28 Nisan 2024 Pazar

Cumartesi Anneleri, Hasan Ocak için adalet istedi

Cumartesi Anneleri, 991.hafta eyleminde gözaltında kayıplar mücadelesinin sembol ismi Hasan Ocak için adalet istedi, adalet sağlanana kadar mücadeleden vazgeçmeyeceğini vurguladı.

Cumartesi Anneleri, 991. hafta eyleminde, gözaltında kayıplar mücadelesinin sembol ismi Hasan Ocak için adalet istedi.

Ellerinde karanfiller ve gözaltında kaybedilenlerin fotoğraflarıyla, barikatlarla çevrili Galatasaray Meydanı önünde toplanan Cumartesi Anneleri adına basın açıklamasını, İnsan Hakları Derneği (İHD) Eş Genel Başkanı Eren Keskin okudu.

Hakikat ve adalet talebiyle Galatasaray'da olduklarını söyleyen Keskin, "Galatasaray'dayız çünkü binbir emekle yargıya taşınabilen az sayıdaki kayıp davası, Ankara JİTEM davası ve Kulp davasında olduğu gibi hukuki gerekçelere dayanmaksızın, evrensel hukuka aykırı biçimde cezasızlıkla kapatılmaya devam ediyor. Bu kararlarla hakikatin izlerini örtmeyi amaçlayanlar bilmeli ki, buna izin vermeyeceğiz; hakikati söylemekten, anlatmaktan vazgeçmeyeceğiz" dedi.

991. haftada devletin gerçekleri açığa çıkarma ve failleri cezalandırma yükümlülüğünü yerine getirmeyerek her gün yeniden kaybettiği Hasan Ocak için adalet istediklerini belirten Keskin, 30 yaşındaki Hasan Ocak'ın atanmayı bekleyen bir öğretmen olduğunu söyledi.

Beyazıt'ta bir çay ocağı işleten Ocak'ın 21 Mart 1995'te işyerinden çıktığını ve bir daha evine gidemediğini kaydeden Keskin, ailesinin Hasan Ocak'ın gözaltına alındığını ve polislerin bu durumu inkar ettiğini açıkladığını hatırlattı. Savcılığa başvuran ailenin ardından İstanbul Emniyeti, İstanbul Valiliği, TBMM, Başbakanlık, bakanlıklar, hastaneler, Adli Tıp gibi yerlere de başvurduğunu ifade eden Keskin, "Oluşan kamuoyu baskısı üzerine dönemin İçişleri Bakanı Nahit Menteşe, İstanbul Valisi Hayri Kozakçıoğlu, Emniyet Genel Müdürü Mehmet Ağar ve İstanbul Emniyet Müdürü Necdet Menzir 'Hasan Ocak'ın gözaltında olmadığını ve suçlu olarak aranmadığını' açıkladı" dedi.

Diğer yandan İstanbul Emniyet Müdürlüğü'nde gözaltında tutulan iki kişinin Hasan Ocak'ı şubede gördüğünü, iki kişinin de Ocak'ın isminin karakoldaki parmak izi listesinde okuduğunu aktaran Keskin, "Newroz nedeniyle gözaltında tutulan başka bir tanık ise şubede bir hareketlilik olduğunu ve polislerin kendi aralarında 'Hasan Ocak getirildi' diye konuştuklarını duyduğunu söyledi" ifadelerini kullandı.

Keskin, şöyle devam etti: "58 günlük ısrarlı bir arayışın sonunda Hasan'ın ağır işkence izleri taşıyan bedenine "meçhul kişi" olarak defnedildiği Altınşehir Kimsesizler Mezarlığı'nda ulaşıldı. Olay yeri tutanağında, Hasan'ın bulunduğunda üzerinde kimliğinin, kemerinin, saatinin, ayakkabı bağcıklarının olmadığı ve parmaklarında mürekkep lekeleri olduğu yazılıydı. Bunlar, onun gözaltına alınan kişilere uygulanan rutin işlemlerden geçtiğine işaret ediyordu. Her şey o kadar açıktı ki, dönemin İnsan Haklarından Sorumlu Devlet Bakanı Algan Hacaloğlu, yaptığı araştırmalara dayanarak 'Ocak'ı konuşturmak için gözaltına aldılar ve orada uyguladıkları işkence ve darptan sonra öldürülmüş halde Beykoz'a attılar' diyerek Ocak ailesi ve toplumdan özür diledi."

Ancak ailenin adaletin sağlanmasına dair tüm başvurularının sonuçsuz bırakıldığını ifade eden Keskin, 2004 yılında AİHM'in yeterli ve etkin bir soruşturma yürütülmediğini tespit ederek Türkiye hakkında ihlal kararı verdiğini belirtti.

"AİHM içtihatlarına göre gözaltında kaybetmelerde, bedenin bulunması kaybedilen kişinin akıbetinin sadece bir yönünü aydınlatır. Devletin kaybetmenin ve ölümün nasıl gerçekleştiğini açıklama, suçun faillerini belirleyerek cezalandırma yükümlülüğü ise devam eder" diyen Keskin, şöyle devam etti: "991. haftamızda bir kez daha savcılık makamını ve Adalet Bakanlığını 29 yıldır sürüncemede bırakılan Hasan Ocak soruşturmasında yasal yükümlülüklerini yerine getirmeye çağırıyoruz. Kaç yıl geçerse geçsin; Hasan Ocak için, tüm kayıplarımız için adalet istemekten, devletin evrensel hukuk normları içinde hareket etmek zorunda olduğunu hatırlatmaktan vazgeçmeyeceğiz."

Eylem, Galatasaray Meydanı'na karanfillerin bırakılmasıyla son buldu.