Çepni: Cinayet işleyen, taciz eden, şiddet uygulayan erkek uzağımızda değil
Sosyalist kadınların partilerinde yürüttüğü toplumsal erkeklikle yüzleşme atölyelerinde, erkeklik halinin ne derece vahim düzeyde olduğunun yüzlerine çarptığını söyleyen ESP Eş Genel Başkanı Çepni, "Farkında olduğumuz ama görünmediğini sandığımız, farkında olmadığımız ama herkesin gördüğü erkek egemen yanlarımızın gösterilmesi darbe etkisi yaptı diyebiliriz. Düpedüz bir suçun olduğu ortaya çıkmış oldu. Öyleyse cevap, ancak pratik ve ideolojik duruşla geliştirilebilir" dedi.
ESP bir süredir kadın devrimi programı kapsamında toplumsal erkeklikle yüzleşme çalışmaları yürütüyor. Bu doğrultuda devrimci sosyalist kadınlar, ESP'li erkeklerin katıldığı, toplumsal erkeklikle yüzleşme atölyeleri düzenliyor.
ESP Eş Genel Başkanı Murat Çepni, partisinde ortaya çıkan erkeklik halini, yürütülen çalışmaları, bu kapsamda ortaya çıkan sorunları ETHA'ya anlattı. Çepni, toplumsal erkeklikle yüzleşme çağrısını başta örgütlü erkeklere yaptıklarını söyledi, bu çağrının yalnızca ayrıcalıklardan feragat etmemek olduğunu da ekledi.
Çepni'nin sorularımıza verdiği yanıtlar şöyle:
KADINA YÖNELİK ŞİDDETE KARŞI OLMAK YÜZLEŞMEK İÇİN YETERLİ DEĞİL
Kadına yönelik şiddetin, kadın katliamlarının cins kırımına dönüştüğü bir süreçte partiniz bu durumu erkeklik krizi olarak tanımladı ve toplumsal erkeklikle yüzleşme çağrısı yaptı. Toplumsal erkeklikle yüzleşmeyi tam olarak nasıl tanımlıyorsunuz?
Toplumsal erkeklikle yüzleşmeyi kadına yönelik şiddete karşı olmak ya da politik islamcı iktidarın kadın kazanımlarını yok eden ve tırmandırılan kadın düşmanı politikalarına karşı olmak olarak tanımlamıyoruz sadece.
Toplumsal erkeklik, özel mülkiyetin ortaya çıkışından itibaren oluşan iş bölümüne kadar götürülerek anlaşılabilir. Kadını köleleştiren, araçsallaştıran, cinsel objeye indirgeyen, ikincilleştiren, emek sömürüsünün merkezine koyan "iş bölümü" bugün de gelişmiş kapitalizm koşullarında ışıltılı, parlak ambalajlar içerisinde sürüyor.
Toplumsal erkeklik tarihi özel mülkiyet ve sınıf çelişkilerinin tarihidir. Yüzleşmeyi, ait olduğumuz erkek topluluğundan kopmak olarak değil, erkekliği yaratan tarihsel gerçeklikle mücadele olarak anlıyoruz. Yüzleşmeyi, "biz onlardan değiliz" basit kalıbına sokmuyoruz. Kaldı ki bu yaklaşım bile erkeklik olarak değerlendirilmelidir. Yüzleşme, erkek egemen kapitalist sömürü sisteminin devrimci, sosyalist erkeklerdeki tezahürünü kavramak ve buna karşı mücadele etmektir. Bu da durumu tarihsel ve güncel olarak kavramayı gerektiriyor. Erkek egemen anlayışı antikapitalizm içine gizleyen, çözümü de devrim sonrasına havale eden bir anlayışa sahip değiliz. Cins çelişkisi, kapitalizmi daha çarpıcı anlatmanın bir aracı değil, doğrudan kendisidir. Dolayısıyla başta devrimci, komünist bireyler olmak üzere kapitalizme karşı mücadelede bizi zayıflatan değil, net olarak başarısızlığa mahkum eden bir ideolojik meseleyi tarif etmiş oluyoruz. Yüzleşmeyi günah çıkartmak olarak değil, politik çalışmanın doğrudan konusu olarak ele alıyoruz.
YÜZLEŞME ÇAĞRIMIZ ÖNCELİKLE ÖRGÜTLÜ SOSYALİST ERKEKLERE
AKP-MHP iktidarının erkek şiddetini meşrulaştırdığı, cezasızlık politikasıyla olağanlaştırdığı tablo içerisinde bu çağrıyla ne amaçlıyorsunuz? Toplumsal erkeklikle yüzleşme çağrınız kimleri kapsıyor?
AKP-saray iktidarı önce kadını hedef aldı. Bu konuda sistematik adımlar atıldı. Ulusal ve uluslararası sermayenin kullanışlı aparatı olarak eşine az rastlanır bir sömürü, soygun ve talan düzeni inşa edildi. Bu düzen ancak dincilik ve milliyetçilik örtüsüyle sürdürülebilir. Kadın ise dinciliğin ve milliyetçiliğin karşısındaki temel kuvvet olageldi. Bu kuvvetin tasfiyesi ancak politik islamcı zincirlerle başarılabilirdi. Kadınlar, hem iktidara karşı hem de iktidar karşısında pozisyon aldığı sanılan erkeklikle mücadele etmek zorunda kalıyor. Yani erkek bir kere mücadele ederken kadın sayısız alanda mücadele ediyor.
Yüzleşme çağrımız öncelikle örgütlü sosyalist erkeklere, ardından sömürü düzeninin altında yaşam mücadelesi veren tüm işçi ve emekçi, yoksul erkekleredir. Çünkü toplumun açlıkla sınandığı koşullarda iktidar, her yoksul evde yoksul erkekle kadın karşıtı politikalarla buluşabiliyor. Yoksul erkek, sisteme karşı mücadeleye girişmediği koşullarda erkekliğiyle kendini var ediyor. Bu da onun en büyük prangasına dönüşüyor. Kazanan ise her defasında erkek egemen kapitalist sistem oluyor.
Kadın her durumda iktidara yönelmesi gereken tepkinin hedefi oluyor böylece. Şiddet türlü şekillerde yaşanıyor. Bütün dikkatler cinayetlere, tecavüzlere odaklanırken; yürüyüşümüze, konuşmamıza, kelimelerimize, sevincimize, öfkemize, düşünüş şeklimize, politika yapış tarzımıza sirayet etmiş erkeklik görünmez hale gelebiliyor. En tehlikelisinin de bu olduğunu düşünüyoruz. Yüzleşmenin odaklandığı yer tam da burası.
Cinayet işleyen, taciz eden, şiddet uygulayan erkek uzağımızda değil. Her aynaya baktığımızda bir parçasıyla yüzleşebiliriz. Fail, dahil olduğumuz erkek muhabbetinde, sessiz kaldığımız hakarette, görmezden geldiğimiz küçümseyici espride. Evet, çağrımız erkekleredir. Hiçbir erkek bu çağrıdan azade olamaz. Ayırt edici olan fiili şiddet değildir. Çağrımız erkek egemen sistemin sunduğu tüm ayrıcalıkları göğsünü gere gere kabul eden, erkeklikle mücadeleyi de sadece ayrıcalıklarından feragat etmek olarak gören tüm erkekleredir.
ATÖLYELER ERKEKLİK HALLERİMİZİ YÜZÜMÜZE ÇARPTI
Toplumsal erkeklikle yüzleşme kapsamında siyasi ve ideolojik ne tür çalışmalarınız oldu? Önümüzdeki dönem planlamalarınız var mı?
Uzun zamandır bu konu gündemimizde. Kadın devrimi programı tüm partimizi yöneten temel bir program. Başta da belirttiğim gibi yüzleşmeyi erkek egemen sistemle birlikte ele almaya çalışıyoruz. Böyle yaparken de tüm suçu sisteme havale edip kendi erkekliklerimizle mücadele görevini belirsiz bir tarihe ertelememeye çalışıyoruz. Her bir yoldaşımızın kadın özgürlük mücadelesi ile kurduğu ilişki parti içi eğitim çalışmalarının temel bir konusudur. Sürecin yoğunluğu vb. dikkate alınmadan bu çalışmalar aksatılmadan yürütülür.
Son olarak yüzleşme gündemli kadın yoldaşlarımızın planlayıp yönettiği atölyeler gerçekleştirdik. Giyimimizden konuşma şeklimize, homofobik yanlarımızdan cinselliğe yaklaşımımıza kadar çok sayıda soru ile gerçek bir yüzleşme yaşandığını söyleyebilirim. Bu atölyeler erkeklik hallerimizin ne derece vahim düzeyde olduğunu yüzümüze çarptı. Farkında olduğumuz ama görünmediğini sandığımız, farkında olmadığımız ama herkesin gördüğü erkek egemen yanlarımızın gösterilmesi darbe etkisi yaptı diyebiliriz. Çıkan sonuç sadece kendimizden utanmakla asla açıklanamaz. Düpedüz bir suçun olduğu ortaya çıkmış oldu. Öyleyse cevap ancak pratik ve ideolojik duruşla geliştirilebilir.
İşte iktidar bu çürüme içerisinde kendine beka inşa ediyor. Atölyelerimiz devam edecek. Erkekliğin her türden tezahürüne karşı uzlaşmaz mücadelemiz kadın yoldaşlar öncülüğünde sürecek. Son yıllarda artan kadına yönelik şiddetle birlikte sol, sosyalist, muhalif yapılarda da cinsel suç pratikleri çoğaldı. Bu artışı, önceden suç kabul etmeme durumu açısından da değerlendirebiliriz ek olarak. Partimiz cinsel suçlar konusunda hem tüzüksel olarak kendini geliştirmeyi hem de örgütsel ve politik olarak uzlaşmaz bir çizgiyi inşa etmeyi önceliyor.
ERKEK EGEMENLİĞİNE KARŞI POLİTİK PROGRAMLA MÜCADELEYİ AMAÇLIYORUZ
Emekçi sol hareketin toplumsal erkeklikle yüzleşme pratiğini nasıl değerlendiriyorsunuz?
Kadın özgürlük mücadelesinin düzeyi herkesi değişime zorluyor. Kadınlar ne kazanıyorsa kendi mücadeleleriyle kazanıyor. Mücadele devleti zorladığı gibi "solcu" erkeği de, partileri de olumlu anlamda zorluyor. Ancak duyarlı olmanın ötesinde erkek egemen siyasetle köklü bir hesaplaşma düzeyinden henüz uzak olunduğunu söyleyebiliriz. Bu uzaklık kadın kitlelerinin istikrarlı bir hareket halinde olmasına karşın, aynı düzeyde sosyalist harekete-partilere dahil olamamalarıyla da değerlendirilebilir. Kadın birikimi nitelik ve nicelik olarak parti yapılarına akamıyor. Bunun temel sebebi de kuşkusuz emekçi sol saflarda yaşanan-görülen erkek egemen tarz, şiddet ve tacizdir. Sol hareket böylece stratejik bir mücadele ayağından uzak kalmakta ve cins çelişkisiyle dışsal bir ilişki kurmuş olmaktadır. Sadece partiler için değil sendikalar açısından da durum böyledir. Örneğin son yıllarda yüzlerce işçi direnişi yaşandı ve bunların büyük çoğunluğu kadın işçilerindi. Kadın işçilerin sendika yönetimlerindeki durumu ise son derece zayıftır.
Yüzleşme çoğu zaman cinayetlere, erkek devletin kadın düşmanı yasalarına karşı çıkışa daralabiliyor. Ama LGBTİ+'lara yönelik nefret politikalarına ilişkin bir mücadele perspektifi oluşturulamıyor. "Yüzleşme" derken tam da bunu kastediyoruz. Biz parti olarak kendi pozisyonumuzdan mütevazı da olsa adımlar atmaya, dostlarımızı da etkilemeye çalışıyoruz. Bu mücadele şiddet faillerine karşı güncel tutumu kapsadığı gibi esasen erkek egemen kapitalist, faşist sisteme karşı iktidar mücadelesini de kapsamalıdır. Kadın özgürlük mücadelesinin dünden bugüne tüm kazanımları ve mücadelesi en büyük gücümüzdür. Kadın yoldaşlarımızdan öğrenmeye, omuz omuza mücadele etmeye çalışıyoruz.