29 Mart 2024 Cuma

Rojhat Rüzgar yazdı | Ortadoğu'da bir hayalet dolaşıyor; komünizmin hayaleti

Haftasonu "Ekim Devriminden Rojava Devrimine işgale ve sömürgeciliğe karşı tek yol sosyalizm" başlığıyla bir sempozyum gerçekleştirildi. SYPG organizasyonuyla gerçekleştirilen sempozyumda Ekim Devriminin tarihsel mirasına zihninde büyük önem veren bir kitle buluştu. Devrime, hayatlarını ölümüne bağlamış halkların en yoksulları, işçi sınıfı ve ezilenlerin kurtuluşunun tarihsel öğretisine umut bağlıyor. Devrim, yaralarını saracak tedbirlere ihtiyaç duyuyor. Ortadoğu halklarına özgürlük kapısını aralayan devrim, iki yüzyıl önce Avrupa varoşlarında dolaşan hayalet ile buluşuyor. Komünizmin hayaleti Ortadoğu'da yürekleri dolduruyor.

Komünist önder Baran Serhat, Rojava devriminin yenilmezliğinin bölge halklarıyla bütünleşmesine bağlı olduğuna işaret ediyor ve şu çağrıyı yapıyordu: "Evlerin kapısını devrime açın. Eğer devrim evlere girerse o zaman hiçbir güç bizi yenemez. Devrimin gücü halkların katılımıdır."

Evet devrim; Rojava Kürdistanı topraklarından başlayarak Kuzey ve Doğu Suriye kentlerine doğru hızla yayılmış, savaşın tüm zorluklarına rağmen yeni bir durum yaratmıştı. Ortadoğu'yu kasıp kavuran ayaklanmalar silsilesi içinde Rojava halkları, topraklarının yönetimini kendi ellerine aldı. Hem toplumsal örgütlenme hem de askeri savunma güçleriyle ülkelerinin inşasına girişti. Devrime, önce yurtsever halkımızın en yoksulları sarıldı. Çünkü, sömürgeci Baas rejiminin zulmü altında kaybedecek hiçbir şeyleri yoktu. Devrim, en başta ulusal varlığı için özgürlük, ardından insanca bir yaşam olanağı vadediyordu. Kaybedecek bir şeyleri olanlar, kaosun içinde ya Güney veya Kuzey Kürdistan'a geçmiş ya da Avrupa kentlerine koşmuştu bile.

Devrim, yıllar içinde çok büyük saldırılara uğradı. Kobanê'de DAİŞ'e karşı bir destan yazıldı. Efrîn, Serêkaniyê ve Girê Spî kentleri tarihi direnişlere rağmen işgal edildi. Sömürgeci Türk devletinin, DAİŞ artıklarının saldırılarının ardı arkası kesilmedi. Tüm bunlara rağmen, devrim ayakta kalmayı başardı. Devrim mücadelesi sadece savaş cephelerinde gerçekleşmedi. Bu dönem içinde ekonomik ambargo uygulandı. Sınır kapıları kapatıldı, temel gıda maddeleri ve yaşamsal malzemelerin geçişleri engellendi. Döviz kurlarında yükseliş örgütlenerek hayat pahalılığı yaratıldı. Devrim topraklarında yaşayan halklara açlık, yoksunluk dayatıldı. Gençler arasında uyuşturucu yaygınlaştırılmaya çalışıldı, Avrupai bir yaşama özendirmeye girişildi. İstikrarsızlık ve devrim topraklarının boşaltılması için akla gelebilecek her türlü yalan dolana sarıldı düşman. "Aklı çelinenler" rahat geçsin diye sınır duvarından bir parça kaldırılarak kapı bile açtılar. Hatta bir dönem sırf yurtseverlikten beslenen devrim zayıflasın diye Kürtlerin geçişi kolaylaştırılırken, Araplar dövülerek geri gönderildi.

10. yılında devrim; Baas zulmünü iliklerine kadar yaşamış Kürt ve Arap yoksulları için halen büyük bir umut. Halkın, yıllar içinde oluşan sıradanlaşmalar, gelişmelere hakimiyet ve yönetim süreçlerine dahiliyeti aksatan örgütlülük zayıflıklarına yönelik kimi eleştirileri var. Yaşanan ekonomik zorluklar, gaz, mazot, elektrik gibi ihtiyaçlarda yaşanan sıkışmalar, devrim karşıtlarının kara propagandalarına malzeme oluyor. Devrimi sahiplenme düzeyi, yaşamsal zorluklarla yüzleşmenin sınavından geçiyor.

Tüm bu zorluklara rağmen devrim yaşıyor. 21. yüzyılın hemen başında dünya halklarına özgürlük umudu taşıyor. Devrimin öncüleri; emperyalistlerin, sömürgecilerin açtığı yaraları sarmak için ter döküyor. Aynı zamanda devrim bugüne kadar sahip olduğu deneyimlere dayanarak ilerleyecek yeni yollar arıyor.

Haftasonu "Ekim Devriminden Rojava Devrimine işgale ve sömürgeciliğe karşı tek yol sosyalizm" başlığıyla bir sempozyum gerçekleştirildi. Devrimin başından itibaren hem enternasyonal görevler omuzlayan hem de devrimin inşası ve savunulması için çalışmalar yürüten Halkların Birlik ve Dayanışma Kurumu'nun (SYPG) organizasyonuyla, Cizîre bölgesinin farklı kentlerden Arap, Kürt, Ermeni, Süryani, Asuri halklarından 200'den fazla kişi bir araya geldi. Sempozyumda Özerk Yönetime bağlı kurumlar ve pek çok siyasi parti ve örgütün temsilcileri de yer aldı.

Ekim Devriminin tarihsel mirasına zihninde büyük önem veren bir kitle buluştu sempozyumda. 70'inde bile hala devrimin içinde yer alan komünistler, devrimi yaşamlarını değiştirecek umut olarak görüp kucağında çocuklarıyla gelen kadınlar, özgür bir gelecek için ‘biz varız' diyen gençler, oğullarını kızlarını yürekleri kanayarak ancak bedel ödemenin zorunluluğunu bilerek gözlerini kırpmadan devrim savaşına göndermiş analar, devrimi büyütmek için 7 gün 24 saat koşturan kadrolar, düşman saldırılarına karşı cephe nöbetleri tutan savaşçılar…

Bu toplam, tarihsel deneyimlerden faydalanarak ve güncel ihtiyaçlara çözümler bularak devrimi daha da güçlendirmenin kaygısıyla tartıştı.

Sempozyuma katılım bakımından en dikkat çekici olan, yoksul Arap kadınlarının yoğunluğuydu. Çoğu bir alternatifleri olmadığı için çocuklarıyla gelmek zorunda kalmıştı. Söz almaktan imtina etmiş olsalar bile, oturumlar boyunca salondan neredeyse hiç ayrılmadılar. Arapça ve Kürtçe yapılan toplantıda, her iki dili bilmeyenlere yapılan tercüme için dağıtılan kulaklıklarla aydın buluşmalarına taş çıkartacak şahane bir görüntü yarattılar. Yaşamlarını değiştiren devrimi daha ileriye taşıyacak sosyalizm fikrine ilgileri dikkat çekiciydi.

Sempozyuma katılanların çoğunluğu, Kuzey ve Doğu Suriye'nin en yoksulları arasından çıkıp gelmişlerdi. İkinci el dükkanlarından satın alınmış kıyafetleri, yırtık ayakkabıları, içecek-yiyecek ikramına karşı utangaçlıkları ve mütevazı duruşlarıyla emekçi onurunun izlerini taşıdılar salona.

Sempozyumda, Bolşevik Parti'nin önderlik ettiği devrime yönelik saldırılar ve emperyalist kuşatma ile Rojava devriminin yaşadığı saldırılar ve ablukanın benzerliklerine dikkat çekildi. 

Ekim Devriminin kadınların cinsel özgürlüğünü kazanması için atılan adımlar ve erkek egemenliğine karşı kazanımlarına dikkat çekilirken, kadın mücadelesinin Rojava kadın devrimiyle daha da güçlendiği vurgulandı. Kadın örgütlülüğünün, devrimi güçlendirmenin kilit noktalarından biri olduğu gerçeği dile getirildi.

Sempozyum tartışmalarıyla güçlenen fikir, Ortadoğu'da özgürlük kapısını aralayan Rojava devriminin sosyalizme doğru ilerletilmesinden başka bir şey değildi. Baas rejimi döneminde ulusal varlığı inkar edildiği için mücadeleye atılan yurtseverler, toplumsal yaşamda sınıf farklılıklarına işaret ederek "birileri zenginleşiyor, biz ise köleyiz" isyanı, emek sömürüsü düzeninin sürgit devam etmesine neden olan kapitalist özel mülkiyet düzeninin son bulması gerekliliğinin altını çizdi. Toplumsal üretimin yaygınlaştırılması, eşit gelir dağılımının sağlanmasının yanı sıra zenginleri daha zengin haline getiren kapitalizm kamburundan kurtulmanın bir mecburiyet olduğunu gözler önüne serdi.

Konuşmacıların sunumlarında tarihsel deneyimlerden öğrenmenin gerekli olduğu görüşü sıkça tekrarlandı. Programatik farklılıkların baskısı altında, değişimin nasıl sağlanacağına ilişkin fikir paylaşımı ise sınırlı kaldı. Ancak, Ekim Devriminin öğretmeni Lenin'in yüreklere nakşettiği devrime bağlılıkla kürsüden söz alanlar şu mesajı verdi: "Devrimin ilerletilmesi lazım. Bu nasıl yapılacaksa yapılsın ancak yoksulları daha fazla yoksullaştıran kapitalizmden kurtulalım."

Devrimin komünist öncülerinden doktor Ferhat Erebo, büyük emekler verdiği devrimin dönüştürücü gücünü, bir konuşmasında şu cümlelerle çok güzel tariflemişti: "Günlük yaşamda sıradan insanlar burada çok önemli görevleri üstlendiler. Çok da başarılı oldular. Bir hizmetlinin, bir temizlikçinin yönetici, örgütçü olması. Devrim bunu başardı hem de çok kısa süre içinde. Acıların, zorlukların, o savaşın içinde yaptı bunu."

Şimdi, yeni zorluklar içindeki devrim kendini yenilemek, yenilendikçe ilerlemek için yolunu arıyor. Devrime, hayatlarını ölümüne bağlamış halkların en yoksulları, işçi sınıfı ve ezilenlerin kurtuluşunun tarihsel öğretisine umut bağlıyor. Devrim, yaralarını saracak tedbirlere ihtiyaç duyuyor. Ortadoğu halklarına özgürlük kapısını aralayan devrim, iki yüzyıl önce Avrupa varoşlarında dolaşan hayalet ile buluşuyor. Komünizmin hayaleti Ortadoğu'da yürekleri dolduruyor.