18 Mayıs 2024 Cumartesi

Güvenli Bölge kimin için?

"Güvenli bölge" tartışması, Rojava ve Kuzey Suriye halklarının güvenliğinin karşıtı bir anlama kavuşuyor. Trump-ABD'den Erdoğan'a nüfuz ve işgalciliğin planını ifade ederken, Rusya'nın Erdoğan'ı kazanma, Esad'ın durumdan yararlanarak devrimin kazanımlarını minimize etme ve yeni işgallere set çekmenin, kendi hakimiyetini sağlamanın hedefindeki vektör olarak kullanılmaya çalışılıyor.
Emperyalist ve bölge gerici devletleri "güvenli bölge"den herbiri kendisinin militarist ve siyasi güçlerinin çıkarını anlıyor ve söylüyor.
 
Trump ABD askeri güçlerini Kuzey Suriye'den çekmeyi duyururken ABD emperyalist yönetimi içindeki krizi ağırlaştırma pahasına Suriye'yi masada bölüşme krizini bir hayli alevlendirdi. Yeni askeri hamle ve savaşlarla masada paylaşma hesapları ivme kazandı.
 
Fakat ne ABD ve Erdoğan/tetikçileri, ne de Rusya-İran-Baas ekseni güvenli bölgeden halkların güvenliğini anlıyorlar.
 
Trump bir süredir Erdoğan diktatörünü, yeniden sıkı işbirlikçiliğe çekmeye çalışıyordu. Önce Efrîn'i vererek, sonra Minbic üzerine uzlaşarak, Fırat'ın doğusundan asker çekme/diktatörün işgali ne yeşil ışık kararını verdi. Fakat ABD yönetim içi krize yol açarak bu durum uygulanmasını geciktiriyor.
 
Trump şimdi de "güvenli bölge" oluşturarak, Rojava devrim güçleriyle diktatör Erdoğan'ı uzlaştırmaya çalışıyor. Fakat bu zaten olamayacak birşey. Çünkü Erdoğan'ın esas amacı zaten halkların Rojava Devrimini ve Kürt halkının statü kazanımını ezmek! Trump'ın veya Rusya'nın diktatör Erdoğan'ı Kuzey Suriye'de dahil edeceği her plan mutlaka Ankara'nın Rojava güçleri ve Kürtlere askeri saldırısına yeşil ışık demektir. Nitekim, Kuzey Suriye'de Erdoğan güçleriyle YPG arasında ABD hakimliğindeki olası askeri planın, Erdoğan'ın Kürt halkını ve YPG'yi ezme niyetini kolaylaştıracağı deşifre edilip Rojava Devrim güçleri tarafından reddedilince Trump "Kürtler'i korumaya önem veriyoruz", "Ankara Kürtleri ezerse ekonomisini mahvederiz" uyarısında bulunmak zorunda kaldı. Bu yolla Erdoğan'ı ABD planı dışında işgalini önlemeye çalışıyor.
 
Erdoğan, subjektif güç vehmiyle de ABD-Rusya rekabetini kullanarak Rojava ve Kuzey Suriye'de işgal bölgeleri elde etti. Şimdi ise ABD'ye yanaşıp Fırat'ın doğusunda Arap yoğunluklu illeri işgalle başlayıp Kürt illerini işgal planını işletmeye çalışıyor. Böylece Rojava Devrimi'ni ve Kürt statüsünü ezmeyi hesapladığı gibi, ABD'yle işbirliği içinde ve politik islamcı çeteleri himayesine alarak sömürgeci toprak fethini genişletmek istiyor. Trump'ın "güvenli bölge" önerisini sömürgeci fethine yakılmış yeşil ışık olarak görüyor. Ve buna tümüyle dönüştürmeye çalışıyor.
 
Bu durum, Rusya-İran-Baas ekseninde esasen alarmist bir etki yaratması gerekirken yalnızca Esad rejiminde kısmen uyarıcı etkisini gösterdi. Fakat Esad, Rojava Devrim güçleriyle ve Kuzey Suriye Federasyonuyla hangi noktada uzlaşacağını netleştirmemeye, olabildiğince az tavizle Kuzey'de hakimiyetini yeniden kurmanın yolunu arıyor. Böyle de olsa birlikte SGD ve YPG'yi Erdoğan işgalcilerine ezdirerek kendisine mahkum etmenin tehlikesini, Hatay gibi Erdoğan'a Rakka'ya değin uzanacak işgal/ilhak hediye edeceğini hissetmeye başladı.
 
Rusya ise şimdiye değin Ankara'yı ABD'den uzaklaştırma politikasıyla Erdoğan'ın işgallerini onayladı. Şimdi Erdoğan'ın Trump'la işbirliğine keskin dönüşü karşısında oyalama taktiğine geçti. Muhtemelen bu taktiğini bir süre devam ettirerek Ankara'nın işgali genişletmesine bir yere kadar izin vererek başlayan Trump-Erdoğan işbirliğini bozmayı deneyecek. Minbic'te bunu yapmadıysa da Girê Spî işgaline izin vererek taktiğini gösterecek.
 
İran molla rejiminin, Erdoğan'ın işgaline sıcak bakmasa da Kürtleri ve devrimi ezeceği hesabıyla fiili harekata girişmeyerek uzlaştığı anlaşılıyor.
 
Rojava Devrimi güçleri, Erdoğan'ın işgali genişletme ihtimaline karşı, direniş için hazırlanır ve işgal karşıtı halk gösterilerini büyütürlerken, Esad rejimiyle taktik uzlaşma yolunu da zorluyorlar. Minbic'te azçok sonuç alan bu taktik, Rusya-İran tarafından bozulmazsa daha Kuzey'de de Erdoğan'ın işgalini önceleyerek siyasi-diplomatik set oluşturabilir. Fakat daha ötesi burjuva Arap milliyetçiliğiyle Esad rejimi, beledi yetki artırımı dışında geniş özerklik/federasyonu büyük ölçüde tasfiye etmenin aracı olarak bu girişimi değerlendirmeye çalışıyor. Arap Birliği'nin, özellikle Mısır'ın desteğini alarak, hem Erdoğan'ın işgalini önlemeye hem de Rojava Devrimi'ni geriletme politikasına geçiş yapacağı görülüyor.
 
Rojava Devrimi güçleri halkların güvenliğini esas alırken "güvenli bölge" için BM kararını zorlamayı özdirenişlerinin diplomatik yardımcısı olarak değerlendirmeye de çalışıyorlar. Bu, mevcut emperyalist ve bölgesel işgalcilerin kurtlar sofrasına karşı diplomatik haklarıdır.
 
Bu koşullarda "güvenli bölge" tartışması, Rojava ve Kuzey Suriye halklarının güvenliğinin karşıtı bir anlama kavuşuyor. Trump-ABD'den Erdoğan'a nüfuz ve işgalciliğin planını ifade ederken, Rusya'nın Erdoğan'ı kazanma, Esad'ın durumdan yararlanarak devrimin kazanımlarını minimize etme ve yeni işgallere set çekmenin, kendi hakimiyetini sağlamanın hedefindeki vektör olarak kullanılmaya çalışılıyor.
 
Yalnızca Rojava Devrimi güçleri, Kuzey Suriye halkları, demokratik ve halkçı yönetimi korumak için halkın özgücüne güvenerek, BM diplomasisini değerlendirerek, federasyon mantığının gereğince Esad rejimiyle görüşmeyi yardımcı araç olarak değerlendiriyor.
 
Devrimin güçleri, özgüvenle direnişe hazırlanırken, BM kararıyla güvenli bölge korumasını önerisiyle, Erdoğan'ın işgali büyütme hesabını önleyip önlemeyeceği yine de emperyalist ve bölgesel devletlerin arasındaki çıkar çelişkileri daha çok gösterecek. Ama dar bir alan üzerinde bu denli çıkar çelişkisi ve savaşı varken, Erdoğan'ın işgal için Efrîn'dekinden farklı olarak kolayca imkan bulamayacağı görülüyor.
 
Türkiye demokratik ve devrimci güçleri Rojava Devrimi'nin içinde ve yanında olmalı, emperyalist, milliyetçi ve mezhepçi kan banyosu içinde devrimin halkçı ve demokratik ışığının bastırılmasına izin vermemeli. Bu amaçla birinci görev olarak Erdoğan'ın işgaline karşı mücadeleyi büyütmeye, Kuzey Suriye halklarının güvenliğini esas alan mücadele hattını örmeye çalışmalıdır.