30 Nisan 2024 Salı

Murat Çepni yazdı | AKP kaybetti kim kazandı?

Yerel seçim sonuçları bu açıdan tam bir hezimet olarak tanımlanabilir. Yalnızca seçim başarısızlığı olmaktan öte yerel yönetim demek AKP için rant siyasetinin muslukları demek. Dolayısıyla saadet zincirinin kırılması, Erdoğan etrafında oluşturulan uhrevi havanın dağılması, güçten beslenen çete ilişkilerinin çözülmesi, kesintisiz üretilen hamaset edebiyatının artık etkisizleşmesi ve merkez kaç eğiliminin gelişmesi gibi bir dizi sonuçları da yaratacaktır.

Bir seçimin daha sonuna geldik.

AKP-MHP faşist bloku büyük bir yenilgi aldı.

Şimdi sonuçları kim nasıl değerlendirecek, ne tür politik hamleler gelişecek ona bakacağız.

AKP bugüne kadar meşruiyetini hep seçimlerde aldığı sonuçlara bağladı. Büyük kitle desteğini cumhuriyet tarihi açısından biricik olgu olarak öne çıkardı.

Politik islamcı kimliğiyle "statükoya" karşı muhafazakar, yoksul halkın tek temsilcisi olarak kendini pazarladı. Bunu yaparken "solcu" aydınlara varıncaya kadar geniş kesimlerden destek de alabildi.

Yerel seçim sonuçları bu açıdan tam bir hezimet olarak tanımlanabilir. Yalnızca seçim başarısızlığı olmaktan öte yerel yönetim demek AKP için rant siyasetinin muslukları demek. Dolayısıyla saadet zincirinin kırılması, Erdoğan etrafında oluşturulan uhrevi havanın dağılması, güçten beslenen çete ilişkilerinin çözülmesi, kesintisiz üretilen hamaset edebiyatının artık etkisizleşmesi ve merkez kaç eğiliminin gelişmesi gibi bir dizi sonuçları da yaratacaktır.

Kürt sorununda savaş ve kayyum politikalarında ısrar, Alevilerin inanç özgürlüğü ve eşit yurttaşlık taleplerini yok saymak, işçi sınıfından emeklilere yaşanan ağır yoksulluk krizi, tarımın yok edilmesi başta olmak üzere emekçi köylülüğün kent kenarlarına sürülmesi, büyük doğa talanı, kira sorunu, eğitim, sağlık alanındaki ticarileşme, gençliğin barınma sorunu, geleceksizlik, yurt dışına gitme eğilimi, kadınların sistematik olarak şiddete maruz kalması, iktidara karşı tepkinin temel sebepleri oldu.

AKP tüm bu süreçte başta inşaat, askeri sanayi, enerji ve maden sektörleri başta olmak üzere kendi saray sermayesini büyüttü, etrafındaki küçük azınlığı muazzam zenginleştirdi.

Başlarken refah, kalkınma, demokrasi, askeri vesayetle mücadele diyerek değişim isteğini yedekleyen AKP, devlete nüfuz edip güçlendikçe gerçek kimliğini doğrudan açık etmeye başladı.

Tarikat-cemaat-şirket düzeni, çeteleşme-mafyalaşma, uyuşturucu trafiği, bakanların çetelerle doğrudan ilişkileri… Tüm bunlar AKP'nin çıplak gerçeği haline geldi.

Bu gelişmeler AKP'den ne olursa olsun kurtulmak isteyenlerle, ne olursa olsun lüks, şatafat, rant sistemini korumaya çalışanlar olarak iki hat oluşturdu.

İçeride halka gemi azıya almış bir saldırganlık, kibir, tehdit siyaseti, dışarıda ise tam tersi. Kamera önünde efelenme görüntüleri ama örneğin İsrail ile kesilmeyen ticari, askeri ilişkiler.

Kürt sorununda çözümsüzlükte ısrar ve savaş politikaları ise tüm bu tablonun gizlenmesi için fırsat haline getirildi. Kayyum darbesinde ısrar edildi. Şimdi de Van halkının seçilmiş iradesine kayyum darbesine girişildi.

AKP-MHP suç ittifakının her seçimde belirgin şekilde irtifa kaybetmesine neden olan koşullar böylece sıralanabilir.

Bu irtifa kaybının 2024 yerel seçimlerinde ağır bir yenilgiye dönüşmesi ise önümüzdeki yılları doğrudan etkileyecek önemli bir gelişmedir.

Tartışmasız biçimde söylenebilir ki, AKP en büyük yenilgisini Kürt illerinde aldı.

Kayyumların yüksek verilerle saraya gönderilmesi Kürt halkı açısından örgütsel ve siyasi olarak büyük bir başarıdır.

Bu galibiyet, tepki oyları kapsamında değerlendirilemez. Doğrudan kendi partisi, programı etrafında kenetlenmiş bir halkın zaferidir.

14'te 14 yaparak bu zaferin simgesi Van olmuştur.

Batı açısından da AKP'nin kaybettiğini rahatlıkla söyleyebiliriz, ama kimin kazandığı sorusu henüz berraklaşmış değildir. Sandıklardan ağırlıkla CHP'nin çıkmış olması demokrasi, özgürlük, iş, ekmek mücadelesinin kazandığı anlamına gelmemektedir.

Halkımızın AKP'ye tepkisi, burjuva siyaset tarafından özel olarak örgütlenen iki partili seçim atmosferinde, kazanacak parti olarak görülen CHP'ye oy olarak yönelmiştir.

Oylar AKP'nin yarattığı yıkımın çözümü olduğu için CHP'ye yönelmedi. Halkımız bu gerçeği CHP ile kader ortaklığı yapan reformist soldan çok daha iyi bilmektedir.

AKP-MHP faşist blokunun halk tarafından cezalandırılması önemli bir gelişmedir. Ayrıca 2023 seçimleri sonrası oluşan karamsarlık ve değişime inançsızlık havasının dönüşmesi açısından da önemlidir.

Ancak dikkat edilmesi gereken şey, bu sonuçlarla mevcut yapısal sorunların otomatik olarak çözüleceği beklentisine saplanmaktır. AKP zulmünden kurtulalım derken ezilen kitleleri çürüten bir bekleme koridoruna sokmaktır.

Sorunlar olduğu gibi ortada durmaktadır. Yapısal sorunların çözümü ancak ve ancak antifaşist, örgütlü, demokratik halk mücadelesi ile mümkündür.

CHP'nin politik olarak varlığının özü özeti ise, sistemden kopma eğilimindeki kitleleri yeniden burjuva sisteme yedeklemektir.

Sonuç olarak; AKP-MHP faşist bloku yenildi, ama ezilenler bloku kendi siyasi ve örgütsel hedeflerine henüz ulaşabilmiş değil. Henüz kendi demokrasi programımız etrafında yan yana gelebilmiş, mücadele birliğini kurabilmiş değiliz.

Seçim sonuçları bu açılardan en çok da emekçi sol güçlere sorumluluk yüklüyor.

Kürt halkının kayyumlara karşı büyük zaferi karşısında DEM Parti'de Batı'da yaşanan büyük oy düşüşü elbette dikkate değerdir. Ciddi ve titiz bir siyasi değerlendirmeye ihtiyaç duyan bir durumdur.

2019'dan başlayan "kaybettirme" siyaseti DEM kitlesinde de siyaset yapma alışkanlıklarını değişime uğratmıştır. AKP'yi yenmek, demokrasi ve özgürlüğü kazanmak iddiası, yerini kaybettirme siyasetine bırakmış, böylece "ne kazandık" sorusunun cevabı belirsizleşmiştir.

Özellikle İstanbul'daki sonuç tümüyle AKP'ye kaybettirme isteğinin sonucudur.

DEM Parti açısından Batı'daki sonuçlar devletin DEM'i Kürdistan'a hapsetme planını güçlendirmiştir. Diğer bir sonucu da DEM'de somutlanan halk ittifakı niteliğinin zayıflamasıdır. Bu sonuçlar DEM'in varlık nedenleri açısından alarm niteliğindedir.

AKP-MHP kaybetti ama zafer kimin…

Kaybettiren halkın tepkisi oldu ama kazanan hangi program olacak…

Bu seçimlerin 7 Haziran'a benzeyen tek yanı Kürt halkının kayyum darbesi karşısındaki zaferidir.

Şimdi tüm bu olanakları somut kazanıma çevirme görevi ile karşı karşıyayız.

Onlarca yıla varabilecek bekleme hali ve yaratacağı örgütsüzleşme riskine karşı hiç zaman kaybetmeden coşku, umut ve değişim talebini örgütlemeye girişmeliyiz.