19 Nisan 2024 Cuma

Mustafa Öner yazdı | Devrimcinin-devrimciliğin yoksullaşmaması için...

Devrimci yetenekler yaratıcılık ve özellikler bakımından düzeyinin gerisine düşmeden, var olana yenilerini ekleyen devrimci sosyalistler, yaşlarından bağımsız olarak genç kalmayı başarırlar. Genç kalanlar ise yoksullaşmayacakları gibi eksilmezler de. Işık yoldaşın de sıkça vurguladığı gibi "eksilmek eskide kalmaktır". Devrimci yaşamda her eksilme, devrimcinin yoksullaşmaya başlaması demektir.

Devrimci özellikler ve yeteneklerdeki her aşınma ve eksilme, devrimcinin olduğu gibi devrimciliğin de biraz daha yoksullaşması demektir.

Burjuva-kapitalist düzen ve onun devlet aklı başta genç kuşaklar gelmek üzere, ezilen ve sömürülen kitlelerin devrim saflarına katılmasını asla istemez. Hiç bir müsamaha da göstermez. Bilakis her türlü baskıcı-kirli yönteme başvurup engellemeye çalışır. Aynı yöntemle devrimcileri, örgütlü mücadele ve saflarından uzaklaştırmayı sağlamak amacıyla politik ve ideoloji-kültürel saldırı biçimleri geliştirir. Devrimcileri ve devrimciliği yoksullaştırmayı da bu emellerine ulaşmak için kullanmak ister.

Kolektif mücadelede ısrar eden kendine bu mücadelede etkin bir rol biçen her devrimci, karşı devrim güçlerinin bu yönelimlerini yakından bilir. Tanığı olduğu sayısız örnek vardır. Bunları da hesaba katarak yoksullaşmamaları için kendi gelişimlerini daha bilinçli yönetmeyi esas alırlar.

Bir devrimcinin ve devrimciliğin özelliklerinin kayba uğrayarak eksilmemesinin-yoksullaşmamasının birden çok yerine getirilmesi zorunlu görevi sayılabilir. Bunların başlıcaları; bilimsel sosyalist kuram, Marksist ideoloji, devrimci politikayla ilişkileniş, politika yapma biçimi, örgütlü yaşam ahlakı ve kültürü gerektiği kadar içselleştirme olarak sıralanabilir.

Bu sayılanları genel-soyut olmaktan kurtarıp, etkili maddi-devrimci güce dönüştürmenin yegane yolu ise mücadelenin somutlaştırılmış ihtiyaçlarıyla birleştirmekle olur. Bu da bireysel, kolektif eğitim ile eleştiri-özeleştiri çarkının işletilmesindeki sürekliliğin olması demektir. Devrimci öznenin gelişkin özelliklerinin aşınıp eksilmesinin, dolayısıyla yoksullaşmamasının yegane önlemi bu görevlerini yerine getirmesidir.

Devrim ve sosyalizm mücadelesinin önemli dayanaklarından birisi olan bu görevleri layığıyla yerine getirip devrimci sonuçlar almak için söz konusu görevin sınırlarını geniş tutmak gerekir. Politik ideolojik kültürel mücadele yürütülecek karşıtının-sömürü düzeninin yasalarını, ideolojisini, eğitim sistemini ahlakını kültürünü de bilince çıkartmak gibi devrimcilerin bir zorunluluğu vardır.

Bunlar hakkında gerekli bilgiye, bilince sahip olmadan neye, nelere karşı mücadele yürütüleceği net ve görünür olmaz. Etkili, sonuç alıcı bir mücadele verilmesi için politik ideolojik savaşım yürütürken, politik mücadelede olduğu gibi kapitalist düzenin ideolojik kültürel saldırılarına yönelik mücadele de hedefin net olması elzemdir. Bu görevler yerine getirilemezse mücadele zayıf ve etkisiz kalır. Tıpkı yüzeysel kavrayışla, eksik bilgilerle, genel geçer söylemlerle verilecek ideolojik kültürel mücadelenin yetersiz olacağı gibi. Bu şekilde burjuva yaşamın etkilerinden arınma sağlamayacağı gibi, ideolojik kültürel sızmalarına karşı ideolojik önlemler de alınamaz.

Bir devrimci militan kendini yenileyip geliştiremediği zaman, bir süre sonra bazı devrimci özelliklerinin gerilemeye, yetersiz kalmaya başladığı görülür. Bu olumsuz gidişata devrimci müdahaleler yapılamazsa, gelişkin yeteneklerinde aşınmalar kişiliğinde bozulmalar kaçınılmaz olur. Bir devrimcinin özelliklerinde eksilmeler-yoksullaşmalar böyle başlar.

Faşist devlet aygıtının -eğitim, istihbarat, polis kurumlarının- ısrarla tam da arzuladığı bu sonuçtur. Bu beklentisinin karşılığını almak için ideolojik kültürel ablukayı genişleterek görsel yazınsal tüm iletişim ve diğer ideolojik araçlarını eş zamanlı ve yoğunca kullanmaktadır. Ancak kapitalistler ve onun devlet aklı da bilir ki devrimciler nezdinde devrimciliği yoksullaştırarak güçten düşürmelerine bu ideolojik kültürel saldırısı yetersiz kalır. Bu saldırısını güçlendirmek amacıyla politik saldırı biçimleri olan baskı, tehdit, şantaj, gözaltı, işkence, kaçırma ve tutuklama yöntemlerine aralıksız başvurur.

Faşist devlet aygıtı, bu politikasında aldığı sonuç oranında devrimci saflarda, teorik, ideolojik, kültürel kolektif yaşam ve pratik faaliyetlerinde yoksullaşma ve erozyon başlar. Devrimci nitelikteki aşınmalar yeteneklerin -yaratıcı geliştirici özelliklerdeki kısırlaşma- devrimciliğin kendini üretmesindeki duraksama-körelmeler farklı biçimlerde kendini gösterir. Bunları mutsuzluk, şevk, coşku azalması, geçimsizlik, aşırı/kontrolden çıkan gerilimli davranışlar, ilgisizlik, özgüven kırılması; başarılamaz, düzeltilemez, düzelmez güvensizlikleri, 'başarabilir miyim?' kaygısı şeklindeki iddia yitimi, kolektif düzenli yaşamın ve çalışmanın sıkıcı, yük olmaya başlaması, küçük burjuva, burjuva yaşam çeşitlerinin çekici-cazip gelmeye başlaması, rahata düşkünlük, bireysel yaşam tüketim alışkanlıklarının ve bireyciliğin nüksetmesi; kendini beğenme, önemseme, yoldaşlarını insanları küçük de olsa başarıları, kazanımları küçümseme olarak sayılabilir. Bir devrimciye ve devrimciliğe zarar veren daha başka şeyler de eklenebilir bu sayılanlara.

Bunların tamamı devrimciliğimizde eksilmeler, kırılmalar, yoksullaşmaların göstergesidir. Bunlara karşı ideolojik mücadelede devrimci olan üstün gelemezse uzun süre bir arada barınamazlar. İç çatışmada biri yenilgiye uğrayacaktır. İddiası güçlü devrimci özelliklerini yitirmemek aksine zenginleştirmede kararlı olanlar, bu iç çatışmada yoksullaşma ögelerini yenmeye odaklanırlar.

Kutsiye yoldaşın da dediği gibi duygu, bilinç, düşünce, eylem bütünlüğü sağlanmadan kişilik parçalanması başlar. Bunlar arasında sağlanacak bütünlük devrimci öznenin kişilik bütünlüğünün oluşmasına dönüşecektir. Güçlü, zorluklar karşısında eğilip bükülmeyen devrimci kişilikler de ancak böyle şekillenir.

Devrimciliğin olduğu gibi bir devrimcinin de en zayıf yanlarından birisi de hangi nedenle olursa olsun aşılması çözümü zor olan, zorlaşan sorunlar karşısında bocalamaktır. Çaresizlik duygusuna kapılmaktır. Bu vb. duygulara kapılmak zihnimizin esir alınması demektir. Zorluklar karşısında devrimci duruş sergilemekse zihnimizin sınırlarını zorlamak, özgürleşmesini getirir.

Goethe, "Kendine yapabileceğin en büyük kötülük, zorluklara karşı koymamak zayıflığından gelir" derken tam da bu noktaya dikkat çekmiştir. Devrimcilik yapmak, kişiliği oturmuş sağlamlaşmış devrimciler olarak yaşamak zor zanaattır. Zorlukları, engelleri fazladır. Ailelerin ve devletin türlü baskıları, caydırma çabaları devrimcilerin işini daha fazla zorlaştırmaktadır.

Bazı aileler-yakınlar dışında aileler de kendi durdukları yerde bilerek bilmeyerek, devletin devrimcileri yoksullaştırarak yeniden düzene dönmesi için çaba harcamasına katkı sunmakta, destek olmaktadır. Bu nesnel gerçeklik karşısında devrimcilerin, ailelerinin bu gerici çabalarına karşı da mücadele yürütmesi gerekir. Ailelere karşı ikna ve eğitim yoluyla mücadele yürütmek devrimcilerin karşı karşıya kaldıkları ve asla küçümsemeyecek önemli bir sorundur.

Dolaysısıyla, düzenin yoksullaştırarak devrim saflarında devrimcileri koparma saldırılarına karşı mücadele ederken ailelerin göz ardı edilmemesi gerekir. Bu ikili görev çerçevesinde mücadele yürütülürse ancak o zaman devletin devrimcileri yoksullaştırarak etkisizleştirme, safdışı bırakma saldırıları boşa çıkartılabilir.

Bir devrimci sosyalistin var olan birikimiyle, özellikleriyle, düzeyiyle barışık yaşamadan kendini geliştirmesi, yaratıcı zihinsel ve üretken yanlarını da zenginleştirecektir. Bu değişim ve dönüşüm devrimci sosyalistin kendinde çoğalması anlamına gelir. Ki bu, ihtiyaç duyulduğu kadar geliştirildiğinde yoksullaşmaya ve yoksunlaşmaya karşı mücadeleyi de geliştirir.

Devrimci yetenekler yaratıcılık ve özellikler bakımından düzeyinin gerisine düşmeden, var olana yenilerini ekleyen devrimci sosyalistler, yaşlarından bağımsız olarak genç kalmayı başarırlar. Genç kalanlar ise yoksullaşmayacakları gibi eksilmezler de. Işık yoldaşın de sıkça vurguladığı gibi "eksilmek eskide kalmaktır". Devrimci yaşamda her eksilme devrimcinin yoksullaşmaya başlaması demektir.

Yıkılmayan statükolar, terk edilemeyen alışkanlıklar da yaratıcı üretken özelliklerin körelmesine neden olur. Verimsizleşen her özellik, gerileyen her yetenek devrimcilikte bir yanın yoksullaşması anlamına gelir.

Devrimci yaşamda yoksullaşmanın en güçlü panzehiri, bilimsel sosyalistlerinde -diyalektik ve tarihsel materyalist felsefe dahil- derinleşmek, ideolojik olarak sağlamlaşmak, kolektif-örgütlü mücadeleyi içselleştirmektir. Bu temel kriterler pratik mücadeleyle, devrimci eğitimle, eleştiri özeleştiri çarkıyla birleştirildiğinde, muazzam bir arındırıcı, değiştirici, dönüştürücü enerji birikimi elde edilecektir.

Bu devrimci enerjiyi elde etmek, devrimci sosyalistler için hiç de zor olmayacaktır. Yeter ki, bu sömürü düzeninin devrimcileri yoksullaştırma saldırılarını politik ideolojik ve kültürel açıdan her yanıyla ayrıntılı olarak daha fazla bilince çıkarmayı ihmal etmeyelim.

Sınıf mücadelesinin yakıcı ihtiyaçları devrimci sosyalistleri bu görevlerini yerine getirmeye çağırmakta. Yarınları kazanmak için bugünden bu çağrıya kulak vermek, devrimcilerin, devrimciliğin düzen tarafından yoksullaştırma girişimlerine yönelik en güçlü yanıt olacaktır.