13 Kasım 2024 Çarşamba

Bakırhan: İkinci yüzyılda Türkiye'nin saatini barışa kuralım

Partisinin grup toplantısında gündemi değerlendiren DEM Parti Eş Genel Başkanı Tuncer Bakırhan, "Devlet aklı da eğer gerçekten tarihi Kürt-Türk barışını düşünüyorsa, bu konuda bir planı programı var mı ortaya koymalı ve Türkiye kamuoyuyla paylaşmalıdır" ifadelerini kullandı.

Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (DEM Parti) Eş Genel Başkanı Tuncer Bakırhan, partisinin meclis grup toplantısında gündeme ilişkin değerlendirmelerde bulundu.

'AHMET ÖZER'İ DERHAL SERBEST BIRAKIN'
Esenyurt Belediye Başkanı Ahmet Özer'in gözaltına alınmasına tepki gösteren Bakırhan, "Ahmet Özer, demokratik ve toplumcu bir belediyeciliği hayata geçirdiği için belli ki birileri rahatsız olmuş. Buradan bu operasyonu yapanlara sesleniyoruz: Defalarca bunları gördük, yeter artık, bu oyunları bırakın. Bu yanlıştan dönün ve halkın iradesine saygı gösterin. Ahmet Özer'i derhal serbest bırakın" dedi.

'CUMHURİYET HERKESİN CUMHURİYETİ OLAMADI'
Cumhuriyetin bir yüzyılını geride bıraktıklarına işaret eden Bakırhan, "Geçtiğimiz yüzyılda, her şeyden korkan, ülkeyi korkuyla yöneten bir anlayışla yönetildik; böyle bir sistemde yaşadık. Cumhuriyet demokrasiden korktuğu için demokratikleşemedi. Cumhuriyet hedeflerine ulaşamadı, hedeflerinin çok gerisinde kaldı. Herkesin cumhuriyeti maalesef olamadı. Küçük bir azınlığın cumhuriyeti oldu. Küçük bir azınlığa hizmet etti. Aslında cumhuriyetin özü demokrasidir ama demokrasi maalesef olmadı. Cumhuriyetin özü herkesin cumhuriyeti olmaktı. Cumhuriyetin ilk yüzyılının her birimiz tanığı, sanığı ve mazlumuyuz" dedi.

Bu yüzyılda en çok Kürtlerin büyük bir zulme uğradığını kaydeden Bakırhan, 100 yılda ölümlere, kutuplaşmalara trilyonlarca dolar harcanmasına rağmen elde çözülmeyen bir Kürt sorunu olduğunu ifade etti. Ülkenin 100 yıldır yanlış yönetildiğini söyleyen Bakırhan, şimdi bu yanlıştan dönmek için ciddi bir fırsat olduğunu vurguladı.

'CUMHURİYET DEMOKRASİ VE ÖZGÜRLÜKLE BARIŞMAK ZORUNDADIR'
"Cumhuriyet Kürtlerle, Alevilerle ve dışladığı tüm halklar ve inançlarla, en önemlisi de demokrasi ve özgürlüklerle barışmalıdır. Barışmak zorundadır. İkinci yüzyılın başlangıcını Cumhuriyet barışmakla sağlayabilir. Ülkenin huzura kavuşması için, herkesin refah içinde yaşaması için, önce Kürtlerin özgürleşmesi ve Türkiye'nin demokratikleşmesi gerekiyor" diyen Bakırhan, geçmişle yüzleşilerek dersler çıkarılması gerektiğinin altını çizdi.

Türkiye'nin demokratik geleceği için siyaset kurumunun tarihsel düşmanlıklara ve intikam duygusuna yaslanmaktan vazgeçmesi gerektiğinin altını çizen Bakırhan, şöyle devam eti: "Hakları ve halkları yok sayan, kutuplaştıran geçmiş Türkiye yüzyılına karşı çözüm ne inkar ne de geçiştirme siyasetidir. Yeni yüzyılda inkarı bir kenara bıraktırmak, kandırmadan sahici çözüm yolları bulmak hepimizin görevidir. İkinci yüzyılda farklılıklardan korkmayan, farklılıkları zenginlik ve güç sayan demokratik bir ulus anlayışına ihtiyaç var. Bu ülkenin en sahici güvencesi de demokratik bir ulus yaratmaktan geçer. Cumhuriyetin ikinci yüzyılında tüm siyasi ve toplumsal çevrelere çağrımızdır: Gelin, önyargılarımızı ve husumetlerimizi bir kenara bırakalım. Halkların barış içerisinde, kardeşçe ve eşit şekilde yaşadığı bir Türkiye'yi birlikte kuralım."

'DEMOKRASİ İÇİN HER ZAMANKİNDEN DAHA BÜYÜK BİR FIRSAT VAR'
Türkiye'nin büyük çoğunluğunun barışı talep ettiğini kaydeden Bakırhan, "Demokratik bir Türkiye kurmak için her zamankinden daha büyük bir fırsatın olduğunu belirtmek istiyorum. Biz demokrasi ve hukukun üstünlüğüyle taçlanmış bir cumhuriyet istiyoruz. Demokratik Cumhuriyet, eşit yurttaşlık, çok kültürlü toplum ve yerel demokrasinin güvence altına alınmasıdır" dedi.

Kadınlardan, gençlerden, emekten, yerel demokrasiden yana bir cumhuriyet istediklerini dile getiren Bakırhan, "Bize göre, demokratik bir cumhuriyetin nitelikleri; çağdaş hukuk normlarını içeren bir anayasa, güçlü demokrasi, tarafsız ve bağımsız yargı, barışçıl dış politika ve ekonomide adalettir. Açıkça ifade ediyoruz: İstikrarsızlaşan Türkiye bir kara deliğe dönüşen Ortadoğu girdabına kapılabilir. Hemen yanı başımızda kaosun ve çatışmaların devam ettiği bu girdaptan korunmanın en doğru yolu, en büyük güvencesi de Türkiye'de demokrasiyi ve özgürlükleri hayatta geçirmektir" ifadelerini kullandı.

'TEMENNİLERE HERKESİN KARNI TOK'
Kürtlerin yüz yıldır ellerinden alınan kimliklerini ve iradelerini istediklerini kaydeden Bakırhan, "Kürt sorunu bir tanınma sorunudur, bir anayasal sorundur. Dolayısıyla tanınma ve anayasal güvence altına alınma, bu ülkede 'Kürt sorunu nedir, nasıl çözülür?' diyenlere de en büyük cevabı vermiş olacaktır. Kürtler demokrasi, eşitlik ve kardeşlik temennilerine büyük kıymet verir. Dönem dönem bu iyi niyet temennilerini duyduk. Ancak ikinci yüzyılın başlangıcında artık Kürtler temenni istemiyor, anayasal güvence istiyor. Temennilere herkesin karnı tok" dedi.

Kürtlerin eşit yurttaşlı ve onurlu bir barış istediğinin altını çizen Bakırhan, "İnkar üzerine kurulan saat yönünü şaşırır ama barış üzerine kurulan saat bize doğru yolu gösterir. Diyoruz ki ikinci yüzyılda Türkiye'nin saatini barışa kuralım. Bunun için de birçok şey yapmak lazım. Tekçi ve buyurgan siyasi dili terk etmek gerekiyor, çoğulcu müzakere dilini kullanmak gerekiyor. Bir sorun çözülecekse eğer tehditçi buyurgan dili bir kenara bırakmak gerekiyor" ifadelerini kullandı.

'SİYASİ ÇIKAR UĞRUNA BARIŞA PUSU KURMAKTAN VAZGEÇİN'
"Barış taviz vermek değildir, ödün vermek değildir, zafiyet de değildir; tam tersine barış cesarettir, zarafettir. Biz bu ülkede büyük bir cesaretle barışın konuşulmasını istiyoruz. Barış, yaşam ortağıyla anlaşmaktır. Bu ülkede hep birlikte yaşıyoruz. Aynı apartmanlarda oturuyoruz, çocuklarımız aynı okullara gidiyor. Ancak birimizin dili, kültürü ve kimliği kabul edilmiyor. Hepimiz tek tek bir kimliğe sığdırılmak isteniyoruz. İşte biz buna itiraz ediyoruz" diyen Bakırhan, barışı zafiyet olarak gösteren siyasi aklı eleştirdiklerini vurguladı.

Bütün siyasi öznelerin bu yüzyılda tarihin doğru tarafında yer alma sorumluluğuyla karşı karşıya olduğunu belirten Bakırhan, "Barış mücadelesi tarihe ve geleceğe karşı bir sorumluluk olduğu için, tarihin doğru tarafında yer almak doğru bir düşüncedir. Ancak aksi düşüncede bulunanlar, aksi yorum yapanlar, bu süreci zehirlemeye çalışan siyasi partiler ve özneleri de var. Buradan, son günlerde özellikle urgan ve inkar siyaseti yapan Sayın Dervişoğlu ve onun gibi düşünenlere de seslenmek istiyorum: Siyasi çıkar ve oy uğruna barışa pusu kurmaktan lütfen vazgeçin. Ayıptır, yazıktır, günahtır. Bu ülkede on binlerce insan barış istediği için yaşamını yitirdi. Bu ülkede cezaevinde on binlerce insan yatıyor. Bu ülke barışını sağlamadığı için ekonomisi battı, bitti. Bu ülke 3 trilyon dolarını Kürt anadilini konuşmasın diye harcadı. Şimdi kalkıp barış ihtimali varsa dahi buna pusu kurmak anlaşır bir durum değildir" dedi.

'KÜRT YOK DEYİNCE KÜRT YOK OLMUYOR'
Bakırhan, şu ifadeleri kullandı: "Bu meseleyi inkar etmek siyaset değil. 'Kürt yok' deyince Kürt yok olmuyor. İpe un sermektir bu. Siyaset sorunları çözmeyecekse niye var? Meclis çatısı altına bizi niye gönderdi insanlar? Bu sorunları konuşalım diye gönderdiler, hamaset yapalım diye göndermediler. Bir diğerinin hakkını inkar etmemiz için göndermediler. Soruyoruz: 50 milyonu aşkın Kürt yaşıyor Türkiye'de ve çevre ülkelerde. Bu 50 milyon Kürt'ü yok edemeyeceğinize göre nasıl çözeceğinizi söyleyin. Size göre Kürt sorunu nedir? Kürt sorununa çözümünüz nedir? Buyurun paylaşın. Madem bu tartışmaları eleştiriyorsunuz, madem daha bir süreç başlamamışken tartışmalara üst perdeden urganlarla karşılık veriyorsunuz. Ne yapacaksınız? 50 milyon Kürt'ün sorununu nasıl çözeceksiniz?"

'TECRİDİ DERHAL KALDIRIN'
PKK lideri Abdullah Öcalan'la yapılan görüşmeye dikkat çeken Bakırhan, "Bu görüşmeden gelen ilk mesaj tecridin devam ettiğiydi. O halde buradan bir kez daha hükümete seslenmek istiyorum: Sizin de barışın muhatabı olarak gördüğünüz Sayın Öcalan üzerindeki tecridi bir an önce kaldırın. Öcalan'ın özgür çalışma ve müzakere koşullarını sağlayın. Sayın Bahçeli söylemişti, sayın Öcalan çağrı yapsın diye. O zaman tecridi kaldırın, özgür çalışma koşullarını yaratın" dedi.

Öcalan'ın tarihi bir çağrı yaptığının altını çizen Bakırhan, "Sayın Öcalan güçlü bir irade ortaya koymuşken, KCK de bu sürece tam destek vermişken, biz de soruyoruz: Devlet aklı gerçekten tarihi Türk-Kürt barışına hazır mıdır? Bir planı programı var mı? Bunu görmek istiyoruz. Türkiye halkları bunu merak ediyor. Kürt tarafı en üst düzeyde bütün kurum ve kuruluşlarıyla hazır olduğunu söyledi. Devlet aklı da eğer gerçekten tarihi Kürt-Türk barışını düşünüyorsa, bu konuda bir planı programı var mı ortaya koymalı ve Türkiye kamuoyuyla paylaşmalıdır" dedi.

Erdoğan'a seslenen Bakırhan, "Sayın Erdoğan tarihi bir sınavla yüz yüzesiniz. Kürt meselesinin çözümü ve barış konusunda bugün söylediğiniz sözleri önemli buluyoruz DEM Parti olarak. Barış için adım atma sorumluluğu cumhurbaşkanı olarak sizdedir. Bu sorumluluğu siz kullanabilirsiniz. Gelin, barış için sorumluluk alın ve sizden önceki cumhurbaşkanlarının olduğu sayfada değil, farklı bir sayfada yer alın. Çünkü bu sorun 42 başbakan, 13 cumhurbaşkanı gördü ve çözülmedi. Bu sorunu çözen cumhurbaşkanı olmak elinizde" ifadelerini kullandı.