23 Nisan 2024 Salı

Yücel Yıldırım yazdı | Seçimden bazı sorular...

Antifaşist kitleler, eylemleri yükseltmeye akmak yerine seçim zaferi beklentisine bağlandıkça, hegemonik etkisine girdikleri burjuva muhalefet, faşizmin siyasi platformunun şoven kısmına benzeşerek ilerledikçe, diktatörlüğün kitlesi yarılamazdı.

Erdoğan, seçime kitle desteğini tazelemek, bazı hedeflerini gerçekleştirmek için büyük bir hazırlık yaptı. Antifaşist güçleri moral bozukluğuna uğratmayı, destekçisi güçleri ise saldırgan faşist kitleye dönüştürmeyi hedefliyor. Bu yolla faşist rejimi sürdürmeyi, yapabilirse kalıcı kılmayı amaçlıyor.

Mayıs 2023 seçimine de bu hedeflerle girdi. Önceki pek çok seçimde olduğu gibi bu seçimde de ağır baskı ve yasaklar uyguladı, devletin tüm olanaklarını kullanarak hile de yaptı. 

Tüm bunlara rağmen kitlenin yarısının desteğini alabildi. Kitlenin yarısı “Erdoğan defol” dedi. Bu, faşizme karşı mücadelede kitleleri kazanmanın önemi açısından bize uyarı sinyalini veriyor.

Erdoğan'ın şeflik seçimini kaybedeceği, seçim manivelasının kırılması yoluyla faşizmin yenilgiye uğratılacağı beklentisi, moral bozukluğu yaratarak sona erdi. Moral bozukluğunun nedeni elbette burjuva muhalefetin giderek son iki hafta gericilik, milliyetçilik, mülteci, Kürt düşmanı söylemi dozajını artırmasıydı. Başta Kürt hareketi olmak üzere devrimci harekete düşmanca faşist mutabakatı imzalamasına rağmen, antifaşist güçlerin büyük bölümü söylenen sözleri duymadı. Erdoğan karşıtlığı üzerinden koşulsuz desteğine devam etti.

Adeta “bu kadar gericiliğe dalan bir platformu faşist diktatörü göndermek için görmezden geldik ama yine de diktatör seçimin galibi geldi” sözünün izah edeceği bir moral bozukluğu.

Oysa seçim mücadelesi faşizme ve kapitalizme karşı işçi sınıfı ve ezilenlerin kitlesel mücadelesinin geliştirilmesine tabidir. Faşizme alternatif faşizan platforma kayabilecek burjuva muhalefetin hegemonyasıyla kısa süreli nefes alınabilecek bir sonuç alınsaydı bile, 'bu daha başlangıç mücadeleye devam' demek dışında bir seçenek yoktu. Faşizmi yenilgiye uğratacak ve işçi sınıfı-ezilenlerin hareketinin özgüvenini yükseltecek, devrimci niteliğini geliştirecek, gücünü büyütecek gelişmeye ihtiyaç vardı.

Faşizme daha büyük ve devrimci darbeleri bu gücün hegemonyasındaki kitle eylemleri vurabilirdi.

Bu çizgide kitle eylemi geliştirmek, burjuva muhalefetin gericiliğine bağlanan antifaşist kitleleri devrimci hegemonyanın arkasına çekeceği gibi, Erdoğan-Bahçeli faşizminin etkisindeki kitlenin işçi ve yoksul kesimini, eylemleri ve siyasi programıyla yarabilirdi.

Seçim, siyasi programıyla, birleşik antifaşist güçleriyle, bu mücadelenin etkisinin kitleler içinde yaygınlaştırılacağı bir uğraktı. Bu etkiden daha güçlenerek çıkabilseydi antifaşist birleşik güçler; bağımsız politika yapma çizgisi, mücadelesinin özgüveni ve devrimciliği güçlenir, gelişirdi. Her olasılıkta faşizme karşı mücadele ilerletilebilirdi.

Son 10 yıldır yürütülen antifaşist kahramanca direniş, faşizmin kalıcılaşmasını engelleyebilmesine rağmen, kitle eylemlerini geliştirmeye, sonuçta da faşizmin dayanağı kitleyi yarmaya yetmedi. Antifaşist kitleler, eylemleri yükseltmeye akmak yerine seçim zaferi beklentisine bağlandıkça, hegemonik etkisine girdikleri burjuva muhalefet, faşizmin siyasi platformunun şoven kısmına benzeşerek ilerledikçe, diktatörlüğün kitlesi yarılamazdı.

Diktatörlüğün kitlesi yarılamadığı gibi antifaşist kitlenin moral bozukluğu, faşizmin seçimde taze kan alarak saldırılarını keyfice artıracağı önümüzdeki süreçte, kitlesel devrimci direniş imkanını zayıflatıcı rol oynadı.

Bu zayıflamayı gidermenin ve faşizmin taze kan almaya dayanarak artıracağı saldırganlığını püskürtmenin yolu işçi sınıfı ve ezilenlerin kitlesel eylemini yeniden örmekten geçer.

Komünist ve devrimci hareket, Erdoğan faşizmine nasıl ki kahramanca direndiyse, antifaşist bütün güçlerle birlikte kitle eylemini yükseltmenin yollarını ve araçlarını başarıyla bulup gerçekleştirmelidir.

Erdoğan faşizmi yeniden saldırılarına içte yasal sol partileri, sendikaları ve kitle örgütlerini kapatmaya, çalışmasını yasaklamaya, vekilleri susturmaya ve tasfiyeye, bunun için zindan silahını yoğunlaştırmaya çalışarak  başlayabilir. Olası bu saldırganlığa karşı birleşik, ısrarlı ve kararlı mücadele verilmelidir.

Dışta ise işgalci savaşı yeniden yoğunlaştırma olasılığı yüksek. Savaş karşıtı tavır ve mücadele geliştirilmeden faşizme karşı mücadele ihtiyaç duyulan kararlılığa kavuşturulamaz. Birleşik antifaşist mücadele bu bilinçle hareket etmeli ve güçlerini antişovenist devrimci bilinçle donatıp sağlamlaştırarak işgalci savaşa karşı çıkmalıdır.

İşçi sınıfı ve ezilenlerin güncel yakıcı sorun ve talepleri üzerinden antikapitalist eylemlerini geliştirerek ve faşizmin karşısına çıkararak kitlelerin mücadele içinde eğitimini ve örgütlenmesini ilerletebilir. Alacağı taze kanla antifaşist direniş odağını ve eylemlerini büyütebilir.

Erdoğan faşizminin ajitatif linç kampanyalarına karşı da birleşik antifaşist tavır ve dayanışmayla, fiziki sivil faşist saldırılarına karşı da antifaşist halk komitelerinde örgütlenerek, özsavunma bilinci yükseltilerek mücadele birliği gelişkin kılınabilir.
 
Süreç bu doğrultuda kararlı ve başarılı adımlar geliştirilirse, antifaşist kitle birleşik devrimci demokratik odak etrafında toplanabilir ve örgütlenerek daha büyük mücadelenin kilometre taşı haline getirilerek faşizmin saldırganlığı püskürtülebilir.