini kaybetmiş olmasıydı. 2002'den sonra kurmaya çalıştığı politik İslamcı, faşist rejiminin inşasına HDP'nin kuruluşu bir 'dur' dedi. Halkları, ezilenleri, kadınları, LGBT+'ları ve ekolojistleri buluşturduğu için, AKP'de bir sıkıntı yarattı. Yani iktidarını paylaşmak, ittifak politikalarını değiştirmek zorunda kaldı.

Şu an kadın hareketi ve Boğaziçi Üniversitesi'nde Z kuşağının direnişi Gezi'de gördüğümüzle aynı isyan biçimleri. Kadınlar olarak, "Haklarımızı bedel ödeyerek, emek harcayarak kazandık. Bu kadar kolay geri vermeyeceğis. Kendi özgürlüğümüz ve toplumsal cinsiyet eşitliğimiz için mücadeleye devam edeceğiz" diyoruz. Ve AKP rejimine, "Eğer sen beni cins olarak tanımıyorsan, ben de senin iktidarını ve yasaklarını tanımıyorum" diyoruz.

AKP'nin en korktuğu şu an Z kuşağı. Z kuşağı AKP iktidarı, saray rejiminden kopmuş durumda. Onun belirlediği gerici-muhafazakar ya da politik islamcı geleneklere bağlı yaşamak istemiyor. Kurduğu gerici-muhafazakar aile yapısını reddediyor. AKP'nin koyacağı kurallara göre değil, eşitlik ve özgürlük kurallarına göre yaşaması gerektiğine inanıyor.

Yönetme krizini en fazla derinleştiren kadınlar ve gençler oldu. 2002'den sonra saray rejimi, en çok kadınları örgütlemiş, kadınlar üzerinden örgütlenmişti. Fakat kadın cinayetlerinin, şiddetin artması, kadınların varlık hakkının ortadan kaldırılması, kendi tabanında da büyük bir kopuş yarattı. Bu, rahatsız etmeye başladı AKP'yi.

DÜNYANIN ÜZERİNDE KOMÜNİZM HAYALETİ GEZİYOR

Gezi Direnişi döneminde ciddi bir umut oluşmuştu. Bu süreçte de sokağı terk etmeyen direnişçi kuvvetler var. Ama bir taraftan da kitlelerde bir umutsuzluk hali var. Bu durumu değiştirmenin yol yöntemleri bakımından ne tür tartışmalar yürütüyorsunuz?
Pandemi başlamadan önce dünyanın 40 ülkesinde isyanlar vardı. Ondan önce de Arap ayaklanmaları yaşandı. Marks'ın dediği gibi bir hayalet dolaşıyor dünyanın üzerinde ve bu hayalet komünizm hayaleti. Çelişkiler çok derinleşmiş durumda. Sadece Türkiye'deki saray rejimi değil emperyalist ülkeler de yönetememe krizi, ekonomik ve siyasal kriz içinde. Hareketin yasasına baktığımızda kapitalizmin yenilmeye başladığını görüyoruz.

ÇELİŞKİLER TOPLUMSAL PATLAMALARI DİNAMİTLEYECEK
Yaşadığımız süreç Gezi ayaklanması öncesi döneme benziyor. Yani sokak eylemleri yasak, söz-eylem-örgütlenme özgürlüğü yok, politik özgürlük diye bir şey söz konusu değil, kadın özgürlük mücadelesinin tüm kazanımlarına saldırı var. Ama Gezi ayaklanması öncesinde iklim krizi bu kadar belirgin değildi, LGBTİ+ hareketine yönelik ötekileştirme bu kadar hissedilmiyordu, gençlik hareketi bu kadar dinamik değildi.

Bizim gördüğümüz, çelişkilerden doğacak büyük toplumsal patlamaların gerçekleşebileceği. Yoksulluk, yolsuzluk, işsizlik artmış durumda. İntihar sayıları git gide yükseliyor. İnsanlar artık onuru için de intihar ediyor. Herkes huzursuz ve rahatsız. Bunun nereden patlayacağını kestiremeyebiliriz. Gezi'de birkaç ağaçtan patladı ve neredeyse devleti yerinden söküyordu.

EMEKÇİ SOL HAREKET DEVRİME HAZIRLANMALI
Ama bizim bakımımızdan sorun şu; emekçi sol hareket buna ne kadar hazır. Birleşik olmama, parçalı olma hali iktidarın avantajıdır. Emekçi sol hareketin hazırlıksızlığı, iktidar perspektifinden kopmuş olması, devrime göre kendini konumlandırmaması bir sıkıntı. Biz emekçilerin içerisinde sürekli ajitasyon, propaganda çalışması yapmadığımız, onları örgütlemediğimiz ve saray rejimine karşı seferber etmediğimiz her koşulda, devrimin güncelliğini yakalama sorunu yaşarız. Gezi'deki yakaladığımız devrimin göz kırpma halini gerçeğe dönüştüremeyiz.

Sokakta militanlık var, Şimdi görevimiz bu militanlığı kitlelerle buluşturmak, Gezi ayaklanmasının o birleşik, kitlesel, yaygın gücünü oluşturmak. Belli bir kuvvetin sokaktaki protestoculuğu ile faşizmi yenemeyiz. Faşizmi yenmek istiyorsak hem kendimizi hem de kitleleri hazır etmemiz gerekiyor.

Hepimiz, 'gelişecek ayaklanmalara hazır mıyız', 'gerçekten devrim istiyor muyuz' diye sormamız gerekir. Eğer devrim istiyorsak ve hazırlığımızı yapıyorsak kitle hareketi bizimle buluşacak, yürüyecektir.

En önemlisi de kitlelere güvenmek gerekiyor. Gezi'de ayaklanan kitleler orada duruyor. Öncülük edeceklerin gidip kitlelerle buluşmasına, harekete geçirmesine ihtiyacımız var. Devrimin güncelliği ortada, çelişkiler çok net. Bu bilince çıkartıldığı koşulda devrim zamanını yaşayacağımız gözüküyor. Herkese başarılar.