28 Mart 2024 Perşembe

Polat: Sokakta militan mücadele ile hesap soracağız

SGDF MYK üyesi Polat, devlet-mafya ilişkisinin bugüne ait olmadığını 1950'lerde Özel Harp Dairesi olarak başlayan kontra örgütlenmelerin bugüne kadar uzandığına dikkat çekti. Son itiraflarla Suruç katliamını gerçekleştiren IŞİD çetelerinin devlet-mafya eliyle beslendiğini bir kez daha gösterdiğini kaydetti.

Sosyalist Gençlik Dernekleri Federasyonu (SGDF) MYK üyesi Birkan Polat, devlet-mafya ilişkisi ve kontra örgütlenmelerinin 1950'lere dayandığını hatırlattı, bugün yaşanan birçok katliam ve kaçırma, işkence, işbirliği dayatması gibi saldırıların buralardan örgütlendiğine işaret etti.

Polat, Sedat Peker'in son açıklamalarında yer alan SADAT tırlarının IŞİD çetelerine gittiğini söyleyerek, Suruç katliamının sorumlularını bildiklerini vurguladı.

SGDF MYK üyesi Polat, sokakta militan ve birleşik bir mücadele yürüterek hesap soracaklarını söyledi.

Sedat Peker'in ifşalarıyla devletin mafya ilişkileri, kontrgerilla örgütlenmeleri ve bugüne kadar işlenen suçlar bir kez daha gündeme gelmiş oldu. Özellikle Rojava'ya yönelik saldırılarda kullanılan silahların SADAT eliyle Sedat Peker aracılığıyla gönderildiğine dair bilgiler de açığa çıktı. Bu gelişmeleri Sosyalist Gençlik Dernekleri Federasyonu nasıl değerlendiriyor?
Sedat Peker'in bu açıklamaları devlet içi kliklerde yaşanan uyuşmazlıklara dayanıyor. Bu yeni bir durum değil. Biz bunları Susurluk kazasından da biliyoruz. Devletin kontrgerilla örgütlenmeleri 1950'lere dayanıyor. Sovyetler döneminde ABD emperyalizminin kurduğu NATO'ya Türkiye 1953'de katılıyor. Ve 1953'de Özel Harp Dairesiyle başlayan bu süreç günümüze kadar gelmekte. 1970-80 ve 90'lara kadar uzanan süreçlerde devrimcileri bastırmak, Kürdistan'da köyleri yakmak, boşaltmak gibi birçok suç işlediler. Bugün günümüze baktığımızda işte o insanların devlet içinde nasıl barındığı, milletvekillerinden bakanlara kadar uzanan ilişkilerin, yani bürokrasi içerisindeki nasıl bir ağ olduğunu görüyoruz. Devlet-mafya ilişkisini güncel bir şekilde görüyoruz.

Sedat Peker'in Rojava kadın devrimini boğma sürecinde gönderdiği silahlar, 2015'te başlayan savaş konseptinin de bir parçası. SGDF olarak yürüttüğümüz Kobanê kampanyamıza, 20 Temmuz 2015'de Suruç'ta IŞİD tarafından devlet destekli saldırı yaşandı. Amed ve Ankara'da benzer saldırılar yaşandı. Biz bunların faillerini iyi tanıyoruz. Bugün Sedat Peker'in açıklamalarını da katillerinin kimler olduğunu net bir şekilde gösteriyor.

2021 yılına da gençliğin isyanıyla girmiş olduk. Devletin de bu süreçte gençlere yönelik çok daha özgün bir saldırısı söz konusu. Gözaltına alma, kaçırma, tehdit, işbirliği dayatmaları gibi bir saldırısı da söz konusu. Bu yönelimin nedenleri nelerdir?
Evet son dönemlerde öğrencilerin kaçırılması, tehdit edilmesi gibi birçok saldırı yaşandı. Devletin bu saldırısı karşısında sosyalist bir işçi olan Gökan Güneş'in kaçırılmasının ardından ailesi ve yoldaşlarının kurduğu mücadele önemli bir yerde duruyor. Ailesi ve yoldaşları çok hızlı bir şekilde olayı tespit edip ve sokakta, karakol, valilik önlerinde eylemler yaptı. Ve bu mücadeleyi birleşik bir hattan ördü. Bu mücadele görünmeyenlerin görünmesine neden oldu. Gökhan Güneş'in bulunması yönünde yürütülen çalışma dönemin parolası, bu süreçte nasıl bir mücadele hattı kurmamız gerektiğini de bize gösteriyor.

Aynı zamanda 2021 yılına Boğaziçi Üniversitesi direnişiyle girdik. AKP-MHP faşist bloğu siyasal ve ekonomik kriz içinde. Ve bu krizi aşmak için, sokakta mücadele eden gençliğe saldırıyor. Çünkü gençliğin sokakta hakkını arayan bir duruşu var. Bu memnuniyetsizlik, pek çok alana yayılmış durumda. İşçiler greve çıkıyor, Konya'da, Adana'da çiftçiler yol kesiyor. Konya'da esnaf sandalyelerini atıp yakıyor. Bugün bütün direnişleri birleştirerek Gezi'nin ruhuyla sokaklarda bir mücadeleyi yakalamamız gerekir.

İktidarın yaşadığı krizi Sedat Peker açıklamalarından görmekteyiz. Aslında bu bir çöküşün göstergesi.

Sosyalist Gençlik Dernekleri Federasyonunun önümüzdeki döneme dair nasıl bir mücadele perspektifi var. Gençlik örgütleri ile ortak bir mücadele ve kendisi bu açığa çıkan ilişkiler üzerinden nasıl bir çalışma yürütecek?
Suruç katliamının 6. yıldönümü yaklaşıyor. Suruç katliamının failleri çok açık ortada. O dönemin AKP Genel Başkanı Davutoğlu açıklamalar yapmıştı. "O dönem yaşananları açıklarsak kimse insan içine çıkamaz" demişti.

Suruç'un 6. yılında açığa çıkan bu ilişkileri de deşifre ederek adalet mücadelemize devam edeceğiz. Aynı zamanda SGDF olarak Gezi'nin 8. yılıyla bu çalışmayı birleştirip sokak ajitasyonları, basın açıklamaları, pankart asma eylemleri gibi çeşitli eylem ve etkinliklerimiz olacak.

Bunun dışında birleşeni olduğumuz Birleşik Gençlik Meclisleri ortak basın açıklamaları zaten yaptı. Bu dönemi teşhir ettik ve etmeye de devam edeceğiz.

Bu süreçte sokakta militan bir duruş sergileyerek hesap soracağız.