24 Nisan 2024 Çarşamba

Sömürgeci işgal savaşına karşı mücadeleyi yükseltelim

Rojava devrimi bölgesel bir faktör ve parametre olarak Türk sömürgeciliğinin de konumu ve durumunu değiştirmiştir. Halihazırda sürdürülen sömürgeci savaş Rojava devrimi gerçekliğiyle yeni bir anlam ve düzey kazanmıştır. Bu, Türk sömürgeciliği için yeni bir durum ve düzeydir. Ve bugünkü savaş tam da bu gerçekliği kapsayarak gelişiyor. Türk sömürgeciliği Kuzey Kürdistan'la yetinmiyor. Kürt coğrafyasının iki siyasi ünitesine daha sömürgecilik tesis etmeye ve çapını büyütmeye çalışıyor. Bu anlamıyla savaşın içeriği ve kapsamı yenidir. Politik islamcı faşist şeflik rejimi, işbirlikçi Türk egemen sınıflarının bölgesel yayılma amaçlarını realize ediyor. Yeni Osmanlıcılık stratejisi tam da bu yayılmacılık konseptini somutluyor.

Türk sömürgeciliği Kürt ulusuna karşı yürütegeldiği sömürgeci savaş ve işgal serisine yeni bir halka daha eklemiş bulunuyor. 17 Nisan'da Medya Savunma Alanlarına Pençe-Kilit adıyla başlattığı yeni savaş bir ayını geride bıraktı. Bu işgal ve imha savaşına karşı Kürdistan gerillası dağ gibi bir direnişle karşı koyuyor, sömürgeciliğe geçit vermiyor. Fedai direniş tarzı ve yaratıcı savaş taktikleriyle düşmanın ilerlemesini ve istediği sonucu almasını önlüyor.

Yeni işgal savaşı 2021'de Garê saldırısıyla başlayan, 23 Nisan'da Haftanîn ve Xaxurkê'ye yoğun hava ve kara saldırısıyla devam eden, gelinen aşamada Avaşîn, Zap alanlarına yoğunlaşan savaş silsilesinin bir devamı oluyor. İşbirlikçi Türk egemen sınıflarının ve faşist şeflik rejiminin yürüttüğü sömürgeci işgal savaşında, ulusal ihanetçi KDP de Türk sömürgeciliğinin yanında ve safında yer alıyor. Türk sömürgeciliğiyle işbirliği yaparak Kürt ulusal davasına ihanet ediyor. Öte yandan ABD ve emperyalistlerin desteğini ve onayını alan Türk sömürgeciliği Medya Savunma Alanlarını tasfiye etmek, bu alanlara yerleşmek istiyor.

Rojava'da ise işgal saldırılarını genişletme pratiği yürütüyor. Ukrayna-Rusya savaşının emperyalistler arası ilişki ve çelişkilerde yarattığı imkan ve boşluklardan yararlanan politik islamcı faşist şeflik rejimi, Kürdistan'ın üç parçasına sömürgeci saldırılarını yoğunlaştırıyor. Verili durumu fırsatları ve imkanları realize etme momenti olarak değerlendiriyor. Bu durumdan maksimum düzeyde yararlanıyor. Bugün Türk sömürgeciliğinin yürüttüğü savaşı Rojava devrimi öncesindeki parametrelerle okuyamayız.

Rojava devrimi bölgesel bir faktör ve parametre olarak Türk sömürgeciliğinin de konumu ve durumunu değiştirmiştir. Hali hazırda sürdürülen sömürgeci savaş Rojava devrimi gerçekliğiyle yeni bir anlam ve düzey kazanmıştır. Bu, Türk sömürgeciliği için yeni bir durum ve düzeydir. Ve bugünkü savaş tam da bu gerçekliği kapsayarak gelişiyor. Türk sömürgeciliği Kuzey Kürdistan'la yetinmiyor. Kürt coğrafyasının iki siyasi ünitesine daha sömürgecilik tesis etmeye ve çapını büyütmeye çalışıyor. Bu anlamıyla savaşın içeriği ve kapsamı yenidir. Politik islamcı faşist şeflik rejimi, işbirlikçi Türk egemen sınıflarının bölgesel yayılma amaçlarını realize ediyor. Yeni Osmanlıcılık stratejisi tam da bu yayılmacılık konseptini somutluyor. Açık ki Türk sömürgeciliği Güney Kürdistan ve Rojava'yı da sömürgeci sistemine dahil etmek istiyor. Rojava'daki işgal alanlarını genişletme çabası ve ısrarı sömürgeci işgal savaşın ikinci cephesini gösteriyor. İşgalci savaş iki cepheden birden yürütülüyor. Politik islamcı faşist şeflik rejimi kumandasında Kürt ulusumuza karşı kelimenin gerçek ve yalın ifadesiyle tam bir topyekun savaş sürdürülüyor. Bu sömürgeci topyekun savaşın bugünkü ana ve öncelikli hedefi Kürdistan gerillasını Medya Savunma Alanlarından söküp atmak, fiziki ve moral bakımından yenilgiye uğratmaktır. Ancak topyekun savaşın başkaca hedefleri de bulunuyor. İşgal iki cephede topyekun savaş ise üç cephede sürüyor. Bilindiği gibi sömürgeci topyekun savaş konsepti MGK'nın ilan ettiği ‘çöktürme planı'yla başladı.

Son 7 yıldır bu amansız savaş tüm Kürt halkına karşı her türlü savaş aracının kullanıldığı biçimde sürüyor. Topyekun savaşın üç ana cepheden yürütüldüğünü çıplak politik gözle bakan herkes görebilir. Kuzey Kürdistan'da gerillanın merkezinde durduğu Kürt devriminin direniş güçlerini ezmek, demokratik örgütlerini tasfiye etmek topyekun savaşın 7 yıldır yoğunlaştığı ana hedeflerin başında geliyor. Politik belleğimize başvurup hatırlayalım. Faşist sömürgecilik özyönetim direnişlerine en yüksek şiddet ve kuralsız savaşla saldırdı. 7 Haziran ve 1 Kasım arası dönemde ise iç savaş araçlarını devreye soktu. Kontrgerillayla iç savaş yöntemlerine başvurdu. MİT-IŞİD-SADAT ve bağlaşık aparatlarıyla Suruç, Ankara Garı, Antep gibi kitle katliamları gerçekleştirildi. Kitle pasifikasyonu ve şovenizmle AKP-MHP iktidarı örgütlendi. Bu faşist blok topyekun savaşı orduyla birlikte yürütecek kurmaylık olarak devletin kumanda mevkiine yerleşti. Bu aşamadan sonra HDP'ye darbe yapıldı. Milletvekillerinin dokunulmazlıkları kaldırıldı. HDP eşbaşkanları dahil binlerce siyasetçi siyasal rehine olarak zindanlara atıldı. Kürt halkının tüm değerlerine fütursuzca saldırıldı. Gerilla cenazelerine işkenceler, mezarlara saldırılar ve linçler örgütlendi, şovenizm körüklendi. Daha yakın dönemde HDP'lilere siyasi suikast düzenlendi. Deniz Poyraz katledildi. Aynı topyekun savaşın Rojava ayağına ise işgal savaşları gerçekleşti. Efrîn ve Serêkaniyê işgalleri en kapsamlı işgal savaşları oldu. Türk sömürgeciliği topyekun savaşın Güney Kürdistan cephesinde Şengal ve Medya Savunma Alanları savaşın en sıcak cephelerini temsil etti. Rojava ile Şengal'in, Şengal ile Medya Savunma Alanlarının birbirine geçen ve kaynaşan devrimci ilişki yapısını berhava etmek ve yalıtmak için, Türk sömürgeciliği sürekli saldırılar düzenledi. Hava saldırılarıyla SİHA suikastlarıyla, kara bombardımanı ve kimyasal silahlarla saldırılar pervasızca kullanıldı.

Sömürgeci topyekun savaşa MHP-AKP siyasal kurmaylık yaptı ve yapmaya devam ediyor. CHP de İYİP de Millet İttifakı'nın burjuva düzen partileri de bu topyekun savaşın aktörleriydi. Bu düzen partileri Rojava'da Efrîn ve Serêkaniyê'nin işgal edilmesinden Güney Kürdistan'a savaş saldırılarına, HDP'nin ve Kürt demokratik siyasal soykırımla tasfiye edilmesine kadar, Kürt halkına karşı yürütülen tüm sömürgeci savaş pratiğini destekledi. AKP-MHP'nin Türk şovenizmini büyütme ve devletin faşist kitle tabanını konsolide etmede stratejisinde faşist rejime kan taşıdı. İşbirlikçi Türk egemen sınıflarının durumu da 90'lı yıllardaki topyekun savaş konseptlerinden farklı bir görünüm ve gerçeklik sergiliyor. Sömürgeci burjuvazi faşist şeflik rejimi önderliğinde yürütülen yeni topyekun savaşı blok olarak destekliyor. Bölgesel sermaye gücü olarak büyüme isteği ve arayışıyla hareket ediyor.

Bugün politik islamcı faşist şeflik rejimi tarafından Kürdistan'da üç cephede sürdürülen topyekun savaşa karşı Kürt halkımız örgütlü bölükleriyle dimdik ayaktadır. Keza bölgenin devrimci demokratik güçleri ve halkları Türk sömürgeciliğine karşı direniyor. Kürt devrimi güçlü bir direniş savaşımı yürütüyor. Politik islamcı faşist şeflik rejimi HDP'yi kapatarak, şovenizmi misliyle büyüterek işgalci savaşı geliştirmek istiyor. AKP-MHP ittifakı tüm siyasal geleceğini Kürt devriminin yenilgisine yatırmış bulunuyor. Faşist şef işgalci savaşa yaslanarak yeniden iktidar olma stratejisi güdüyor. Sömürgeci siyasal savaşı bu minvalde işlevli bir araç olarak iş görüyor. 7 Haziran-1 Kasım iç savaş aralığında iktidar olan AKP-MHP faşist blokunun bir kez daha aynı yolu katetmesi en kuvvetli ihtimal olarak siyasal öngörü ve analizlerin başına yazılmalıdır. Kurdun dişine kan değmiştir ve ‘kan tadı'yla iktidar kuran faşist şefin aynı yolu yürümek istediği açıktır. İşçi direnişlerinin, yoksul halk hareketinin geliştiği, kitle memnuniyetsizliğin öfkeyle büyüdüğü bugünkü siyasi vasatta devlet-halk çelişkisi keskinleşiyor. Faşist rejimin kitleleri ikna ve rıza üretme kapasitesi geriliyor. Burjuva hegemonyanın zayıfladığı verili koşullarda ezilen ve sömürülen kitlelerde birikip mayalanan öfke ve enerjinin şovenizm ve ırkçılığa doğru maniple edilmesi faşist rejimlerin en bilinen siyasal taktiğidir. Politik islamcı faşist rejimin kitlelerin büyüyen öfkesini şovenizme ve işgalci savaşa kanalize etme politikalarına karşı emekçi sol ve devrimci hareketler uyanık ve etkin olmalıdır. Yürüyen kitle hareketlerini devrimci yönden büyütüp geliştirme yolunda yürürken, işgalci savaşa karşı açık ve kesin tutum almayı asla ihmal etmemelidir. İşgalci savaşa karşı mücadeleyi kitle ajitasyonu ve eylem konusu haline getirmelidir. "Kürtler özgür olmadan Türkler özgür olamaz", "Kürdistan'da sömürgeciliğe ve savaşa son" şiarları etrafında kitlelerde bir saflaşma yaratmayı hedeflemelidir.

Marksist leninist komünist öncü, birleşik devrim misyonu ve bakışıyla şovenizme karşı hep etkin bir öncü oldu.

Şovenizme karşı etkili siyasal teşhir ve kampanya deneyimlerine sahip marksist leninist komünistler, bugünkü siyasal mücadele vasatında da şovenizme karşı mücadeleyi yeni ve en etkili biçimde araçlarla büyütebilmelidir. Halklarımızın birleşik mücadele güçleriyle şovenizme karşı mücadele mevzileri kurabilmenin imkan ve görevlerine yoğunlaşmalıdır. Siyasal sürecin gündemleriyle bağlı olarak şovenizme ve savaşa karşı mücadele görevlerini özgülleştirerek yürümelidir.

*İşçi Sınıfı ve Ezilenlerin Sesi ATILIM gazetesinin 20 Mayıs tarihli 63. sayı başyazısı.