28 Mart 2024 Perşembe

Hedefte Kobanê var!

Bütün bu emperyalist sömürgeci ya da karşıdevrimci güçler Rojava devrimini tehlikeli bir örnek görüyorlar. Karşıdevrimci kuşatma yalnızca askeri ve fiziki varlığı değil, özsel olarak devrimin tasfiyesini hedefliyor. Şimdi başta Türkiye ve Kuzey Kürdistan gelmek üzere dünyanın her yerinde devrimci güçlerin, enternasyonalistlerin, işçi sınıfı ve emekçilerin Rojava devrimi ve Kobanê’yi savunmak üzere bir kez daha harekete geçme ve olanaklı her biçimde ayağa kalkma zamanı.

ANHA’nın haberine göre, Ulusalararası Koalisyon güçleri bugün Kobanê’nin güneyindeki Sırin ilçesinde bulunan, Kuzey ve Doğu Suriye’deki en büyük üssünden çekildi. Kamuoyuna yansıyan genel bilgiler bakımından yeni bir durum, somut olarak öngörülen ve beklenen bir gelişme değil bu. Uluslararası Koalisyon güçlerinin nereye çekilmekte olduğu da henüz bilinmiyor.

Açıktır ki, bu koşullarda üssün boşaltılması Türk sömürgeciliğinin işgalci-ilhakçı iştahını kabartacak, planlarını uygulamaya cesaretlendirecektir. Faşist şeflik rejimi, ABD ve Rusya Federasyonu ile ayrı ayrı yaptığı ateşkese uymadı, hızını kesmek zorunda kalsa da işgalci saldırganlığını sürdürüyor, Kuzey ve Doğu Suriye’ye yönelik işgalci amaçlarından vazgeçmiş değil. Faşist saray rejiminin elebaşısı, “Ne Rusya ne Amerika terör örgütlerini temizleyebilmiş değil” diyerek, işgalci amaçlarını gerekçelendirmiş; “Irak sınırıyla Cerablus’a kadar olan bölge de güvenlik tablosu içinde”dir açıklamalarıyla da işgalci niyetinin hedef ve kapsamını bir kez daha hatırlatmıştı.

Rojava devriminin baş düşmanı faşist sömürgeciliğin Kuzey ve Doğu Suriye’yi işgal planında en önemli hedefin Kobanê olduğu biliniyor. Rojava devrimi Kobanê’nin öncülüğü ile yürüdü ve keza faşist şeflik rejiminin dostu, kankası DAİŞ’in yenilgisi Kobanê direnişinin zaferiyle başladı. Görkemli direniş, faşist şefin “Kobanê düştü düşecek” açıklamalarını hüsrana uğratmıştı. Şimdi işgalci-ilhakçı amaçlarını gerçekleştirebilmek ve keza intikam almak için yanıp tutuşuyor. Erdoğan’ın Azerbaycan ziyareti öncesinde “Şu an itibarıyla Kobani’de Rusya’nın da olumlu yaklaşımıyla sıkıntı olmayacağa benziyor” beyanı, ABD ile bir şekilde anlaştıklarını, Rusya’dan onay almak istedikleri anlamına geliyordu. Türk sömürgeciliğinin Kuzey ve Doğu Suriye’yi işgal ve ilhak planı içerisinde Kobanê özel bir hedef durumunda. Kobanê’nin işgaline yönelik özel bir saldırı planı ve hazırlığı yapıldığından kuşku yoktur.

Bu gerçeklerin ışığında faşist şefin ABD ziyareti sırasında görüşmeler başlamadan önce Kobanê’deki üssün boşaltılması, ABD’nin izlediği “yatıştırma siyasetinin” bir devamı olması kuvvetle muhtemeldir. ABD; ya önceden yaptığı anlaşmayı uygulama yönünde ikna edici, güven verici, yatıştırıcı bir adım atıyor ya da eğer henüz bir anlaşma yoksa Kobanê’yi pazarlık masasına sürüyor. Ama her halükarda üssün boşaltılmasını faşist şeflik rejimi, Kobanê’nin Uluslararası Koalisyon güçleri tarafından savunmasız bırakıldığı şeklinde okuyacak ve iştahı kabaracaktır.

Durumun dayattığı geçici taktik askeri ittifaklara karşın Rojava devrimi, Türk sömürgeciliği başta gelmek üzere Rusya Federasyonu, ABD ve despotik Suriye rejimi tarafından kuşatma altında tutuluyor. Türk sömürgeciliği karşıdevrimin öncü gücü ve devrimin baş düşmanı durumunda. İşgalci ve ilhakçı amaç, niyet ve hedeflerini büyük bir küstahlıkla açıklıyor. İran ve Irak, Kürdistan Bölge Yönetimi (son günlerde olumlu bir görünüm veren siyasetine karşın), bu karşıdevrimci kuşatmanın uzantıları durumunda. Bütün bu güçler arasındaki çelişkilerden yararlanmak zorunda olan devrim, bu güçlerin hiçbirine güvenemez. Şimdiye kadar olduğu gibi devrim, kendi özgücüne, Kuzey ve Doğu Suriye halklarının gücüne dayanarak varlığını koruyarak ilerleyebilir. Yalnızca bölge ve dünya halkları, bütün ülkelerin işçileri ve ezilenleri, devrimci ve ilerici güçleri devrimin güvenilir dostlarıdır.

Bütün bu emperyalist sömürgeci ya da karşıdevrimci güçler Rojava devrimini tehlikeli bir örnek görüyorlar. Karşıdevrimci kuşatma yalnızca askeri ve fiziki varlığı değil, özsel olarak devrimin tasfiyesini hedefliyor. Kadın özgürlükçü ve eşitlikçi, ulus ve inanç eşitlikçi (ulus ve inanç egemenlikçiliğini reddeden), halklar arsındaki demokratik ittifak ve işbirliğine dayanan, halkın kendi kendini yönettiği, halkçı demokratik devrimi ve yönetimi tasfiye etmek istiyorlar.

İşte burada Türkiye’deki faşist şeflik rejiminin işgalci-ilhakçı saldırganlığını kullanmak ABD’nin de Rusya Federasyonu’nun da Suriye’deki despotik rejimin de işine yarıyor. Türk sopası ile Rojava devrimini terbiye ve ıslah etmek istiyorlar. Afrin işgali ya da Kuzey ve Doğu Suriye’ye yönelik saldırganlığı onaylamaları bunu yansıtıyor, ama diğer hesaplarının yanı sıra Kürt halkını tamamen karşılarına almak istemedikleri için de işgalci saldırganı bir ölçüde sınırlandırıyorlar.

ABD ve Rusya Federasyonu “Türkiye’nin güvenlik kaygılarının karşılanması gerektiğini” sürekli vurguluyorlar. Fakat her iki emperyalist de çok iyi biliyor ki, Kuzey ve Doğu Suriye’den Türkiye’nin güvenliğini tehdit eden bir durum, bir güç yoktur. “Türkiye’nin güvenlik kaygıları” denen şey gerçekte Kuzey ve Doğu Suriye’ye yönelik işgalci sömürgeci, karşıdevrimci amaçlarıdır. ABD ve Rusya Federasyonu faşist şeflik rejimine ödünler vererek bir yandan onun saldırgan yayılmacı amaçlarını yatıştırmak diğer yandan da bu yoldan devrime teslimiyeti dayatmak istiyorlar.

ABD ve Rusya Federasyonu, İkinci Dünya Savaşı’ndan önce İngiltere Başbakanı Neville Chamberlain’ın Hitler’e karşı izlediği “yatıştırma siyaseti”ne benzer bir siyaset izliyorlar. İngiltere ve Fransa’nın faşist Hitler saldırganını “yatıştırma siyaseti”, onun yönünü doğuya, SSCB’ye çevirmek, faşizmi saldırtarak sosyalizmi yıkmak gibi hesaplar da taşıyordu. Ama yatıştırma siyasetine rağmen Hitler faşizmi Polonya’yı işgal edince ona savaş ilan etmek zorunda kaldılar. Yatıştırma siyaseti savaşı önleyemediği gibi bilakis yakınlaştırdı. Yatıştırma siyaseti dün Hitler faşizmini durdurmadığı gibi bugün de faşist şeflik rejimimi durduramıyor. Yatıştırmak için saldırgana verilen her ödün onun cesaretlendiriyor. ABD ve Rusya Federasyonu’nun “yatıştırma siyaseti”ne yol açan, bu iki emperyalist gücün Türkiye üzerine yürütükleri büyük emperyalist çıkarlar ve hegemonya mücadelesinden başka bir şey değil.

Devrimin işaret fişeği, direniş ve zaferin kenti Kobanê bugün yakın bir işgal saldırısının tehdidi altında. Fakat tehlikenin yaklaştığı bir gerçek. Yangın alarmı, işgalciden önce daha güçlü biçimde harekete geçmek demek.

Rojava devrimi kuşkusuz Kobanê’yi savunmaya hazırlanıyor. Daha güçlü hazırlık daha güçlü direnişi ve zafer demek. Kobanê halkı işgalcilere günlerdir taşlarıyla, sloganları ve zılgıtlarıyla direniyor. İşgalcinin ateşi halkın direnişçi öfkesine çarpıyor. Şimdi Kobanê’nin yalnız olmadığını, her yerin Kobanê olduğunu gösterme zamanı. Şimdi başta Türkiye ve Kuzey Kürdistan gelmek üzere dünyanın her yerinde devrimci güçlerin, enternasyonalistlerin, işçi sınıfı ve emekçilerin Rojava devrimi ve Kobanê’yi savunmak üzere bir kez daha harekete geçme ve olanaklı her biçimde ayağa kalkma zamanı. Her yerde ve herkesin yapabileceği çok şey var! Şimdi devrimi savunma zamanı!