18 Mayıs 2024 Cumartesi

Cumartesi Anneleri Mehmet Zafer Demirkıran’ın akıbetini sordu

12 Eylül 1995 yılında Bağlar’da bulunan evinden gözaltına alınarak kaybedilen Mehmet Zafer Demirkıran’ın akıbetini soran Cumartesi Anneleri, yargı makamlarını Mehmet Zafer Demirkıran’ın akıbetini aydınlatacak girişimlerde bulunmaya çağırdı.

Cumartesi Anneleri, gözaltında kaybedilen yakınlarının akıbetini sormak ve faillerin cezalandırılmasını talep etmek amacıyla her hafta düzenledikleri eylemlerinin 860’ıncı haftasını Covid-19 salgını nedeniyle online gerçekleştirdi. Cumartesi Anneleri, bu hafta 12 Eylül 1995 yılında Diyarbakır Bağlar'daki evinden gözaltına alınarak kaybedilen Mehmet Zafer Demirkıran'ın akıbetini sordu.

Açıklamada ilk olarak sözü Mehmet Zafer Demirkıran’ın ağabeyi Sebahattin Demirkıran aldı. Kardeşinin evinden gözaltına alınarak kaybedildiğini anımsatan ağabey Demirkıran, "O dönem ciddi arayışlarımız oldu. Kardeşim annemin yanından gözaltına alınırken evde polis olduklarını söyleyen insanlar birbirlerine ‘eleman’ diye hitap etmekteydiler. Silahlı ve maskeli olan bu insanların bir kısmı evdeki telefon kablosunu da kopardılar" dedi.

Babasının bütün karakollarda kardeşini aramasına rağmen bulamadığını ifade eden Demirkıran, "Daha sonra babamla ilişkiye geçen insanlar kardeşimin askeri birlikte olduğunu söylediler. O birlikte JİTEM elemanları bir takım illegal şeyler yürütmekteydi" dedi.

Annesinin karakola gittiğini ve yanına kendisini Şehmus diye tanıtan birisinin geldiğini ifade eden Sebahattin Demirkıran, "Şehmus’un daha sonra Abdülkadir Aygan’ın itirafları sonucunda azılı bir katil olduğunu öğrendik. Şehmus acımasız bir katildi. Şehmus bu çarkın dişlilerinden birisiydi. Buna benzer bir sürü insan burada görev yapmaktaydı. Bunlar devletin kozmik odalarında bilinmekte. Umarım ileri ki süreçte bunlar gün yüzüne çıkar. Bizim adalet ve hakikat arayışımız devam edecektir" şeklinde konuştu.

ADALETE ULAŞMAYA ÇALIŞIYORUZ
Ardından basın açıklamasını Cumartesi İnsanı Cihan Kaplan okudu. Gözaltında kaybedilen insanlar için sürdürdükleri hakikat ve adalet arayışlarının 860’ıncı haftasında olduklarını anımsatan Kaplan, "Türkiye’de yasama, yürütme ve yargı organlarının yurttaşı değil, her durumda devleti koruma pratiği sonucunda kayıplarımıza, hakikate ve adalete ulaşamıyoruz" dedi.

Kaplan, 860’ıncı haftada Mehmet Zafer Demirkıran dosyasını ele aldıklarını ifade ederek, 5 çocuklu Demirkıran ailesinin Diyarbakır Bağlar’da yaşadığını ve çalışmak üzere önce İstanbul ardından Mersin’e giden Mehmet Zafer’in ise iki yıldır evden ayrı olduğunu söyledi.

Mehmet Zafer’in askerlik celbi gelmesi üzerine 30 Ağustos 1995 yılında Diyarbakır’a döndüğünü belirten Kaplan, Mehmet’in askere sevk belgesini alarak ailesinin yanında birliğe gideceği günü beklemeye başladığını hatırlattı. 12 Eylül 1995 yılında akşam saatlerinde Demirkıran ailesinin evinin kendilerini polis olarak tanıtan kişiler tarafından basıldığını söyleyen Kaplan, Mehmet’i "İfadesi alınıp bırakılacak" diyerek Beyaz Toros araca bindirerek götürdüğünü belirterek, bu kişilerin gitmeden önce telefon kablolarını keserek ailenin iletişimi engellediğini dile getirdi.

'TARİFE UYAN BİRİ VAR'
Karakola giden ailenin, "Bizde yok" cevabı üzerine Diyarbakır’daki bütün karakollarda oğullarını aradığını hatırlatan Kaplan, yetkililere yapılan başvuruların ise sonuçsuz kaldığını ifade etti. Kaplan, ailenin oğullarının Saraykapı’daki JİTEM merkezine götürüldüğü duyumunu aldığını belirterek, "Anne Behiye Demirkıran sürekli  JİTEM merkezinin bulunduğu Jandarma Merkez Komutanlığı’na giderek oğlunu sordu. Annenin ısrarlı soruları üzerine kapıdaki nöbetçi asker, ona oğlunun tarifine uyan birinin oraya getirildiğini söyledi" diye belirtti.

GÖZALTINA ALINDIĞI KABUL EDİLMEDİ
Başvuruları sonuçsuz kalan ailenin İHD Diyarbakır Şubesine başvurduğunu dile getiren Kaplan, "Yasal girişimlerde bulunan İHD, Uluslararası Af Örgütü ile de temasa geçti. Gerekli araştırmaları yapan Uluslararası Af Örgütü, 18 Ekim 1995 tarihinde yayınladığı ‘kayıp’  başlıklı raporla gözaltına alındığı kabul edilmeyen Mehmet Zafer Demirkıran’ın can güvenliğinden endişe ettiklerini uluslararası kamuoyuna duyurdu" dedi.

Ailenin, İHD’nin ve Uluslararası Af Örgütü’nün girişimlerinin sonuçsuz bırakıldığının altını çizen Kaplan, "26 yıldır Mehmet’i arayan ailesi inkar ve cezasızlıkla karşılaştı. Baba Demirkıran, oğlunun akıbetine ve adalete ulaşamadan 2001 yılında aramızdan ayrıldı. 86 yaşındaki anne Behiye Demirkıran ise hala oğluna ve adalete ulaşmak için mücadele ediyor. 860. haftamızda yargı makamlarını bu açıklamamızı bir suç duyurusu sayarak Mehmet Zafer Demirkıran’ın zorla kaybedilmesi ile ilgili suçu ve suçluyu açığa çıkartacak, Mehmet’in akıbetini aydınlatacak girişimlerde bulunmaya çağırıyoruz" şeklinde konuştu.