18 Nisan 2024 Perşembe

Taşıyıcı kolonları yıkmak istiyorlar

Kürt kadınları bu hareketin can suyudur. Hareketin ideolojisi ve politikasını sadece Kürt kitlelerine değil, çeşitli uluslardan insanlara taşıyan bağlantı kayışlarıdır. Faşizm, işte bu taşıyıcı kolonları yıkmak, volan kayışlarını parçalamak, bir halkı soluksuz, çaresiz, çıkışsız bırakmak istiyor

"Boşuna değil dökülen kan
Tarihin akışından anlıyorum"
(Necati Cumalı)

Herkes onları güler yüzleriyle hatırlıyor. Nice acıya, zorluğa ve açmaza rağmen eksik etmedikleri gülümsemeleri, mücadele eden insanların ruh ve vicdan temizliğini yansıtıyor. Bütün bir insanlık gülebilsin diye ellerinden geleni yapabildikleri için gülmek onların yüzünde bu kadar ağız dolusu ve imrendiricidir:

"Evîn güleç yüzlüydü. Onu gören herkesin aklında kalan en belirgin yanıydı güleç yüzü. Gülerken insanı ısıtan, yüreğiyle sarıp sarmalayan bakışlara sahipti. Gözleri yüreğinin aynasıydı. Sevinci, hüznü, özlemi, acısı, kederi, neşesi, coşkusu gözlerine yansırdı. Pozitif bir enerjiye sahipti, onda çözümsüzlük yoktu. En kötü anlarda bile bilge bir kadının edasıyla yol alırdı. Konuşmak gerekmedikçe söz söylemezdi. Dinlerdi, herkesi dinlerdi. Çocukla çocuktu, yaşlıyla yaşlı… Savaşta, mücadelede, toplumsal ilişkilerde deneyimi bir derya gibiydi." (Rojbin Kurt)

Onlar Kürt özgürlük hareketinin, kadın mücadelesinin taşıyıcı kolonlarıdır. İşte bu kolonları yıkmak, gülmeyi kazımak istiyorlar ruhlarımızdan.

Nasıl binaların ayakta kalabilmek, darbelere dayanabilmek için taşıyıcı kolonlara ihtiyacı varsa, politik bir hareket de -kuşkusuz başka şeylerin yanı sıra- taşıyıcı kolonlara ihtiyaç duyar. Eskiden volan kayışları derdik. Bir ideolojiyi, bir kültürü, bir zihniyeti, bir yaşama direnme ve eyleme tarzını hareketin bütün parçalarına geçirmek için taşıyıcı kolonlar da volan kayışları da yaşamsal önemdedir.

Son 10 yılda on yedi öncü Kürt kadın katledildi.

Sakine Cansız, Fidan Doğan, Leyla Şaylemez, Jiyan Tolhildan, Sêvê Demir, Pakize Nayır, Fatma Uyar, Hevrin Xelef, Nagihan Akarsel, Evîn Goyi (Emine Kara) bunlardan sadece birkaçı. Faşist Türk devletinin silahlarıyla, işbirlikçilerinin tuzaklarıyla, kiralık katilleri eliyle, SİHA'larla, kurşunlarla öldürüldüler.

10 yıl önce Paris'te, on yıl sonra yine Paris'te kurşunlananların nasıl özel hedefler oldukları gerçeğini görmezden gelerek, üstelik katiller için aynı bayat ve klişe senaryolarla herkesi aptal yerine koyarak…

Çünkü onlar, Kürt özgürlük hareketinin geçmişi ve geleceğidir; tarihidir, direnişin dokusu, örgütlenme amacının ve eyleminin kanlı canlı özüdür.

Çünkü öncü Kürt kadınları bu hareketin can suyudur. Hareketin ideolojisi ve politikasını sadece Kürt kitlelerine değil, çeşitli uluslardan insanlara taşıyan bağlantı kayışlarıdır.

Faşizm, işte bu taşıyıcı kolonları yıkmak, volan kayışlarını parçalamak, bir halkı soluksuz, çaresiz, çıkışsız bırakmak istiyor.

"İki yıldır buradaydı, bu süre içinde Evîn'in Paris'te dokunmadığı insan neredeyse kalmadı. Yaraları iyileşmemişken, ağrılarının dayanılmaz boyutlarda olmasına rağmen ‘ah' demezdi. IŞİD'e karşı hayatını ortaya koyan bu yiğit savaşçı komutana Fransa oturum dahi vermedi. Umurunda değildi zaten… O yapması gerekenleri yapmaya odaklanmıştı.

Onun kadar güzel kahkaha atan görmedim ben. Herkesi can kulağıyla dinleyen, insanların her sorunuyla ilgilenen, çözüm üretmeye çalışan öncü bir kadındı o." (Bir yoldaşının anlatımından)

Örgütlü mücadelenin bu taşıyıcı kolonları, bugüne yanıt olmaya çalışıyor, ama asıl geleceğe atıyorlar ağlarını. Dokundukları her insana toplumsal örgütlenme fikrinin tohumunu serpiyor, zorunluluğuna inandırıyor, pratiğin müthiş öğretici sularına bırakıyorlar onları.

Evîn'lerin gece gündüz tükenmez bir ısrarla ulaştığı ve dokunduğu insanlar şimdi onun tabutunu sırtlamış. Evîn'i uğurlamaya gelenlerin çoğunluğu kadın, başı bağlı kadınlar, bebek arabalarıyla gelmekten yüksünmeyen kadınlar, dışarda saatlerce beklemekten bitap düşüp yerlere oturan ama tabutuna dokunmadan evlerine dönmeyi asla düşünmeyen kadınlar… Dokunduğu herkes neredeyse oradaydı.

Bütün bu öncü kadınlarda sorun çözücü bir pratiğin izlerini görüyoruz. Pratiğin sürekliliği bu volan kayışları üzerinden akıyor. Özgürleşme ve örgütlenme, örgütlü oldukça özgürleşme imkânı arasındaki kopmaz bağları hem kendileri hem de kitleler için kanıtlıyorlar yaşamlarıyla da ölümleriyle de…

Paris'te 10 yıl önce Sara, Rojbin, Ronahi'yi ölümsüzlüğe uğurlamıştık.

Nasıl onların bedenlerini ortadan kaldırarak mücadeleyi bitirememiş, Evîn'lerin topraktan fışkırmasını önleyememişlerse 2. Paris katliamında yitirdiğimiz yoldaşlarımızı da, onların esinledikleri idealleri ve mücadele tutkusunu da ortadan kaldıramazlar! Yeni taşıyıcı kolonlar, yeni volan kayışları girer devreye, daha gözüpek daha kitlesel…