18 Nisan 2024 Perşembe

Toprak Akarsu yazdı | Selam olsun birleşik direnişin partisine

HDP'nin kendisini direnişin partisi olarak tanımlaması gerçeği yansıtmaktadır. Verili direnişçi çizgi faşist şeflik rejiminin boyun eğdirme, teslim alma amacını boşa çıkartmıştır. Diğer yandan verili direnişçi çizginin faşist şeflik rejiminin saldırganlığını püskürtmeye ve yenilgiye uğratmaya yetmediği yetersiz kaldığı da açıktır. Bu bütün direnen güçlerin gerçeğidir, sorunudur. Ve bu durum direnenlere meydan okuyor, faşist saldırganlığı püskürtecek ve faşist diktatörlüğün yenilgisini hazırlayacak direniş çizgisini geliştirme görev ve sorumluluğunu hatırlatıyor. 

HDP 8. direniş yılını kutluyor. Faşist şeflik rejimine karşı mücadeleyi yükseltmek için direnişçi tarihinden güç topluyor, iddialarını büyütüyor, daha büyük mücadelelere hazırlanıyor. 8. kuruluş yılı etkinlikleri, HDP tarihini bilen herkesin aklına, onu halkların birleşik mücadelesine armağan eden Halkların Demokratik Kongresi'ni getiriyor. HDK de 10. kuruluş yıldönümünü kutluyor.

Bugün için etkinliği zayıflamış da olsa HDK, HDP'nin temelidir. Ve emekçi solda cepheleşme yeteneksizliğinin aşıldığı önemli bir eşiktir. Ulusal demokratik hareketin yanı sıra emekçi sol harekette yer alan partiler, örgütler, gazete-dergi çevreleri, sendikalar, kadın örgütleri, ulusal toplulukların ve çeşitli inanç topluluklarının örgütleri, yöre dernekleri, ekolojik örgütlenmeler, emekçi sol hareketin dağınık, "örgütsüz kadroları" HDK'nin bileşenleri arasında yer alır. Yeni ve farklı, orijinal bir deneyimdir, bileşenleri ve ona ilgi ve sempatiyle bakanlar için HDK, siyasal etkileşim ve yenilenme potası olur. 
 
HDK'nin başarısını okumak için devrimci tarihe şöyle bir göz atmak yeter. '71 devrimci atılımının önderleri kendi pratikleriyle devrimci yoldaşlık ve devrimci işbirliğinin temellerini atmışlardır. Onu izleyen '74-'80 dönemi aynı zamanda devrimci hareketi oluşturan yapıların bölünmeler parçalanmalar süreci olarak yaşanır. Mezhepçi zihniyetin meşrulaştırdığı şiddetli grupçuluk devrimci yoldaşlık ve devrimci işbirliği zihniyetini ezer, devrimci hareketin iktidar bilinç ve perspektifi, strateji anlayışı ve cepheleşme yeteneği felç olur. Emekçi sol hareketin bu zaafının aşılması bir kaç on yılı kapsayan ideolojik mücadeleleri ve sayısız eylem birliği pratikleriyle deneyim biriktirmeyi gerektirmiştir. Böyle olduğu içindir ki HDK'nın kuruluşu, emekçi solun cepheleşme yeteneği kazanması bakımından bir eşiğin aşılması ve önemli bir düzeyin elde edilmesidir.

HDK'de somutlaşan cepheleşme atılımı Kürt ulusal demokratik hareketi de içinde olmak üzere, emekçi solun güçlerinin aynı hedefe birlikte yönelmesini, emekçi solun örgütsüzlüğe sürüklenmiş anlamlı ağırlık oluşturan dağınık, örgütsüz güçlerinin örgütlü politik yaşama katılımını sağladı. HDK, emekçi solun ve ulusal demokratik hareketin politika ve ilişki tarzını dönüştürmeye, sınırlarını yıkmaya yönelmesiyle önemli bir yenilenme hamlesi olur. Bütün bunlar HDK'nin eseri HDP'nin başarısının da temelidir, HDP'nin varlığında çiçeklenir, çarpıcı tarzda görünür hale gelir, ezilen toplumsal kesimlerde karşılık bulur. 

HDP, antifaşist ve antişovenist bir merkez olarak kısa zamanda politik mücadele sahasında yerini alır, ağırlığını hissettirir, geniş kesimlerin yaygın biçimde mücadeleye atılmaları imkanını yaratır. Ezilen kesimlerin HDP'ye yönelmesi saray cuntasının dikkat ve hışmını da HDP üzerine çeker. 7 Haziran seçimleri HDP için büyük bir sınav ve göstergedir. HDP devletin ve kontrolü altındaki sivil faşist güçlerin sayısız saldırılarına karşı dişe diş mücadele ederek, kararlı duruşuyla kitlelerin güvenini kazanır. 7 Haziran AKP Erdoğan iktidarının açık siyasi bir yenilgisi olduğu kadar HDP'nin siyasi başarısı da oldukça çarpıcıdır. Dahası HDP'nin seçim başarısı, sol bir dalganın hızla gelişebileceği mesajını da içermektedir. HDP'nin seçim başarısı ve elde ettiği vekil sayısı sömürgeciliğin işler görünen genel oy ve parlamenter sisteminin kimyasını bozmuştur. Bütün bunlar İslamcı şef Tayyip Erdoğan'ı da ırkçı faşist Devlet Bahçeli'yi çıldırtan gerçekleridir. 

HDP, işçiler, kadınlar, gençler, yoksullar, Kürt halkımız, farklı bütün ulusal topluluklar, Alevi, Ezdi, Hristiyan inancından emekçiler, antisömürgeci Müslüman Kürt emekçiler, antişoven ve antikapitalist Müslüman Türk emekçiler içerisinden %13,1 oranında oy alır, kendisine oy veren milyonları en eşitsiz koşullar altında ağır faşist devlet terörüne karşın birleşik demokratik cephe etrafında birleştirir. HDP bu başarıyı "bağımsız gücüyle" işçi ve emekçilere, gençlere ve kadınlara halklarımıza güvenerek, halklarımızın öncü güçlerini saflarında birleştirerek kazandı. HDP'nin başarısının temelinde, onun Türk egemen sınıflarının iki burjuva gerici ya da faşist-İslamcı-ırkçı cephesi karşısında, halklarımızın işçilerin ve ezilenlerin antifaşist, antişovenist demokratik halkçı cephesini oluşturması, siyasi eyleminin tam merkezine politik özgürlüğü kazanmayı koyması yatmaktadır. HDP'nin başarının temelinde üçüncü cephe stratejisi ve siyaseti olduğu gerçeği asla gözden kaçırılmamalıdır. 

HDP gerçekliği, son yarım yüzyıllık dönemde fiili meşru mücadele cephesinde ulusal demokratik hareket ile emekçi sol hareketin devrimci işbirliğiyle elde ettiği en büyük başarıdır. Birleşik mücadele ve cepheleşme, cepheleşen kuvvetlerin kendi sınırlarını aşarak büyük ezilen sömürülen, gadre uğrayan kitlelerle buluşma, politika tarzında yenilenme istek ve yönelimi kazanılan büyük moral ve pratik siyasi başarının mayasıdır. Türkiye tarihinde ilk kez, Türk işçi ve yoksullarıyla, Kürt işçi ve yoksullarının birleşik mücadelesi bu düzeye ulaştırılabilmiştir. 

HDP'nin kuruluş sürecinden Türk sömürgeciliğinin beklentisinin farklı olduğunu AKP-Erdoğan iktidarını sözcüleri bir çok kez dile getirdiler. Onlar karşılarında antifaşist, antişovenist direniş cephesinin partisini, politik özgürlük mücadelesinin en kararlı bölüğünü değil, rejimle uzlaşan, direnen kitleleri rejimle uzlaştıran liberal tırşıkcı bir parti istiyor ve bekliyorlardı. Ulusal demokratik hareketle emekçi sol hareket arasındaki cephesel işbirliği sömürgeciliği olduğu gibi son günlerde faşist şeflik rejiminin megafonlarına yüksek perdeden tiz konuşmalar yapan siyaset düşkünü Altan Tan ve değişik Kürt liberal çevrelerini de rahatsız edegelmiştir. Sosyalist güçler, sömürgeciliğe de Altan Tan ve Kürt liberallerine de (tabi ki, Türk liberalleri için de farklı değildir!) oyun bozan olarak görülmüşleridir hep. 

HDP'nin 7 Haziran seçim başarısı saray cuntası ve MHP'yi seçim sonuçlarını tasfiye etmeye yöneltmiştir. Tamamen yasa dışı tarzda tüm iktidar iplerini elinde toplayan saray cuntası kontrol ettiği DAİŞ aracılığıyla 20 Temmuz Suruç katliamını gerçekleştirdi, DAİŞ aracılığıyla tezgahladığı vahşi kitle katliamları, var gücüyle geliştirdiği devlet terörü ve savaşın temel amaçlarından biri demokratik cephenin yıkılması, tasfiye edilmesiydi. 1 Kasım seçimleriyle her ne kadar AKP'nin tek başına hükümet kurması imkanı kazanıldıysa da HDP'nin %10 barajının altına itilmesi ve dağıtılması sağlanamadı. Keza simgesel belediyeler de düşürülemedi vb. Fakat HDP'nin iradesini kırma stratejisi halen yürürlüktedir.

HDP'nin parlamentodaki mücadele ile fiili meşru mücadeleyi, sokağı birleştirme çaba ve pratiği, deneyimi önemlidir. Bizzat HDP tarihini çarpıcı tarzda gösterdiği gibi, bu yönelim ancak ve yalnızca fiili meşru mücadele temel alındığında anlamlı ve sonuç alıcı olmaktadır. Faşist saldırganlığı Meclis'te durdurmanın mümkün olmadığı, faşist saldırganlığın ancak ve ancak sokakta, büyük işçi emekçi yığınlarının, kadınların, gençliğin tüm ezilenlerin, halklarımızın olabildiğince zengin biçimlere bürünen fiili meşru birleşik mücadelesiyle durdurulabileceği ve yenilgisinin hazırlanacağı bizzat HDP deneyimlerinden çıkan temel bir sonuçtur. 

HDP, politik özgürlük mücadelesinin tem merkezinde durmaktadır. Fiili meşru mücadele HDP'nin siyasi varoluşunun temelidir. Buradan sapma, uzaklaşma HDP'nin bocalamasını getirir. Keza programı ve varoluşu itibarıyla kapitalist düzen ve faşist rejimle çatışmaya giren herkesin yanında, herkesle dayanışma ve işbirliği içinde olmak HDP'nin alın yazısıdır, varoluşsal temelidir. 

Üçüncü yol değil, üçüncü cephedir HDP! Muhakkak bu gerçeğin altı kuvvetle çizilmelidir. Burjuva egemenliği ve kapitalizm koşullarında mümkün ve olası iki yoldan söz edilebilir, birisi burjuva kapitalist yoldur, ekonomik ve toplumsal düzeninin devamıdır, diğeri de sosyalizme açılan halkçı demokratik seçenektir. ‘Cumhur İttifakı' ve ‘Millet İttifakı' günümüz Türkiye'sinde sömürgeci Türk burjuvazisinin iki cephesidir. HDK/HDP ise üçüncü cephedir, halkçı demokratik cephedir, ezilenlerin birleşik direniş hattı ve geleceğidir. HDP/HDK dışında ezilenlerin talep ve özlemlerini program edinen üçüncü bir politik merkez, cephe yoktur.

HDP'nin kendisini direnişin partisi olarak tanımlaması gerçeği yansıtmaktadır. Evet, elbette HDP direnişin partisidir. Verili direnişçi çizgi faşist şeflik rejiminin boyun eğdirme, teslim alma amacını boşa çıkartmıştır. Diğer yandan verili direnişçi çizginin faşist şeflik rejiminin saldırganlığını püskürtmeye ve yenilgiye uğratmaya yetmediği yetersiz kaldığı da açıktır. Bu bütün direnen güçlerin gerçeğidir, sorunudur. Ve bu durum direnenlere meydan okuyor, faşist saldırganlığı püskürtecek ve faşist diktatörlüğün yenilgisini hazırlayacak direniş çizgisini geliştirme görev ve sorumluluğunu hatırlatıyor. Bunun birinci derecede muhatabının HDP-birleşik demokratik cephe partisinin olması da son derece doğaldır. Biriken direniş deneyimleri ve geniş kitlelerin öncülerin kararlı duruşunu sahiplenen ve destekleyen direnişçi tavrı faşizmin yenilgisini hazırlayacak direniş çizgisini geliştirmenin olanaklı olduğuna işaret ediyor. 

HDP, tabi ki halklarımızın antifaşist ve antişoven direnişinin partisidir. HDP direnişin olduğu kadar büyük özverilerin de partisidir. Eşbaşkanlarından vekillerine, belediye eşbaşkanlarından belediye meclisi üyelerine yüzlerce, binlerce yönetici ve üyesi faşist şeflik rejiminin zindanlarına başı dik direnmektedirler. Faşist şeflik rejiminin aralıksız sürdürdüğü baskı, gözaltı, tutuklama ve ağır cazalar yağdırarak, HDP örgütlerini fiilen tasfiye etme saldırıları durmaksızın parti örgütlerinin yeniden kuruluşuyla yanıtlanmaktadır. Örgütsel sürekliliği sağlamak da büyük bir inat ve direniştir. Yıkılanı yeniden kurmak, siyasi ve örgütsel sürekliliği sağlamak büyük bir direniştir. Diğer yandan faşist düşmanın direnen öncüleri dar bir alana, kendi kendisiyle uğraşmaya sıkıştırıp daraltmak boğuntuya getirerek adete direnişi büyütmeyi, geniş kitlelere yaymayı, geniş kitlelerin direnişini örgütlemeyi düşünemez, yönelemez hale getirmeye, keza direnme kapasitesi ve potansiyeline sahip geniş kitlelerle öncü güçlerin bağlarını kopartmaya çalıştığı da açık bir gerçekliktir. İşte durumun öncülere meydan okumasının en çarpıcı görüntüsü bunlardır.

İnsanlar gibi partiler de kendi tarihlerini kendileri yaparlar. Faşist düşmanın direnme kapasitesi ve potansiyeline sahip geniş kitlelerle öncü güçlerin bağlarını kopartma yönelimini boşa çıkartacak tarzda inat ve ısrarla, kırılmaz bir kararlılıkla kitlelere gitmek, kitlelerle bağlar kurmanın yol ve yöntemlerini bularak faşist şeflik rejimine karşı fiili meşru birleşik direniş çizgisinde derinleşmek faşist şeflik rejiminin saldırılarını püskürtmenin ve yenilgisini hazırlamanın yolunu döşeyecektir. 

Direnişin partileri kendilerini eleştirerek, kendi sınırlarını, yetmezliklerini aşarak ilerleyip zaferi hazırlayabilirler. Onlar için kendi hatalarından öğrenmek ve sakınmak, yalnızca bir erdem değil ideolojik ve siyasi bir zorunluluktur, yaşam iksiridir. Hatalarından öğrenme, sonuçlar çıkartma, eksiklerini ve yetersizliklerini bilinçli tarzda aşma yönelim ve çabası direnişçi partilerin ileri yürüyüşünün itici güçleri arasında olduğu unutulmamalıdır.