13 Mayıs 2024 Pazartesi

Saray medyasının DAİŞ yalanları üzerine

AKP/Saray iktidarının DAİŞ ile ortaklığını tüm dünya biliyor artık. Son günlerde Saray medyasının "Şu kadar DEAŞ'liyi YPG bıraktı. Bu kadarını kaçırdı" şeklindeki yalanları sürekli propaganda etmesine bakılırsa, bu konuda epey bir köşeye sıkışmış olmalılar.

Türk devleti, 9 Ekim'de cihatçı çeteler ile birlikte başlattığı Rojava'yı işgal saldırısı sırasında 12 bin DAİŞ üyesinin tutulduğu cezaevleri ile yaklaşık 70 bin DAİŞ'li kadın ve çocuğun kaldığı kampanların çevrelerini de hedef aldı. Örneğin DAİŞ çetelerinin Qamişlo'da tutulduğu Çirkin Cezaevi'nin etrafını bombalandı. Ardından Navkure Terör Cezaevi'nin yakın çevresi hedef alındı. Türk devletinin işgal saldırısından cesaret alan DAİŞ'in uyuyan hücreleri harekete geçti ve ilk yaptıkları da bini aşkın DAİŞ'linin tutulduğu Hesekê Xoyran'daki merkezi cezaevi önünde bomba yüklü araçla saldırı düzenlemek oldu. Hatırlayacaksınız, bu saldırıları fırsat bilerek hapishanelerden kaçan DAİŞ'lilerin görüntüleri de ortaya çıkmıştı. Türk devletinin saldırıları sonucu Eyn Îsa Kampı'ndan 895 DAİŞ'li kaçtı. Böylece, işgal saldırısından önce Kuzey ve Doğu Suriye Özerk Yönetimi'nde gelen "Türk devleti, saldırısı ile DAİŞ'i yeniden canlandırmak istiyor" değerlendirmesinin ne kadar doğru olduğu görüldü.

Şimdi AKP/Saray iktidarının Demokratik Suriye Güçleri'nin tutukladığı DAİŞ çetelerinin serbest kalması için yaptıkları ortadayken, Saray medyasının yalanları ile işin içinden sıyrılmaya çalışıyorlar. Sadece son birkaç hafta içinde yayınlanan DAİŞ çetelerinin itirafları bile, halkın deyimiyle söylersek, insanı ipe götürür. ANF'de yayınlanan itiraflardan birinde DAİŞ elemanı Yunus Emre Sakarya, DAİŞ'in acil siparişlerini Jandarma Lojistik Komutanlığı merkezinden karşıladıklarını söylüyor. İtiraflarında o kadar çok detay ve isim var ki. QSD'nin tutukladığı tüm DAİŞ'lilerin "Bizim Türkiye ile bir sorunumuz yok. Orada yargılanmak ve yaşamak istiyoruz" demesi bir tesadüf mü? Yardım kuruluşu olduğu iddia edilen İHH ile önce Ahraru Şam'a katılan, ardından DAİŞ'e geçen Danimarka vatandaşı Casper Hansen'in bu konudaki itirafları da hayli dikkat çekici. Yaralandığı zaman 3 ay boyunca Türkiye'de tedavi edilmiş. "Asıl önemli olan, neresi bana daha az ceza verecekse orada yargılanmak isterim, onun için Türkiye'de yargılanmak isterim" diyor. Hansen ve diğer çete üyeleri, Türkiye'de yargılandıklarında Saray yargısının onları aklamak için elinden geleni yapacağını biliyorlar. Görünen köy kılavuz istemez. DAİŞ çetelerinin, Türkiye'de gerçekleştirdikleri katliamlar karşısında yargının tutumu ortada.

Amerikan yönetimi birkaç gün önce merkezi Türkiye'de bulunan Sahloul döviz şirketi, El-Sultan para transferi şirketi ve ACL ithalat ihracat şirketi ile İsmail Bayaltun ve ağabeyi Ahmet Bayaltun'a DAİŞ'e mali ve lojistik destek sağladıkları için yaptırım uygulama kararı aldı. Urfa merkezli ACL şirketinin sahibi olan İsmail Bayaltun, patlayıcı madde yapımında kullanılan alüminyum pasta (pigment) maddesini temin ederek, DAİŞ'e ulaştıran kişi. Hatırlatalım; 10 Ekim Ankara katliamında kullanılan bombalarda pigment kullanılmıştı.

Bayaltunlar AKP ile yakın ilişkileri olan bir aile. Kilit isim de İsmail Bayaltun ve iktidar tarafından da aslında korunan bir isim. 30 Haziran 2015 tarihinde MİT'in Gümrük ve Ticaret Bakanlığı'na gönderdiği bir yazıda Ahmet Bayaltun ve ağabeyi İsmail Bayaltun'un DAİŞ yanlısı lojistik/kaçakçılık yaptıkları belirtiliyor. Gümrükler Genel Müdürlüğü, bunun üzerine bakanlıktan denetim için izin isteniyor. Bu talep kabul ediliyor. Ancak işin ilginci; hem denetimin 1.5 ay sonra yapılması kararı alınıyor hem de denetim izni kağıdında İsmail Bayaltun'un ismi yer almıyor. Belli ki Ankara, işler ayyuka çıktığı için konunun üzerini kapatamıyor ama İsmail Bayaltun'un ismini silip korumaya alarak, diğer iki ismi topun ağzına itiyorlar. Gerçi denetim yapıldı mı, yapıldıysa sonucu ne oldu, bilen de yok.

Sonuç olarak, AKP iktidarının DAİŞ ile işbirliğini gösteren sayısız bilgi ve belge ortadayken, yenileri de sürekli günyüzüne çıkıyor. Saray medyası ne kadar yalana sarılırsa sarılsın, Rojava halklarının çok ağır bedel ödeyerek, dünyayı DAİŞ belasından kurtardı. DAİŞ'in en yakın dostu, müttefiki ise AKP ve Erdoğan'dır.