9 Ekim 2024 Çarşamba

Gençler değiştirici gücüne inanmalıdır

HDP'nin genç milletvekili adayları Ozan Özgenler ve Şehriban Alkış, gençlerin değiştirici gücüne inanması gerektiğini belirtiyor.
24 Haziran seçimlerine gençlerin ilgisini ve gençliğin sorunlarını HDP İstanbul genç milletvekili adayları Ozan Özgenler ve Şehriban Alkış ile konuştuk.
 
HDP İstanbul 1. bölge milletvekili adayı Şehriban Alkış, Mardin doğumlu ve 23 yaşında. Marmara Üniversitesi Sosyoloji bölümü öğrencisi olan Alkış, lisede politikleşerek üniversitede akademik, demokratik gençlik mücadelesine katılmış.
 
HDP İstanbul 2. bölge milletvekili adayı Ozan Özgenler ise Malatya doğumlu ve 26 yaşında. İkinci üniversitesini okuyan Özgenler, ODTÜ İnşaat Mühendisliği Bölümünde okurken, şuan Mimar Sinan Üniversitesi Sosyoloji bölümü öğrencisi. 
 
HDP İstanbul genç milletvekili adayları Özgenler ve Alkış, ETHA'nın sorularını yanıtladı. Alkış, üniversitelerin bölünme sürecinin sandığa yansıyacağını dile getirirken, Özgenler ise "Gençler değiştirici gücüne inanmalıdır" dedi.
 
Birçok partinin aday seçiminde gençleri tercih ettiğini görüyoruz. Bunu nasıl değerlendiriyorsunuz ve siz neden HDP'den aday oldunuz?
 
Şehriban Alkış: Hem bir kadın hem de bir öğrenci olarak HDP'nin bu kesimlere açık olması, toplumun bütün kesimlerine refah ve özgürlük vaat etmesi ya da var olan sorunları çözebilme potansiyelinin olması, Türkiye'yi içine saplandığı hem ekonomik hem de siyasi krizden kurtaracak tek parti olması nedeniyle HDP'yi seçtim. Seçilme yaşının 18 olması önerisinin ilk HDP'den gelmesinin de etkisi var.
 
Ozan Özgenler: Türkiye'nin içinde bulunduğu ekonomik ve siyasi krizden çıkışın yolunun geleneksel siyasi partilerden geçtiğini düşünmüyorum. İçinden çıkamadığımız köklü krizin nedeni esasen bu anlayıştır. Bu partilerde durumun teşhisi var ama tedavisi yok. Dolayısıyla krizin yapısal olduğu gerçeği ile yüzleşmiyorlar. HDP'nin bu yapısal krizden çıkışta rol oynayacağını düşündüğüm için HDP'den aday oldum. Krizin faturası gençlere kesiliyor. Ancak HDP bütün parti organlarında gençliğe kota uygulayan ve Gezi'den serhıldanlara uzanan mücadele hattının içinden çıkmış bir partidir. Tüm bunlar gözetildiğinde HDP bir gençlik partisidir. Ayrıca gençliğin değiştiriciliğine ve dinamizmine de inandığım için aday oldum.
 
Üniversite öğrencisisiniz ve gençlik içerisinde seçim çalışması yapıyorsunuz. Nasıl tepkiler alıyorsunuz? Gençlerin 24 Haziran seçimlerine ilgisi nasıl?
 
O. Özgenler: Gençler gerçekten değişim istiyor. Geleneksel siyaset anlayışı gençleri siyasetten uzak tutuyor. Katılımcı demokrasi diyerek 5 yılda bir oy kullandırma dışında gençlerin siyasette etkin pozisyon almaları için kanallar açık değil. Bu nedenle gençler doğru adresi bulma konusunda çeşitli soru işaretleri yaşayabiliyorlar. Dün onlarla aynı sırada oturan, aynı sınavlara giren, birlikte halı sahada maç yapan, kantinde sohbet eden, okulun sorunlarına dair birlikte mücadele etmiş insanların meclis vasıtasıyla da siyaset sahnesinde oluşu ciddi tepkiler yarattı. İlk aldığım tepki, siyasetçilerin seçimden seçime yanlarına geldiği, gençleri sadece siyasi kampanya aracı olarak gördükleri biçimindeydi. HDP'nin genç milletvekili adaylarının olması ciddi bir güven dalgası oluşturuyor.
 
Ş. Alkış: Şu an bütünleme sınavlarındayız. Adaylığımı bilen arkadaşlar, sınavdan önce sorular soruyor, tebrik edenler oluyor. Üniversitelilerin problemlerini konuşuyoruz. Kararsız olan arkadaşları ikna etmeye çalışıyorum. Sınavlardan hemen sonra seçim çalışmalarına gidiyoruz. Sözümüzle şarkılarımızla, en imkansız kaldığımız anlarda yaratıcılığımızla gençlere ulaşmaya çalışıyoruz. Kadıköy'de bildiri dağıtımı yaptığımız esnada genç kadınlar geldi aday olduğumu biliyorlarmış selam vermek istemişler. Adaylığımızın okulda sorun olup olmadığını merak ediyorlar. Seçimlerde siyasi propaganda yapma hakkımızın olduğunu söylüyoruz. 
 
 
Genç kadınlardan nasıl tepki alıyorsun?
 
Ş. Alkış: Siyasetin hem kendisi hem de cumhur ittifakı erkek. Bunun karşısında genç bir kadın olarak alanlarda olmam ve genç kadınların sözünü, sesini sokağa taşımam onları heyecanlandırıyor. Birbirimizden güç alarak bu süreçten çıkacağız. 
 
Demokratik üniversite talebi Türkiye öğrenci hareketinin en temel taleplerinden biri. KHK ile akademisyenlerin işten atılmasından üniversitelerin bölünmesine kadar nasıl bir mücadele hattı olması gerektiğini düşünüyorsunuz?
 
Ş. Alkış: Türkiye'deki bütün iktidarların hep üniversitelilerle başı dertte oldu ve hepsi de üniversiteleri nitelikli kurumlara dönüştürmek, bilimsel, kültürel faaliyetlerin merkezi haline getirmek yerine, üniversitelilerin taleplerini bastırmaya çalıştı. Nasıl bir nesil yetiştirmek istiyorlarsa ona uygun politikaları dayattılar. AKP de 16 yıl boyunca eğitim politikalarında aynı şeyi yaptı ve KHK'lar ile muhalif öğrencilerle muhalif hocalar arasına set çekmeye, birbirlerinden izole etmeye çalıştı. Ama öğrenciler ve hocalar, buluşmaya devam ediyor. Üniversiteler kamusaldır ve kamuya ait olmalıdır. Neden bölündüğü ile ilgili mantıklı hiçbir gerekçe olmadan rant politikalarına uygun üniversiteler yetiştirmek için üniversiteleri bölmek istiyorlar. Marmara Üniversitesi'nin sermayenin göz diktiği kampüslerin dağınıklığı gerekçesi ile Recep Tayyip Erdoğan külliyesi adı altında birleştirme yapılacağı söyleniyor.
 
Peki üniversitelerin bölünmesinin 24 Haziran'da sandıkta etkisi olacak mı? 
 
Ş. Alkış: Tabii ki olacak. Çünkü üniversitelerin taleplerini görmezden geliyorlar. Hiçbir üniversiteliye sorulmadan bir yasa hazırladılar ve günlerce Beyazıt'ta, Cerrahpaşa'da kitlesel direnişler oldu. Tarihsel bir andı ve bazı tarihsel anlar bazıları için talihsizlik içerir. İşte bu talihsizliği yaşayacak olan da AKP'dir. Bunun sonuçlarını üniversitelerden aldığı oyla görecek.
 
O. Özgenler: AKP iktidara geldiğinden beri kamusal, parasız, laik ve bilimsel eğitim anlayışına saldırdı. Bunun yerine siyasal saiklere dayalı bir eğitim anlayışı ortaya koymaya çalıştı. İnançları bu anlamda istismar etti. Özel okulların ve imam hatiplerin sayısını arttırdı. Eğitimde eşitsizlikleri derinleştirdi, eğitim emekçileri üzerindeki baskıyı arttırdı ve sendikal haklarını gasp etti. Ayrıca vesayet kurumu YÖK'ün yetkilerini arttırırdı. OHAL bahanesiyle demokratik muhalif binlerce kamu emekçisini işinden attı. İstanbul Üniversitesi'nin bölünmesinde ideolojik bir temeli var. İstanbul Üniversitesi her zaman direnen ve mücadele eden bir üniversite oldu. Tayyip Erdoğan ve AKP İstanbul üniversitesini yönetemiyor, yönetemeyince de parçalamaya çalışıyor. Parçaladığı zeminde üniversiteyi tahakkümü altına almaya çalışıyor. Aslında İstanbul Üniversitesi'ni böldüler ama gençliği birleştirdiler. 
 
Cumhurbaşkanı Erdoğan gençlere Millet Kıraathanesi ve kek-çay vaat ediyor. Siz bu teklife nasıl bakıyorsunuz. Gerçekten ihtiyacınız kıraathane mi?
 
Ş. Alkış: Erdoğan gençlerin eylem görüntülerini izlesin. Hiçbir dövizimizde kek, çay ve kıraathane yazmıyor. Bu bile taleplerimizi görmezden geldiğinin göstergesidir. Bütün gençliğin işsizlik problemi var. Üniversite gençliği de eğitim sisteminden kaynaklı hem çalışmak hem de okumak zorunda kalıyor ve dolayısıyla onun da işsizlik sorunu var. Taleplerimiz; demokratik üniversite, ülkenin ve üniversitelerin demokrasi ile yönetilmesi, dolaplarımızın boş olmaması, güvenli ulaşım, tacizsiz yaşam, işsizlik sorununun çözülmesi.... AKP'nin işsiz gençleri kıraathanelere doldurup kek ve böreklerle kandırmak gibi bir politikası var ama bizin ne keke ne böreğe ne de millet kıraathanesine ihtiyacımız var. Bizim işe, ekmeğe, nitelikli, bilimsel eğitim üretim alanlarına ihtiyacımız var. 
 
O. Özgenler: Bence Erdoğan bizi kekliyor. Kapatılan onlarca fabrika ve milyonlarca işsiz genç varken gençlerin millet kıraathanesine değil güvenceli bir geleceğe ve işe ihtiyacı var. Öncelikle bu taleplerin karşılanması gerekiyor. Kaldı ki AKP iktidarı boyunca 3 bin kütüphane kapatıldı  ve açtıkları kütüphane sayısı ise 11. Buradaki esas dertleri gençlerin kitap okuması değil üzümlü kek ihaleleri üzerinden birilerini zengin etmek.
 
AKP bir taraftan gençleri siyasette aktifleştirmekten bahsediyor diğer taraftan da muhalif örencileri siyasi gerekçelerle tutukluyor. Bunu nasıl değerlendiriyorsunuz?
 
Ş. Alkış: Türkiye'de 70 bin tutuklu öğrencinin olması bile korkunç bir durum. AKP'nin politikası 'ya bendensin ya da ihraç edilirsin' üzerine kurulu. Öğrencileri disiplin soruşturmaları, cezalar, okuldan uzaklaştırmalar ve tutuklamalar ile baskı altına almak istiyorlar. Boğaziçi Üniversitesinde savaş karşısında barış isteyen arkadaşlarımız tutuklandı, barış isteyen hocalarımız ihraç edildi. Geniş bir kamuoyu yaratarak ve sokaktaki ve hukuksal mücadele ile arkadaşlarımızın tahliye edilmesini sağladık. Ama bu yeterli değil bütün arkadaşlarımız özgür olana dek mücadelemiz sürecek. 
  
O. Özgenler: AKP güvenlikçi şiddet anlayışı ile kendinden olmayan herkesi 'kötü' ilan ediyor. Bu 'kötülere' ise tutuklama, işkence ve baskı gibi şiddet politikaları ile saldırıyor. Kendinden olmayana uyguladığı bu baskı, öğrencilerin neden tutuklandığının cevabıdır. Bu insanlar politik özgürlük kapsamında yaptıkları eylemler ve açıklamalar nedeniyle tutuklandılar. Tutukluluk süresince öğrenim hakları gasp ediliyor. OHAL ile birlikte sınavlarına götürülmüyor, götürüldükleri durumda nakil ücretlerinden askerlerin yemek ücretlerine kadar öğrencilerin karşılaması gerekiyor ve bu ciddi bir mali bütçe. "İşkenceyi bitireceğiz" diyerek iktidara gelen AKP, işkenceye devam ediyor. Kadıköy'de liselilere yapılan işkence buna örnektir. O liselilerin tutuklanma ihtimali var. Çünkü sosyal medyadan AKP'liler tarafından hedef gösterildiler ve haklarında karalama kampanyası yürütülüyor. AKP tarafından 'kötü' ilan edilen herkesin her türlü baskı ve zorbalığa karşı güçlü bir şekilde dayanışmayı örmesi gerekiyor. Ancak bu şekilde tutuklu öğrenciler özgür kalabilir.
 
 
Seçmen kitleniz olan gençliğe son olarak ne söylemek istersiniz?
 
Ş. Alkış: Özellikle ilk kez oy kullanacak arkadaşlara seslenmek istiyorum. Piyasacı, muhafazakar ve otoriter eğitim kurumlarından kurtulmak, insan, doğa ve toplum yararına üniversite için AKP'nin oturduğu koltuktan inmesi ve HDP'nin meclise girmesi gerekiyor. Bunun için tek bir oy bile çok önemli. Ayrıca buradan herkese müşahit olma çağrısı yapıyorum. 
 
O. Özgenler: İlk kez oy kullanacak 3 milyon ve daha önce oy kullanmış 16 milyon genç insan çok şey değiştirir. Gençler değiştirici gücüne inanmalıdır. AKP'nin yaptığı her şeyin arkasında rant, kirlilik ve piyasacılık var. Bizim bu anlayışı yerle yeksan edip yeniden kurmamamız için gençlerle birlikte olmamız gerekiyor. Bu nedenle gençleri HDP'de mücadele etmeye çağırıyorum.