3 Eylül 2025 Çarşamba

Yasemin Özdemir yazdı | Mesleki kız ortaokulları: Kadın düşmanlığının yeni halkası

Mesleki kız ortaokulları konusunda faşist rejimin politik islamcı karakterinin iki yönünü görüyoruz. Bir yandan çocuk yaşta karma kamusal alanlardan uzaklaştırılan genç kadınların eşit ve özgür bireyler olarak var olmaları engelleniyor, aile kurmaya, ailenin, evin, namusun taşıyıcısı olmaya özendiriliyor. Böylece erkeğin gölgesine hapsedilmeye çalışılıyor.

Türkiye'de ilk "mesleki ortaokullar" Milli Eğitim Bakanlığı tarafından geçen sene Mesleki ve Teknik Anadolu Liseleri bünyesinde eğitim vermeye başladı. 12 Eylül 2024 tarihinde yapılan MEB duyurusuna göre 4 ilde mesleki ortaokullar açıldı. Bursa, Sivas, Burdur ve Konya'da açılan mesleki ortaokullardan Konya'daki de Gazi Kız Mesleki ve Teknik Anadolu Lisesi bünyesindeki Gazi Kız Mesleki ve Teknik Anadolu Lisesi Ortaokulu olarak duyurulmuştu. Bu sene ise, geçen sene başlatılan uygulama kapsamında 8 mesleki ortaokul daha açılırken bunlardan Ankara, Karaman ve Urfa'da olanlar "kız mesleki ortaokulları" adıyla açıldı.

Mesleki kız ortaokullarının açılması MEB'in iddia ettiği gibi öğrencilerin beceri ve yeteneklerinin erken yaşta tespit edilebilmesi için yapılan bir teknik düzenleme değil, AKP iktidarının her faşist rejim gibi eğitim sistemini kendi amaçları ve çıkarları doğrultusunda düzenleyerek iktidarını güçlendirecek toplumu inşa çabasıdır. Bu düzenleme, AKP'nin 20 yıllık tarihi boyunca sermayenin çıkarlarına uygun bir şekilde, "politik islamcı dindar nesiller" yetiştirme gayesiyle defalarca değişiklik yaptığı ve adım adım tasarladığı eğitim sistemine yaklaşımın yeni bir halkasıdır. Sadece "mesleki kız ortaokulu" ibaresi bile faşist AKP rejiminin okul gibi kamusal alanların cinsiyetlere göre ayrıştırılmasına varan kadına bakış açısını ve kadın düşmanı karakterini açığa çıkarmaktadır.

Mesleki kız ortaokullarına karşı politik söz üretirken durumu sadece laiklik çerçevesinden ele almak tam da faşist rejimin istediği seküler-muhafazakar ikiliği üzerinden siyaset yapma zeminine bizi hapsedecektir. Telaşlı bir şekilde cumhuriyet ve laiklik savunusuna sarılmadan mesleki kız ortaokullarının arkasındaki iktisadi politikaları ve "aile yılı" çalışmalarıyla sermayenin çıkarlarını birleştiren noktaları ve çelişkileri anlayarak mücadele hattımızı bu doğrultuda belirlemeliyiz.

Faşist AKP rejiminin "aileyi güçlendirme" amaçlı politikası ve "en az 3-5 çocuk" söylemi yeni olmasa da doğum oranının her geçen gün azalması (TÜİK'in verilerine göre 2024 yılı doğum oranı 1,48) sebebiyle 2025 yılını ve önümüzdeki 10 yılı "aile yılı" ilan ederek toplumdaki cinsiyetçi ve heteroseksist yapıyı güçlendirme çalışmalarına hız kazandırdı. Çünkü devlet için sermayenin ucuz ve genç işçi popülasyonunun çoğaltılması ve yetiştirilmesi ihtiyacını karşılamaktan çok uzakta, hatta mevcut nüfusun korunması için bile ihtiyaç duyulan doğum oranınından düşük olmasıdır. Heteroseksist ataerkil sermayenin ihtiyacını karşılamak amacıyla kadın ve trans katliamlarında faillerin yargılanmamasının önünü açmak, hormona kısıtlama getirmek, cinsiyet uyum sürecine başlayan bireylerin listesini üniversite hastanelerinden isteyerek transları fişlemek gibi kadın ve LGBTİ+ düşmanlığına hız kazandıran rejim, elindeki bütün kurumları sahneye sürerek "aile yılı" politikalarını yürürlüğe sokmuştur. Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı evlenen gençlere kredi ve çeşitli markalardan indirimler teklif ederken, Adalet Bakanlığı boşanmayı daha da zorlaştırmak amacıyla boşanma öncesi "aile arabuluculuğu" sistemini tekrar gündeme getiriyor. Sağlık Bakanlığı ise mesleki kız ortaokullarıyla bir yandan kız çocuklarını karma ve örgün eğitimden uzaklaştırıyor, diğer yandan "kadın işi" olarak görülen meslek kollarında eğitim verip kadınları toplumsal cinsiyet rollerine uygun biçimde şekillendirilmeyi amaçlıyor. Aynı zamanda kadın emeğinin erken yaştan itibaren sömürülmesine olanak sağlamaya çalışıyor.

Eğitim sisteminde ve müfredatında kadın düşmanı değişiklikler ya da eklemeler yapması da yeni değil. Dindar nesil yetiştirme amacıyla imam hatip liselerini yaygınlaştırarak neredeyse her mahallede bir imam hatip lisesi açılmasını, liseye geçiş sınavının değiştirilmesi ve öğrencilerin ikametgahına göre en yakın liseye kayıt yaptırma zorunluluğu getirildi. Böylece sınavı kazanamayan çok sayıda öğrenci imam hatip liselerine gitmek zorunda bırakıldı. Ayrıca geçtiğimiz yıllarda haberlerde de gördüğümüz üzere törenlerde ya da kutlamalarda çocuklara gelinlik giydirilmesi, okul öncesi öğrencilerine kültürel etkinlik kapsamında kına gecesi düzenlenmesi, kadının evli olduğu erkeğe karşı sorumluluğunun anlatıldığı kitapçıklar dağıtılması, açık öğretimin zorunlu eğitim kapsamına alınması gibi uygulamalarla faşist rejim, kız çocuklarını eğitim uzaklaştırarak aileyi güçlendirme ve kız çocuklarını evliliğe özendirmeye çalışmıştır. MEB'in açıkladığı 2025-2026 eğitim öğretim yılı planlamasında, "2025 yılının aile yılı ilan edilmesi dolayısıyla öğrenci kulüpleri başta olmak üzere okullardaki her türlü proje ve diğer etkinliklerde aile temasına yer verilerek öğrenci ve velilerde ailenin korunması ve güçlendirilmesine ilişkin bilinçlenmeye destek verilecek" ibaresinin yer alması, kız çocuklarını aile kurumuna ve eve hapsetme amacı taşıyan uygulamaların artacağını gösteriyor.

Özel mülkiyet ve sermaye karakteri gereği kadınları evin dışında, üretim sürecinin içinde tutmaya ihtiyaç duyduğu için kadınların ataerkil sistemin içinde devamlılığını sağlayacak ve güçlendirecek şekilde biçimlendirirken sermaye düzeninden kopmamaları için ortaya atılan mesleki kız ortaokullarını kadın düşmanlığının yeni bir halkası olarak değerlendirebiliriz. Sermayeye ucuz işgücü olarak çocuk işçi sunma kurumları olan MESEM ve mesleki liseleri de yoksullaşan Türkiye-Kürdistan gerçekliğinde yoksul ailelerin çocuklarıyla dolu olduğunu biliyoruz. Üniversiteli işsizler başta olmak üzere artan işsizlik sorunu karşısında bir gelecek ve kariyer fırsatı olarak pazarlanan mesleki lise ve MESEM'lerin yoğunluklu olarak yoksul halkın yaşadığı kentlerde açılması da şaşırtıcı değil. Bu mesleki liselere bağlı olarak mesleki ortaokulların açılması da zaten genç işçiden çok çocuk işçi manzarasıyla karşı karşıya olduğumuz bugünlerde çocuk işçilerinin de yaş ortalamasının daha da düşeceğini bize gösteriyor.

Çocuklarını okutmaya yetecek maddi duruma sahip olmayan yoksul aileler, çocuğunun gelirine muhtaç hale geldiği için mesleki liselere gönderiyor. Diğer yandan, kız çocuklarının eğitim ve öğretim hakkını tam olarak güvenceye alınmamışken ve hala kız çocuklarının küçük yaşta evlendirilmesi toplumsal bir sorun olarak varlığını korurken, en azından aileye bir gelir katkısında bulunsun diye bu mesleki liselere gönderilen genç kadınlar sömürü merkezlerinde sermayenin karşısına en güvencesiz şekilde çıkarıldı. Sudan ucuz olan çocuk işçileri konuşurken konu kadın çocuk işçiler ise neredeyse ücretsiz çalıştırılmalarının yanı sıra MESEM'lerden çokça genç kadınlara taciz haberlerini de görüyoruz. MESEM'lere benzer şekilde, yeni açılan mesleki kız ortaokullarının da genç işsizlerin sayısının her geçen gün artması nedeniyle çocuk yaşta çalışmaya başlama eğiliminin olduğu, yoksulluk krizinin en derin yaşandığı şehirlerde açıldığını görüyoruz.

Mesleki kız ortaokulları konusunda faşist rejimin politik islamcı karakterinin iki yönünü görüyoruz. Bir yandan çocuk yaşta karma kamusal alanlardan uzaklaştırılan genç kadınların eşit ve özgür bireyler olarak var olmaları engelleniyor, aile kurmaya, ailenin, evin, namusun taşıyıcısı olmaya özendiriliyor. Böylece erkeğin gölgesine hapsedilmeye çalışılıyor. Öte yandan, ortaokul çağından itibaren üretim süreçlerinin içerisinde aktif rol almaya yönlendirerek kadın emeğini en güvencesiz, en kırılgan şekilde sermayenin sömürüsüne sunuyor, piyasaya sürüyor. Bu okulları fırsat gibi pazarlayarak meşrulaştıran da "mesleki" ibaresi oluyor. Kadınlara bir kariyer ve gelecek imkanı sunuyormuş gibi görünürken aslında kadınları daha çocuk yaştan erkeğe ve sermayeye köle etme amacıyla şekillenen bir eğitim sisteminden bahsediyoruz.

"Aile yılı" politikaları kapsamında kurulan mesleki kız ortaokullarının gelecek nesildeki kadınlar için tasarladığı hayat; çocuk yaştan itibaren ücretsiz, güvencesiz işçilik, çalıştığı süre boyunca yıllarca süren cinsel tacize maruz bırakmaktır. Reşit olunca 150 bin TL geri ödemeli kredi ve çeşitli markalardan indirimlerle aile kurduktan sonra doğurduğu çocuk başına aylık yardım aldığı, bir yandan da ucuz kadın işçiliğine devam ettiği bir hayattır. Kadınlara biçilen bu karanlığı yırtıp aşmak, ancak devrimci kadın özgürlükçü çizgimizle sermayeyi düzenini devirerek, eşit, özgür yaşamı kurmamızla mümkün olacaktır.