19 Nisan 2024 Cuma

Faşizme karşı üçüncü cephenin olanakları ve görevlerimiz

Politik islamcı faşist şefe karşı iki ana eksende siyasal mücadele yükseltmek, üçüncü cephenin en acil görevi olarak öne çıkıyor. İşgalci savaşa karşı anlamlı bir birleşik mücadele pratiği ve ekseniyle, zamlara ve çekilmez hayat koşullarına karşı mücadele eksenini birleştiren üçüncü cephe siyaseti, kitlelerde büyüyen ve biriken öfkeyi açığa çıkarabilir ve siyasal bir güce dönüştürebilir. Bir yandan mevcut üçüncü cephe araç ve düzeyiyle ezilenlerin ve yoksulların gelişen mücadelelerinde etkinleşmek, aynı anda üçüncü cepheyi daha ileri düzeyde örgütlemek mümkündür. Tarihsel ders cepheleşerek kazandığımızı söylüyor. Faşizme karşı halkların birleşik cephesini ve mücadelesini yükseltelim.

İşbirlikçi Türk burjuvazisinin yönetememe krizi derinleşerek sürüyor. Kronikleşmiş yönetememe krizini temelli çözmek maksadıyla örgütlenen cumhurbaşkanlığı hükümet sistemi de Türk egemen sınıflarının derdine deva olamıyor. Bilakis siyasal yönetim krizini daha da derinleştiriyor ve onulmaz hale getiriyor. Faşist şeflik rejimi de krizden kurtulamıyor ve yönetmekte zorlanıyor.

İşbirlikçi Türk egemen sınıflarının darbe-iç savaş uğraklarının kanlı çarpışmalar serisini izleyerek kurulan ve politik islamcı faşist şeflik rejimi olarak cisimleşen yeni siyasal yönetim tarzının 'süreğen siyasi kriz'i çözme kapasitesi ve imkanı bulunmuyor.

Çünkü varlığını yönetememe krizi olarak dışavuran yapısal olgunun temel nedeni faşist yönetim tarzının parlamenter ya da şeflik modeli olması değildir. Parlamenter, askeri, oligarşik veya şeflik modellerinin yönetim biçimleri olarak, sınıf savaşımlarındaki özgün işlevleri yadsınamaz. Ancak siyasal yönetim modelleri ikincildir. Burada zarfa değil mazrufa bakmalıyız. Aslolan kurumsal faşizmdir. Türk egemenlik sisteminin faşist diktatörlük olarak örgütlenmiş olması gerçekliğidir. İşçi sınıfı ve ezilenlerin faşist bir diktatörlükle yönetilmesi durumudur. Faşist yönetim tarzında parlamenter modelin bir üst sürümü olarak kullanıma sokulan 'şeflik rejimi' de kurumsal faşizmin bir yönetim düzeneğini ifade ediyor. Kurumsal faşizmin kendini daha üst düzeyde etkinleştirmesi ve işlevlendirmesinin bir biçimi oluyor. Verili koşullarda Türk egemen sınıflarının kriz yönetiminin en elverişli biçimi olarak iş görüyor. İşbirlikçi sermayenin konjonktürel gelişme imkan ve vizyonunu da realize ediyor.

Bugün işbirlikçi Türk egemen sınıfları iki ana blok ve siyasal cephe dizilimiyle karşımıza çıkıyor. AKP-MHP faşist bloku, adına cumhurbaşkanlığı hükümet sistemi dedikleri politik islamcı faşist şeflik rejimiyle halklarımızı yönetmek istiyor. Bunun karşısında CHP-İYİP'in liderliğinde altılı blok ise halklarımıza parlamenter faşizmi ve restorasyonu vaat ediyor. Her iki burjuva siyasal cephe de kurumsal faşizme yaslanıyor, gücünü devletten alıyor. Halklarımıza faşist yönetim modelleri arasında seçim yapması dayatılıyor. Egemen sınıfların 'iki burjuva cephe'si de ezilenleri kendi siyasal iktidar programlarına kazanmak için var güçleriyle çalışıyor.

İktidardaki AKP-MHP ittifakı kelimenin gerçek ve tam anlamıyla bir cepheleşme siyaseti uyguluyor. Dost-düşman cephesi ayrımıyla burjuva cepheyi saflaştırıyor. İşçi sınıfı ve ezilenlerin örgütlü güçlerini düşman cephesi konumuna yerleştiriyor. Faşizmin terör gücüyle ezip dağıtmaya çalışıyor. Rakip burjuva cepheyi de bu siyasetine yedeklemeye çalışıyor. Kürt ulusuna karşı yürütülen tüm savaş ve zulüm politikalarında ikinci cepheyi yedekleyip tek bir cephe haline getiriyor. Ezilen ve sömürülen kitleleri kazanmak için her türlü faşist demagojiyi, enstrümanı ve yöntemi kullanıyor. Devlet gücünü arkalayarak kadro ve kitle gücünü büyütmeye çalışıyor. Kitleler üzerinde hegemonyasını sürdürmek için şovenizm ve ırkçılığı körüklüyor, ideolojik saflaştırmalar yapıyor. Ezilenlerin birleşme, örgütlenme ve özellikle cepheleşme imkan ve mevzilerine ölümüne saldırıyor. AKP-MHP'ye karşı olan güç ve cepheleri bertaraf etme, sınırlama ve parçalama stratejisini etkince uyguluyor. İktidar konumunu korumak için iç savaş yöntemlerine başvurmaktan çekinmiyor.

Millet İttifakı adlı ikinci burjuva cephe de benzer bir hegemonya ve cephe siyaseti yürütüyor. Ezilen sınıf ve tabakaları arkalama stratejisini pratikleştiriyor. İşçi sınıfı ve emekçileri faşist şeflik rejimi karşısında saflaştırıyor, kendi cephesinde toplamaya çalışıyor. İki burjuva cephe arasında giderek yoğunlaşan, temposu ve çapı yükselen bir siyasal hegemonya çarpışması olarak belirginleşiyor. Mitingler ve diğer siyasal biçimlerle kitle mobilizasyonu arttırılıyor. Kitleleri kendi hegemonya alanlarına çekme ve kazanma faaliyeti yükseltiliyor. Zira büyük hegemonya çarpışmalarında kitleleri kimin kazanacağı siyasal mücadelede belirleyici bir ayraç oluyor.

Bugün tüm siyasal cepheler arasında kıyasıya bir hegemonya mücadelesinin sürdüğünü görebiliyoruz. İki burjuva siyasal cephe de devlet iktidarının dümenini elinde tutmak ve halklarımızı yönetmek istiyor. Dolayısıyla her iki burjuva cephe de iktidar bilinci ve perspektifiyle hareket ediyor, hegemonya stratejisini bu gerçeklik üzerine kuruyor ve pratikleştiriyor.

Kurumsal faşizmin dümenini elinde tutarak halklarımızı baskı ve sömürüyle yönetmeyi amaçlayan her iki burjuva cephe karşısında halklarımız seçeneksiz mi? Ezilenlerin cepheleşme durumu nedir? Emekçi sol cepheleşme yeteneği gösteremiyor mu? Bugünün siyasal mücadele tablosunda üçüncü bir cepheden söz edebilir miyiz? Elbette söz edebiliriz.

Gerçekte iki burjuva cephe karşısında üçüncü cephe vardır. Burjuva cepheler karşısında konumlanan geniş bir emekçi sol güçler dizilimi ve birleşik mücadele örgütleri tam da bu siyasal cepheleşme halini betimliyor. Fiilen bir üçüncü cephe geride kalan siyasal mücadele yıllarının reddedilemez bir gerçeğidir. Son on yıllık zaman kesitine devrimci bir gözle bakıldığında faşizme karşı mücadele cephesinin pek çok stratejik imkanı ve aracının güçlüce biriktiğini vurgulamalıyız. Ezilenlerin faşizme karşı birleşik mücadelesinde HDK'yle başlayıp HDP uğrağından Gezi/Haziran ayaklanmasına sıçrayan siyasal enerji ve atılımda birleşik mücadelenin muazzam belirleyici rolünü nasıl yadsıyabiliriz? Gezi ayaklanmasından 7 Haziran HDP seçim zaferine uzanan çizgide emekçi solun siyasal cepheleşme ve birleşik mücadele başarısı açık değil midir?

7 yıldır faşist diktatörlük tarafından amansızca sürdürülen topyekun savaş konseptine rağmen halklarımızın birleşik mücadele mevzileri etkinliğini koruyor. Bugün çapı daha da genişlemiş ve biriken yeni imkanlarıyla işçi sınıfı ve ezilenlerin faşizme karşı birleşik mücadele zeminleri, araçları ve imkanları artmıştır. İki burjuva cepheye karşı halklarımızın üçüncü cephesi etkili siyasal rolünü çok daha güçlüce oynayabilir. HDK, HDP, HBDH, BMG, 7'li emekçi sol ittifak, halihazırda birleşik mücadele araçları, mevzileri ve kurmaylık güçleridir. Emekçi sol hareketimiz ana gövdesiyle birleşik cepheleşme dizilimi ve konumu içindedir. Gerçek bir siyasal cepheleşme işlevi kazanmak tamamen olanaklıdır, aynı zamanda gerekli, zorunlu ve ihmal edilemez tarihsel bir görevdir. Cepheler arası hegemonya mücadelesinin keskinleştiği verili güncel koşullarda emekçi sol hareketimiz faşist rejimi yıkmayı hedefleyen bir mücadele stratejisiyle yürümeyi muhakkak başarmalıdır. Hegemonya mücadelesini iktidar mücadelesiyle bağlı ele almadan gerçek ve anlamlı bir cepheleşme pratiği geliştirilemez. Faşist iktidarı halklarımızın birleşik halk cephesi eylemleriyle tasfiye etmeyi hedeflemeyen cephe siyasetlerinin güdük bir muhalefet hareketi olarak kalması, sınırlı siyasal kazanımlarla yetinmesi ve daha da önemlisi burjuva cepheye yedeklenmesi şaşırtıcı olmaz. Emekçi sol hareketimiz verili cepheleşme düzeyini ileri sıçratma tarihsel göreviyle karşı karşıyadır.

Birleşik halk hareketinin imkanları muazzam biçimde birikiyor, gelişen direnişler ve mücadelelerle önümüze seriliyor. Politik islamcı faşist rejim gün geçtikçe daha fazla güç yitiriyor. Kitle tabanı ideolojik meşrebine doğru daralıyor. Bu yüzden AKP Türkiye'dir demagojisine sarılıyor. Faşist şef güç kaybettikçe daha saldırganlaşıyor. Ana hedefe ezilenlerin birleşik mücadelesini ve cepheleşmelerini koyuyor. Ezilenlerin üçüncü cephesinin faşizme karşı bir özgürlük ve ekmek cephesi olarak etkinleşmesinden korkuyor. Bu yüzden HDP'yi kapatmak, HDK'yi dağıtmak, 7'li emekçi sol ittifakı etkisizleştirmek istiyor. Siyasal yönetim krizine eklenen derin ekonomik krizle birlikte politik islamcı faşist şef eskisi gibi yönetemiyor. Ezilen ve sömürülen kitleler de artık eskisi gibi yönetilmek istemiyor. Kitleler memnuniyetsizliğini eylemli biçimde dışa vuruyor. Üçüncü cephe mevzisinde ve zemininde yer alan emekçi sol hareket, politik islamcı faşist şeflik rejimine karşı verili kitle mücadelelerinin ekonomik ve siyasi taleplerine yaslanarak, birleşik halk hareketini büyütmenin güncel ve ertelenemez görevlerine yoğunlaşmalıdır. Politik islamcı faşist şefe karşı iki ana eksende siyasal mücadele yükseltmek, üçüncü cephenin en acil görevi olarak öne çıkıyor. İşgalci savaşa karşı anlamlı bir birleşik mücadele pratiği ve ekseniyle, zamlara ve çekilmez hayat koşullarına karşı mücadele eksenini birleştiren üçüncü cephe siyaseti, kitlelerde büyüyen ve biriken öfkeyi açığa çıkarabilir ve siyasal bir güce dönüştürebilir. Bir yandan mevcut üçüncü cephe araç ve düzeyiyle ezilenlerin ve yoksulların gelişen mücadelelerinde etkinleşmek ve aynı anda üçüncü cepheyi daha ileri düzeyde örgütlemek mümkündür. Tarihsel ders cepheleşerek kazandığımızı söylüyor. Faşizme karşı halkların birleşik cephesini ve mücadelesini yükseltelim.

*İşçi Sınıfı ve Ezilenlerin Sesi ATILIM gazetesinin 10 Haziran tarihli 66. sayı başyazısı.