29 Mart 2024 Cuma

Deprem, Newroz, seçimler ve faşizmi yıkma mücadelesi

Ezilenlerin tarih bilinci ve toplumsallığı kadim gelenek ve ritüellerle kendini yaşatır, güncel sınıf savaşımlarına politik olarak yansır. Newroz, tam olarak böyle bir tarihsel devrimci güç kaynağı ve politik mücadele konağıdır. Mart ayının devrimci barometresi ve politik mücadelenin nabzı Newroz'la ölçülür. Newroz, her zaman bir politik diriliş, kavga coşkusunu tazeleme, kararlılığı bileme ve mücadele cesaretini yükseltme eylemi ve süreci olmuştur.

2023 depreminden önce seçim sath-ı mailine girilmişti. Siyasal konjonktürü belirleyen seçimler olgusuydu. Toplumsal-siyasal gelişmelerin yönü seçimlere doğru akarken 2023 depremi yeni bir konjonktür yarattı. Toplumsal zamanda ardışık gelişen bu iki konjonktür birbirine eklemlendi. Ardışık ve iç içe geçerek ilerleyen bu iki konjonktürde 'an' itibariyle takvimi ilan edilmiş olan seçimler, siyasal gelişmelerin yönünü ve ana eksenini belirliyor. Bugün siyasal konjonktürün başat ve öne geçen niteliği seçimlerdir. Bununla birlikte depremin yarattığı siyasal-toplumsal vasat ikincil ana eksen olarak siyasal konjonktürü belirlemeye devam ediyor.

İki aya yaklaşan zaman diliminde siyasal mücadele yeni bir toplumsal bilinç düzeyiyle yürüyor. Bu sürecin ortaya çıkardığı siyasal bilinç en ileri ifadesini hükümet istifa sloganıyla ortaya koyuyor. Deprem bölgeleri başta gelmek üzere tüm politik mücadele sahalarında devlet-halk çelişkisi çeşitli protesto ve eylem biçimleriyle somutluk kazanıyor. Deprem, 8 Mart'tan Newroz'a tüm halk dinamiklerine ve siyasal mücadele gündemlerine yansıyor. Aynı dinamiğin seçimler sürecinin siyasal katalizörü olarak işlediğini görmek ve vurgulamak gerekiyor. Futbol ve basketbol statlarından kent sokak ve meydanlarına değin yayılan ve yankılanan "Hükumet istifa" sloganı, dönemin toplumsal-siyasal bilincinin düzeyini gösteriyor. Mart ayının siyasal mücadele aynasından bakıldığında deprem konusunun hala ezilen toplumsal dinamiklerin siyasal mücadele gündemlerini ve içeriğini belirlediğini görüyoruz. Politik mücadele sahasındaki ezilen ve sömürülen toplumsal dinamikler deprem konjonktürünün ürettiği siyasal enerjiyi bütün özgünlüğü ile kapsayarak mücadele alanlarına ve eylemlerine yansıtıyor.

Mart-Mayıs sürecinin giriş etabını oluşturan 8 Mart eylemlerinin içeriğine damgasını vuran da deprem konusuydu. Demokratik kadın hareketi tüm gücüyle deprem gerçeğini politik eylemin konusu yaptı. Yaygın, kararlı ve kitlesel eylemler dizisiyle faşist şeflik rejimine karşı güçlü bir politik hareketlilik yarattı. Devlet-halk saflaşmasının politik çehresini ve yönünü faşist şeflik rejimine odakladı. Diktatörü karşısına alan ve dönemin ana sloganı haline gelen "Hükümet istifa" şiarını hesap sorma bilincine taşıdı. "Yasımızla öfkemizle isyandayız" diye haykıran ve meydanları zapt eden kadınlar kavga alanlarından faşist şefi hedef aldı. "Helalleşmeyeceğiz, hesap soracağız" bilinç ve tavrıyla arsızca helalleşme çağrısı yapan faşist şefe gereken cevabı verdi.

8 Mart'ın açtığı ve mücadele düzeyini yükselttiği politik bahar hareketliliği başka bir kadın yürüyüşüyle taçlandı. Antakya Samandağ'da kadınların örgütlediği "Hüznümüz isyanımızdır" yürüyüşü deprem konjonktürünün çok özgün bir eylemidir. Ellerinde defne dalları, rıhen ve buhurla, dillerinde "Ma rıhna nıhna hovn" sloganıyla yapılan yürüyüş yeni bir toplumsal-siyasal tavra işaret ediyor. Depremde hayatını kaybedenlerin 40. günü anması olarak düzenlenen ve kadınların öncülük ettiği bu eylem tarihseldir. Samandağ'daki yürüyüş eylemi dosdoğru bir ulusal ve inançsal varlığın politik düzeye yansımasını ifade ediyor. Antakya/Samandağ'daki 40. gün anma yürüyüşü derin tarihsel, toplumsal-inançsal ritüelleriyle bir başka siyasallaşma bilincini somutluyor. Bu eylemle Arap Alevi halkımız Antakya'nın ulusal ve inançsal toplumsallığını bir yas ritüeliyle ortaya koyuyor. Depremin yarattığı organik bir bilinçtir bu. Dün bu inanç ritüeli yerleşik toplumsal biçimleriyle kültürel olarak yaşanırken depremin yarattığı yeni koşullarda siyasal bir biçime bürünüyor. Bunun salt bir yas eylemi olmadığı bilakis bir kimlik ve varlığını koruma eylemi olduğu vurgulanmalıdır. Depremle kentin demografisini değiştirme ve dolayısıyla Arap Alevi halkımızın toplumsal yapısını parçalayıp asimile etme yönelimlerine açıktan bir karşı koyuş anlamı taşıyor. HDP Milletvekili Tülay Hatimoğulları'nın bu yürüyüşte yaptığı konuşma tam olarak kimliğini ve kentini savunmayı duyuruyor: "Bizleri buralardan gönderme senaryoları konuşuluyor ve siz bunun cevabını verdiniz. Biz buradayız, topraklarımız burada. Burada doğduk, burada öleceğiz! Kentimizi asla terk etmiyoruz!"

Antakya kendi kadim toplumsallığına ve güncel gerçeğine yaslanarak doğruluyor ve faşist şeflik rejimine kendi dilinden meydan okumasını yapıyor. Gezi-Haziran ayaklanmasının başta gelen devrimci merkezlerinden olan Antakya, 8 Mart eylemi ve 40. gün anmasıyla depremin öfke ve uyanış bilincini eylemli biçimde taşıyor.

Ezilenlerin tarih bilinci ve toplumsallığı kadim gelenek ve ritüellerle kendini yaşatır, güncel sınıf savaşımlarına politik olarak yansır. Newroz, tam olarak böyle bir tarihsel devrimci güç kaynağı ve politik mücadele konağıdır. Mart ayının devrimci barometresi ve politik mücadelenin nabzı Newroz'la ölçülür. Newroz her zaman bir politik diriliş, kavga coşkusunu tazeleme, kararlılığı bileme ve mücadele cesaretini yükseltme eylemi ve süreci olmuştur. 2023 Newroz'unun tüm özne ve dinamikleri 2023 depreminin yasını yüklendi, on binleri katleden faşist şeflik rejimine karşı halklarımızın ökesini meydanlara taşıdı. Kürdistan'ın bütün parçalarında ulusal bir diriliş, zafer bilinci ve bayram coşkusuyla kutlanan Newroz, bu yıl Rojhilatê Kürdistan'da kelimenin gerçek anlamıyla ulusal serhildana dönüştü. 2023 Newroz'u Kuzey Kürdistan ve Türkiye'de binlerin, on binlerin ve yüz binlerin farklı kentlerde meydanlara aktığı ve toplamda milyonları bulan devasa bir kitlesellikle ve yaygınca kutlandı. Türkiye metropollerindeki Newroz mitinglerine gençliğin kitle gücü, kararlılığı ve militanlığı yansıdı. Aynı gerçeklik, Kuzey Kürdistan'da birer Newroz serhildanına dönüşen mitinglerde de görüldü. Amed Newroz'u bütün azameti, siyasal görkemi ve kararlılığıyla yüz binlerin sesini ve eylemini alana taşıdı. 2023 depremindeki katleden devlet pratiğine karşı biriken halk öfkesini bilinciyle AKP-MHP faşist iktidarına meydan okudu. Faşist şeflik rejimine Kürt halkının yenilmez ve teslim olmaz gücünü gösterdi. Amed Newroz'u final eylemi olarak tüm ezilenlerin isyan sözünü söyledi.

Deprem koşullarının yarattığı toplumsal öfke ve uyanış sürüyor. Bu sürecin ortaya çıkardığı siyasal bilinç en ileri ifadesini şimdilik hükümet istifa sloganıyla ortaya koyuyor. Bununla birlikte devlet halk kopuşmasının çok somut ifadesi olarak faşist şefe karşı "Helalleşmiyoruz hesap soruyoruz" şiarı, sürecin bir başka ve gelişen siyasal düzeyini ifade ediyor. Halklarımızın faşist şeflik rejimine karşı mücadele etme isteği büyüyor ve eylemli biçimde gelişiyor. 8 Mart kadın eylemleri, Antakya kadın yürüyüşü ve Newroz mitingleri işçi sınıfı ve ezilenlerin faşist şeflik rejimine karşı deprem konjonktürünün eylemleri olarak şekilleniyor. Muazzam antifaşist mücadele imkan ve potansiyeline doğrudan işaret ediyor. Deprem konjonktürü devrimci imkan ve koşulları yükseltirken, seçim konjonktürü ve gündemi tam tersi bir süreç ve bilinç örgütlüyor.

Depremle açığa çıkan devlet-halk çelişkisi ve kopuşması, seçimlerin bir seçenek ve kurtuluş olarak sunulması ile yüzgeri ediliyor. Çelişkiler ve öfke yumuşatılarak kitlelerin düzenden kopuşunun önüne geçilmek isteniyor. İşbirlikçi Türk burjuvazisinin Cumhur İttifakı ile Millet İttifakı olarak bölünen ve rejim mücadelesi yürüten iki blokunu domine edip koşullarını belirlediği seçim konjonktürü halklarımızı böyle bir girdap ve handikaba sürüklüyor. Emekçi sol hareketimizin büyük gövdesi de bu seçim konjonktürüne saplanmış ve tüm çıkış planını Tayyip gitsin dar ufkuna bağlamış görünüyor. Bu, düpedüz faşizmlerden faşizm beğenmektir. Güçlendirilmiş parlamenter sistem adıyla faşist düzeni kabullenmek ve kitlelerin faşizmden kurtulmasını şeflik rejimiyle sınırlı görmek, faşist devlet düzenini tasfiye etme mücadelesinden imtina etmektir. Faşist iktidarı halklarımızın birleşik devrimci eylemiyle yıkma mücadelesinden kaçmaktır.

Faşist şeflik rejiminin yoğun baskı ve terörü altında varlığını sürdüren emekçi sol hareketimiz, faşist şeflik rejiminden dolayısıyla AKP-MHP iktidarından kurtulmayı çok önemli görüyor. Ölümden kaçayım derken sıtmaya razı oluyor ve faşizme karşı mücadele ve direnişte en geri mevziye çekiliyor. Faşist şeflik rejiminden kurtulmanın politik bakımdan nefeslenme imkanı yaratacağı tek yanlı ve mutlak öngörüsüyle hareket ediyor. Bu yüzden restorasyoncu Millet İttifakı'nın cumhurbaşkanı adayı Kemal Kılıçdaroğlu'nu açıktan, kerhen ve zımnen destekleme tavrı güdüyor. Oysa HDP'yle görüşen Kemal Kılıçdaroğlu sade suya tirit kabilinden açıklamalarla halklarımızın temel talepleri konusunda hiçbir anlamlı taahhütte bulunmaya bile yanaşmadı. Merkezinde HDP ve Emek ve Özgürlük İttifakı'nın olduğu emekçi sol hareketimiz, 22 Mart'ta Ankara'da açıkladıkları deklarasyonla ortak cumhurbaşkanı adayı çıkarmama tavrı ile bu seçim "taktiği" ve politikasını ilan etmiş bulunuyor. Bu siyasal "taktik" ve politika restorasyoncu burjuvazinin programına yedekleniyor. Faşizm seçim ve parlamentarizm yoluyla yıkılmaz. Halklarımızın birleşik devrimci gücü ve cephesiyle yıkılabilir ancak. Bugün emekçi sol hareketimiz depremde yakaladığı devrimci dinamiklere, halklarımızın gelişen mücadele istek, eğilim ve bilincine yaslanıp yürümelidir. Depremin halk öfkesine, 8 Mart'ın faşist yasakları çiğneyip geçen kadın kararlılığına, Samandağlı kadınların tarihi ayağa kaldıran cesaretine, Newroz'un ruhuna ve diriliş gücüne bakmalıdır. Halklarımızın gücüne sımsıkı sarılarak faşizme karşı mücadeleyi düşünmeli, örgütlemeli ve yükseltmelidir.

*İşçi Sınıfı ve Ezilenlerin Sesi ATILIM gazetesinin 24 Mart tarihli 108. sayı başyazısı.