2 Mayıs 2024 Perşembe

Ziya Ulusoy yazdı | Kaypakkaya'nın devrimci önemi

Mao Zedung düşüncesinden etkilenerek orta burjuvazinin sol kanadının devrime katılabileceği, onunla ittifak kurulabileceği görüşünü ileri sürmesine rağmen, Türkiye'deki orta burjuvazinin karşıdevrimci olduğunu ve büyük burjuvazinin partileri içinde yer aldığını vurgular. Türkiye pratiğinde ilerici rol oynamadığını ve dolayısıyla ilerici olamayacağını vurgulamaya özen gösterir. Bu şu bakımdan önemli, Kaypakkaya'nın işçi ve köylü hareketlerinin her boy ve her renk burjuvaziden bağımsız devrimci çizgide geliştirilmesi gerektiğini kıskançlıkla savunduğu gerçeğini bize gösterir.

Kaypakkaya yoldaşın faşizm tarafından aramızdan alınmasının 48. yıldönümü.

Kaypakkaya'nın oluşturucu liderleri arasında yer aldığı '71 Devrimci Hareketi, o dönem, yenisömürge ve sömürge ülkelerde devrimci yükselişle ve devrimlerle belirlenen dünya çapında devrimci dalganın bir parçasıydı.

Türkiye ve Kuzey Kürdistan'da, '71 Devrimci Hareketi, büyüyen işçi, gençlik, köylü hareketinin devrimci yükselişi içinde oluştu, o hareket içinden doğdu.

Önce TİP'in reformcu/parlamentarist sosyalizmini aştı.

Dev-Genç'in öncü parti rolü de üstlenerek gelişen devrimci dinamizmi, içinde yer aldığı Milli Demokratik Devrimi (MDD) de hızla aştı. Hikmet Kıvılcımlı'yı da aştı. Çünkü o da sol kemalist ulusalcı cuntaya bel bağladı.

Önce THKO, sonra THKP-C örgütlenerek ayrıldı. Halk savaşını örgütlemeye girişti.

Kaypakkaya da, MDD hareketine ve Perinçek'in TİİKP'ine karşı ideolojik alanda uzlaşmaz davrandı, devrimci kopuş gerçekleştirdi, TKP/ML'yi kurdu. Perinçek ekibini, bugünkü nasyonalfaşist niteliğini okur gibi, devrimci duyarlılığı ve ufku yüksek bir değerlendirmeyle, burjuva karşıdevrim partilerine layık politikacılar olarak gördü.

Kaypakkaya teorinin sorunlarında ideolojik ayrım noktalarını eleştirel devrimci bakışla ele alırken, devrimi hazırlama ve pratiğini geliştirmede '71 Devrimci Hareketi'nin diğer iki örgütüyle yakınlaştı.

'71 Devrimci Hareketi'nin liderleri halk savaşı stratejisini değişik biçim ve farklılıkla ama adeta tutkuyla benimsediler. Bu, Kaypakkaya'da da, Mahir'de de, THKO'da da söz konusuydu.

Kaypakkaya Türkiye ve Kürdistan devriminin siyasi stratejisine ve pratik gelişme yoluna ilişkin fikirlerini büyük oranda Çin Devrimi'nden aldı.

Bu tespit ve stratejiler elbette Türkiye ve Kürdistan'ın somut sınıfsal yapısına uymuyordu. Kapitalizm egemendi ve toprak devrimine dayanan köylü gerilla savaşının gelişme koşulları yoktu.

Kaypakkaya'nın mücadelesi, yine de, 12 Mart askeri faşizmine karşı mücadele ihtiyacıyla ve devrim için harekete geçme cesareti ve işçi-köylü-gençlik hareketinin yükselişini, burjuvazinin devletine karşı silahlı devrime dönüştürme inisiyatifiydi.

'71 Devrimci Hareketi'nin önderleri, emekçi sınıfların yükselen mücadelesini egemen sınıfların ve kapitalist emperyalizmin Türkiye'deki egemenlik aracı devletine karşı silahlı mücadeleye seferber etmek için öncü çıkış yaptılar. Yenildiler, ama sonraki devrimci mücadelede kalıcı etki bıraktılar.

Kaypakkaya, silahlı direnişe geçmenin güncel koşullarını tahlilde de çubuğu aşırı iyimserlik yönünde büktü. Lin Biao'nun, "emperyalizmin toptan çöküş çağı" tespitinden de etkilenmişti. Faşizme karşı silahlı direniş isteği ve ihtiyacı da bu subjektivizmde rol oynadı.

Ancak yenilgi buradan gelmedi, güçler ilişkisindeki aşırı eşitsizlik nedeniyle oldu ve kaçınılmazdı. Subjektivizm içinde olmayan ve silaha başvurmayan hareketler daha kötü biçimde, mücadele etmeden yenildi.

Kaypakkaya, Çin devrimi stratejisini Türkiye ve Kuzey Kürdistan'da uygulamaya girişmesine rağmen, çalışma bölgelerinde sınıf tahlili yapmaya önem veriyor, sınıfsal analizlerde marksist leninist bakış açısını iyi kullanabiliyordu. Öncekilerde olduğu gibi Kürecik bölgesi sınıf yapısı tahlilinde bu çok iyi yansır.

Mao Zedung düşüncesinden etkilenerek orta burjuvazinin sol kanadının devrime katılabileceği, onunla ittifak kurulabileceği görüşünü ileri sürmesine rağmen, Türkiye'deki orta burjuvazinin başından itibaren karşıdevrimci olduğunu ve büyük burjuvazinin partileri içinde yer aldığını vurgular. Türkiye pratiğinde ilerici rol oynamadığını ve dolayısıyla ilerici olamayacağını vurgulamaya özen gösterir. Bu şu bakımdan önemli, Kaypakkaya'nın işçi ve köylü hareketlerinin her boy ve her renk burjuvaziden bağımsız devrimci çizgide geliştirilmesi gerektiğini kıskançlıkla savunduğu gerçeğini bize gösterir. Aynı zamanda kesintisiz devrimde sosyalist devrime geçişteki Maocu tezi belirtmesine rağmen, Türkiye pratiğinde asla bu yönde hareket etmemek gerektiğinin ondaki kanıtıdır.

***

Kemalizm değerlendirmesi, komünist ve devrimci hareketi, kemalizmin ideolojik etkisinden çıkarmak ve bu bakımdan teorik, ideolojik silahlar hazırlamak amacını taşıyordu. 

Kemalist burjuvazinin daha baştan komünistlere imha ve hapis öngören pratiğinin bu karşıdevrimci niteliğinden kaynaklandığını belirtti.

Kemalist hareketin ve iktidarın ilerici olduğu 1940'lı yıllarda karşıdevrimcileştiği görüşüne karşı uzlaşmazlığıyla Kaypakkaya devrimci harekette buzkıran ve devrimci kopuş sağlayan rol oynadı.

Kaypakkaya, sonraki dönemin iktidarları ve burjuva partilerine ilişkin de son derece net devrimci görüşler ortaya koydu.

Türk egemen sınıflarının rejimlerinin, üç kısa dönem dışında, faşist ve yarıfaşist diktatörlük olduğunu vurgular. Ardılları buradan sürekli faşizm teorisi üreteceklerdi. Ama Kaypakaya böyle bir teorizasyona gitmedi.

***

Kaypakkaya, Kürt ulusal sorunu ve azınlık milliyetler sorununa yüksek devrimci duyarlılıkla yaklaştı.

O dönemde emekçi sol harekette "Kürt meselesi" ya da "milli mesele" adıyla Kürt ulusal sorununa duyarlılık oluşmuştu. Fakat bu duyarlılık sınırlıydı. Bakış açısı, programatik çözümler üretilmesi zayıftı, dahası sosyal şovenizmin etkisi vardı.

Kaypakkaya, ulusal sorunda Mao ve Çin Komünist Partisi’nin (ÇKP) değil, Komintern, Lenin ve Stalin'in görüşlerini temel aldı. Devrimde oynayacağı rolün önemine göre hareket etti.

Kürt ulusunun ayrılma özgürlüğünü ve ulusal toplulukların hak eşitliği temelinde ulusal haklarını savunmakta tereddüt etmedi. Özgür ulusların gönüllü birliği için bölgesel özerklik önerip, ayrılma hakkını koruyarak halk cumhuriyetlerinin federatif birliğini önermemesini bir eksiklik olarak belirtmek gerekir.

Kaypakkaya birleşik devrimde eşitsiz gelişmenin hangi koşullarında ne yapmak gerektiğini de formüle etmekten geri durmayarak Kürt ulusal sorununa ilişkin gelişkin perspektifler ortaya koydu.

Perinçek ve Belli'nin inceltilmiş sosyal şovenizminin marksizm leninizm adına savunulmasına darbe indirdi.

Bugün bile marksist leninist oldukları iddiasına sahip bazı partilerin, Kürt ulusu ve ulusal topluluklara devrim sonrası gönüllü birlik koşullarında, "tek demokratik ve sosyalist cumhuriyet, ulusal dilde eğitim" dışında, kendi kendini yönetme hakkını gereksiz gördüklerini düşündüğümüzde, Kaypakkaya'nın o günden önerilerinin enternasyonalist ufukluluğu övgüyü hak ediyor.

Kaypakkaya, yakın tarihe ilişkin değerlendirmesinde yalnızca Kürt ulusuna yapılan kitlesel katliamlara değil, Ermeni ulusuna yapılanlara karşı da proleter enternasyonalist kararlılıkla karşı çıktı. Bu konudaki sol ve devrimci hareketteki suskunlukla kendisini gösteren sosyal şoven etkiyi yıkmada buzkıran rolü üstlendi.

Kaypakkaya, Kürtleri ezilen, ilhak altındaki bir ulus olarak niteliyordu. Sömürge olup olmadığını tartışmıyordu. Ancak Türk burjuvazisinin yeni yönetiminin amansız ve ırkçı baskısına ilişkin "sömürge valisi gibi" nitelemesini yapıyordu.

***

Kaypakkaya, demokratik devrimde yalnızca yoksul ve küçük köylüleri temel güç olarak görürken, elbette bir strateji hatası işliyordu. Ama bunu yaparken de devrimin kesintisizliği ve sosyalist devrime dönüşmesi gerektiği teorisini savunuyordu.

Demokratik devrimin iktidarında maocu görüşün bir etkisi olarak, "orta burjuvazinin sol kanadı"na teoride yer veren hatası nedeniyle, Kaypakkaya Mao'yu ret tartışmalarında "sosyalist devrime geçişi imkansızlaştırma" görüşüne sahip olmakla eleştirildi. Bunlar teori seviyesinde kalan eleştirilerdi.

Kaypakkaya bu maocu uzlaşıcı teorik görüşü dile getirdi. Ama pratikte ve Türkiye tarihi analizinde her zaman orta burjuvazinin bütün kanatlarıyla karşıdevrimci niteliğini ve onun bu niteliğiyle uzlaşmaz olmak gerektiğini vurguladı. Bu pratik tavır ve görüşüne değer vermemek hata ve eksiklikti.

Kaypakkaya proletarya diktatörlüğü ve sosyalizm, komünizm amacına bağlı bir yoldaştı.

Kaypakkaya çizgisini sürdürenler maocu teoride O'ndan daha dogmatik hale geldiler. Evrensel bir teori olarak maoizmi inşa etmeye çalışmakla hatalı bir yönelime girdiler.

'71 devrimci önderlerinden Kaypakkaya yoldaş, devrimci pratik kararlılığı, teoriye ve analizlere önem vermesiyle, devrimci kopuşlar sağlamadaki ideolojik kararlılığıyla her zaman devrimci mücadelemizde yaşayacaktır.