LGBTİ+'ların varoluşu 11. Yargı Paketiyle iktidarın hedefinde

İktidarın hazırladığı 11. Yargı Paketi, LGBTİ+'ların varoluşunu hedef alıyor. Cinsiyet uyum yaşı yükseltiliyor, rapor almak zorlaştırılıyor, devletin kurumlarının onayı olmadan hormon tedavisi dahi engelleniyor. Devletin "aileyi, toplumun genel ahlak ve değerlerini korumak" adı altında gerçekleştirdiği bu saldırı, LGBTİ+'ların varoluşunu cezalandırmayı öngörürken, aynı zamanda nefreti örgütleyerek yaşamlarını tehdit ediyor. Avukat İlke Işık, bu tehlikeye dikkat çekerken, yasa tasarısının geçmesi durumunda iktidarın ve Meclis'in nefret suçu işlemiş olacağını vurguladı. SGDF'li Hüseyin Kartal ise yasa tasarısının muhatabının sadece LGBTİ+'lar ve kadınlar olmadığına işaret ederek, ortak mücadele çağrısı yaptı.
AKP-MHP iktidarı 10. Yargı Paketinde gündeme getirdiği, tepkiler üzerine bir süreliğine geri çektiği LGBTİ+'ların varoluşunu tehdit olarak gören yasa düzenlemesini 11. Yargı Paketiyle bir kez daha gündemleştirdi. 30 maddeden oluşan yasa tasarısının 3 maddesinde LGBTİ+'lar hedef alıyor, hapis cezasıyla tehdit ediliyor.
Yasa tasarının 7 ve 8. maddeleri, cinsiyet uyum sürecini zorlaştırırken, uygulamada erişimi imkansız hale getirme riski taşıyan ve sağlığa erişim, özel hayata saygı ve kişinin maddi ve manevi varlığını koruma ve geliştirme hakkını ihlal eden düzenlemeler içeriyor.
CİNSİYET UYUM SÜRECİ YAŞI 25'E YÜKSELTİLİYOR
Cinsiyet uyum süreci için gereken asgari yaş 18'den 25'e çıkarılan düzenleme, bireylerin hukuki ehliyetine ve özel hayatına keyfi bir müdahale anlamına geliyor. Cinsiyet uyum ameliyatı için 2017 yılında Anayasa Mahkemesi tarafından verilen kararla iptal edilen kişinin "üreme yeteneğinden yoksun olması" şartı 11. Yargı Paketinde tekrar gündemleştirilirken, bu şart daha önce Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) kararlarıyla Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'ne (AİHS) aykırı bulunmuştu.
RAPORUN HANGİ HASTANEDEN ALINACAĞINI BAKANLIK BELİRLEYECEK
Yasa tasarısında cinsiyet uyum süreciyle ilgili raporun yalnızca Sağlık Bakanlığı tarafından belirlenen hastanelerden alınabileceği belirtilirken, bu transların sağlık hizmetine erişimini sınırlayarak, uyum süreci zorlaştırılacak.
LGBTİ+'LAR RAPOR ALMAK İÇİN YILLARCA HASTANEYE GİDECEK
Bakanlığın belirlediği hastanelerden alınacak sağlık kurulu raporu için LGBTİ+'lar, en az dört defa ve üçer aylık periyotlarla hastaneye gitmek zorunda bırakılacak. Taslakta yer alan bu düzenleme, sağlık kuruluşlarının iş yükünü artıracağı gibi, rapor almak isteyenlerin randevu bulması zorlaşacak, LGBTİ+'lar alıp alamayacakları belirsiz bir rapor için yıllarca hastaneye gitmek zorunda kalacak.
Sızdırılan 11. Yargı Paketi yasa tasarısına göre; resmi sağlık kurulu raporuyla, genetik ve/veya hormonal hastalıklar nedeniyle genital organlarında gelişme bozukluğu olduğu tespit edilen kişilerde bu maddedeki şartlar aranmayacak ve tedaviye yönelik zorunlu tıbbi müdahaleler yapılabilir. Ancak tıbbi müdahaleler sonucunda kişinin nüfus sicilinde cinsiyet değişikliği yapılmasının zorunlu olduğuna karar verilirse, mahkemece nüfus sicilinde gerekli düzeltme yapılabilecek.
Cinsiyet uyum sürecini engelleyen maddelerin gerekçesinde, "Kişilere cinsiyet değiştirme imkanı tanınmış ise de bu durum, kişilerin üzerinde mutlak surette tasarruf edebileceği bir hak olmayıp, cinsiyet değişikliğine dair zorunluluğun bilimsel olarak ortaya konulması gerekmektedir" ifadesiyle, kararı kişilerin değil, devlet ve kurumlarının verebileceği vurgulanıyor.
'HAYASIZ HAREKET' CEZASI
11. Yargı Paketi taslağı kapsamında Türk Ceza Kanunu'nun (TCK) "Hayasızca Hareketler" başlıklı 225'inci maddesinde de değişikliğe gidilecek. Bu düzenlemeyle LGBTİ+'ların hapis cezası almasının önünü açılıyor.
KİMİN AHLAKI NEYİN AHLAKI
"Doğuştan gelen biyolojik cinsiyete ve genel ahlaka aykırı tutum ve davranışta bulunan ya da bulunmayı alenen teşvik eden, öven veya özendiren kişi, bir yıldan üç yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır" şeklinde yer alan düzenleme, LGBTİ+'ların varoluşunu ceza için yeterli hale getiriyor. Kadın ya da erkek biyolojik bedeninde doğmuş bir kişinin bunun dışındaki bir cinsiyet kimliğiyle kendini tanımlaması hapis cezası için yeterli görülen maddede, aynı zamanda "genel ahlak" gibi muğlak bir tanımlamayla AKP-MHP iktidarının politik islamcı kodlarıyla cezalandırmanın önü açılıyor.
Bu maddeyle sadece LGBTİ+'lar değil, erkek egemen sistemin belirlediği toplumsal cinsiyet kalıplarına ve normlarına uygun davranmadığı düşünülen herkes risk altında. Giyiminden dolayı sokak ortasında saldırıya uğrayan kadınlardan, sahne aldığı etkinliklerde giyimi beğenilmeyen sanatçıların linç edilmesi, gözaltına alınması uygulamaları da bu maddeyle yasalaştırılmış olacak.
Bu madde aynı zamanda LGBTİ+ örgütleri, LGBTİ+'ların mücadelesine destek veren örgütlere dönük de tehdit içeriyor.
225'inci maddeye ayrıca "Aynı cinsiyetten bireylerin sembolik olarak evlilik veya nişan töreni düzenlemesi de 1,5 ila 4 yıl arasında hapis cezası verilmesine gerekçe yapılabilecek.
YASA YÜRÜRLÜĞE GİRMEDEN UYGULANDI
İstanbul'da 29 Haziran 2025 tarihinde düzenlenen 23. İstanbul LGBTİ+ Onur Yürüyüşü'ne katıldıkları gerekçesiyle Özgür Genç Kadın (ÖGK) Merkezi Koordinasyon üyeleri Hivda Selen ve Sinem Çelebi ile Doğan Nur tutuklanmıştı. Nur ara kararla tahliye edilirken Selen ve Çelebi 1,5 aylık tutukluluğun ardından çıkarıldıkları ilk duruşmada tahliye edilmişti.
Tutuklama, 2911 sayılı Gösteri ve Yürüyüş Kanununa Muhalefet yasasına dayandırılmasına rağmen, "LGBT konusu" adıyla bir suç kapsamı üretilmişti. Üretilen bu suçlama bugün 11. yargı paketi tasarısıyla yasalaştırılmak isteniyor.
SAĞLIK EMEKÇİLERİ HAPİS CEZASIYLA TEHDİT EDİLİYOR
Mahkeme kararı olmadan cinsiyet uyum sürecine yönelik tıbbi müdahalede bulunan sağlık emekçileri de 3 ila 7 yıl arasında hapis cezası ve bin günden 10 bin güne kadar para cezasıyla tehdit ediliyor. Bunun bir çocuğa karşı veya yetkili olmayan bir kişi tarafından yapılması halinde verilecek ceza bir kat artırılacak.
Bu düzenlemeyle sadece cinsiyet uyum ameliyatlarını kapsamıyor. Hormon terapisi, ilaç kullanımı, estetik operasyonları da kapsamına alarak, kişinin sadece cinsiyet kimliği nedeniyle cezalandırılmasına yol açacak.
Düzenleme aynı zamanda LGBTİ+'ların ilişkilerini konu alan dizi ve filmleri yayınlayan dijital platformları da etkileyecek.
'AİLE YILI' YASASI
Yasa taslağı 2025 yılının başında ilan edilen 10 yıllık "aile yılı"na oldukça uygun. "Sağlıklı nesiller yetiştirmek", "aile kurumunu ve toplum yapısını korumak" gerekçesine dayandırılan yasa taslağının genel gerekçesinde aynı zamanda "toplumun genel ahlak ve değerlerine yapılan saldırıların önlenmesi", "tek tipleştirme", "cinsiyetsizleştirme akımlarıyla daha etkin mücadele edilmesi", "toplumsal yapının tahkim edilmesi"nin amaçlandığı belirtiliyor.
IŞIK: İKTİDAR VE MECLİS NEFRET VE AYRIMCILIK SUÇU İŞLİYOR
Özgür TV haber bülteninde yasa tasarısına ilişkin değerlendirmede bulunan Ekmek ve Gül yazarı, avukat İlke Işık, LGBTİ+'lara dönük nefret ve ayrımcılık içeren düzenlemelerin 10. yargı paketinde de gündeme geldiğini hatırlattı. Çok küçük değişiklikler yapılarak bugün bir kez daha karşımıza gelen yasa tasarısına tepki gösteren Işık, "Öncelikle bir iktidarın, Meclis'in nefret ve ayrımcılık suçu içeren, eşitlik ilkesine aykırı bir düzenlemeyi yasalaştırmaya çalışması kabul edilemez" dedi.
'LGBTİ'LERİN HAYATI TEHDİT ALTINDA
Yasa tasarısının yürürlüğe girmesinin ardından LGBTİ+'ların yaşamlarının tehdit altında olacağını vurgulayan Işık, yasa tasarısında yer alan "genel ahlak" tanımının LGBTİ+'ların yanı sıra kadınları da kapsayabileceğine işaret etti. "Doğuştan gelen biyolojik cinsiyet nedir, genel ahlak nedir, buna aykırı davranmak nedir, bu tip davranışları yapanlar, özendirenler, yayanlar, teşvik edenler nedir" sorularını yönelten Işık, "Şarkıcıların gözaltına alındığı, müzik yapan genç kadınların müzik yapamaz hale getirildiği, yazmanın, çizmenin, komedinin vs. her şeyin genel ahlak kılıfına sokulabileceği bir düzenleme. Bu çok tehlikeli. Diyanet'in fetvasını hatırlayalım, örtünmemeyi de ahlaka sokmuştu. Sonra miras hakkını da tehdit eden açıklamalar yapmıştı. Aslında bir bütünün parçaları olarak devam ediyor. 'Aile 10 yılı' ve bunun etrafında kurmaya çalıştıkları bir muhafazakar hayat var. Kadınları, LGBTİ'leri, gençleri, çocukları bu torbaya koymaya çalışıyorlar. Bunun dışında bir hayatı, nefes alma olanağını yok etmeye çalışıyorlar" diye konuştu.
'YASALAŞTIRMAMAK İÇİN MÜCADELEYİ SÜRDÜRMELİYİZ'
Yasa tasarının bu nedenle çok tehlikeli olduğunu ve ciddiye alınması gerektiğini vurgulayan Işık, "Daha önce de çıkarmaya çalıştılar, gündem ettiğimiz için yapamamışlardı. Konuşmaya, tartışmaya, itiraz etmeye, bunu yasalaştırmama konusunda mücadeleyi çok ciddi sürdürmemiz gerekiyor" ifadelerini kullandı.
KARTAL: BULUNDUĞUMUZ HER ALANDA MÜCADELEYİ ORTAKLAŞTIRALIM
Sosyalist Gençlik Dernekleri Federasyonu (SGDF) üyesi Hüseyin Kartal da Özgür TV yayınında, LGBTİ+'ları hedef alan yasa çıkarma girişimlerinin ilk olmadığını hatırlattı. Bu yasa tasarının daha kapsamlı ve aileyi kutsallaştıran bir düzenleme olduğunu kaydeden Kartal, LGBTİ+'ların nefretle, düşmanca ötekileştirildiğini söyledi.
Politik islamcı rejimin yeni bir saldırısıyla karşı karşıya olduklarını kaydeden Kartal, bu saldırının muhatabının sadece LGBTİ+'lar, örgütleri ve kadınlar olmadığını vurgulayarak, sosyalistler, devrimciler, demokratların bulundukları her alanda mücadeleyi ortaklaştırması gerektiğine işaret etti. Kartal, "Özne olmayanların da mücadele hattında olmalı, dayanışma ve mücadele için ortak kapı aralanmalı. İktidarın yaratmaya çalıştığı korku ikliminin başka bir basamağı bu. Aynı zamanda nefret normalleştirilmeye çalışılıyor. Dayanışma ağları örerek, sokakta, Meclis'te, üniversitelerde, bulunduğumuz her alanda direnişi büyütmeliyiz. Varoluşumuza sahip çıkarak mücadele hattımızı büyütmeliyiz. Görünürlüğü artırmalıyız" dedi.