15 Aralık 2025 Pazartesi

Ezilenlerin kürsüsü: Onurlu bir barış için mücadelemizi sürdürüyoruz

Ezilenlerin kürsüsünde söz alan çok sayıda kişi onurlu bir barış için mücadeleyi sürdüreceklerinin altını çizdi.

Ezilenlerin Sosyalist Partisi (ESP), İstanbul'da ezilenlerin kürsüsünü kurdu. "Adil ve demokratik barış" şiarıyla çok sayıda halktan, inançtan, toplumdan temsilcilerin, ekolojislerin, işçi ve emekçilerin, direnenlerin katıldığı buluşmada yapılan konuşmalarda adil ve demokatik barışın sağlanması için yürütülecek mücadele yöntemleri de tartışılıyor. 

KENANOĞLU: MÜCADELE DEVAM EDECEK
Halkların Demokratik Kongresi (HDK) Eş Sözcüsü Ali Kenanoğlu, buluşmada söz aldı. Sürece verilecek isme ilişkin çelişkilerin yaşandığını dile getiren Kenanoğlu, "Bu sürecin en doğru adı 'süreç'. Çünkü bu sürecin en sorunlu kelimesi 'barış'. İktidar, 'terörsüz Türkiye', 'teslim alıyoruz' diyerek tahakküm kuran bir yerden tanımlıyor. Abdullah Öcalan da Kürt özgürlük hareketi de bu süreci Demokratik Toplum va Barış Süreci diye tanımlarken kitleleri susturma, korkutma süreciyle karşı karşıya kalıyoruz. Devletin elindeki terör bahanesi silahının bırakılmasıyla demokratik toplum ve barışa giden süreç geliyor. Silah gölgesi ortadan kalktıktan sonra demokratik toplum ve barışı isteyenlerle beraber barışı öreceğiz. Bu süreç bitecek, silahlar bırakılacak, yasalar değişecek, sorun bitecek diye düşünmemek gerekiyor. Bitmeyecek. Bu süreç tamamlanacak, barış gelecek. Hayır gelmeyecek. Bu süreç tamamlandığı zaman bir mücadele hattının önü açılacak. Mücadele devam edecek. Bu ülkede demokrasi ve barışı, bunu isteyenlerle getireceğiz. Bunu AKP-MHP'yle getirmek mümkün değil. Şüphesiz Abdullah Öcalan demokratik toplum ve barış derken nihai sonuçtan bahsediyor. Demokrasi ancak demokrasi isteyenlerle getirilir, barış da o zaman tesis edilir."

'ÇARE BİLİMSEL SOSYALİZM'
Makedon halkından İslam Arpat da adaletin olmadığı yerde çelişki ve çatışmanın kaçınılmaz olduğunu ifade ederek, "Osmanlı 1302'de Üsküp'ü işgal ediyor, Balkan Harbi çıkartılıyor. Tarih ezenlerin, sömürenlerin yağmacı savaşlarıyla ezilenlerin yıkım ve acılarıyla dolu. Özü çıkar olan savaşlarda; Ermeni soykırımı, 1.  emperyalist paylaşım savaşı, 2. emperyalist paylaşım savaşı, Kore, Vietnam, Balkanlar'da Boşnak soykırımı, Halepçe'de Kürtlerin ödediği bedel, Filistin soykırımı... Çare yok mu? Çare bilimsel sosyalizm. Çare Sovyetlerde 15 ulusun eşit birliğindedir. Lenin'in dediği gibi; çağımız devrimler çağıdır. Stalin yoldaş şöyle der, emperyalizm var olduğu sürece dünyada kan gözyaşı savaşlar bitmez" dedi. Arpat, mücadeleyi sürdüreceklerini kaydetti. 

'BARIŞ TÜM SÖMÜRÜ İLİŞKİLERİNİN BİTMESİYLE GELECEK'
Geçtiğimiz günlerde Azerbaycan'a sürgün edilen Nanaxanim Babazade de ezilenlerin buluşmasına videolu mesaj yolladı. Babazade, şunları söyledi: "Bir göçmen, bir quir, sınırdışı edilmenin ağırlığını yaşamış biri olarak konuşuyorum. Benim yaşadığım durum bir istisna değil bu coğrafyada herkesin yaşadığı bir şeydi. Benim yaşadığım halkların onlarca yıldır yaşadıklarının yanında küçük bir örnektir. Biz birbirine dokunan mücadelelerle beraber güçlüyüz. Kürt halkının onlarca yıldır sürdürdüğü mücadele barışın devletin lütfuyla değil mücadeleyle kazanılacak bir hak olduğunu kanıtlamıştır. Barış, ancak tüm sömürü ilişkilerinin bitmesiyle gelecek. Kürt halkının taleplerini savunduğum için, ezilenlerle birlikte mücadele yürüttüğüm için işkence gördüm, yaşam hakkım hiçe sayıldı, sınırdışı edildim. Geri gönderme merkezlerinde insanlar bir dosya numarası gibi nesne haline dönüştürülüyor. Bir vegan olarak orada en temel hakkım olan beslenme ve vicdan hakkım gasp ediliyordu. Orada vaganlığın sadece hayvanlar değil iktidarın hayatları nasıl ele aldığını görmüş oldum. Aynı şiddet kadınlara, quirlere, hayvanlara, göçmenlere yöneliyor. Gerçek bir barış ancak tüm şiddet biçimlerini görünür kılmaktan geçer."

'BARIŞIN SAHİPLERİYİZ'
DEM Parti Giresu Temsilcisi Ramazan Doğru da "Biz barışa yabancı bir toplum değiliz. Adil ve demokratik barıştan söz ediyoruz. Sorunu sadece silahlı mücadele olarak gören anlayışın karşısındayız. Toplumun sorunları çözülmeden ezilenlerin hakkı hukuku sağlanmadan ülkeye barış gelmez. Hapishanelerde suçsuz yere yatan arkadaşlarımızı var. Atılan adımlar olduğu halde savaşı yürüten iktidarın bir savaş politikası yürttüğünü görüyoruz. Egemenler, savaşın egemenleri. Hepimiz barıştan yanayız, barışın sahipleriyiz" ifadelerini kullandı. 

'BARIŞ HAKİKATİNİ AÇAĞA ÇIKARMAK UMUT OLMAYA DEVAM EDECEK'
Rumlar adına söz alan Katrin Nikola, "Bilinen ve istenen barış hakikatini açığa çıkarmak umut olmaya devam edecektir. Geçen 48 yılda toprağa verilen on binlerce insanı düşünerek başlayabiliriz. En yavaş yürüyenlerimiz yola koyulduğunda yetişeceği bir nefeste olsun istiyoruz" dedi. 

'ONURLU BİR BARIŞ İÇİN MÜCADELEMİZİ YÜRÜTÜYORUZ'
Barış İhtiyacım Var İnisiyatifinden Feride Eralp de kadınlar ve feministlerin barışı konuştuklarını, barış için mücadele ettiklerini hatırlattı. Eralp, "Bunu iki hattan yürüttük bunun bir boyutu ilkesel olarak dayanışmaktı. Bir diğer hattı, savaş ve patriyarka arasındaki ilişkiyi kurmak üzerine 8 Mart'ta feminist gece yürüşlerinde patriyarkaya, militarizme, milliyetçiliğe isyan pankartıyla yürünmesinin bir anlamı vardı. Kadınların bedeninin savaş meydanı haline getirilmesinin sonuçlarını biliyoruz. Bugün Rojin Kabaiş'in, Gülistan Doku'nun akıbetini soruyorsak, üzerine üniforma giyenler kendine kadınlara ve çocuklara her şeyi yapma hakkı görüyorsa, Mecliste kız çocuklarına yapılan istismarın temeli ne diye sormamız lazım. Bunun temeli elbette erkek egemenlik ve erkek şiddetinin savaş yürütmek adı altında meşrulaştırılması. Cinsel şiddete karşı mücadele vermek bir kadın, Kürt, Alevi, Ezidi, Filistinli olduğunda bedeninin savaş alanı haline getirilmesine karşı gelmek. Anadilin bir kadın meselesi olduğunu söylüyoruz. Anadile erişememek kadınların hayata eşit erişememesi demek. Bu barış Kürt halkının, Filistin halkının, Ortadoğu halklarının özgürleşme aracı olabilecek onurlu bir barış için mücadelemizi sürdüyoruz" dedi. 

Antikapitalist Müslümanlar Doğan Özkan, şunları söyledi: "Bizim yapmamız gereken şey bütün hlakların bir araya geldiği eşit ve adil bir hayatı inşa etmektir" diye konuştu. 

'BARIŞ HER BİREYİN ONURUNUN GARANTİ ALTINA ALINMASIDIR'
Müslüman sosyalist feministler adına konuşan Yüsra Sümele, "Barış arayışlarının temel amacı daha adil daha demokratik bir düzene ulaşmak olmalıdır. Gerçek ve kalıcı barış tüm tarafların hakkının koruma altına alındığı bir zeminde mümkündür. Bu süreçler sadece eşitlikçi adaletle kalıcı hale gelebilir. Barış kaynaklarının ihtiyaçlara göre eşit dağıtımını zorunlu kılar. Barış her bireyin onurunun garanti altına alınmasıdır. Adil bir düzen yani toplumsal eşitliğim hakim olduğu bir yapı kalıcı baruşın temelidir" ifadelerini kullandı. 

'BARIŞI BİRMİRİMİZ ARASINDA GÜVEN İNŞA ETMEK İÇİN KULLANACAĞIZ'
İzmir Roman Hareketi aktivisti Cumhur Ülker, devrimci tutsakları selamlayarak söze başladı. Roman kopseptli partilerin, Romanlar hakkında söylenenleri hatırlatan Ünel, "2005'te Sulukule'de kentsel dönüşüm onayı verildiğinde herkes oradaydı. Sonra 2009'da devlet çeteleri yönlendirdi. Bir sokaktaydık, çatışmışız, yorulmuşuz. Şöyle bir birimize baktık ve yalnız olduğumuzu hissettik. Roman direnişinde yalnızdık. Barışı ilk önce birbirimizi tanımak için kullanmalıyız. Elbette devletle barış yapılmaz. Güven inşa etmeliyzi. Ben devlete güvenmem. Ben iktidaralra güvnmem. Ben egemenlere güvenmem, zenginlere, patronlara, sömürgecilere güvenmem. Ben yoldaşıma güvenirim, yanımdaki ezilen halkıma güvenirim. Ilk önce barışı birbiri aramızda güven inşa etmeki çin kullanacağız, bizi tanıyacaksınız biz de sizi" diye konuştu. 

Program ESP Eş Genel Başkan Yardımcısı Sezin Uçar'ın kapanış konuşmasıyla devam ediyor...