31 Aralık 2025 Çarşamba

Ender Çelikel yazdı | K. Okuyan ve TKP'Sİ ulus devlet karşısında diz çöküyor

TKP pusulayı hepten yitiriyor. Dümeni tümüyle milliyetçiliğe, şovenizme kırıyor. ABD'deki Trump'ın, Almanya'daki AfD'nin, Fransa'daki Le Pen'in ulus-devletçi "hassasiyetlerini" sol ideoloji içerisinde üretip kullanıyor. Onları soldan taklit ediyor. Ulusalcı (nasyonel) sosyalizme kapı aralıyor.

TKP, leninist UKKTH ilkesine tekabül eden Kürtlerin ulusal eşitlik talebini reddetmek, bununla da kalmayıp Kürt siyasi hareketinden ve de onunla pozitif yönde ilişkilenen emekçi soldan uzak durmak için yeni gerici tezler üretiyor. Marksizmi tahrif ederek gelişen bu fikirler aynı zamanda Kürt ulusal hareketine reaksiyoner tavır ve cevap olarak ortaya çıkıyor. Marksizm leninizmi revize ederek ulusal baskıyı, ezen ulus konumunu, sömürgeciliği meşrulaştırıyor. 

TKP, "miadını doldurdu" ve "eskidi" diye Lenin'in UKKTH ilkesini tarihe gömdü. Kemal Okuyan, "emperyalizm ve proleter devrimler çağı"nın yerini "gericilik çağı"nın aldığı yönünde bir şeyler zırvaladı. Bu "yeni çağ"da bütün ulusal hareketlerin emperyalistlerin kışkırtması olduğu ve emperyalizme yaradığı tespitini yaptı. TKP Genel sekreteri hızını alamadı, ulus devleti savunmaya başladı: "Bize ulus devletin otomatikman otoriter ve belli bir etnik gruba ait olduğu kabul ettirilmek isteniyor. Bu doğru değil. Peki biz niye ulus devleti savunuyoruz? Ulus devlet o kadar önemli şeyler sağlıyor ki; tek hukuk, tek siyasi iktidar. Bunların emekçiler için anlamını bilmeden devrimcilik yapılamaz. Muhatap bellidir; işçi sınıfının bölünmesini engellersin. Farklı yasalar, vergilendirme olmasa işçi sınıfı parçalanır, mücadele edemezsin. Yani ulus devlet birleştiricidir. Parçalara ayırdıkça sermayenin hareket alanını, gücünü kısıtlamak zorundayız. Burada ulus devletin büyük avantajı var." (K.Okuyan Sol TV'de yayınlanan Komünist bakış programındaki konuşması.)

KAPİTALİZM ULUS DEVLETİ KOŞULLADI
K. Okuyan bir cambaz misali marksist teoriyle oynuyor. Sermayenin hareket alanını kısıtlamak zorunda olduklarını söyleyen K. Okuyan, ulus-devletin neden ve nasıl türediğini "unutuyor." Ulus devlet, sermayenin (kapitalizmin) prensliklere, beyliklere bölünmüş feodal devlet içindeki sınırları kaldırmasının, hareket alanını genişletmesinin sonucu oluştu. Maddi yaşamın yeni üretim tarzı (kapitalizm), üst yapıda ulus-devleti koşulladı. Burjuvazinin ekonomik ve siyasi zaferi ulus-devletle taçlandı.

Ulusu birleştiren kapitalist üretim tarzıdır, sermayedir yani. Proletaryayı yaratan da kapitalizmdir. K. Okuyan ulus-devleti altyapıdan kopartarak, onu belirleyen sermayenin ve burjuvazinin rolünün karartmaya çalışıyor. Ulus-devlet demek sermayenin ulusal sınırlar içinde serbestçe dolaşımı ve meta ekonomisinin en ücra yerlere kadar girmesi demektir. Ulus-devlet demek emek gücünün metalaştırılması, aynı ulus içindeki burjuvazinin işçi ve emekçileri sömürmesi demektir.

Kapitalist üretim tarzı koşullanmış olsa bile, burjuva devrimler ve ulus-devletler tarihsel manada şüphesiz ileridir. Tanıdığımız bildiğimiz K. Okuyan tarihsel ilerlemeci solculuğun cevval temsilcisidir. Burjuva devrimlerini ve kurumlarını hala savunur; sosyalizmi kurmayı tarihsel ilerlemeler üzerinden ve burjuva düzeni dönüştürerek düşünür. Yıkmak yoktur Okuyan ve TKP'nin kitabında.

Okuyan'ın ulus-devleti ve burjuva cumhuriyeti savunusunun tarihsel ilerlemeci gerekçeleri bugüne uyarlayalım. Kapitalist üretim tarzının yüzyıllar önce koşulladığı ulus devlet, proleteryayı ulusal sınırlar içinde birleştirdi. Sermaye şimdi de kendisi uluslararasılaşarak proletaryanın dünya sınırları içinde birleştirilmesinin nesnel zeminini hazırlıyor, niyetlenmeksizin bile olsa. Madem K. Okuyan TKP'sinin bütün derdi tasası işçi sınıfının birleşmesidir; madem sermayenin hakimiyeti işçi sınıfını parçalara ayırdıkça artıyor, o halde TKP'nin ulus-devletlere bölünmüş olan proletaryanın enternasyonel birliğinin nesnel zeminini hazırlayan gelişmelerden, ulus-devlet sınırlarının belirsizleşmesinden rahatsızlık duymaması gerekiyor. Ama rahatsızlık duyuyorlar. Okuyan ve TKP'si burada yan çiziyor.

Okuyan bir yerde daha yan çiziyor. Ulus-devletin sermayenin hareket alanını kısıtladığını savunuyor. Bu argümantasyondan yola çıkarsak, Kürtlerin ulus-devlet kurması da sermayenin hareket alanını kısıtlayacaktır. Kürtler kendi ulus-devletlerini kurduklarında sermayenin önüne bir set daha çekilecektir. Türklerin ulus-devleti sermayenin genişleyip yayılmasını engelliyor da, Kürtlerin ulus devleti neden engellemiyor? Okuyan ve TKP burada tornistan yapıyor. Vurguyu bu sefer proletaryanın birliğine yapıyor.

TKP'nin ulus devlet sermayenin hareket alanını kısıtlıyor tezi de, büyük devlet ısrarındaki proletaryanın birliği hassasiyeti de sahtedir. Sermaye ulus-devlete içkindir; Türkiye de dahil uluslararası sermayenin gir(e)mediği ulus-devlet yoktur. TKP düpedüz Türk burjuva ulus-devletinin hamiliğine soyunuyor. Proletaryanın birliğini yalnızca Türk devleti sınırları içinde ve Türk kimliğinin çatısı altında savunuyor. Kemal Okuyan'dan farklı olarak, gerçek komünistler sadece, "bütün öteki koşullar eşit olmak kaydıyla büyük devletlerden yana" olurlar. (Lenin)

ULUS DEVLETİ SAVUNMAK BURJUVA  DİKTATÖRLÜĞÜNÜ SAVUNMAKTIR
Şu cümleyi sarf ederken Okuyan'ın yüzü hiç kızarmıyor: "Bize ulus devletin otomatikman otoriter ve belli bir etnik gruba ait olduğu kabul ettirilmek isteniyor. Bu doğru değil." Okuyan burada Türk devletini kast ediyor. Türk ulus-devletine "otoriter" denilmesini içine sindiremiyor. Çok uluslu devletlerin varlığı üzerinden Türk devletinin belli bir etnik gruba (Türklere) ait olduğunu ve Kürtlerin hukuken yok sayıldığını inkar ediyor. Kemalizmin Kürt ulusunu inkara dayalı kurucu felsefesinin amentüsünü tekrarlıyor.

Okuyan devletin sınıfsal karakterini de inkar ediyor. Liberallere özeniyor. Bütün sınıflar karşısında nötr pozisyonda duran bir ulus-devlet tarif ediyor. Tarihte böyle bir devlet hiç olmadı ve olmayacaktır. Her devletin sınıfsal bir özü vardır. Kapitalist üretim tarzının üst yapıda belirlediği ulus-devletler burjuva karakterdedir. Her ulus-devlet egemen sınıfların emekçi sınıflar üzerindeki diktatörlüğüdür. Lenin en demokratik cumhuriyetlerini dahi son kertede burjuva diktatörlükler kategorisinde sayar.

Ulus-devlet sınıfsal bir öz taşıdığına göre ve bu öz burjuva olduğuna göre nasıl oluyor da ulus-devleti savunmak kapitalist devleti savunmak anlamına gelmiyor? Okuyan'a göre Türk ulus devleti ya kapitalist değil, ya da ikili bir iktidar var biz bilmiyoruz. Okuyan kapitalist burjuva devletini savunmuyorsa hangi devleti savunuyor?

Ulus-devlet o kadar önemli şeyler sağlıyormuş ki! Tek hukuk, tek siyasi iktidar...
"Bunların emekçi sınıflar için ne anlama geldiğini anlamadığı (?) için, hiçbir zaman devrimcilik yapamadı. Düzen sınırları dışına çıkmadı. Haliyle burjuva diktatörlük, yani devlet nezdinde tehdit olarak görülmedi. 

Evet, ulus-devlette tek hukuk vardır, o da burjuva hukukudur. Sadece oportünistler ve ahmak solcular burjuva hukuk karşısında herkesin eşit olduğuna inanırlar. İşçiler emek gücünü satmakta ve kimin için çalışacaklarını seçmekte özgürdürler. Modern kölelik, çok önemli şeyler tabii!.. Ulus-devlette tek siyasi iktidar vardır, o da burjuvazinin siyasal iktidarıdır. Ne mutlu işçilere ki, birkaç yılda bir burjuvazinin hangi fraksiyonunun kendilerini yöneteceğine karar verebiliyorlar. Ne mutlu emekçilere ki, sadece burjuva yasalarına tabi oluyorlar, sadece burjuva devletine vergi veriyorlar, burjuva devletine askerlik yapıyorlar.

ÇÖZÜM BURJUVA DEVLETTE DEĞİL,ONUN YIKILMASINDADIR
TKP Türkiye'de sosyalist devrimi savunuyor. TKP'ye göre demokratik devrim gerçekleşmiştir ve Türkiye'de faşizm tehdidi dahi yoktur. Demokratik devrim ve faşizm tartışmalarına burada hiç girmeyeceğiz. Sosyalist devrim aşamasında olduğumuzu iddia eden komünist sıfatlı bir partinin burjuva ideolojisi olan Kemalizmi ve burjuva cumhuriyetini savunmasını tartışıyoruz. Bizim için bunun izahatı aynen şöyledir: M. Kemal nezdinde burjuva ulus-devletin karşısında diz çöken TKP sözde komünist, özde burjuvalaşmış revizyonist bir partidir.

Türkiye'deki sömürü düzeninin de, piyasa ekonomisinin de, emperyalist sermayenin de kurucusu, bekçisi Türk ulus-devletidir. Burjuvazinin siyasal iktidarı olan devletini yıkmayı hedeflemeyen TKP, sömürü ve yağma, düzenine, kapitalist piyasa ekonomisine, emperyalizme karşı tutarlı bir mücadele yürütemez. Burjuva kliklerden birinin dolaylı veya dolaysız payandası olmaktan öteye geçemez. Hizaya gelmekten kurtulamaz.

TKP pusulayı hepten yitiriyor. Dümeni tümüyle milliyetçiliğe, şovenizme kırıyor. ABD'deki Trump'ın, Almanya'daki AfD'nin, Fransa'daki Le Pen'in ulus-devletçi "hassasiyetlerini" sol ideoloji içerisinde üretip kullanıyor. Onları soldan taklit ediyor. Ulusalcı (nasyonel) sosyalizme kapı aralıyor.

"En 'adil' ve uygarı olsa bile, Marksizm milliyetçilikle bağdaşmaz. Onun yerine Marksizm, enternasyonelizmi ileri sürer..." (Lenin) Sermayenin hareket alanının kısıtlanması, emperyalizmin zayıflatılması ulus devleti sahiplenmekle değil, antiemperyalist ve sosyalist devrimlerle, proleteryanın enternasyonel mücadelesiyle başarılabilir.